Annelerin bavullarla gönderdiği yemekler...

Podbee Media

Laf Arasında

Annelerin bavullarla gönderdiği yemekler...

Laf Arasında

Altyazı M.K.

Subtitle M.K.

Yemek yapmaktan hepimiz üşenebiliyoruz.

We can all sometimes be too lazy to cook.

Hani zaten gün içinde yoruldum, işten döndüm, bir de şimdi bir saat yemek yapmakla mı uğraşacağım deyip genelde daha hızlı şeyler yapıyoruz.

You know, I already got tired during the day, came back from work, and now I'm going to struggle with cooking for an hour? That's why we usually opt for quicker meals.

Ama ailenin evindeyken annemin bazen gün içinde 3-4 saat yemek yaptığını görüyorum.

But when I am at my family's house, I sometimes see my mother cooking for 3-4 hours during the day.

Ve buna o kadar ilginç geliyor ki, hani kendisi için bile değil, ailesi için kendi hayatının zamanından 3-4 saat ayırıp yemek yapabilmesi bana gerçekten çok ilginç geliyor.

And it seems so interesting to me that, not even for himself, but that he can take 3-4 hours out of his life to cook for his family.

Çünkü kendisi için hiç oturup 3-4 saat ayırdığını yemek yapmaktır bu ya da başka bir şeydir görmedim.

Because I have not seen him dedicate 3-4 hours sitting down for himself, whether it's cooking or something else.

Ama sadece hani bizim sevdiğimiz bir şey varsa, işte ailecek evdeysek o zaman oturup bütün gün yemek yapmayı harcayabiliyor zamanını.

But if there is something we love, like when we are at home with the family, then they can spend all day making food.

Bazen hani bu bana da biraz kötü hissettiriyor kendimi.

Sometimes, you know, it makes me feel a little bad about myself too.

Hani izliyorum annemi, sonra diyorum ki hani nasıl bir insan bu kadar cömert olabiliyor zamanıyla, bu kadar cömert olabiliyor aforlarıyla.

I watch my mother, and then I wonder how a person can be so generous with their time, so generous with their words.

Ben acaba yeteri kadar cömert değil miyim aileme karşı?

Am I not generous enough towards my family?

Annemi izlemek bazen bencil hissettirebiliyor kendim onu kıyaslayınca.

Watching my mother can sometimes make me feel selfish when I compare myself to her.

Ama sonra diyorum ki gerçekten yapacak bir şey yok.

But then I say that there really is nothing to be done.

Yani çıtayı o o kadar yukarıda tutuyor ki ben bu cömertliğe ne yaparsam yapayım ulaşamam.

So she keeps the bar so high that no matter what I do, I can't reach that generosity.

Bakalım ben de bir gün baba olunca anlarım diyelim.

Let's say I'll understand one day when I become a father too.

Bazen tabii bu bizim için bir şeyler yapma isteği ipin ucunu kaçırabiliyor.

Sometimes, of course, the desire to do something for us can get out of hand.

Hani doydun sen ama annen sana ama onu nasıl yemezsin oğlum bak bunu senin için yapmıştım diye diye duygusal şantaj yaparak normalinde yiyeceğinin iki katını yemene sebep olabiliyor bazen.

You may have been full, but your mother keeps saying, "How can you not eat this? I made it for you," and sometimes, through emotional blackmail, she can make you eat double what you would normally eat.

Karnın aç olmasa da onun mutlu olduğunu görmek için fazladan yemek yemek de yiyor bazen ama.

Even if she’s not hungry, sometimes she eats extra food just to see him happy.

Hani bunu gidip de benim cömertliğim olarak saymayacağım soracaksın işte ailen için ne yapıyorsun doymuşken annemi mutlu etmek için yemek yiyorum.

You will ask, "What are you doing for your family?" and I won't consider this as my generosity because I eat to make my mother happy when I'm full.

Tebrikler muhteşem bir insansın.

Congratulations, you are a wonderful person.

Neyse şimdi bölümün asıl konusuna geçelim.

Anyway, let's move on to the main topic of the chapter.

Annelerin bavullarla gönderdiği yemekler.

Meals sent by mothers with suitcases.

