ocak ayını bitirirken yaptıklarım

Defne Doğan

Ablooming

ocak ayını bitirirken yaptıklarım

Ablooming

Altyazı M.K.

Subtitle M.K.

Şimdi galerimi kontrol ediyordum.

I was just checking my gallery.

Hani en son o andayken ve şu ana kadar ki süreçte neler yapmışım falan diye.

I wonder what I have done since that moment and until now.

O gün şeyden bahsetmiştim hani salona yazılacağım artık spora başlayacağım falan.

That day I was talking about how I would enroll in the gym and start exercising and all.

Evet o gün gerçekten gittim ve spora yazıldım ve o gün sporu yaptım.

Yes, I really went that day and signed up for the gym, and that day I worked out.

O yüzden kendime verdiğim sözleri tutmaktan daha iyiyim.

That's why I'm better at keeping the promises I've made to myself.

Ardından o haftayla birlikte bilmiyorum sanırım yeni aldığım kitap gelmişti.

Then, along with that week, I don't know, I think the book I had just bought had arrived.

Geçen bölüm Oşu Güven kitabını okuyordum.

In the last episode, I was reading the book "Oşu Güven."

Onunla ilgili biraz bahsetmiştim.

I had mentioned a little about him/her.

Eğer bölümü dinlemediyseniz geri dönüş yapabilirsiniz oraya.

If you haven't listened to the section, you can go back there.

Ama daha sonrasında Anthony Bourdain'in kitabını okumaya başladım.

But later I started reading Anthony Bourdain's book.

Medium Row diye.

It's called Medium Row.

Normalde Kitchen Confidential'ı almayı planlayıp onunla okumayı planlıyordum ama Medium Row bir anda önüme çıkınca dedim ki hadi bununla başlayalım.

I was originally planning to get Kitchen Confidential and read it, but when Medium Row suddenly popped up in front of me, I said let's start with this one.

Ve gerçekten inanılmaz keyif alıyorum.

And I really enjoy it immensely.

Yani ben Anthony Bourdain'i bir belgeselini izlemiştim.

So I had watched a documentary about Anthony Bourdain.

Hani ailemden ya da oradan buradan gördüğüm kısmıyla biliyordum ama.

I only knew about it from what I saw from my family or here and there.

Onun konuşuşunu, gerçekten konuştuğu gibi yazıyor olması beni daha çok kendine çekti ve hani gerçekten sanki karşı karşıya sohbet ediyoruz ve bana yaptıklarını, yediklerini ve nasıl bir tabaklı sunuma sahip olun ya da tatlarının deneyimini tamamen aktarıyor gibi bir kitap.

The way he writes his speech as if he truly speaks draws me in more, and it feels as if we are having a conversation face-to-face, conveying what he does, what he eats, and the experience of the flavors, almost like a book.

O yüzden eğer okumak isterseniz bir kitap önerisi daha ikinci dakikadan size vermiş bulundum.

That's why if you want to read, I've already given you another book recommendation from the second minute.

Onunla birlikte onu okumaya devam ederken o hafta sonu Adana'ya gittim.

I went to Adana that weekend while continuing to read it with him.

Adana'da biraz vakit geçirdim.

I spent some time in Adana.

Ve şeydim hani hani İstanbul geziminde demiştim ya hani yavaşla sakin yaşayacağım.

And I was saying, you know, during my trip to Istanbul, that I would take it slow and live calmly.

Hani daha sindire sindire günleri daha rahat rahat ilerleteceğim hayatımın her gününde.

I used to think I would leisurely progress through each day of my life.

Ve gerçekten geçtiğimiz haftalarda onu çok başarıyla dengeleyerek bilmiyorum denge de değil konu aslında ama daha şeydim sakin, stresim gerçekten yok.

And in fact, I have really balanced it very successfully in the past weeks, I don't know if it's balance, but I was more calm, I truly have no stress.

Ben önceden hep şeyle övünüyordum işte ben çok stresliyim, işte şöyle bir stres bozukluğum var, işte ben hep gerginim, stresliyim.

I used to always boast about how stressed I am, how I have this kind of anxiety disorder, how I'm always tense and stressed.

Yani bu aslında bir noktadan sonra övünülecek bir şey gelmiyor, bu bir noktadan sonra hani üzücü bir şeye geliyor bence, bilmiyorum.

So, at a certain point, this doesn't turn into something to be proud of; I think it becomes something sad after a point, I don't know.

Çünkü stresli olmak için aslında bir sebep yok.

Because there is actually no reason to be stressed.

Sebebi biz kendimize veriyoruz, kendimizi şartlıyoruz.

We attribute the reason to ourselves, we condition ourselves.

Çünkü o kadar alakasız bir şey okudum ki, alakasız değil de bu Perfectly Imperfect diye bir Substack Newsletter yani böyle e-mail, haftalık böyle blog yazısı gibi yazılar paylaşıyorlar.

Because I read something so irrelevant that instead of being irrelevant, it is a Substack Newsletter called Perfectly Imperfect, where they share emails and weekly blog-like writings.

Eee.

Well.

Ben de onların internet sitesi işte yayınlanmıştı, onunla alakalı bakıyordum hani neler var falan diye.

I was also looking at their website, just to see what was published and what was there, you know.

Sonra bir tane kızın, sanırım kızdı, neyse bir tane kızın girdiği bir böyle bir entry'yi gördüm ama böyle o kadar haklı ki, şey diyor eğer üşümeyeceğim dersen üşümezsin yani artık üşümemeye karşı koyuyorum gibi bir şeyden bahsediyordu.

Then I saw an entry by a girl, I think she was angry, anyway, she was so right, she was saying that if you say you won't be cold, you won't be cold, it's like she was talking about resisting being cold.

Ben de bilmiyorum, o an bana o kadar şey geldi ki derin ve felsefik geldi ki o bahsetti.

I don't know either, at that moment it seemed so deep and philosophical to me that what he mentioned.

Şimdi bir dakika, onu da bulmaya çalışıyorum telefonla aynı zamanda.

Hold on a minute, I'm trying to find it while on the phone at the same time.

Bora, et Bora ya da kızın lakabı mı bilmiyorum çünkü Bora bizim bildiğimiz hep Türklerde erkek çocuğu olur genelde ama her neyse onun gibi birkaç yazı paylaştım.

