Tut Ayak Bileğimden Fitnat Teyze
Bir Başka Gelişim
Bir Başka Gelişim
Tut Ayak Bileğimden Fitnat Teyze
Selamlar, şu anda gece bire çeyrek var ama bu kaydı yapmadan uyursam muhtemelen vicdan azabı çekeceğim uykumda bu yüzden bunu bitirdikten sonra uyuma kararı aldım.
Greetings, it's currently a quarter to one in the morning, but if I sleep without making this recording, I'll probably feel guilty in my sleep, which is why I decided to sleep after finishing this.
Bundan dolayı ve belki başka bir nedeni daha vardır mikrofonla ilgili bilmiyorum ama sesim biraz az geliyor o yüzden ASMR tadında bir bölüm hazırlamayı planlıyorum artık.
For this reason, and perhaps there may be another reason related to the microphone, I don't know, but my voice is coming through a bit low, so I am planning to prepare a section in the style of ASMR from now on.
Geçenlerde bir tweet okudum, İngilizceyi de çevirerek aktaracağım.
Recently, I read a tweet, and I will convey it by translating it into English as well.
Tanrım neden bana bu çetin savaşları gönderiyorsun der insan.
My God, why do you send me these tough battles, one might say.
Tanrı da der ki hayır sana gönderdiklerim çetin savaşlar değil.
God also says, "No, what I have sent you are not fierce battles."
Sen en güçsüz askerimsin, bir mail yazmak zorunda olduğun için sinir krizi geçirdim.
You are the weakest soldier, I had a nervous breakdown because you had to write an email.
Yakın zamanda buna benzer bir olay yaşadım.
I recently experienced a similar incident.
Aslında sakince dışarıdan bakınca gönlüm geçilecek bir olay beni sinir krizine soktu ve ağlamayı kesemedim.
Actually, when looking calmly from the outside, an event that my heart could easily go through drove me into a nervous breakdown and I couldn't stop crying.
Bu yüzden sessiz kalmayı tercih ettim yani sonraki birkaç gün kadar en azından kendi zihnime biraz daha yumuşak davranmam gerektiğini anladım.
That's why I preferred to stay silent, meaning I realized that I needed to be a bit kinder to my own mind for at least the next few days.
Aynı anda onun için de uğraşmak yerine medyada bir halde sakinleşecektim planım buydu.
Instead of struggling for him at the same time, my plan was to calm down in the media.
Bu süreçte fark ettiğim şey şuydu.
What I realized during this process was this.
Ben kendimi duymuyorum, kendimi dinlemiyorum.
I don't hear myself, I don't listen to myself.
Get Out filmini duymuşsunuzdur, belki izlemişsinizdir.
You may have heard of the movie Get Out, and perhaps you have watched it.
Kişinin bedenine başka bir insanın bilincini aktarıyorlar ve bu bedenin asıl sahibi insan geriden bir boşluktan hayatında olan olayları izliyor, gözlemliyor, bir tepki veremiyor.
They transfer another person's consciousness into a person's body, and the actual owner of this body watches and observes the events happening in their life from a void behind, unable to react.
Zihnimde kendimi öyle bir yere atmışım, terk etmişim, onu fark ettim.
I had thrown myself into such a place in my mind, abandoned it, I realized that.
Hemen yine Tamino Bey ne demiş?
What did Mr. Tamino say again?
İndigo'nun hayat çığlıklarında.
In the life cries of Indigo.
Kendimi yürüyen bir makine gibiydim.
I felt like a walking machine.
Her şeyi bir ekrandan izliyormuşum gibi.
It feels like I'm watching everything on a screen.
Yaptığım, yapıyor olduğum ve yapacağım işleri unutuyor.
I forget the things I have done, the things I am doing, and the things I will do.
Bir sayfadan diğerine geçerken o an ne yaptığımı unutuyor.
I forget what I was doing at that moment when I turn the page.
Bazen de sabah uyandığımda gözlerimi açmadan önce hangi şehirde, nerede uyandığımı karıştırıyor buluyorum kendimi.
Sometimes, when I wake up in the morning, I find myself confused about which city I'm in and where I've woken up before I even open my eyes.