Bu neden evde yaptığı yemeklerden daha büyük bir konu onu açıklayayım önce.

This is a bigger issue than the meals she makes at home; let me explain it first.

İlk olarak tek şansı var.

First of all, he has only one chance.

O bavul gittikten sonra başka bir şey koyamayacak için.

You won't be able to put anything else in after that suitcase is gone.

O yüzden çok iyi plan yapması gerekiyor.

That's why he/she needs to plan very well.

Hangi yemekler çocuğunun favorisi neleri çok canı çekmiştir neleri orada bulamaz bunların hepsini çok iyi planlaması lazım.

Which foods are your child's favorites, what does he/she crave a lot, and what can't be found there? All of these need to be planned very well.

Ondan sonra bir de düşünmesi gereken neler bu bavula sığabilir.

After that, she also needs to think about what can fit in this suitcase.

Sonuçta burada bir mühendislik sorunu çözmesi gerekiyor annelerin.

Ultimately, mothers need to solve an engineering problem here.

Limitli bir alan var limitli bir kilo sınırı var ve bunların içinde en çok çocuğa mutluluk nasıl sağlayabilirim sorusunu çözmesi lazım.

There is a limited area and a limited weight limit, and within these, it is necessary to solve the question of how to provide the most happiness to children.

Mesela bir örnek verelim.

For example, let's give an example.

Bir kilo zeytin göndermek mi?

Would you like to send a kilogram of olives?

Yoksa bir kilo zeytinyağı göndermek mi?

Or should I send a kilo of olive oil?

Şimdi annem bunun hesabını yapar mesela.

Now my mother calculates this, for example.

Bir litre zeytinyağı benim kullanmam haftada yüz mililitre desen işte iki buçuk ay bana yeter.

If I use one liter of olive oil at a rate of a hundred milliliters per week, it will last me for two and a half months.

Ama ben bir kilo zeytini büyük ihtimalle üç dört haftada bitiririm.

But I will probably finish a kilogram of olives in three or four weeks.

Ve annem neredeyse bütün yemekler için bunun hesabını yapar.

And my mother calculates this for almost all the meals.

Elimizde olan o kiloyla hacimle maksimum nasıl mutluluk verebileceğini planlar.

It plans how to give maximum happiness with the weight and volume we have.

Ki bu sorular gerçekten çözmesi çok kolay sorular değil.

Because these questions are not really easy to solve.

Hani ben de endüstri mühendisi okudum.

I also studied industrial engineering, you know.

Gerçekten bizim sürekli finallerde falan karşımıza çıkan sorulardı.

They were really questions that constantly came up for us in finals and such.

Ama annem mesela bavula bakarak bunları üç dört saat içinde bütün planını yapabilecek bir insan.

But my mother, for example, can plan everything in three or four hours just by looking at the suitcase.

Bu mühendislik sorununu çözerken bir de fiziksel kısıtlamalar var.

There are also physical constraints while solving this engineering problem.

Hani neler akar neler akmaz nelerin taşınabilirlitesi daha yüksek bunu çözmesi lazım.

They need to solve what flows, what does not, and what has a higher transportability.

Sonra bütün bu planlamalar ve fiziksel sınırların hepsini göz ardı eder.

Then it ignores all these plans and physical boundaries.

Kilo sınırlarını geçer.

Exceeds the weight limits.

Doldurulabilecek her şeyi doldurur.

It fills everything that can be filled.

Akacak kokacak demez.

It won't say it will flow or smell.

Bir şekilde onları paketler ve hepsini gönderir.

He somehow packages them and sends them all.

Annemi böyle anarşik işte fizik kurallarını tanımaz bir insan gibi anlattım.

I described my mother like this, an anarchic person who does not recognize the laws of physics.

Ama eğer benim gibi bir deneyiminiz olduysa şu anda belki anneme kızmış olabilirsiniz.

But if you had an experience like mine, you might be angry at my mother right now.

Neyi kastediyorum?

What do I mean?

Geçtiğimiz yaz bavulum gelirken tamamen zeytinyağı içine kaplanarak gelmişti.

Last summer, my suitcase arrived completely coated in olive oil.

