Atom Diye Bir Şey Yok! | Sicim Teorisi - Bölüm 3

Podbee Media

Hiçbir Şey Tesadüf Değil

Atom Diye Bir Şey Yok! | Sicim Teorisi - Bölüm 3

Hiçbir Şey Tesadüf Değil

Altyazı M.K.

Subtitle M.K.

Karanlık bir odadasınız.

You are in a dark room.

Duvarlar tavana kadar uzanan dev ekranlarla kaplı.

The walls are covered with gigantic screens that reach up to the ceiling.

Her birinde farklı bir evrenin simülasyonu çalışıyor.

Each one runs a simulation of a different universe.

Bazılarında dört, bazılarında on, bazılarındaysa sayamayacağımız kadar çok boyut var.

Some have four, some have ten, and some have so many dimensions that we cannot even count them.

Odanın tam ortasında holografik bir projeksiyon cihazı çalışmaya başlıyor.

A holographic projector starts working right in the middle of the room.

Ve bir anda gözlerinizin önünde.

And suddenly in front of your eyes.

Titreşen enerji iplikleri beliriyor.

Vibrating energy threads are appearing.

Sicimler, dans ediyorlar, birleşiyorlar, ayrılıyorlar derken...

The strands are dancing, merging, and separating...

Aniden projeksiyondaki görüntü değişiyor.

The image on the projector suddenly changes.

Sicimler genişlemeye, büyümeye başlıyor.

The fibers are starting to expand and grow.

Şimdi ise ipliklerin yerine kozit ölçekte membranlar görüyorsunuz.

Now, instead of threads, you see membranes on a coarser scale.

Evet, artık siz M teorisinin evrenindesiniz.

Yes, you are now in the universe of M theory.

Hologram daha da genişliyor.

The hologram is expanding even more.

Ve bir noktada tüm odayı kaplıyor.

And at one point, it fills the entire room.

Kendinizi bu çoklu evrenlerin arasında süzülüyor gibi hissediyorsunuz.

You feel like you are floating among these multiverses.

Her an, her yerde, her boyuttasınız sanki.

It feels like you are everywhere, in every moment, in every size.

Bir ses duyuyorsunuz.

You hear a voice.

İşte burası gerçekliğin en derin katmanı.

Here is the deepest layer of reality.

Tüm fizik yasalarının, tüm olasılıkların buluşma noktası.

The meeting point of all physical laws and all possibilities.

Gözlerinizi kırpıştırıyorsunuz.

You are blinking your eyes.

Hologram yavaşça soluyor.

The hologram is slowly fading.

Ama zihninizdeki sorular daha da berraklaşıyor.

But the questions in your mind are becoming clearer.

Bu teorinin sınırları nerede?

Where are the limits of this theory?

Hiçbir şey tesadüf değilin Sicim teorisi serisi yolculuğunda üçüncü duraktayız.

We are at the third stop of the journey of the series "Nothing is a coincidence."

Bugün Sicim teorisinin geleceğine, M teorisine ve çoklu evren fikrine odaklanacağız.

Today we will focus on the future of String theory, M theory, and the concept of multiverses.

Acaba Sicim teorisi Einstein'ın rüyası olan her şeyin teorisi olabilecek mi?

Will string theory be able to become the theory of everything that Einstein dreamed of?

Ya da bu teori bizi daha da derin, daha da şaşırtıcı keşiflere götürecek bir basamak mı?

Or does this theory serve as a step that will lead us to even deeper, more astonishing discoveries?

Hazırsanız bu çok boyutlu yolculuğumuzun yeni fazına başlayalım.

If you are ready, let's begin the new phase of our multidimensional journey.

Yıl 1984.

The year is 1984.

Oxford Üniversitesi'nin koridorlarında yürüyen öğrenciler bir duyuru panosunun önünden geçip gidiyorlar.

Students walking through the corridors of Oxford University are passing by a notice board.

Bir çoğu kafasını çevirip panoya bakmıyor bile.

Many of them don't even turn their heads to look at the board.

Fakat aralarından birisinin gözüne bir şey takılıyor bu panoda.

However, something catches the eye of one of them on this board.

Doğru mu gördüm acaba diye düşünüp geri dönüyor panoya.

I wonder if I saw it right, so she turns back to the board.