Çok geziyormuşum gibi anlaşılıyor olabilir ama şehir çok değiştiriyorum.
It may seem like I travel a lot, but I'm changing the city a lot.
Bu aslında bir savunma mekanizması olarak çıktı ortaya.
This actually emerged as a defense mechanism.
Bunun da farkındayım.
I am aware of that too.
İşte hayatın zorlukları, acılarını katlatamadığında.
Here are the difficulties of life, when you can no longer endure its pains.
Değiştirmek de hiç elinden gelmediğinde, düşüncelerini sakin bir şekilde kabul etmediğinde, edemediğinde uyuşmak en iyi seçenek olarak görünüyor.
When you can't change anything at all, and when you don't accept your thoughts calmly, feeling numb seems to be the best option.
Bu şimdiye kadar anlattığım, yaşadığım şeyler de aslında o uyuşmanın sonucunda olan şeyler.
What I have described and experienced so far is actually the result of that numbness.
Bir tehlike anında kaç ya da don tepkilerini nasıl veriyorsak, yani bu hangi kategoriye giriyor bilemiyorum ama
I don't know which category this falls into, but it’s like how we respond to a danger by freezing or being paralyzed.
sanırım don daha mantıklı oluyor zihin olarak düşünürsek.
I think it makes more sense to freeze, if we consider it mentally.
Bir zamanlar hayatıma devam etmeme yardımcı olan yarı felçli.
Once upon a time, a semi-paralyzed person helped me continue my life.
Narkozda hali sundu bu bana.
The anesthesia presented this to me.
Gelin görün ki artık bu benim yararıma çalışmıyor.
Come and see that this no longer works in my favor.
Bir karar vermek, kendini kanıtlamak, bir olayı çözümlemek zorunda kaldığımda.
When I have to make a decision, prove myself, or resolve an issue.
Neyse diyerek baştan savunmuyorum, yarıda bırakamıyorum, sonuna getirmek zorundayım.
Anyway, I'm not brushing it off; I can't leave it halfway, I have to see it through to the end.
Ve yarı narkozlu halimin sınırlarını aşmak zorundayım bu durumda.
And I have to push the limits of my half-anesthetized state in this situation.
Uyuşukluktan, bu narkozlu halimden çıktığımda da içimdeki ve karşımdaki eleştirmenin sesini işitmek durumundayım.
When I come out of this state of lethargy and anesthesia, I still have to hear the voice of the critic inside me and in front of me.
Ve bu içimdeki eleştirmen de çok katlanılır.
And this critic inside me is quite tolerable.
Türden bir mahlukat değil.
It's not a creature of the species.
Şimdi ondan bahsedeceğim.
Now I will talk about him/her.
Şöyle ki, yıllar önce bir mentorum vardı.
I had a mentor years ago.
Ve kendimi çok eleştirdiğimde, bir karar alacağımda, olumsuz karansız düşünceleri bulduğumda
And when I criticize myself a lot, when I make a decision, when I find negative and uncertain thoughts.
içimdeki bu eleştirmen dediğim sese bir karakter vermemi söylemiştim.
I had said that I should give a character to this voice in me that I call a critic.
Bu karakteri somutlaştırmak, onunla yüzleşmeme yardım edecek ve içselleştirmemi engelleyecek bir karakter yarattım.
I created a character that will help me confront this character and prevent me from internalizing it.
Hatta çizdim. Adı da Fitnat Teyze.
I even drew it. Its name is Aunt Fitnat.
Fitnat olma sebebi de aklıma fitnat deyince fitne gelmesi.
The reason for being a nuisance is that when I think of Fitnat, I think of trouble.
Huysuz, her işe karışan.
Cranky, meddles in everything.
Memeleri dizine kadar sarkmış, leş gibi kokanmış, mula suratlı, sinir olacağın türden bir teyze kendisi.
She is an aunt with sagging breasts down to her knees, smelling like a corpse, with a mule-like face, the kind that would annoy you.
Bu olumsuz düşünceler, yani bu teyze konuştuğunda karşısına çıkıp dersen haksızsın.