Büyük ihtimalle başka bir annenin paketlediği zeytinyağı tamamen bavul içinde kırılıp benim bavulumu da rezil etmişti.

It's highly likely that the olive oil packaged by another mother completely broke inside the suitcase and embarrassed my suitcase as well.

Ama şunu söylemek istiyorum.

But I want to say this.

Annemin şu ana kadar paketlediği hiçbir şey kırılmadı, akmadı, dökülmedi.

Nothing my mother has wrapped so far has broken, spilled, or leaked.

O yüzden lütfen annemi suçlamayın bu konuda.

So please don't blame my mother for this.

Bu nedenle annelere de bir çağrı yapmak istiyorum burada.

Therefore, I would like to make a call to mothers here as well.

Eğer lütfen iyi paketleyebiliyorsanız paketleyin.

If you can please pack it well, do so.

Eğer paketleme yeteneğinize güvenmiyorsanız ya da içine koyduğunuz malzemenin çok akacağını düşünüyorsanız

If you do not trust your packing ability or think that the material you are putting in will leak a lot

bu noktada lütfen geriye bir adım atın.

At this point, please take a step back.

Akacak kokacak şeyleri bavula koymayın diyerek şu anda kamu spotunu da kapatıyorum burada.

I'm closing the public service announcement here by saying don't pack things that will flow and smell into the suitcase.

Olduğu gibi yok.

It is as it is.

Türkiye'de yağ kalmadı Allah kahretsin.

There is no oil left in Turkey, damn it.

Bergama'dan yağ getiriyorlar utanmadan.

They are shamelessly bringing oil from Bergama.

Laf ettiler bizi ya.

They talked about us, you know.

Neyse, şimdi konumuza geri dönüyorum.

Anyway, I'm returning to our topic now.

Anneler neden bu kadar çok yemeği bizimle göndermek istiyor?

Why do mothers want to send so much food with us?

Birkaç çıkarımda bulunmaya çalışacağım.

I will try to make a few inferences.

İlki, bence biz evden taşındıktan sonra anneler yeteri kadar hayatımızdaki mutluluğa katkı sağlayamadığını düşünüyor.

Firstly, I think our mothers feel that they aren't contributing enough to our happiness after we moved out.

Hani evdeyken yapabilecekleri çok şey var ama biz uzaktayken çok katkı sağlayamıyorlar diye

"They have a lot of things they can do when they are at home, but they can't contribute much while we are away."

yanımızda ne kadar yemek götürürlerse,

no matter how much food they bring with them,

o kadar fazla katkıda bulunacaklarını düşünüyorlar.

They think they will contribute so much.

O da hani belki fiziksel bir şekilde desteklemenin bir yolu gibi geliyor.

It also seems like a way to support physically, perhaps.

Kendileri orada yok ama yemekler orada.

They are not there, but the meals are there.

İkincisi de bence yaptıkları hiçbir şeyin kendileri için yeterli gelmiyor.

The second is that I think nothing they do is sufficient for them.

Hani bize ne kadar destek olurlarsa olsunlar,

No matter how much support they give us,

tüm günlerini bizim için harcasalar da

even if they spend all their days for us

her zaman sanki daha fazlasını, enerjileri bitirene kadar sanki sonuna kadar sağlaması gerekiyormuş gibi hissediyorlar diye düşünüyorum.

I think they always feel like they have to hold on until the end, as if they need to give more until their energies are exhausted.

Ve bu bazen tabii sağlıksız olabiliyor çünkü

And this can sometimes be unhealthy, of course, because

hani kendine zaman ayırmaktansa tüm zamanını ailene ayırdığında kendini göz ardı edebiliyorsun.

You can overlook yourself when you dedicate all your time to your family instead of taking time for yourself.

Hani bir türlü bu kendileri için bir şey yapmaya anneleri ikna edemiyorsun.

You just can’t convince their mother to do anything for them.

Her şey çocuklar için.

Everything is for the children.

Üçüncüsü de belki sevgiyi yemekle anlatmak daha kolay geliyor.

The third one may be that perhaps it feels easier to express love through food.