I don't know if Bora is a nickname for Bora or the girl, because in our understanding, Bora is generally a male name among Turks, but anyway, I've shared a few writings like that.

İşte şu an onları bulmaya çalışıyorum çünkü dün TikTok'a attım.

I'm trying to find them right now because I posted it on TikTok yesterday.

Bu arada TikTok'ta da böyle bir garip bir ilişkiye girmiş bulunmaktayım çünkü neden?

In the meantime, I have also entered into such a strange relationship on TikTok because why not?

TikTok'u dün sabah, dün akşam bile sildim.

I deleted TikTok yesterday morning, even yesterday evening.

Hani neden yani?

Why, I mean?

Kendini kontrol edebilirsin.

You can control yourself.

Silmene illa gerek yok bir şeyleri.

There's no need to erase something, really.

Katiyen kaldırmanın alemi yok.

There's no point in lifting it at all.

Ama bir gün boyunca gerçekten TikTok kullanmadım ve kendimi çok böyle gürültüsüz hissettim.

But I really didn't use TikTok for a day and I felt very quiet like that.

Güzel geldi ama TikTok'tan çok güzel şeyler kaynak alıyorum.

It came out nice, but I'm getting a lot of great ideas from TikTok.

Ya da hani insanların paylaştıklarını görmek çok güzel oluyor ama eğer iğrenç bir doom scrolling'e girmezsen elbette.

Or, you know, it's really nice to see what people share, but of course, if you don't get into a disgusting doom scrolling.

Bu arada sürekli burnumu çekiyor gibi olacağım çünkü hava biraz tuhaf.

By the way, I will keep seeming like I'm sniffing because the weather is a bit weird.

Hava biraz soğuk o yüzden şeyim.

The weather is a bit cold, that's why I'm like this.

Alışım.

I'm used to it.

Her neyse şu an hala bulamadım.

Anyway, I still haven't found it.

Benim biraz sinirlerim boğuldu.

I was a bit overwhelmed.

Aa bak şimdi burnumu çekeceğim dedim ya hepimiz benim burun çakışıma dikkat salarız şimdi bak kesin.

Oh, look now, I said I'm going to sniff my nose, you know that we all pay attention to my nose touching, just look, for sure.

Bir arabanın da alarmı çalıyor.

A car's alarm is also going off.

Her neyse devam ediyorum konuma.

Whatever, I'm moving on to my topic.

İşte Adana'ya gittim geldim ve çok normalde ben hep şey yaparım gittiğimde.

I went to Adana and came back, and usually, I always do something when I go.

Hani trenden inerim sabahın körüne girerim ben giderim trene.

When I get off the train, I enter in the early morning, and I go back to the train.

Hani sanki öğle saatinde gitsen bir yasak varmış gibi bir mentaliteye sokmuştum hep.

I always had a mentality as if there were a prohibition on going out around noon.

Sabahın beşinde annemle uyanıp trene gidiyoruz.

We wake up with my mom at five in the morning and are going to the train.

Hani ne gerek var?

What is the need for that?

Hani o an çalışıyorum o yüzden hani gerek var anlıyorum ama hani.

I mean, I'm working at that moment, so I understand that it's necessary, but...

Hafta sonu sabah beşte kalkman alemi yok anladınız mı?

There's no point in getting up at five in the morning on the weekend, do you understand?

Her neyse işte bu sabah yani bu sabah değildi işte geçtiğimiz cumartesi günü biraz daha sakince.

Anyway, it wasn’t this morning, it was just a bit calmer last Saturday.

Hani relax.

Come on, relax.

Bir şekilde uyandık işte gittik.

Somehow we woke up and went.

Ben normalde lafıma devam ediyorum.

I usually continue with what I'm saying.

İşte trenden indiğim an uçarak eve yatıyorum.

The moment I get off the train, I fly home and go to bed.

İşte ben otelde nerede kalıyorsam falan.

Here is where I am staying at the hotel and so on.

İşte oraya giderim.

Here, I go there.

Valizlerimi bırakırım eşyalarımı bırakırım.

I leave my suitcases, I leave my belongings.

İşte freshlenirim geri çıkarım.

I refresh myself and come out again.

Ama zaten gün başladı daha yeni başladı.

But the day has already started, it just began.

Bir saat olmuş başladı çünkü tren bir, bir buçuk saat sürüyor diyelim.

It's been an hour since it started because the train takes about one to one and a half hours.

Hala freshsin yani o tamamen kendime koyduğum bir mental bloktu.

You are still fresh, that was completely a mental block I imposed on myself.

Her neyse.

Anyway.

İndim trenden eşyalarım hafif çünkü günü birlik gitmiştim.

I got off the train, my belongings are light because I was just on a day trip.

Ay pardon bir gece kalmadı işte.

Oh, sorry, there isn't a night left, that's it.

Her neyse.

Whatever.

Gittim.

I went.

Ondan sonra çok sevdiğim bir kafe var yine vlogta da bahsettim.

After that, there is a café that I love very much, which I also mentioned in the vlog.

Aynı şeyi tekrarlıyormuşum gibi hissediyorum.

I feel like I'm repeating the same thing.

Ama herkes aynı anda aynı sosyal medya kanalını bence takip etmiyor.

But I don't think everyone follows the same social media channel at the same time.

Ya da takip ediyorsanız teşekkür ederim bana katladığınız için.

Or if you are following, thank you for joining me.

Ama hani her neyse.

But anyway.

Çıktım Mudra'ya gittim.

I went out and went to Mudra.

Bir limonla zecipili kek.

A lemon with zecipili cake.

Ben zecipiden normalde nefret ederim ama o kadar güzel geldi ki.

I usually hate zucchini, but it looked so beautiful.

Bir o, ondan sonracığıma bir de cappuccino.

One of that, and then a cappuccino for me.

Ben bazen öğleden sonra da içiyorum.

I sometimes drink in the afternoon too.

Belki İtalyanlarla biraz daha yakın takılırsam.

Maybe if I hang out with Italians a bit more closely.

Seçim zamanı o yüzden arabalar geçiyor sorry.

It's election time, that's why cars are passing by, sorry.