These negative thoughts, I mean, if you were to confront this aunt when she talks and say she is wrong.
Böyle bir şey yok. Ben başarılıyım, güçlüyüm.
There is no such thing. I am successful, I am strong.
Babamdan bir şeyler uydurup beni manipüle etme diyorum.
I'm telling you not to make up things from my dad and manipulate me.
Ve bir şekilde kendimi aşağıya çeken düşüncelerden uzaklaşıyorum bu dönemde tabii.
And somehow I am distancing myself from the thoughts that bring me down during this period, of course.
Bir süre işe yaradım.
I worked for a while.
Yani yüzleşme konusunda.
So regarding confrontation.
Ama bir yaşamadan sonra bu teyzeye hak vermeye başladım.
But after experiencing life a bit, I started to see this aunt's point.
Evet, sanırım gerçekten bir boka yaramıyorum Fitnat Teyze.
Yes, I guess I'm really useless, Aunt Fitnat.
Sen de haklısın.
You are right too.
Evet, her şey ters gidiyor. Her şey beni buluyor.
Yes, everything is going wrong. Everything is finding me.
Cenavetin tekiyim değil mi? Evet.
I'm a piece of garbage, aren't I? Yes.
Evet, doğru.
Yes, that's correct.
Bu susturamadığım ses.
This voice that I cannot silence.
Her geçen gün beni ayak bileklerimden tutup aşağıya çekiyordu.
Every passing day was pulling me down by my ankles.
Yüzleşmekten, kendi hayatımı sürekli bir sınav kağıdı gibi değerlendirmekten sıkılmıştım.
I was tired of facing it, constantly evaluating my life like an exam paper.
Ama zihnimi durduramıyordu.
But it couldn't stop my mind.
İşte bu aşamadan sonra bu bahsettiğim uyuşma haline geçti.
After this stage, it entered into the state of numbness I mentioned.
Bu halimde herhangi bir iş yapıyorken mutlaka arkada bir video, bir sesli kitap ya da şarkı çalar.
While I’m doing any task in this state, there is definitely a video, an audiobook, or a song playing in the background.
Belki de bir podcast.
Maybe a podcast.
Aynı anda mutlaka...
It must certainly be at the same time...
İki iş yapılır.
Two jobs are done.
Ne yapılacağını bilmediğim zamanlarda ise beynim kulağımdan akana kadar video izlerim.
When I don't know what to do, I watch videos until my brain runs out of my ears.
Burada güya kazanan kişi benim.
Supposedly, the winning person here is me.
Çünkü o gün bu Fitnat Teyze'nin sesini duymaya fırsat vermemişim kendime.
Because that day I didn't give myself a chance to hear Aunt Fitnat's voice.
Değil mi?
Isn't it?
Yani kendimi yerden yere vurduğum eleştirmen sesim yok.
So, I don't have a critic voice that beats myself up.
Hayatım daha iyi olmalı.
My life should be better.
Gece uykuya dalmak için birkaç dakika yıkılığına dair sessiz kalmaya katlanamayıp sabaha kadar uyuyamıyorken,
Unable to endure the silence for a few minutes to fall asleep at night, I can't manage to sleep until morning.
bir dikkat bir işe odaklanmak gerekirken,
one must focus on a task with attention,
müziği kapattığımda içim daralıyorken,
when I turn off the music, my insides tighten,
kendimi oyalamadığımda panik hissediyorken,
when I'm not distracting myself, I feel panic,
15 dakikalık bir iş için 2 saat oyalanarak ve tatmin olmayarak harcadan zamanım varken,
while I have time to waste for 2 hours, fiddling around and not being satisfied for a job that takes 15 minutes,
gerçekten de hiç sohbeti etmiyormuşum kendimi.
I really haven't been chatting at all.
Değil mi?
Isn't it?
Evet.
Yes.
Bu durum ile yüzleşmek, değerlendirmek ve sağlıklı bir yol izlemek varken,
While facing this situation, evaluating it, and following a healthy path,
neden iki ucu boku DNA'ye mahkum bırakıyorum kendimi?
Why am I condemning myself to the shit at both ends of the DNA?