Yemek elle tutulabilir bir şey sonuçta ve belki bunu sağlamanın

Food is ultimately something that can be physically grasped, and perhaps this is a way to ensure that.

bize gözle görülebilir bir şekilde seni seviyorum demek olması diye düşünüyorum.

I think it should be a way of saying I love you that can be seen with the eyes.

Bizim ailemizde genelde sevgiyi sözcüklerle aktarabiliyoruz.

In our family, we can usually express love with words.

Ama bildiğim kadarıyla her ailede bu yeteri kadar kolay olmuyor.

But as far as I know, this is not always easy in every family.

Eylemlerle sevgiyi anlatmak bazılarına daha kolay gelebiliyor.

For some, expressing love through actions may seem easier.

Ve bu da bence bir bavulu tıka basa yemekle doldurmanın bir sebebi.

And I think this is a reason to stuff a suitcase full of food.

Başka bir sebep de dünyanın bizim için çok zor olduğunu düşünüyor bence anneler.

I think another reason is that mothers believe the world is very difficult for us.

Ve burada bize ne kadar yardımcı olabilirlerse olmak istiyorlar.

And here they want to help us as much as they can.

Hani bunu sürekli oğlum sen çok yoruluyorsun zaten işte senin orada şu işin var bu işin var bilmem ne gibi yorumlarından anlayabiliyoruz.

You know, we can understand from your constant comments like "You are tired anyway, you have this job and that job over there," that you are overwhelmed.

Başka bir tanesi de,

Another one is,

bence bizim jenerasyonumuzdan birazcık daha alışkanlıklara bağlılar.

I think they are a bit more attached to habits than our generation.

O yüzden mesela hani aynı yemekleri biz yurt dışında bulamadığımızda,

That's why, for example, when we can't find the same dishes abroad,

o yemekleri yiyemediğimizde hayatımıza çok etkisi olacağını düşünüyorlar.

They believe that when we can't eat those foods, it will have a significant impact on our lives.

Ama hani böyle dedim de pek haksız değiller.

But you know, even though I said that, they're not completely wrong.

Şu an bana hani deseniz ki a Aras lahana dolması getirdim ya da şakşuka getirdim.

Right now if you were to say to me, "I brought Aras stuffed cabbage" or "I brought shakshuka."

Yüzümde mutluluk değişimini görebilirsiniz çok net bir şekilde.

You can clearly see the change of happiness on my face.

O yüzden bu konuda herhangi bir negatif yorum yapmayacağım ben de.

For that reason, I won't make any negative comments on this matter either.

En Sam Paulo家

The house in Sam Paulo.

Kendinize verebileceğiniz en cesur hediye iç dünyanızı güvenli bir alanda yargılanmadan keşfedeceğiniz bir yolculuktur.

The bravest gift you can give yourself is a journey to explore your inner world without judgment in a safe space.

HiWell uzman klinik psikologlarının eşliğinde bu yolculuğa çıkarken pod 10 kodunu kullanarak tüm seans paketlerinde %10 indirimden yararlanabilirsiniz.

While embarking on this journey with HiWell's expert clinical psychologists, you can take advantage of a 10% discount on all session packages by using the code pod 10.

HiWell ile başka bir hayat mümkün.

A different life is possible with HiWell.

Bunların hepsinin sonucu olarak da biz tıka basa bir bavulla yurtdışına gidiyoruz,

As a result of all this, we are going abroad with an exceptionally full suitcase.

Gidiyoruz, bunu dolaba dolduruyoruz. Gerçekten annelerin istediği etkiyi yapıyor mu dersen bence evet yapıyor. Ben o dolabı açıp lahana dolmasını gördüğümde o yoğurt kaplarında gerçekten sanki bir anda evimdeymiş gibi hissediyorum. O kadar farklı bir his ki yani tanıdık bir hatıranın sıcaklığını yaşıyorsun ve bununla beraber bir şekilde sana dünyada destek olan bir şey varmış hissini yaşatıyor.

We are going, we are filling this into the cupboard. If you ask me whether it has the effect that mothers want, I believe it does. When I open that cupboard and see stuffed cabbage, I really feel as if I'm suddenly at home with those yogurt containers. It's such a different feeling; it's like experiencing the warmth of a familiar memory, and it somehow makes you feel like there is something in the world supporting you.