Gördüğü şey bir konferans ilanı.

What he saw was a conference announcement.

Konuşmacı ise Michael Green.

The speaker is Michael Green.

Konferansın başlığı ise her şeyin teorisi.

The title of the conference is "The Theory of Everything."

Bu başlığı gören herkesin bir şekilde merakı kabaracaktır.

Anyone who sees this title will feel a sense of curiosity in some way.

Zira konuyla az da olsa ilgiliyseniz her şeyin teorisine dair bir şeyler bulunmuş olması ihtimali bile sizi cezbeder.

For if you are at all interested in the subject, the mere possibility that something has been discovered about the theory of everything will allure you.

Hemen tüm planlarınızı iptal edip o konferansa gidersiniz.

You cancel all your plans and go to that conference immediately.

Panodaki ilanı gören öğrenci de tam olarak böyle yapıyor.

The student who sees the announcement on the board does exactly this.

O zamanlar Harvard Üniversitesi'nde fizik bölümünü bitirip

At that time, I graduated from the physics department at Harvard University.

Oxford Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmak için gelen Brian Greene'den bahsediyorum.

I am talking about Brian Greene, who came to pursue a master's degree at Oxford University.

Son dönemin en önemli fizikçilerinden ve anlatıcılarındandır.

He is one of the most important physicists and narrators of recent times.

Bir nevi günümüzün Carl Sagan'ı diyebiliriz onun için.

We can say he is a kind of Carl Sagan of our time.

İşte o koridorda yürürken gördüğü ilan Brian Greene'in hayatını değiştirmişti.

It was the advertisement he saw while walking in that corridor that changed Brian Greene's life.

Kimi zaman ufacık bir tesadüfün hayatımızı nasıl değiştirebileceğinin bir örneğiydi adeta bu.

It was almost an example of how a tiny coincidence can change our lives.

Michael Greene'in konferansta bahsettiği sicim teorisi genç Brian'ı kelimenin tam anlamıyla büyülemişti.

The string theory that Michael Greene mentioned at the conference had literally fascinated young Brian.

Kararlıydı. Tüm hayatını bu konuya adayacaktı Brian.

He was determined. Brian would dedicate his entire life to this issue.

Ona göre de çok güzel bir teoriydi bu.

According to her, it was a very beautiful theory.

Zaten her şeyin teorisi de güzel olmalıydı.

After all, the theory of everything should have been beautiful as well.

Tıpkı sicim teorisi gibi.

Just like string theory.

Bu hikayeye geri döneceğiz ama öncesinde başka bir şey anlatmak istiyorum size.

We will return to this story, but before that, I want to tell you something else.

Şimdi.

Now.

Atomun ne kadar küçük olduğunu pek de iyi idrak edemiyoruz aslında.

We actually don't grasp well how small an atom is.

Aklımızda hep misket gibi bir varlık canlanıyor.

An entity always emerges in our minds like a marble.

Basit bir mikroskopla baksak görürüz diye düşünüyoruz.

We think we can see it with a simple microscope.

Ancak durum pek de öyle değil.

However, the situation is not quite like that.

Biraz algılaması zor olsa da her bir kum tanesinin içinde bile milyarlarca atom bulunuyor.

Although it may be a bit difficult to perceive, there are billions of atoms contained in even a single grain of sand.

Kısacası ne olursa olsun bazı atomları görmemiz mümkün değil.

In short, no matter what happens, it is not possible for us to see certain atoms.

Daha da garipi iş burada da bitmiyor.

What's even stranger is that it doesn't end here.

Malum atomların da her şeyin temeli olmadığını öğrendik.

As we know, atoms are not the foundation of everything.

Protonlar, nötronlar derken onların da derinlerinde quarklar çıktı karşımıza.

As we talked about protons and neutrons, quarks emerged deep within them.

Kimileri için quarkların keşfi hikayenin sonu olmalıydı.

For some, the discovery of quarks should have been the end of the story.

Kimilerine göre ise sadece yeteneklerimiz ve sahip olduğumuz teknolojinin el verdiği son nokta bu.

According to some, this is only the limit of our abilities and the technology we possess.

İşte sicim teorisinin esas çıkış noktalarından biri de buydu.

This was one of the main starting points of string theory.

Tüm bu farklı parçacıkların ve hatta quarkların da kalbinde asıl son durak bulunuyor.