Yani herkes kendi iyiliğini ister.
So everyone wants their own good.
Evet.
Yes.
Ama ben kendimi şu şekilde konumlandırdım.
But I positioned myself as follows.
Dedim ki eğer zihnin açık olacaksa, tüm bunlara maruz kalacaksan,
I said that if your mind is going to be open, you will be exposed to all this,
bu acıyı da bu eleştiriyi de bu hayatı sorgularken yaşadığın ızdırabı da çekeceksin.
You will endure this pain, this criticism, and the anguish you feel while questioning this life.
Bunu istemiyorsun.
You don't want this.
O zaman kendini uyuşturacaksın.
Then you will numb yourself.
Böyle durumlarda da tam bir morona dönüşeceksin.
In such situations, you will turn into a complete moron.
Tabii bu bence en iyi senaryo böyle bir durumda.
Of course, I think this is the best scenario in such a situation.
Bu yüzden insanlar bazı bağımlılıklar oluşturabiliyorlar.
For this reason, people can develop certain addictions.
O yüzden yine de kendimi şanslı hissediyorum.
That's why I still feel lucky.
Yani herkes kendi iyiliğini ister durumunda.
So everyone is in a situation where they want their own good.
Herkes mutlu olmayı ister değil mi?
Everyone wants to be happy, right?
Epikuros'a göre,
According to Epicurus,
acılar bazen zevkli deneyimleri daha fazla takdir etmemizi sağlar.
Sufferings sometimes allow us to appreciate pleasurable experiences more.
Bu yüzden daha iyi bir yaşam için bizi motive ederler.
That is why they motivate us for a better life.
Kierkegaard'a göre,
According to Kierkegaard,
insanlar
people
acıyı deneyimleyerek
by experiencing pain
kendi özgünlüklerini, içsel varoluşlarını daha iyi anlarlar.
They better understand their own uniqueness and inner existence.
Acı, insanın kendi gerçekleştirilmesi ve potansiyelini ortaya çıkartması için bir araç.
Pain is a tool for a person’s self-actualization and the unveiling of their potential.
Tabii bu yaklaşımların yanında Chopin ağırda der ki,
Of course, alongside these approaches, Chopin says slowly that,
İnsan hayatta temelde acı dolu bir deneyimdir.
Human life is fundamentally an experience full of pain.
Tabii bu beyefendiye katılım, çok söyleyemeyeceğim.
Of course, I can't say much about this gentleman's participation.
Katılırsam kafayı yerim muhtemelen.
If I join, I'll probably lose my mind.
Ama acı denilince gözden gelinemeyecek bir arşivi olan bir filozof kendisi.
But when it comes to pain, he is a philosopher with an archive that cannot be overlooked.
Bahsedildiği gibi bir neden, bir niyete bağlı olmasının dışında,
Apart from being related to a reason or an intention as mentioned,
Aslında benim odaklanmak istediğim acıya bağlılığımız,
In fact, what I want to focus on is our attachment to pain.
Düşüncelerimizi pozitife, mantıklı olana yönlendirmek yerine acıyı hissetmek için hatta bazen daha da yoğun hissetmek için verdiğimiz çaba.
The effort we put into feeling pain, or even feeling it more intensely at times, instead of directing our thoughts towards positivity and rationality.
Acı ile olan biraz daha az dolu bir ilişkimiz.
A relationship with pain that is a bit less full.
Az önce bahsettim ya,
I just mentioned it, right?
Aslında içinde bulunduğum durum çözülmeyecek bir şey değildi.
In fact, the situation I was in was not something that could not be solved.
Biraz mantıklı düşünürsem,
If I think a little logically,
Aslında kendime çok rahat,
Actually, I am very comfortable with myself.
Zihni açık,
Clear-minded,
Daha parlak bir hayat kurabilmem mümkündü.
It was possible for me to build a brighter life.
Ama ben yine de
But still, I
Biraz
A little
Kendimi sabote ederek,
By sabotaging myself,
Ya böyle yaşayacaksın ya da böyle yaşayacaksın. Başka çıkarı yok senaryosu oluşturdum kendime.