Şimdi ben de bu konuyla ilgili benim annemle yaşadığımız yakın zamandaki çok sevdiğim hikayelerden birini anlatmak istiyorum.

Now I want to tell one of my favorite recent stories related to this topic that I experienced with my mother.

Biz annem ve babamla Meksika'da buluşacaktık. Hani biz işte San Francisco'da yaşıyoruz, oradan uçacağız, annemler Ankara'dan Meksika'ya uçacak, Meksiko City'de buluşacağız.

We were supposed to meet my parents in Mexico. You know, we live in San Francisco, we will fly from there, my parents will fly from Ankara to Mexico, we will meet in Mexico City.

Annem de yola çıkmadan önce bana soruyor ne getireyim Türkiye'den diye. Ben de diyorum ki hani sadece zeytin getir ve zeytinyağı getir yeter.

My mother also asks me before she sets off what she should bring from Turkey. I say to her just bring olives and olive oil, that's enough.

O bana bayağı başka bir şey öneriyor. Ben diyorum ki yok hani gerek yok taşımayın, yolda bozulur zaten, Meksika'da yemek yemeye gideceğiz.

They are suggesting something completely different to me. I'm saying that there is no need to carry it, it will spoil on the way anyway, we are going to eat in Mexico.

Hani o yüzden yanımızda bir şey olmasın biz oradaki yemekleri yeriz. Annem de tamam diyor.

That's why let's not have anything with us, we will eat the food there. My mom agrees too.

Sonra tabii annemler gece geç saatte geliyor. Bir Airbnb'de kalıyoruz beraber. Ben sabah uyanıp dolabı açıyorum ve dolap ağzına kadar dolu.

Later, of course, my parents arrive late at night. We're staying together in an Airbnb. I wake up in the morning, open the wardrobe, and it's packed to the brim.

Yani hani şimdi küçük bir dolapta tamam ama neredeyse yer kalmamış dolapta tamamı dolmuş dolabın.

So, I mean, it's okay in a small cupboard now, but the entire cupboard is almost full and there's hardly any space left.

Ben bayağı şok oluyorum. Hani yani konuştuk sadece zeytin gelecekti diye. Annem de tabii o anda uyanık, kahvaltı yapalım diye hazırlanmış.

I'm really shocked. I mean, we just talked about the olives coming. My mom was also awake at that moment, getting ready to have breakfast.

Ben diyorum hani anne ne yaptın? O diyor ki aa gördün mü ne güzel deyip tek tek anlatmaya başlıyor böyle.

I'm saying, "Mom, what did you do?" She replies, "Oh, did you see how beautiful?" and starts explaining it one by one like this.

Ama yüzünde inanılmaz bir sırıtma var. Hani o kadar gururlu ki kendi yaptığı şeyden. Sonra stresli dakikalar anlatıyor bir de.

But there is an incredible grin on his face. It's like he's so proud of what he has done. Then he also talks about stressful moments.

Çünkü onları bayağı havalimanı güvenliği durdurmuş ve 20 dakika falan yemekleri incelemiş.

Because they were stopped by the airport security for quite a while and their food was examined for about 20 minutes.

Yani çünkü o kadar fazla yemek var ki 20 dakika ancak incelerek bitirelim bir şey.

So because there are so many dishes, let's only take 20 minutes to finish something by eating slowly.

Ve biz abartmıyorum. Neredeyse 10 günde ancak bitirdik o yemekleri.

And I'm not exaggerating. We only finished that food in almost 10 days.

Annemler bu gezi sonrasında bizimle San Fransko'ya geldi. Ben de onlar gelmişken bu konuyla ilgili bir röportaj yaptım.

My parents came to San Francisco with us after this trip. I also did an interview about this while they were here.

Şimdi o zaman sizi bu bölümün konuk yıldızı olarak anneme bağlıyorum ve röportaj kasetlerimizi oynatmaya başlıyorum.

Now, I will connect you as the guest star of this segment to my mother, and I will start playing our interview tapes.

Anne bu yolculuktaki en ilginç şeylerden biri senin getirdiğin yemek miktarı ve çeşitleriydi.

One of the most interesting things about this journey was the amount and variety of food you brought, Mom.