İşte aldım cappuccino mu.

Here, I got my cappuccino.

Ya dediğim gibi bazen öğleden sonra da içiyorum.

As I said, sometimes I drink in the afternoon too.

Bu bir crime değil bence.

I don't think this is a crime.

Ama hani belki İtalya'da yaşarsam yakın zamanda da bu mentaliteyi kavrayabilirim.

But maybe if I live in Italy, I can understand this mentality soon.

Bilmem bazı yeme içme kuralları diyeyim.

I don't know, let me say some eating and drinking rules.

Ama çok keyif aldım.

But I really enjoyed it.

Anthony Bey'in kitabını okudum.

I read Mr. Anthony's book.

Böyle aşırı keyifli bir iki saat geçtim.

I spent a wonderfully pleasant couple of hours like this.

Neredeyse iki saatte.

In almost two hours.

Hava çok hoştu böyle.

The weather was very nice like this.

Ondan sonra oradan bıtı bıtı kalktım.

After that, I got up from there.

Öyle geçtim evde eşyaları bırakıp.

I just passed by after leaving the belongings at home.

Bir sakinleştim ve geri tekrar çıktım.

I calmed down and went back out again.

İnanılmaz keyifli bir andı sabah benim için.

It was an incredibly enjoyable moment for me in the morning.

Yani çünkü sabahları güzel geçmek bana inanılmaz iyi geliyor.

So because having beautiful mornings feels incredibly good to me.

Ve bu gerçekten başka bir konuda aslında kanıtlanmış.

And this has actually been proven in another context.

Sabahları eğer böyle haber ya da biraz daha negatif etkileyecek şeyleri

In the mornings, if such news or things that will have a slightly more negative impact...

ya da bilmiyorum daha

or I don't know yet

ee

ee

gürültü ya da böyle beyninizde bulut yaratabilecek şeyleri

noise or things that could create a cloud in your brain

eğer tüketirseniz o gün içinde size 6-7 saatlik bir negatif etki veriyormuş.

If you consume it, it is said to have a negative effect on you for 6-7 hours that day.

Bu haberlerle alakalı bir bilimsel nörolojik nöro bir şey.

This is a scientific neurological something related to this news.

Ay çok odaklanamıyorum şu an.

I can't focus very well right now.

Öyle bir şeydi paylaşımda.

It was something like that in the post.

Mel Robbins ablamız bir podcastinden bahsediyordu.

Our sister Mel Robbins was talking about one of her podcasts.

O kadını dinlemeyi de çok seviyorum parantez içinde ama.

I really love listening to that woman, though (in parentheses).

O yüzden sabahlarımı böyle daha sakin veya gergin bir şekilde izliyorum.

That's why I watch my mornings in a more calm or tense way.

Ya sakin veya gerçekten böyle tam böyle keyifli anlarınız olur ya.

Either you have peaceful moments, or you really have enjoyable moments like this.

Kendinizi yaşadığınızda.

When you experience yourself.

Atıyorum mesela şu sıralar zaten ben Robbins'i sürekli takip ediyorum ama hani planı böyle paylaşmıştı.

For example, I'm already constantly following Robbins these days, but he had shared the plan like this.

Böyle sakince dönüyor.

It turns so calmly.

Böyle o anlar ya da diyorum parkta böyle güneş sana vurur.

There are moments like that, or I mean, the sun strikes you like this in the park.

Kuşlar uçuyor.

The birds are flying.

Hani cık cık kuşlar uçuyor.

You know, the chirping birds are flying.

Hani o tarz bazı anlar vardır ya böyle çok gerçekten kökünde huzurlu hissettiğin.

There are those kinds of moments, you know, where you truly feel peaceful at your core.

O tarz sabahları yaşamak bana inanılmaz iyi geliyor doğal olarak.

Living those kinds of mornings feels incredibly good to me naturally.

Çünkü ruhumuza iyi geliyor yani.

Because it does good to our soul.

Ama inanılmaz keyifli bir güzel bir andı.

But it was an incredibly enjoyable beautiful moment.

Haftasını da iyi güzel geçirdim.

I had a good and beautiful week too.

Böyle her şeyin aslında olağanüstü mükemmel gitmesine gerek yok.

It doesn't actually have to be extraordinarily perfect for everything to go well.

Veya bir mükemmel kıstasını yine dediğim gibi biz koyuyoruz kendimize şartlandırdığımız için.

Or we set a perfect criterion for ourselves because we condition ourselves this way.

Ama benim o anki beklentilerim, o anki ana akışa göre uyuşum çok hoşuma gitti.

But I really liked how my expectations at that moment aligned with the mainstream at that time.

O yüzden bana bir alkış diyormuşum.

That's why he's saying I'm giving a round of applause.

Ama ardından tekrar döndüm Mersin'e.

But then I returned to Mersin again.

Dönerken de giderken de hep kitabımı okudum.

I always read my book while going and coming back.

Geçen tren seyahatlerimde bir tane Mardinli bir teyzeyle sohbet ediyordum.

I was chatting with an aunt from Mardin during one of my recent train journeys.

Kaç yaşındaydı? 78 yaşında mı neydi?

How old was he? Was he 78 years old or something?

İnanılmaz iyi bir sohbet dönerlik var ya.

There is an incredibly good conversational flow.

Hani böyle de şeyiz.

You know, we are like this as well.

Dışarıdan baksana ne konuşuyor ki bunlar dersinde.

"Look from the outside, what are they talking about in their class?"

Ama biz teyzeyle gerçekten bir buçuk saat böyle sohbet ettik ve çok güzel anlaştık.

But we really talked like this with my aunt for an hour and a half and we got along very well.

Çok tatlı bir anda geçtiğim işte bir önceki tren seyahatim.

It was a very sweet moment during my previous train journey.

Bu seferkinde daha şeydim.

I was more of a thing this time.

Kitabım ve ben şeklinde ilerlemiştim.

I had progressed in the form of my book and me.

O yüzden şu sıralar baya kitaba fokuslanmış durumdayım.

That's why I've been quite focused on books these days.

Geçtiğimiz aylarda ya iki hafta önce falan daha böyle sürekli film izliyordum.

I was watching movies continuously for the past few months, or maybe just about two weeks ago.