You will either live like this or live like this. I have created a scenario for myself that has no other outcome.
Kendime yaptığım şey adil değil, gerçekten de.
What I am doing to myself is not fair, really.
Ama bununla da bu acıya bağlılığımızın yeri olduğunu düşünüyorum.
But I think there is a place for our attachment to this pain as well.
Lise zamanının bir bölümünde
During a part of high school time
Bunalımda olan biriydim.
I was someone in distress.
Yani
So
Tüm liseliler gibi.
Like all high school students.
Günlük herhangi bir aktivite bile içimi daraltır, suratımı ekşitir.
Even any daily activity tightens my chest and makes my face sour.
Direkt var olmak, bir insan olmak, yüklenmek zorunda olduğum sorumluluklar beni hayattan uzaklaştırırdı.
To exist directly, to be a human, the responsibilities I had to bear would distance me from life.
Bunu da etrafıma
I will do this too around me.
Yansıtan bir insandım aslında. Saklamıyordum bunu çok fazla.
I was actually a reflective person. I wasn't hiding this too much.
Ben 17 yaşındayken
When I was 17 years old.
Babam vefat etti. Elbette
My father passed away. Of course.
Beni mahvetti. Hatta aklımı kaçırıyorum sandım çünkü
It ruined me. I even thought I was losing my mind because of it.
Ölümü de bu denli.
Even death is like this.
Aklımdan muhatap olmak insanın hayatta olan ilişkisini de hele ki ergensin tepe taklak edebiliyor.
Being addressed in my mind can really turn a person's relationships upside down, especially if you are someone.
Ama bu olayda ilginç olan
But what is interesting about this event is
Bunun bana acımı yaşamak için bir özgürlük vermesi.
It gives me a freedom to experience my pain.
Daha önce yaşadığım hisler başkaları tarafından görmezden geliniyorken herhangi bir bunalım halinde neden diye
Why, during any kind of distress, does it feel like the feelings I experienced before are being ignored by others?
Sorduklarında babam diye biliyordum.
I used to know him as my father when they asked.
Ve artık acımı özgür ve dolu dolu yaşayabiliyordum.
And now I could live my pain freely and fully.
Çünkü varlık, dünya, yaşam konusunda yaşanan anksiyete ve yaşam karşısında yaşadığımız korkular
Because the anxiety experienced about existence, the world, and life, and the fears we face against life
Yeterince geçen
Sufficiently passed
İçerli bir neden gibi görünmüyor acı çekiyor olmak için.
It doesn't seem like a valid reason to be suffering.
Moralini buna mı bozuyorsun oluyor?
Are you getting upset about this?
Ya da dikkat çekmeye çalışıyorsun oluyor.
Or you're trying to draw attention.
Yani ben kendimi
So I am myself
Deneyimlemeye değer bir acı edinmiştim.
I had acquired a pain worth experiencing.
Peki neden bu bunalım halinden çıkmak için değil de kendimi harap edene kadar içinde kalmayı kendi hür irademle
Well, why do I prefer to stay in this state of depression until I destroy myself instead of getting out of it with my free will?
istemiştim?
I had wanted?
Hayata bağlanmaya harcamam gereken zaman neden buna yatıyor?
Why does the time I need to spend to connect to life end up like this?
Melankolinin, acının, yoğun, aşağı çeken hislerin aslında bir esteti olduğunu biliyoruz.
We know that melancholy, pain, and intense, burdensome feelings are actually a form of aesthetics.
Sanata, yüzlerce şarkıya, harika tablolara, şiirlere,
To art, hundreds of songs, wonderful paintings, poems,
konu olur. Bizde hür irademizle
It will be the subject. We will use our free will.
Onu deneyimlemek için o sergiye, o konsere gider. Gece üçte yatakta kulağımıza göz yaşı kaçıran şarkıları kulaklıkla dinlenir.
He goes to that exhibition, that concert to experience it. At three in the morning, he listens to songs that bring tears to our eyes with headphones in bed.
Harap etmek, parçalamak, cezalandırmak, ağlamak bir şekilde bize belki
To destroy, to tear apart, to punish, to cry somehow maybe to us.