At the heart of all these different particles and even quarks, there is a final destination.

Bunlar da sicimlere benzeyen küçük enerji iplikçikleriydi.

These were small energy filaments that resembled strings.

Aklımızın, hayalimizin dahi almayacağı düzeyde küçük şeylerdi.

They were things so small that even our minds and imaginations couldn't comprehend.

Yine tek bir kum tanesi üzerinden anlatayım size bunu.

Let me explain this to you again through a single grain of sand.

Tek bir kum tanesinin içindeki milyarlarca atomdan birisini alalım ve bunu güneş sistemi kadar büyütelim.

Let's take one atom from billions of atoms within a single grain of sand and magnify it to the size of the solar system.

Bu durumda mevzu bahis sicimlerin her biri sadece dünyadaki bir ağacın büyüklüğünde olurdu.

In this case, each of the strings in question would only be as large as a tree on Earth.

Peki bu iplikçikler, bu enerji telleri maddeyi nasıl oluşturuyor?

So how do these filaments, these energy strands create matter?

Biraz da bunun arkasındaki fikrin üzerinden geçelim.

Let's go over the idea behind this a bit too.

Önceki bölümde de bahsetmiştik.

We mentioned it in the previous section as well.

Bir enstrüman düşünün.

Imagine an instrument.

Bir cellonun tek bir telindeki farklı titreşimleri veya frekansları farklı birer nota olarak duyuyoruz ya.

We hear the different vibrations or frequencies of a single string of a cello as distinct notes.

İşte bu sicimlerinde farklı titreşimleri parçacıklara kütle ve elektrik yükü gibi özellikleri kazandırıyor.

Here, these strings give different vibrations to the particles, endowing them with properties such as mass and electric charge.

Yani evrende bizi ve her şeyi oluşturan parçacıklarla, kütle çekim veya diğer kuvvetleri taşıyan parçacıklar arasındaki tek fark aslında bu sicimlerin farklı titreşimlerinden ibaret.

So the only difference between the particles that make us and everything in the universe and the particles that carry gravity or other forces is actually just the different vibrations of these strings.

Yani hepimiz, her şey, tüm evren.

So we are all, everything, the entire universe.

Aslında hepsi aynı enstrümanın farklı notaları gibi.

In fact, they are all like different notes of the same instrument.

Çok güzel değil mi bu fikir?

Isn't this idea very nice?

Ya da çok estetik.

Or very aesthetic.

Kısacası evren dev bir kozmik senfoni.

In short, the universe is a giant cosmic symphony.

Ve en güzeli de bu fikir kuantum evreninin belirsizliği ile makro evrenin düzeni arasındaki çatışmayı çözebilecek bir güce sahip.

And the best part is that this idea has the power to resolve the conflict between the uncertainty of the quantum universe and the order of the macro universe.

Zira sicim teorisi ile birlikte kuantum evreninin o belirsizliği o keşmekeşe de sakinliyor.

For that reason, the uncertainty of the quantum universe calms that chaos along with string theory.

Hem parçacık hem de dalga gibi davranan parçacıklar aklımızı başımızdan alıyordu ya hani.

Particles that behave both like particles and waves were driving us crazy, you know.

İşte bu parçacık algısını bir sicime yaydığınız zaman tüm sorun ortadan kalkıyor.

When you spread this particle perception over a string, all the problems disappear.

Evet o belirsizlik hala söz konusu.

Yes, that uncertainty is still an issue.

Ancak hem kuantum teorisini hem de genel görelliliği tek bir çerçeveye oturtacak kadar duruluyor ortalık.

However, the situation is settling down enough to fit both quantum theory and general relativity into a single framework.

Fakat özünde matematiğin bir zaferidir tüm bunlar.

However, all of this is fundamentally a triumph of mathematics.

Bu sayede de sicim teorisyenleri ihtiyacımız olan o her şeyin teorisine ulaştıklarını düşünüyor.

This way, string theorists believe that they have reached the theory of everything we need.

Bunu iddia ediyorlar.

They claim this.

Peki biz şimdi gelelim bu fikrin zırhındaki zayıf noktalara.

Well, let's now come to the weak points of this idea's armor.

Ama öncesinde kısa bir ara verip bu noktaya dek konuştuklarımızı özümsesek iyi olacak.