Çünkü YouTube'da film izlenebileceğimi tekrar keşfettim.

Because I rediscovered that I can watch movies on YouTube.

Çünkü ben hani hep böyle mainstream paylaşılan böyle genel kültür.

Because I'm always talking about this mainstream shared general culture.

Genel kültür değil de pop kültür mü denir?

Is it called pop culture instead of general culture?

Nedir bilmiyorum hani vizyonu ne varsa.

I don't know what it is, you know, whatever vision there is.

Hani onları hemen YouTube'da izleyemiyoruz ya genelde.

You know how we can't usually watch them on YouTube right away?

Ben de hep öyle düşündüğüm için film izleyemeyeceğim algısına kapılmıştım.

I had fallen into the perception that I wouldn't be able to watch a movie because I always thought that way.

Sonra bir tane çocuğu paylaşımını gördüm TikTok'ta.

Then I saw a child's post on TikTok.

Ben siyah beyaz Fransız filmlerini çok seviyorum eski filmleri.

I love old black and white French films very much.

Ve bana öyle bir kaynak vermiş ki ya bana değil de hepimiz de paylaşmıştı.

And it has given me such a resource that it had shared not only with me but with all of us.

O yüzden gittim işte geçen haftalarda hep siyah beyaz Fransız filmleri falan izliyordum.

That's why I went, you see, I had been watching old black and white French films for the past few weeks.

Hatta çoğunluğunda konuşmuyor kimse.

In fact, no one is speaking in most of them.

Hani dönüyorlar işte Fransız işte bu ne ne bileyim merkezde yürüyor bir tanesi.

They are turning around, you know, there's this French person, I don't know, one of them is walking in the center.

Başkası işte sadece odasındaydı gibi.

It was just like someone else was only in their room.

Ama o o kadar farklı bir hissi soktu ki beni.

But it gave me such a different feeling.

İnanılmaz güzeldi o film.

That movie was incredibly beautiful.

Neydi ismi?

What was his/her name?

Uyuyan Adam mıydı?

Was he a sleeping man?

Hayır o anlamda değil.

No, not in that sense.

Ama hani filmin ismini ben bu podcast'ın şeyine yazayım.

But let me write the movie's name in the description of this podcast.

Açıklama kısmına yazayım.

Let me write it in the description part.

Paylaşırım da belki.

I might share it too.

Bu arada tam bitiremedim onu uyuyakaldığım için.

By the way, I couldn't finish it because I fell asleep.

Ama işte bugün ona devam edeceğim.

But today I will continue with it.

Çünkü hep kitap okumaya fokusladığım için kendimi.

Because I always focused on reading books for myself.

Şeydim yani biraz daha görsel tüketimim azalmıştı.

I mean, my visual consumption had decreased a bit more.

Hem kitap okumaya başladım aşırı fazla.

I have also started reading books excessively.

Şu ara benim sardı.

Right now, I'm feeling overwhelmed.

Bu beni çok mutlu ediyor.

This makes me very happy.

Çünkü daha şeyim.

Because I am more of a thing.

Ne kadar teknolojiyi az tüketirsem belirli dönemler.

The less technology I consume, the more specific periods I have.

O kadar kendimi şey böyle bataryamı şarj ediyormuş gibi falan hissediyorum.

I feel like I'm charging my battery or something like that.

Bana çok iyi geliyor.

It feels very good to me.

Bunu sağlayan şeylerden bir tanesi de spor bu arada.

One of the things that contributes to this is sports by the way.

O yüzden spora tekrar koş koş yazıldım.

That's why I signed up for sports again.

Ve o da çok iyi gidiyor.

And that's going very well too.

Şu sıralar şey.

These days, you know.

Bu ağırlık bandlarıyla çalışmaya takmış durumdayım.

I'm focused on working with these resistance bands.

Aşırı iyi kaslarımı çalıştırıyor.

It's working my extremely good muscles.

Mükemmel geliyor.

It sounds perfect.

Ama.

But.

Diğer bu haftalarda geçtiğimiz bölüme kıyasla bir periyot diyeyim.

Let me put it this way: compared to the previous episode, I would say it's a period of the other weeks.

O periyotta daha çok böyle online üzerinden işte essay ya da article falan okumaya başladım böyle.

During that period, I started reading more essays or articles online, like.

New Yorker'da bir tanesi.

One of them is in the New Yorker.

Bir tanesi Paris Review'da.

One of them is in the Paris Review.

Daha sonrasında işte böyle Wired'da mesela varmış.

Later on, it turns out that there was something like this in Wired.

Bunları ben vlogumda paylaşmıştım YouTube'da.

I shared these in my vlog on YouTube.

Orada linkleri falan var.

There are links and such there.

Ya da TikTok'umda da.

Or on my TikTok as well.

Bilmem işte dediğim ya.

I don't know, that's what I said.

Her yerde aslında paylaşıyorum teknik olarak.

I'm actually sharing it everywhere technically.

Repurpose ediyorum biraz ama.

I'm repurposing it a bit, though.

Şey.

Thing.

Hepsinin isimlerini isterseniz bana yazarsanız da ben size paylaşırım zaten.

If you want all their names, you can write them to me and I will share them with you anyway.

Her yerde duyurduğum gibi bir şey oldu ama.

It happened, just like I announced everywhere.

Dediğim gibi böyle online o tarz yazılarda okuyunca bilmiyorum.

As I said, I don't know when I read things like that online.

Daha farklı bir alandan da keyif aldığımı keşfettim.

I discovered that I enjoy something from a different field as well.

Sadece hani yazı kitapları.

Just the writing textbooks.

Yazı kitabı ne demek?

What does "writing book" mean?

Bir dakika.

One minute.

Şimdi bir saniye.

Just a second.

Yazı kitabı ne demek?

What does "writing book" mean?

Hani kitap.

Where is the book?

Fiziksel kopya okumak ve dijital kopya okumak bana farklı bir şekilde iyi geldi.

Reading a physical copy and reading a digital copy felt good to me in different ways.

Yani ikisi de.

So both of them.

Bu geçtiğimiz haftalarda.

In the past few weeks.

Şey yapmaya çalışıyorum.

I'm trying to do something.