Katarsis olarak adlandırabileceğimiz bir his ile
With a feeling that we can call catharsis
Rahatlanma, eğlence, zevk veriyor.
It provides relaxation, entertainment, and pleasure.
Sanırım
I guess.
Ortaokuldayken din kültürü hocam demişti bunu.
My religion culture teacher said this when I was in middle school.
İnsanlar içlerinden çıkarmak zorunda oldular.
People had to bring them out from within.
Artıkları öldürme arzusunu
The desire to kill the leftovers.
Kurban ibadeti aracılığı ile atar.
It circulates through the act of sacrifice.
Buna benzer bir şeydi.
It was something like this.
Sonra
Then
Bakın batıya
Look to the west.
En felaket korku filmlerini üretiyorlar.
They are producing the worst horror movies.
İşte bu ibadetin eksikliğinden kaynaklanıyor dedi.
He said it stems from the lack of this worship.
Yani elinle
So with your hand.
Gerçekten göre göre bir öldürme eylemi gerçekleştirmenin aslında
In fact, the act of committing a murder while observing.
O ibadette gerekli olduğundan bahsediyordu.
He was talking about the necessity of that worship.
Böylelikle içimizde bulunan bu kötü duygular
Thus, the bad feelings within us
Bizi yiyip bitiren şeyler
The things that consume us.
Akıp gidecekti gibi bir durum vardı.
It felt like it was going to flow away.
Anlattığı şeyde.
What he/she is describing.
Geçmişte caydırıcı olması adına ya da insanların suçluluğunun öldüğünü bilerek
In the past, to be deterrent or knowing that the guilt of people has died.
Rahatlaması adına mı bilmiyorum
I don't know if it's for his/her/its relaxation.
İdam halka açık alanlarda yapılırmış.
Executions were carried out in public places.
Ortaçağ Avrupası'nda hatta sinemaya gitmek gibi bir eğlence usulü haline gelmiş.
In medieval Europe, it had even become a form of entertainment akin to going to the cinema.
İnsanlar çoluk çocuk toplanıp dekabütasyonu izlemeye giderlermiş.
People would gather with family and children to watch the debut.
Bu tırnak içinde söylüyorum
I'm saying this in quotation marks.
Duygusal ırınmayı deneyimlemenin dışında
Besides experiencing emotional trauma
Acı bir sanat eseri melankoli çiçekleri ile süslenmiş bir karakter oluşturmak
Creating a bitter work of art adorned with flowers of melancholy.
İçinde kullanılıyor.
It is used inside.
İşte
Here it is.
Lana Del Rey'i tapmak
To worship Lana Del Rey.
Bu eroin
This is heroin.
Güzeli imajını yükseltmek
To enhance the image of beauty.
Sigarayı acı dolu bakışlarıyla içmek
To smoke the cigarette with bitter-filled gazes.
Şimdi diyeceğim olmayacak ama
What I'm going to say now won't matter, but...
Müslüm Gürses konserinde kendine jilet atmak da demek.
It also means throwing a razor at yourself at a Müslüm Gürses concert.
Mutlu, keyifli ve pürüzsüz bir hayat sürmek varken
While there is an opportunity to lead a happy, joyful, and smooth life
Bizi baştan aşağı hayatın farklı bir rengine bulayan melankoli
Melancholy that colors us from head to toe in a different hue of life.
Özgün bir karakter oluşturma
Creating an original character
Ve
And
Bu hayatı deneyimledim
I have experienced this life.
Farklı yollardan geçtim
I passed through different paths.
Beklenmedi ki sana
It wasn't expected from you.
Senaryolarda yer aldım
I took part in the scripts.
İmajını
Your image.
Kurmada yardımcı oluyor.
It assists in the setup.
Çünkü hayat zordur ve eğer çok mutluysanız
Because life is hard, and if you are very happy,
Ya safsanız ya da sarayından çıkmayan bir süt çocuğusunuz.
Either you are naive, or you are a milk child who has never left your palace.
Hayatı gerçekten görmüş birisi
Someone who has truly experienced life.
Acı çekmelidir.
They should suffer.