Bir özetleyebilir misin? Yemek neler getirdin Türkiye'den Meksika'ya?

Can you summarize? What dishes did you bring from Turkey to Mexico?

Getirmek istediğim yemekler onların...

The dishes I want to bring are theirs...

Buralarda bulamayacağı yemekler olsun istedim.

I wanted the meals to be ones that he wouldn't be able to find around here.

Dağına dolması, zeytinyağı dolma gibi dolmalar.

Stuffed vegetables like stuffed grape leaves, stuffed with olive oil.

Ondan sonra yufka bulamayacakları için kıymalı ve peynirli börek.

After that, they won't be able to find any yufka, so meat and cheese börek.

Şakşuka, zeytinyağlı yemek.

Şakşuka is an olive oil dish.

Beyaz peynir, buradakiler çok kalitesiz oluyor diye.

White cheese, the ones here are of very poor quality.

Bol miktarda zeytin, yeşil zeytin ve çeşitli zeytinler.

A large quantity of olives, green olives, and various olives.

Zeytinyağı.

Olive oil.

Takım meyveler, bahçenin meyveleri diye koymuştuk.

We had put them as team fruits, the fruits of the garden.

Ayva gibi.

Like a quince.

Ama ne yazık ki meyvelerin hepsine.

But unfortunately to all the fruits.

Bu arada bir de mücver yapmıştık.

By the way, we also made a courgette fritter.

Mücverde yumurta pişmiş olsa dahi geçmiyormuş.

Even if the egg is cooked in the water, it doesn’t pass.

Mücveri el koydular.

They seized the zucchini fritters.

Yoğurdu el koydular.

They confiscated the yogurt.

Kıymalı böreğin bir kısmını el koydular.

They confiscated a part of the meat pie.

Öbür kısmını görmediler.

They didn't see the other part.

Geçti.

It passed.

Reçel?

Jam?

Reçeli bir şey demediler, gördüler.

They didn't say anything about the jam, they saw it.

Dolmalara, özellikle zeytinyağı dolmaya hiçbir şey demiyorlar.

They say nothing about stuffed dishes, especially the olive oil stuffed ones.

Pişmiş pirinç dediler.

They said cooked rice.

Sadece lahana dolması etli mi acaba diye bir kafaları karıştı ama...

They're just confused whether the cabbage rolls have meat or not, but...

Kokladıklarında lahananın kokusu çok baskın oldu.

The smell of the cabbage was very strong when they sniffed it.

Onun için et kokusunu alamadılar.

That is why they couldn't smell the meat.

Dolayısıyla onu da pirinç kabul edip onu geçirdiler açıkçası.

Therefore, they accepted it as rice and frankly passed it through.

Peki.

Okay.

Şimdi ben sana gelirken ne demiştim?

What did I tell you while I was coming to you?

Gelirken sadece sanırım zeytin getirdin değil mi?

You only brought olives, right?

Bir tek zeytin vardı.

There was just one olive.

Şimdi bir açıkla bakalım.

Now, let's hear an explanation.

Neden o kadar getirdin?

Why did you bring so much?

Miktar olarak hani bir miktarını açıkla.

Explain a certain amount in terms of quantity.

Yani şöyle en kötü atılır diye düşündüm.

So I thought it would be thrown away at worst.

Ve de pişmiş şeyin niye sokulmadığını anlayamadığım için...

And because I couldn't understand why the cooked thing wasn't put in...

Kendimce bir mantık yürüterek getirdim.

I brought it by reasoning in my own way.

Ne kadar getirdim dersek...

If we say how much I brought...

Bu Sutaş'ın...

This is Sutaş's...

Kutuları çok güzel kilitlendiği için...

Because the boxes were locked very beautifully...

Hiç yani akma kokma hiçbir şey olmadan hepsi geldi.

Everything came without any smell or anything at all.

Toplam büyük bir boğulun yarısı yiyecekti diyebilirim.

I can say that a total of half of a big suffocation would eat.

Bir de bu şey anlatır mısın?

Could you also explain this thing?

Bu hani havaalanındaki güvenlik görevlileriyle nasıl konuşmalar yaşandı?