But it would be good to take a short break before this and digest what we have talked about so far.

Geri geldiğimizde daha da derinlere ineceğiz ne de olsa.

When we return, we will dive even deeper after all.

Kendinize verebileceğiniz en cesur hediye,

The boldest gift you can give yourself,

iç dünyanızı güvenli bir alanda, yargılanmadan keşfedeceğiniz bir yolculuktur.

It is a journey where you will explore your inner world in a safe space, without judgment.

HiWell uzman klinik psikologlarının eşliğinde bu yolculuğa çıkarken,

As you embark on this journey accompanied by HiWell expert clinical psychologists,

POD10 kodunu kullanarak tüm seans paketlerinde %10 indirimden yararlanabilirsiniz.

You can benefit from a 10% discount on all session packages by using the POD10 code.

HiWell ile başka bir hayat mümkün.

A different life is possible with HiWell.

Merhaba ben Cem, 27 yaşındayım ve ses haklarımı PodBee'ye sattım.

Hello, I'm Cem, I'm 27 years old and I sold my voice rights to PodBee.

Onlar da yapay zeka sesimi kullanarak böyle bir podcast yapmaya karar verdiler.

They also decided to create such a podcast using my artificial intelligence voice.

Şaka şaka, sadece film izlemiyorum adlı podcastimde,

Just kidding, in my podcast called "I Only Don't Watch Movies,"

izlediğim filmlerden ve bana ilginç gelen her şeyden bahsedeceğim.

I will talk about the movies I watched and everything that interests me.

PodBee ile beraber hazırladığımız, filmleri konuştuğumuz, sohbet ettiğimiz

With PodBee, we prepared, discussed, and chatted about the films.

ve saçma depresif şakalarıma ve harika konuklarıma maruz kalacağınız bu podcaste hoş geldiniz.

Welcome to this podcast, where you will be exposed to my silly, depressive jokes and wonderful guests.

Evet, hazırsanız Sicim teorisinin zırhındaki zayıf noktalar üzerine konuşabiliriz.

Yes, if you are ready, we can talk about the weak points in the armor of string theory.

En önemlisiyle başlayalım.

Let's start with the most important thing.

Öncelikle şunu kabul etmemiz gerekiyor.

First of all, we need to accept this.

Bir atomdan bile milyarlarca kat küçük bu iplikçikleri görebilecek, inceleyebilecek ya da analiz edebilecek bir seviyede değiliz şu anda.

We are currently not at a level where we can see, examine, or analyze these filaments, which are billions of times smaller than a single atom.

Yani ne gözlem ne de deney yapamıyoruz.

So we can neither observe nor conduct experiments.

Dolayısıyla da kimi fizikçiler bu konuyu bir miktar felsefe tarafına itmeyi tercih ediyor.

Therefore, some physicists prefer to push this topic somewhat towards the philosophical side.

Sonuçta karşımızda yanlışlanamayacak ya da doğrulanamayacak bir olgu var.

Ultimately, there is a fact in front of us that cannot be falsified or verified.

Sicim teorisyenleri ise bu fikir kağıt üzerinde mükemmel çalışıyor.

String theorists say this idea works perfectly on paper.

Sadece bekleyin ve görün.

Just wait and see.

Gün gelecek bunları gözlemleyebilecek seviyeye de ulaşacağız diyorlar.

They say that the day will come when we will reach a level where we can observe these.

Fakat sorunlar bununla da bitmiyor.

But the problems don't end there.

Bir diğeri de şu.

The other one is this.

Tamam kabul, kağıt üzerinde çok güzel duruyor Sicim teorisi.

Okay, I accept, string theory looks really nice on paper.

Fakat akıllara zarar bir şey daha iddia ediyor.

However, it claims something even more mind-boggling.

Bilimkurgu hikayelerinde ya da filmlerde falan görseniz bile inanmakta güçlük çekeceğiniz bir sorun hem de.

Even if you see it in science fiction stories or movies, it’s still a problem that you would find hard to believe.

Ekstra boyutlardan bahsediyoruz bu teoride.

We are talking about extra dimensions in this theory.

Çünkü biz üç mekan ve bir uzay boyutumuzla mutlu mesut yaşarken başka boyutlarda olabilir diyor bu bilim insanları.