Kendimde böyle çok dikkat etmediğim ama hani hoşuma giden şeyleri tekrar böyle keşfetmeye çalışıyor gibiyim.

I feel like I'm trying to rediscover things that I like, even though I don't pay much attention to them myself.

Zaten uzun süredir öyleyim ama hani ne bileyim çok hani olağanüstü düşünülecek bir şey değil tabii online okumak ama.

I've been like that for a long time, but you know, it's not something extraordinary to think about, of course, reading online.

Bilmiyorum şu an çok şey yapıyorum.

I don't know, I'm doing a lot right now.

Dıt dıt dıt aynı şeyi tekrarladım ama.

I repeated the same thing, but.

Çünkü arkada birileri konuşarak geçiyordu.

Because someone was passing by talking in the back.

Odaklanamadım bir an.

I couldn't concentrate for a moment.

Ama bu ana maddelerden birkaç tanesi bunlardı.

But these were a few of the main items.

Hatta geçen hafta şey yaptım.

I even did that last week.

Ay geçen hafta diyorum.

I mean last week.

Dün.

Yesterday.

Dün not aldım.

I took notes yesterday.

İşte bu geçtiğimiz bir buçuk haftada neler yapmışım diye.

Here is what I have done in the past one and a half weeks.

Şu son bir haftadır Carl Tejeder diye mi okunuyor beyefendinin ismi?

Has the gentleman's name been pronounced as Carl Tejeder for the past week?

Amerikan bir Amerikan Latin bir caz çalan bir beyefendi.

An American gentleman playing American Latin jazz.

Ama böyle percussionist diye bir şey daha yazıyordu yanında.

But it was also saying something like percussionist next to it.

Biraz daha ritmik daha böyle.

A bit more rhythmic, more like this.

Duysanız anlarsınız o türü.

If you heard them, you would understand that kind.

İnanılmaz güzel.

Incredibly beautiful.

Ben daha önce nasıl duymamışım bilmiyorum.

I don't know how I haven't heard this before.

Yine TikTok'la takip ettim.

I followed it again on TikTok.

Severek takip ettim.

I followed it with love.

Bir içerik üreticisi kızın paylaşımında gördüm.

I saw it in the post of a content creator girl.

Ve hani eksik parçam tamamlanmış gibi falan.

And it feels like my missing piece has been completed.

Vallahi hissediyorum.

I swear I feel it.

O kadar iyi geliyor ki ritmi.

The rhythm feels so good.

Biraz daha böyle Latin funk gibi.

A bit more like Latin funk.

Ama o kadar ağır basmıyor.

But it doesn't weigh that heavily.

Daha yine hani hala genel böyle jazz da hissediyorsun.

You still feel a general sense of jazz.

Yani dinlerseniz çok bilmiyorum çok keyif almıştım.

So if you listen, I don't know, I enjoyed it a lot.

Beyefendiyi dinlerken.

While listening to the gentleman.

Hala bugün burada dolanırken onu dinliyordum.

I was still listening to him while wandering around here today.

İnanılmaz bir güzel bir moda sokuyor beni.

It puts me in an incredible beautiful mood.

O yüzden onun da ismini yazayım.

That's why I should write down her name as well.

Eğer ilginizi çekerse dinleyebilirsiniz bence.

If you are interested, I think you can listen to it.

Çok keyifliydi.

It was very enjoyable.

Ondan sonra motor şeyleri mi?

After that, are we talking about engine stuff?

Ne deniyor ona?

What is it called?

Motor bir şeyleri motor.

The engine is something engine.

Ne deniyor ya?

What is it called?

Bakın burayı kesmeyeceğim.

Look, I won't cut this place.

Çünkü kesmek istemiyorum.

Because I don't want to cut it.

Üşeniyorum.

I can't be bothered.

Bir de sanki canlı yayın yaparsam hani ona hazırlık yapıyormuşum gibi olduğunu hissediyorum.

I also feel like if I were to do a live broadcast, it would seem like I'm preparing for it.

Bu kat olmadan podcastlere.

No podcasts without this episode.

Şey yazmışım.

I've written something.

Motor skillerimi geliştiriyorum.

I am improving my motor skills.

Bunun üzerinde çalışıyorum.

I am working on this.

Bunu nasıl yapıyorum?

How am I doing this?

Chapstick kullanmayı öğrenmeye başladım.

I started to learn how to use Chapstick.

Bu çok yine wow bir şey değil ama benim için şey.

This isn't really something wow, but it's something for me.

Hani doğru düzgün kullanmayı öğrenmek istediğim şeyler yiyecek araçlarından bir tanesi.

One of the things I wanted to learn to use properly is food tools.

Yani çünkü hep böyle anlamsız anlamsız hareketler yaparak yemeye çalışıyordum.

So I was always trying to eat by making these meaningless movements.

Bir iki kere okasyonuna denk geldiğinde.

When it coincided a couple of times.

Ama şimdi hani biraz daha dedim ki yeni bir şey öğreniyor gibi.

But now I said that it feels like I'm learning something new.

Hem beyninin damarlarını biraz daha geliştirsin falan.

And let it improve the vessels in his brain a little more and so on.

O yüzden bir o böyle bir iyi pratik yaptığım bir şey.

That's why it's something I've practiced well like that.

Her yemeği onunla yemeye çalışıyorum.

I'm trying to eat every meal with her.

Hani yani yemeğe tipine göre değişiyor elbette de anladınız.

Well, the type of food varies according to the person, of course, but you understood.

Ama iyi gidiyorum onda.

But I'm doing well with that.

Bir de eski playlistleri silmeye başladım.

I also started deleting the old playlists.

Yani çünkü eski hissettiğim zaman oluşturduğum playlistlerle şu an aynı enerji frekansında hissetmediğim için tekrar onları dinlemiyorum.

So because I don't feel the same energy frequency as I did with the playlists I created in the past, I'm not listening to them again.

Ve artık.

And now.

Ve artık dijital sürdürülebilirlik adına da bulutta yer kazanmamak için kullanmadığım playlistlerimi, biriken maillerin hepsini siliyorum.

And now, in the name of digital sustainability, I am deleting my unused playlists and all the accumulated emails to avoid taking up space in the cloud.