Bu bir şekilde
This is a way.
Hele ki ergenlik döneminde
Especially during adolescence
Hatta çocuklukta işimizi işlemişse
Even if it has ingrained in us since childhood.
Farkına varmadan kendi kendini sabote etmeye
Without realizing it, self-sabotaging.
Gün içinde daldığımız anlarda sevdiğimiz insanların cenazelerini kaldırmaya
In the moments we drift into during the day, to carry the funerals of the people we love.
Ve böyle ağlamaya neden oluyor.
And it makes her cry like this.
Çünkü hayat burada bir renk buluyor
Because life finds a color here.
Bir duygu yükseltiyor bir hareket haline giriyor
A feeling is rising and turning into a movement.
Eğer acı çekiyorsan
If you are in pain
Sen gerçekten haklı bir şekilde bir şey kazanıyorsun demek
You really mean that you are justifiably gaining something.
Eğer
If
Bir iş ne kadar zor elde edilirse
The harder a job is to obtain.
Değeri o kadar yüksektir
Its value is so high.
Bir şeyde ne kadar zorlanır ne kadar acı çeker ne kadar kan ter göz dişi
How much one struggles with something, how much pain one endures, how much blood, sweat, and tears one sheds.
Dökersen
You will spill.
O kadar
That's it.
Helaldir
It is permissible.
Bir şeyin kolaylığı ya yanıltıcıdır
The ease of something is often misleading.
Yanlıştır
It is wrong.
Peki bu kendi kendine sabote etme hali
Well, this state of self-sabotage.
Nasıl bırakıyoruz
How do we let go?
Başlangıçta bunu bırakmamız gerekiyor mu cümlesinde kurmak gerek aslında
At the beginning, we actually need to establish the sentence "Do we need to leave this?"
Yani eğer hayatımızı kendi elimiz ile bir dram dizisine dönüştürüyorsak evet bunu değiştirmek şart
So if we are turning our lives into a drama series by our own hands, then yes, it is necessary to change this.
Buna tamamen standart bir bağımlılığa yaklaştığım gibi yaklaşacağım
I will approach this just like I would a completely standard addiction.
Yerine yenisini koymak
Replace it with a new one.
Sigarayı bırakan insanlar kendi yemeğe verir denir ya bir şeyden alınan has başka bir araç ile giderilmeye çalışılır
It is said that people who quit smoking turn to food, as if trying to compensate for a loss with another means.
Hiç alamaz vücudumuz ister bunu çünkü
Our body can never take it because it wants this.
Tabi bu doğru demiyorum bu arada
Of course, I'm not saying this is true by the way.
Bu melankoli
This melancholy
Bizi sardığında yapacağımız en güzel şey
The best thing we can do when it engulfs us
Hayata başka bir hareket eklemek
Adding another move to life
Ve bu değişime
And this change
Kasvetli karakterimizi yanımıza almadan ilerlemek
Moving forward without taking our gloomy character with us.
Hani biri depresyonlarken herkes kalk spor yap der ya
When someone is depressed, everyone says to get up and exercise, right?
Yani bence gerçekten etkisi olacaktır tabi de
So I think it will really have an effect, of course.
Eğer o insan sporu kasvetini üzerinden atma amacı ile yaparsa
If that person engages in sports with the aim of shaking off their gloom.
Bu bir işe yarayacak
This will be useful.
Tamamen aynı
Completely the same.
Ruh hali ve düşünce ile
With mood and thought
Bunu değiştirme amacı olmadan
Without the purpose of changing this.
Muhteşem eğlenilebilecek alanlara götür
Take me to the areas where I can have a wonderful time.
Mutlu olmayacak dışarıdan gelen güç
An external force will not be happy.
İçeriden gelen bu
This coming from the inside.
Değişmeme
Don't change me.
Gücü ile karşılaştığında yani direkt yok ederek hiçbir değişim yaratmaz bence
I don’t think it creates any change when it encounters power, that is, by directly obliterating it.
Bir maddeyi bırakmaktan daha farklı bir şey bu tabi
This is of course something different from just giving up a substance.