What kind of conversations took place with the security personnel at the airport?

Çok kısa bir süreçte mi hemen çözüldü?

Was it resolved immediately in a very short period?

Uzunca anlatmamız mı gerekti?

Did we need to explain it at length?

Yemeklere tek tek baktılar mı?

Did they look at the dishes one by one?

Nasıldı o havaalanındaki güvenlik süresi?

How was the security wait time at the airport?

Havaalanındaki güvenlik süresi önce çok çok korkunç geldi.

The security wait at the airport seemed very, very terrifying at first.

Açın bavulu dedikleri anda.

The moment they said, "Open the suitcase."

Hepsine tek tek baktılar evet.

They looked at each one individually, yes.

Yani her şeyi döktüler.

So they poured everything out.

Ama boğuldu zaten yiyecek dışında çok bir şey olmadığı için...

But it was already drowned since there wasn't much else besides food...

Çok kolay hepsini buldular.

They found all of them very easily.

Ve her seferinde de hani tek tek kokladılar.

And each time, they sniffed one by one.

Yanındaki bir arkadaşın çağırdı.

A friend next to you called you.

Et kokuyor mu? Et var mı? gibi.

Does the meat smell? Is there meat? Something like that.

Tek tek hepsine baktılar evet.

Yes, they looked at each one individually.

Bakmadıkları hiçbir şey olmadı.

They didn't overlook anything.

Peki dökülmeyeceğinden nasıl bu kadar eminsin?

So how are you so sure that it won't fall?

Çok profesyonel biri olarak senin tavsiyelerin burada yararlı olur diye düşünüyorum.

As a very professional person, I think your advice would be useful here.

Bir kere mutlaka koyduğunuz kap sert kap olmalı.

The container you use must definitely be a hard container.

Mesela yoğurt kaplarının üstü şeffaf gibi olan hani çok ince kapaklar çok çabuk patlıyor.

For example, the very thin lids that are transparent on top of yogurt containers burst very quickly.

Tava yoğurdu gibi.

Like pan yogurt.

Üstü sert kapanan ya da ne bileyim dondurma kapları gibi.

Like those ice cream containers that close tightly.

Kaplar çok sert kapanması lazım ama o yetmiyor.

The lids need to close very tightly, but that's not enough.

Ondan sonra onu bir streçle tekrar her tarafını kapatmanız gerekiyor ki...

After that, you need to cover it all over again with a stretch wrap so that...

Böyle basınçla birlikte patlayamasın.

You may not be able to explode with such pressure.

Yani dört tarafını streçle epeyce bir katlamamız gerekiyor.

So we need to wrap it quite a lot with stretch foil on all four sides.

Sonra her şeye rağmen patlar akarsa diye bavulu yapmaması için...

Then, despite everything, to prevent it from exploding if it flows...

Bir naylon torbaya ayrıca geçirmeniz gerekiyor.

You need to pass it through an additional plastic bag.

Koyarken de en böyle bavulun travmaya maruz kalmayacağı...

When placing it, it should be done in such a way that the suitcase is not subject to trauma...

Genellikle en kenar yerleri daha sertken...

Generally, the edge places are tougher...

Ort olan yerlerine doğru konursa...

If it is placed towards the middle...

Çok kolay kolay bir şey olmuyor.

Nothing happens very easily.

Orta bölümü de kıyafetle doldurursanız...

If you also fill the middle part with clothes...

O bavulun kendi sert kenarıyla birlikte pek kolay kolay patlamıyor.

That suitcase doesn't easily burst with its own hard edge.

Şimdiye kadar hiçbir şekilde hiçbir şeyim patlamadı.

So far, nothing of mine has exploded in any way.

Evet.

Yes.

Böylece annemle de tanışmış oldunuz.

Thus, you have also met my mother.

Kendisine tekrar hem bu röportaj...

She will again have this interview...

Hem getirdiği yemekler...

Both the food he/she brought...

Hem de 32 yıllık hayatımdaki yaptığı her şey için tekrar teşekkür ediyorum.

I thank you again for everything you have done in my 32 years of life.

Bu bölümde çok annelerden bahsettik.

In this section, we talked about many mothers.

Babama da burada bir teşekkür etmek istedim tekrar.