Dijital ayak izimi daha bilmiyorum kontrol altına almak.

I don't know how to gain control over my digital footprint yet.

Etkiliyor bu arada bunlar dalga değil yani.

This is affecting, by the way, these are not jokes.

Ama hani bilmiyorum o tarz bir adım daha atmaya çalışıyorum.

But you know, I don't know, I'm trying to take a step like that.

Hani daha düşünerek daha niyetli olarak.

You know, more thoughtfully and with more intention.

Bir de odamda ben böyle TV kontrol gibi bir şey aldım.

I also got something like a TV remote in my room.

TV kontrol gibi bir şey almıştım Ikea'da.

I had bought something like a TV remote control at Ikea.

İşte onu kitaplık olarak kullanıyorum.

Here, I use it as a bookshelf.

Çünkü raflarım var ama ben raflarda kalabalık sevmiyorum.

Because I have shelves, but I don't like crowding on the shelves.

Bir de benim raf bir tanesi eğilmiş o yüzden.

One of my shelves is bent, that's why.

Hani olası bir durumda rafın düşmesi mümkün değil bu arada.

By the way, it's impossible for the shelf to fall in a possible situation.

Hani babamla sağlam onu monte ettik ama.

Remember how my dad and I installed it firmly?

İşte benim tiklerden bir tanesi neyse.

Here is one of my tics, anyway.

O yüzden raflara çok ağırlık koymak istemiyorum.

That's why I don't want to put too much weight on the shelves.

Bir de hani rafların sakin görünmesi daha çok hoşuma gidiyor.

I also really like it when the shelves look calm.

Çünkü direkt yatağımın karşısında üç ya da dört müydü?

Because there were three or four directly across from my bed, right?

Dört tane raf var.

There are four shelves.

Onları daha böyle.

More like them.

Uyandığımda gördüğümde beni huzurlu veya mutlu hissettirebilecek bir boyutla onları dekore ettim.

I decorated them with a dimension that could make me feel peaceful or happy when I saw them upon waking up.

O yüzden kitaplar raflarda değil.

That's why the books are not on the shelves.

Onlar kendim hakkında bir kontrol almıştım.

I had a check done about myself.

Ve onu o kadar güzel dizdim ki.

And I arranged it so beautifully.

Böyle şeyim sanki.

It seems like I have such a thing.

Hani bana özen yapılmış bir kitapçıyı geziyormuşum gibi falan hissettim.

I felt as if I was wandering through a bookstore that had been tailor-made for me.

Çünkü ben şu an satın aldığım kitapların hepsini okumuş değilim.

Because I haven't read all the books I bought right now.

Öyle bir hızla okumuyorum henüz.

I'm not reading at that speed yet.

Ama böyle ilgimi çeken kitaplar.

But these are the books that interest me.

O kitapları aynı anda bir alanda görmek.

Seeing those books in one place at the same time.

Kendi küratı ettiğim kitapları görmek beni çok mutlu ediyor.

Seeing the books I curated makes me very happy.

Onun dizilerini biraz oynadım bu hafta.

I played with her series a bit this week.

Ve beni çok mutlu etti.

And it made me very happy.

Yani böyle çok küçük bir şeydi.

So it was such a tiny thing.

Küçük bir yer değişimi yaptım ama.

I made a small move though.

Böyle bir aralık oluşturdum ki.

I created such a gap.

Öğlen aramda, yemek aramda işte.

I have lunch during my break, food during my break at work.

Güneş vurduğu alanda böyle önümde güzel bir kitaplığım var.

In the area where the sun hits, I have a beautiful bookshelf like this in front of me.

Hani rahatça oturabiliyorum.

I can sit comfortably.

Ama yanıma hani kahve bardağımı da koyabiliyorum.

But I can also place my coffee mug next to me.

Hani yine fonksiyon olarak iyi bir noktadayım.

Well, I'm at a good point in terms of functionality again.

Ama boşta bir alanım var.

But I have an empty space.

Hani o alanı öyle küçük bir değerlendirdim.

I evaluated that area as such a small one.

Küçük bir şey.

A small thing.

Yani çok baktığında anlamazsın bile belki.

So when you look at it a lot, you might not even understand it.

Ama hani bana çok güzel geldi bu hafta.

But it felt very nice to me this week.

O yüzden güneşin tadını tekrardan çıkarmaya devam ediyorum.

That's why I'm continuing to enjoy the sun again.

Bu noktada dediğim gibi.

As I said at this point.

Ama bu küçük hareketlerle işte geçtiğimiz periyoda böyle biraz daha süsleyerek.

But these little gestures make that past period a bit more embellished.

Daha böyle değişik kendimce his olarak değişik bir noktaya çekmeye çalıştım.

I tried to pull it to a different point, in my own way, feeling something different.

Daha niyetli bir bazda.

On a more intentional basis.

Ama bilmiyorum.

But I don't know.

Bunlar büyük şeyler değil ama bende küçük mental.

These are not big things, but I have a little mental issue.

Bu küçük...

This little...

Adamlar bana büyük mental etkiler yarattı.

The guys had a big mental impact on me.

Vallahi onu diyebilirim.

I swear I can say that.

Böyle hem daha ferah hissediyorum.

I feel much more comfortable this way.

Daha hafif hissediyorum.

I feel lighter.

Sanki önceden üstüme ıslak battaniye atmışlar gibi hissediyordum.

I felt as if someone had thrown a wet blanket over me in advance.

Bakın.

Look.

Hani...

Where...?

Hani yürüyorum ama bir ağırlık var üstümde.

I walk, but there is a weight on me.

Hani enerji olarak...

You know, in terms of energy...

Enerji ağırlığı doğal olarak da.

The energy weight is naturally so.

Bakın cidden şu an hani şeyim yani grip oldum resmen.

Look, I really am sick right now, I mean I literally have the flu.

Hani o kadar bir...

Where is that so much...

Burunç...

Burunç...

Hani duygusal bir noktadayken niye böyle bir şey bozuyorsun ya?

Why are you ruining something when we’re at such an emotional point?

Her neyse.

Whatever.

Ama dediğim gibi çok iyi böyle hafif hafif gezmeye başladım.

But as I said, I started to stroll around very lightly.