Because these scientists say that while we live happily with our three spatial dimensions and one time dimension, there could be other dimensions as well.

Dolayısıyla da biraz sıra dışı ya da aykırı olarak görülüyorlar.

Therefore, they are seen as a bit unusual or unconventional.

Anlayacağınız Sicim teorisini savunan bilim insanlarının bir de bu boyutlar meselesini kanıtlaması gerekiyor.

As you can understand, scientists who advocate for string theory also need to prove this issue of dimensions.

Peki boyuttan kastımız ne?

So what do we mean by size?

Onu da açalım biraz.

Let's open it up a bit too.

Fark etmişsinizdir.

You must have noticed.

Fizikte karşımıza çıkan birçok formül ya da jargon aslında çok kolay anlaşılabilir.

Many formulas or jargon that we encounter in physics are actually quite easy to understand.

Biz de mevzu bahis boyutları her gün kullanıyoruz aslında.

We actually use the dimensions in question every day.

Örneğin arkadaşınızla buluşacaksınız diyelim.

For example, let's say you are going to meet your friend.

Belli bir yerde, belli bir saat için sözleştiniz.

You agreed on a specific place at a specific time.

Bunun için dört bilgiyi bilmeniz yeterli olacaktır.

You only need to know four pieces of information for this.

Uzayı bir çarşaf gibi önünüze serdiğinizde,

When you spread out space like a sheet in front of you,

arkadaşınızın derinlik, uzunluk ve yükseklik düzlemlerinin hangi noktada kesiştiğini bilmelisiniz.

You need to know at which point the depth, length, and height planes of your friend intersect.

Ve tabii arkadaşınızın zaman boyutunda hangi nokta olduğunu da biliyor olmalısınız.

And of course, you should also know at which point your friend is in the time dimension.

Bu dört bilgiyle arkadaşınız Andromeda galaksisinde herhangi bir gezegende olsa dahi onu bulursunuz.

With these four pieces of information, you can find your friend even if they are on any planet in the Andromeda galaxy.

Koordinatlardan bahsediyoruz kısacası.

In short, we are talking about coordinates.

Bu anlayış, bu açıklama da çok işimize yarayan ve çok da güzel işleyen bir model.

This understanding, this explanation is also a model that is very useful for us and works very well.

Fakat Sicim teorisinden de öncesine gittiğimizde bu modele bir alternatif sunan biri vardı.

However, when we go back even before string theory, there was someone who offered an alternative to this model.

Hem de bu modeli açıklayan adama giderek bunu geliştirebiliriz diyen birisi.

Someone who says we can improve this by going to the person who explains this model.

1919'da Alman matematikçi Theodor Kaluza, o zamanlar ismi bile duyulmamış biriyken,

In 1919, the German mathematician Theodor Kaluza, at a time when he was not even known,

Albert Einstein'e meydan okuma cesaretini göstermişti.

He had the courage to challenge Albert Einstein.

Bir ihtimal, küçük de olsa bir ihtimal, evrenimiz bizim göremediğimiz bir boyuta daha sahip olabilir demişti bu mektubunda.

In this letter, he mentioned that there is a possibility, however small, that our universe may have another dimension that we cannot see.

Bir uzay boyutu daha yani.

It's one more dimension of space.

Einstein de en başta kendi teorisine sıkı sıkıya sarılıp bu alternatifi doğrudan çöpe atmaktansa olabilir, hiç de fena fikir değil demişti.

Einstein initially held tightly to his own theory and instead of directly discarding this alternative, he said it might not be a bad idea at all.

Fakat uzun bir süre boyunca bu konuya çok da kafa yormamıştı.

However, for a long time, she hadn't thought much about this issue.

İki yıl sonra ise Kaluza'nın ortaya koyduğu fikrin kayda değer olduğunu düşünmüş ve onun makalesinin yayınlanmasını sağlamıştı.

Two years later, he believed that Kaluza's idea was significant and ensured the publication of his article.

Buradaki fikir de şuydu.

The idea here was this.

Einstein, kütleçekim denen olgunun aslında dört boyutlu kumaştaki bükülmeler olduğunu kanıtlamıştı.

Einstein had proven that the phenomenon known as gravity is actually the curvatures in the four-dimensional fabric.

Kaluza ise buna ek olarak elektromanyetizmanın da bükülebileceğini söylemişti.