I also wanted to thank my father here once again.

Onun da benim için yaptığı şeyler tartışılmaz.

What he/she has done for me is undeniable.

O da annemden farklı olsa da...

Even though she is different from my mother...

Hayatını bizi mutlu etmek için adıyor yine de.

She dedicates her life to make us happy nonetheless.

Bu yemek konusunda babam bu arada geride kalmaz.

My father won't fall behind when it comes to this food.

Sadece o daha çok hani evdeyken yapılan yemeklerde birazcık daha parlıyor.

It's just that it shines a little more in the dishes made at home.

Ama bu yemek yapma ve bavula doldurma konusunda...

But when it comes to cooking and packing a suitcase...

Neredeyse olay tamamen annemde.

The event is almost entirely with my mother.

Ve gerçekten çok acayip hani...

And it's really very strange, you know...

Annelerimizin, babalarımızın bizler için yaptıkları şeyleri düşündüğümüzde...

When we think about the things that our mothers and fathers have done for us...

Yapmadığı ne var ki diye bir düşünce geliyor aklıma.

I have a thought that asks what else he hasn't done.

Yani hayatları neredeyse bizim mutluluk için adanmış tamamen.

So their lives are almost entirely dedicated to our happiness.

Sürekli işte yok hani bir yıl daha çalışayım.

I'm not constantly at work, you know, like I'll work another year.

Ondan sonra çocuklara şunu bırakırım.

After that, I will leave this to the children.

Sizin şuna ihtiyacınız var mı? Sizin buna ihtiyacınız var mı?

Do you need this? Do you need that?

Sanki bütün hayatları bizim için geçiyormuş gibi geliyor.

It feels like all their lives are passing for us.

Ve dediğim gibi hani bu bana birazcık daha kendimi bencil hissettirebiliyor bazen.

And as I said, this can sometimes make me feel a little more selfish.

Çünkü ben böyle bir cömertliğin karşılığını veremedim gibi geliyor.

Because it seems to me that I couldn't reciprocate such generosity.

Ama bence yapabileceklerimizin en iyisini yapıp...

But I think we should do our best at what we can do...

Onlara bence bizim için yaptıkları şeylerden ne kadar mutlu olduğumuzu...

I think we should tell them how happy we are about the things they have done for us...

Ne kadar onları takdir ettiğimizi anlatmak.

To express how much we appreciate them.

Ve tabii ki hani bizim de elimizde...

And of course, you know we also have...

Elimizden geldiğince onlara yardım etmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

I think we need to help them as much as we can.

Burada tabii hani hepimizin aynı şekilde aynı şansla yaşamadığının da farkındayım.

Of course, I am aware that we all haven't experienced life with the same opportunities.

Bazılarımız tabii ki hani ailesinden yeteri kadar destek alamamış olabiliyor.

Of course, some of us may not have received enough support from our families.

Ve o nedenle burada da ne kadar şanslı olduğumuzu tekrar hatırlatmakta fayda var.

And for that reason, it is helpful to remind ourselves once again how lucky we are here.

Eğer ailemiz tarafından iyi destek alabildiysek.

If we were able to receive good support from our family.

O zaman bu bölümü de bizi destekleyen ve hayatını bize adayan anneler ve babalara teşekkür ederek bitirmek istiyorum.

Then I would like to finish this section by thanking the mothers and fathers who support us and dedicate their lives to us.

Lütfen onlara yaptıklarından ne kadar mutlu olduğunuzu hissettirin.

Please make them feel how happy you are with what they have done.

Onlara ne kadar sevdiğinizi ve takdir ettiğinizi hissettirin.

Make them feel how much you love and appreciate them.

Özellikle anneme ve babama olmak üzere hepinize sevgiler.

Especially love to my mother and father, and to all of you.

Bu konuda olan uzmanlarla ücretsiz tanışabilir ve terapi sürecinize güvenle başlayabilirsiniz.

You can meet for free with experts on this subject and confidently start your therapy process.

Bu konuda olan uzmanlarla ücretsiz tanışabilirsiniz.

You can meet for free with experts on this topic.

Continue listening and achieve fluency faster with podcasts and the latest language learning research.