Daha böyle uçuş uçuş hissediyorum.

I feel more like I'm floating.

Yani bilmiyorum.

So I don't know.

İnanılmaz keyif aldığım şeyleri tükettiğince böyle daha...

As I consume the things that I find incredibly enjoyable, it feels more like this...

Ya da yeni şeyler tüketince kendimi gerçekten aşırı böyle besliyor gibirken böyle hermit moddayım.

Or when I consume new things, I feel like I’m really feeding myself excessively, but I'm in this hermit mode.

Yine bir tık.

Just one more click.

Hani bazen çıkıyorum bazen geri giriyorum ama hani bu modda olmak, besleyici modda olmak bana inanılmaz iyi geliyor.

Sometimes I go out, sometimes I go back in, but being in this mode, being in a nurturing mode feels incredibly good to me.

Çünkü böyle daha konuşurken daha farkında konuşuyorum.

Because this way, I'm more aware while speaking.

Ya da hani ilgimi çeken şeylerle bağlantılı yazılar, görseller, sembolik şeylerle inanılmaz fazla karşılaşıyorum.

Or I encounter an incredible amount of writings, visuals, and symbolic things related to things that catch my interest.

Son olarak bahsedeceğim şeylerden bir tanesi Adana'da bir tane sanat galerisi var.

Finally, one of the things I will mention is that there is an art gallery in Adana.

Küçük.

Small.

Böyle merkezi bir yerde.

In such a central location.

Ziya Paşa kısımlarında.

In the parts of Ziya Paşa.

Gazi Paşa, Ziya Paşa.

Gazi Pasha, Ziya Pasha.

Aslında biraz bence Gazi Paşa artık orası.

Actually, I think Gazi Paşa is kind of that place now.

Hani Adanalısın bil orayı.

You know you're from Adana, so know that place.

O tarafta kalan bir sanat galerisi.

A art gallery remaining on that side.

Ben normalde buraya girmeye hep niyetlenirdim ama böyle hani sanki şeyim...

I would normally always intend to enter here, but it's like, you know...

Girsene anlamayacaksın gibi kendime bir ön yargı blok koymuştum.

I had put a preconceived block on myself as if you wouldn't understand.

Onu da atlattık çok şükür ama...

We got through that as well, thank God, but...

Bu sefer hani artık gitmek istediğim zaman orası hep kapalıydı.

This time, whenever I wanted to go, that place was always closed.

Neden yani ne zaman oradan geçiyordum bilmiyorum ama...

I don't know why, or when I was passing through there, but...

Oraya gitme şansım oldu.

I had the chance to go there.

Boş bir zaman vardı işte hafta sonu.

There was some free time over the weekend.

Oraya girdim.

I went in there.

Çok güzel orada eserini sergilenen bir sanatçıyla da tanıştık hatta.

We even met a very talented artist whose work was displayed there.

İnanılmaz güzel böyle bir sohbet ortamı gibi bir şey oldu yani.

It was like an incredibly beautiful conversation environment.

Sohbet de hani eserinden bazlı çıkarak ettiğimiz bir hani tartışma sohbet gibi bir şeydi.

The conversation was like a discussion based on your work, something like a debate or dialogue.

İnanılmaz keyif aldım ya.

I had an incredible time.

Ben gerçekten çok hoşuma gidiyor.

I really like it a lot.

Böyle...

Like this...

Eserin sahibiyle konuşma şansım oldu ve kendimi çok şanslı hissediyorum.

I had the chance to talk with the owner of the work, and I feel very lucky.

Böyle eski defterine falan baktım biraz.

I looked at your old notebook a bit.

Böyle gerçekten kendimi yasaklı bir maddeye elde etmiş bir şey birisiymiş gibi falan hissettim kendimi.

I really felt like I was someone who had obtained a forbidden substance or something like that.

Çünkü hani beynini oraya döküyorsun hani eski defterinde.

Because you are pouring your brain out there, you know, in your old notebook.

Ve hani onun parçalaması gibi şeyler.

And things like him breaking apart.

Ben de paylaşıyorum da benim bilmiyorum.

I am sharing too, but I don’t know.

O boyutta değilim.

I'm not at that level.

Ama...

But...

Ah tam noktasına denk geldik.

Ah, we hit the nail on the head.

20-20 şu anda da.

It's currently 20-20.

Dün izlediğim bir videoyu sizinle paylaşacaktım ama indiremedim.

I was going to share a video I watched yesterday with you, but I couldn't download it.

O yüzden size linkini koyacağım bu podcast'ın açıklamasına yine.

That's why I will share the link to this podcast's description again.

Bell Hooks diye bir kadın var.

There is a woman named Bell Hooks.

Daha böyle aydınlanma, daha böyle farkındalık kısımlı işte konular üzerinden yürüyerek biraz daha spiritual yanları da var kadının.

The woman has a more spiritual side that walks through topics with more enlightenment and awareness.

İşte bir...

Here is one...

Sanırım bir konuşmasıydı ama nerede olduğunu tam hatırlamıyorum.

I think it was a speech, but I don't quite remember where it was.

O da şeyden bahsediyordu.

He was also talking about that thing.

Bir kitap yazmış işte.

He has written a book indeed.

Yazdığı kitapta sonra kendini hala yazar gibi hissetmediğinden bahsediyordu.

In the book he wrote, he mentioned that he still did not feel like a writer.

Kadın şeyden...

The woman from that...

Bir de şeyi söyledi.

He also said that thing.

Hani ben kitap yazarken kendimi zaten yazar gibi hissetmiyordum.

You know, I didn't really feel like a writer while I was writing the book.

Kitabımı yazdıktan sonra bile kendimi yazar gibi hissedemedim.

Even after writing my book, I still couldn't feel like a writer.

Çünkü dışarıdan bir onay geldiği an kendimi yazar varsayarmışım gibi bir düşünce içerisindeydim diyordu.

He said he was in a mindset where he thought he would consider himself a writer the moment he received approval from outside.

Ve bu her alanda o kadar hepimizin bence yaşadığı bir şey ki yani...

And this is something that I think we all experience in every field...

Mesela ben önceki bölümde de bahsettim hani.

For example, I mentioned it in the previous section as well.

Benim aslında teknik olarak yani...