Kaluza also stated that electromagnetism could be curved as well.

Fakat bu bükülmelerin olabilmesi için dört boyut yeterli değildi.

However, four dimensions were not sufficient for these twists to occur.

O nedenle gizli bir boyuttan bahsediyordu.

For that reason, he was talking about a hidden dimension.

Tabii bunu söylemesi kolay, biz de kafamıza göre gizli boyutlardan filan bahsedebiliriz.

Of course, it's easy to say this; we can also talk about hidden dimensions as we please.

Sonuçta kanıtlaması mümkün değil değil mi?

In the end, it's not possible to prove, right?

Yanlış da diyemezler.

They can't even say it's wrong.

Fakat o iş öyle değil elbette.

But that work is not like that, of course.

Kaluza'nın bu konuda imdadına İsveçli fizikçi Oskar Klein yetişmiş ve bu gizli boyutlara bir açıklama getirmişti.

The Swedish physicist Oskar Klein came to Kaluza's aid on this matter and provided an explanation for these hidden dimensions.

İsterseniz Kaluza ve Klein'in ne demek istediğini anlamak için biraz somutlaştıralım.

If you want, let's make it a bit more concrete to understand what Kaluza and Klein meant.

Bir elektrik telini düşünün.

Imagine an electric wire.

Uzaktan baktığınızda herhangi bir kalınlık göremezsiniz.

You cannot see any thickness when you look from a distance.

Çizgi gibi, ip incecik görünürler.

They look as thin as a line.

Fakat çok ama çok küçülük, bu telin üzerinde yürüyebilecek kadar olduğunuzu düşünün.

However, you are very, very small, just think that you are small enough to walk on this wire.

Tıpkı bir karınca gibi.

Just like an ant.

Bu durumda bu tel sizin için tek bir çizgi değildir artık.

In this case, this wire is no longer just a line for you.

Hem ileri hem geri gidebileceğiniz hem de etrafında dolaşabileceğiniz bir yer haline gelir.

It becomes a place where you can move both forward and backward as well as walk around it.

Yani boyut dediğimiz şey aslında nerede durduğumuza göre değişebilir.

So what we call dimension can actually change depending on where we stand.

Kaluza ve Klein da bir araya gelip bu fikri ortaya atmışlardı.

Kaluza and Klein had also come together to propose this idea.

Aslında yeterince küçülebilseydik,

Actually, if we could shrink enough,

evrenimizin kumaşının da bir kablonun yüzeyinden farksız olduğunu görürdük diyorlardı yani.

They said we would see that the fabric of our universe is no different from the surface of a cable.

Üç boyutlu evren algımızın kuantum altı evrende çok farklı görüneceğini iddia ediyorlardı.

They claimed that our perception of the three-dimensional universe would look very different in the quantum sub-universe.

Uzayın her bir yerinde bir atomdan milyarlarca kat küçük noktalarda minik, kıvrılan boyutlar olduğunu söylüyorlardı.

They used to say that there are tiny, curving dimensions at points billions of times smaller than an atom everywhere in space.

Bu evrende yürüyebilseydiniz uzay dediğimiz şey size çok farklı görünürdü.

If you could walk in this universe, what we call space would look very different to you.

İşte 1900'lerin ilk yıllarına kadar dayanan bu ekstra boyut fikri Sicim teorisinin de temelini oluşturuyor.

Here, the idea of extra dimensions dating back to the early years of the 1900s also forms the basis of string theory.

Ama bir sorun var.

But there is a problem.

Sicim teorisi sadece bir ekstra boyuttan bahsetmiyor.

String theory doesn't just mention an extra dimension.

Sicimlerin matematiğine baktığımızda gerçek olmaları için bir değil, iki değil tam tamına altı ekstra boyuta ihtiyacımız var.

When we look at the mathematics of strings, we need not one, not two, but exactly six extra dimensions for them to be real.

Toplamda on boyutlu bir evrenden bahsediyoruz.

We are talking about a universe with a total of ten dimensions.

İçlerinde sayısız gizem barındıran, gördüklerimizin temelinde yatan, ancak kendi içlerinde çok farklı mekanlara, zamanlara, hem geleceğe hem de geçmişe uzanabilen, hem bir yerde hem de her yerde olabilen boyutlar bunlar.