Zihnin içinde hali hazırda dururken bir köşeye iterek
Pushing it into a corner while it is already standing inside the mind.
Yerine yenisini koymak sadece davranış kontrolü dışında
Replacing it with a new one is just behavior control.
Kendinize çok dürüst olmak gerektiriyor
It requires you to be very honest with yourself.
Sigarayı bıraktığınızda evinizden
When you quit smoking, from your home
Çantanızdan
From your bag
Etrafınızdan
From your surroundings.
Çevrenizden uzaklaştırırsınız ve bir yerden sonra gerçekten onun yokluğuna alışmaya başlarsınız ama
You distance yourself from your surroundings, and after a while, you really start to get used to their absence, but
Bu düşünce aslında her zaman zihnimizde olan ve bizim üretmesi bizim elimizde olan bir şey
This thought is actually something that is always in our minds and is something we can produce ourselves.
Bu yüzden bahsettiğim yerine yenisini koyma durumu da aslında biraz şuna benziyor
So the situation of replacing what I mentioned with a new one actually resembles this a bit.
Bugün kötü gidecek şeyleri kafamda listelemeyi bugün harika gidecek 10 şey ile değiştirerek en azından
At least by changing listing the bad things that will go wrong today in my head with 10 great things that will go well today.
Kendime bir anlamda büyüyecek
In a way, it will grow for myself.
Çiçeklenecek bir fırsat vermek
To give an opportunity to flourish.
Sigarayı bırakıp yemeğe saldırmak
Quitting smoking and attacking the food.
Değil aslında bahsettiğim şey
What I'm actually talking about is not that.
Tabi ağlamayın hep gülün
Of course, don't cry, always smile.
Ne acısı ulan hurdar bukaya demiyorum
What pain, man, I'm not saying this to rubbish.
Acı kaçınılmaz hayatın tuzu biberi üzerine durduğumuz durum
The pain is the inevitable spice of life, the situation we focus on.
Bu kendi hayatını sabote etme halini farkederek bir güncellemeye gitmek pozitif deneyimler ile dolu bir yaşam kurabilmek aslında
It's actually about recognizing the state of sabotaging one's own life and making an update to be able to build a life filled with positive experiences.
Yani böyle dediğime bakmayın
So don't be fooled by what I said like that.
Muhtemelen bunu her gün kendime hatırlatmam gerekecek
I will probably need to remind myself of this every day.
Çünkü her sabah uyandığımda yine default halimle uyanıyorum
Because every morning when I wake up, I wake up again in my default state.
Bu halimde genelde o eleştirmen sesiyle uyanıyor
In this state, I usually wake up with that critic's voice.
Ama yine de olsun
But still, let it be.
Bence yarın biraz daha destekleyici bir sesle uyanacağım kafamda
I think I'll wake up tomorrow with a more supportive voice in my head.
Bugünlük
For today.
Bir başka
Another one
Bu kadar
That's it.
Bundan sonra
From now on
Daha sık paylaşım yapma planım var o yüzden takipte kalın
I plan to share more often, so stay tuned.
Ben kayıt alırken çok zevk aldım
I had a lot of fun while recording.
Eğer siz de zevk alırsanız bir başka gelişimin
If you also enjoy it, another development will occur.
Sosyal medya hesaplarına sizi davet ediyorum
I invite you to my social media accounts.
Her beğeni yorum ile doldurur bir de ilgisini çekecek arkadaşlarınız ile paylaşırsınız
Every like fills with comments and you share it with your friends who will be interested.
Beni çok mutlu edersiniz
You make me very happy.
Eğer üzerine duralım dediğiniz bir konuya daha bir notunuz var ise
If you have another note on the topic you said we should elaborate on.
Mesajlarınızı da bekliyor olacağım belki de
I might also be waiting for your messages.
Sizin istediğiniz konu üzerine konuşuruz
We will talk about the topic you want.
Bir dahaki bölümde
In the next episode.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere
See you in the next section.
Yalnız bugünden daha güzel olsun
Let it be more beautiful than today.
Kendinize çok iyi bakın
Take good care of yourself.
Continue listening and achieve fluency faster with podcasts and the latest language learning research.