Actually, technically speaking...

Ne diyebilirim?

What can I say?

Toplumdan onay almadığım sürece...

As long as I don't receive approval from society...

Mesela ben kitap yazdım çıkardım.

For example, I wrote and published a book.

Belki bu bir yayının altında basılmış bir kitap olmayabilir.

Maybe this may not be a book published under a publication.

Belki ben kendim birkaç kopyasını çıkardım.

Maybe I made a few copies myself.

Kitap haline getirdim ve hani paylaşıyorum insanlarla ya da atıyorum istek üzerine satıyorum gibi.

I put it into book form and, you know, I share it with people or sell it upon request, for example.

Ama sen hala bir kitabı yazmış durumdasın.

But you are still in the process of writing a book.

Hani bir yayıncının bunu paylaşması veya paylaşmaması senin kitap yazdığın faktörünü değiştirmiyor.

The fact that a publisher shares this or not does not change the factor that you write a book.

Ve teknik olarak yani kitap yazmasan bile bir yazı yazsan bile bir köşe yazsın ya da ne bileyim bir manifesto yazsan.

And technically, even if you don't write a book, if you write something, even if it's a column or, I don't know, a manifesto.

Hani sen teknik olarak hani yazar kıstasına girmiş oluyorsun.

You are technically considered a writer, you know.

Çünkü sen o eylemi gerçekleştirirken sen yazan kişisin.

Because when you perform that action, you are the one who is writing.

Ya da atıyorum hani bir eskiz çizerken ya da...

Or let's say, when you're drawing a sketch or...

Ooo çok tatlı bir köpek geliyor.

Oh, a very cute dog is coming.

Bir eskiz yaparken ya da bir yağlı boya yaparken hani onu hala yaptığın için sen aslında ressam kişisin.

When you make a sketch or create an oil painting, you are actually an artist because you are still doing it.

Ya da atıyorum çizer kişisin.

Or let's say you're an artist.

Çünkü çizme eylemini gerçekleştiriyorsun hani.

Because you are performing the action of drawing, you know.

Eğer sen o eylemi gerçekleştiriyorsan sen olsun.

If you are carrying out that action, let it be you.

Kadın da bunlardan bahsediyordu.

The woman was also talking about these.

Ve benim çok hoşuma gitti konuşması.

And I really liked his/her talk.

Bir dakikalık bir şeydi.

It was something of one minute.

Küçük bir parçasını paylaşmıştı kız.

The girl had shared a small piece of it.

Ama çok hoşuma gitti.

But I really liked it.

İnanılmaz bilmem keyif aldım.

Incredible, I don't know, I enjoyed it.

Anlaşılmış hissettim.

I felt understood.

Öyle söyleyeyim yani.

Let me put it this way.

O yüzden bazı yaptığım şeylerden diyorum ki sen o eylemi gerçekleştirdiğin için.

That's why I say about some of the things I did that it's because you carried out that action.

Yani sen aslında teknik olarak yazarsın.

So you actually write technically.

Gördüğüm yaratıcılardan bir tanesi çok güzel bir portakal için.

One of the creators I saw is for a very beautiful orange.

Gördüğüm yaratıcılardan bir tanesi de şerefsiz.

One of the creators I have seen is also dishonorable.

Bir tanesi de şeyden bahsediyordu.

One of them was talking about something.

Bir yazı dersi alıyorlardı üniversitede.

They were taking a writing course at university.

Ve hocaları şeyden bahsediyordu hani.

And the teachers were talking about that, you know.

Eğer sen yazıyorsan yazarsın.

If you are writing, then you will write.

Eğer sen bir poster tasarlıyorsan grafik tasarımcısın gibi.

If you are designing a poster, you are like a graphic designer.

Birkaç bir konudan bahsediyordu.

He was talking about a few topics.

Tam olarak sadece bu yargılarla değildi elbet ama.

Of course, it wasn't only with these judgments.

Yine geldiğimiz noktasında aynı.

We are back to the same point again.

O yüzden kendi örneğim de şu.

That's why my own example is as follows.

Mesela ben çok uzun süredir.

For example, I have been for a very long time.

Bu mor kapaklı videolarıma başladığımdan beri diyeyim.

Let me say since I started these videos with the purple cover.

Video sonuna müzik ve konuştuğum şeylerin krediplerine girmek bana aşırı mutluluk vermeye başladı.

It has started to make me extremely happy to see the credits for the music and the things I talked about at the end of the video.

O bir.

She is the one.

Ama sol alt köşede Defne Doğan'ın üstünde yönetmen editör yazıyorum.

But in the lower left corner, I am writing "director editor" above Defne Doğan.

Çünkü neden? Yöneten benim.

Because why? I am the one in charge.

Editör de benim.

I am an editor too.

Neden yazmayayım?

Why shouldn't I write?

Kendime katamadığım paylaşımlardan artık o kadar zevk almıyorum.

I no longer enjoy the shares that I can't relate to.

O yüzden daha biraz daha üstüne düştüğüm,

That's why I'm paying a little more attention to it.

sizlere de bir fayda sağlayabilecek veya en azından bir duygu uyandırabilecek

that may be beneficial to you or at least evoke an emotion.

içerikler üretmeye ve paylaşmaya çalışıyorum.

I am trying to produce and share content.

Hem kendim için hem sizler için.

Both for myself and for you all.

Çünkü benim için önemli olan, değerli olan bir katkı sizin için de değerli olur gibi geliyor bana.

Because what is important to me, a valuable contribution, seems valuable to you as well.

Bilmiyorum en azından.

I don't know, at least.

O yüzden daha üzerine düşerek düşündüğüm, daha içeriğinden mutlu ve memnun olduğum,

That's why I think about it more deeply and I'm happier and more satisfied with its content.

size de değer katabilecek içeriklerle birlikte özellikle bu podcast üzerine iki haftaya görüşüyoruz.

We will meet in two weeks, especially on this podcast, with content that can add value to you as well.

O vakte kadar kendinize iyi bakın, farkında kalın.

Take care of yourself until that time, stay aware.

Ööö öpüyorum. Bye bye.

Ooo I'm kissing you. Bye bye.

Continue listening and achieve fluency faster with podcasts and the latest language learning research.