These are dimensions that harbor countless mysteries within them, lying beneath what we see, yet capable of extending to very different places and times, both to the future and the past, able to exist both somewhere and everywhere.

Bir atomdan milyarlarca kat küçülebilsek ve bu boyutları deneyimleyebilsek çok yüksek ihtimalle aklımızı yitireceğimiz çok acayip bir evren.

If we could shrink billions of times smaller than an atom and experience those dimensions, it would be a very strange universe where we would most likely lose our minds.

Orada olduğunu tahmin ettiğimiz ama henüz oraya gidecek ne imkanımız var?

We can only guess that you are there, but we still don't have any means to go there.

Ne imkanımızın ne de cesaretimizin olduğu bir yerden söz ediyorum.

I am talking about a place where we have neither the means nor the courage.

Bu çok boyutlu evren fikri sadece teorik fiziğin sınırlarını zorlamakla kalmıyor.

This multidimensional universe idea not only challenges the boundaries of theoretical physics.

Aynı zamanda insan merakının ve hayal gücünün de sınırlarını test ediyor.

At the same time, it is testing the limits of human curiosity and imagination.

Brian Greene'in hikayesini hatırlayalım.

Let's remember the story of Brian Greene.

1984'te Oxford'da bir duyuru panosunda gördüğü Her Şeyin Teorisi başlıklı seminer onun hayatını değiştirmişti.

The seminar titled The Theory of Everything that he saw on a bulletin board in Oxford in 1984 changed his life.

Greene'in o anda yaşadığı merak ve heyecan adeta ekstra boyutlara açılan bir şeydi.

The curiosity and excitement that Greene was experiencing at that moment was almost something that opened up to extra dimensions.

Nasıl ki sicim teorisi bize görünmeyen boyutların varlığını öneriyor, bilimsel merak da zihnimizde yeni boyutlar açıyor.

Just as string theory suggests the existence of unseen dimensions, scientific curiosity opens new dimensions in our minds.

Greene'in deneyimi aslında hepimizin potansiyel olarak yaşayabileceği bir deneyim.

Greene's experience is actually an experience that we all can potentially have.

Belki de şu anda bunları dinleyen sizler de tıpkı Greene gibi henüz keşfedilmemiş boyutlara açılan kendi kapınızın önünde duruyorsunuz.

Maybe you, who are listening to this right now, are standing in front of your own door leading to undiscovered dimensions, just like Greene.

Çünkü sicim teorisinin özünde yatan şey sadece matematiksel formüller değil.

Because at the core of string theory, it is not just mathematical formulas.

Aynı zamanda insan zihninin sınırlarını aşma ve bilinmeyeni keşfetme arzusu.

At the same time, the desire to transcend the limits of the human mind and explore the unknown.

Yani iddialar masada ve daha önce defalarca çok önemli bir keşif çağında olduğumuzu söylemiştim size.

So the claims are on the table, and I have told you many times before that we are in a very important era of discovery.

Bugünlerde de sicim teorisinin bu çılgın iddialarının kanıtlanabileceği anlar ihtimal dahilinde.

These days, it is possible that moments may arise when the crazy claims of string theory can be proven.

O zaman geldiğinde ise açılacak kapıların ne olacağına dair fikrimiz bile yok.

When the time comes, we don't even have an idea of what doors will be opened.

Ama demiştim ya sicim teorisiyle zihnimizin sınırlarını çok zorlayacak kapılar açacağız diye.

But I told you that we would open doors that would really challenge the limits of our minds with string theory.

İşte boyutların, bildiğimizin ötesine uzanan ekstra boyutların kapısını açmış olduk artık.

Here, we have now opened the door to extra dimensions that extend beyond what we know.

Anlamak ve algılamak çok güç.

Understanding and perceiving is very difficult.

Ancak bu konuya elimizdeki tüm silahlarla saldırarak anlamak için her şeyi yapmaya devam edeceğiz.

However, we will continue to do everything we can to understand this issue by attacking it with all the weapons at our disposal.

Bunu da sicim teorisinin sıradaki ve son bölümünde hep birlikte yapacağız.

We will do this together in the next and final section of string theory.

İzlediğiniz için teşekkürler.

Thank you for watching.

Continue listening and achieve fluency faster with podcasts and the latest language learning research.