#61 Emre Aladaş, Enes Aladaş - Rumitech Kurucu Ortakları - Yenilenebilir Enerji, Sürdürülebilir Yaşam
Bubble Works Media
Boş İşler
#61 Emre Aladaş, Enes Aladaş - Rumitech Kurucu Ortakları - Yenilenebilir Enerji, Sürdürülebilir Yaşam
Altyazı M.K.
Subtitle M.K.
Bu tarihi program için.
For this historic program.
Neden tarihi dedim?
Why did I say historical?
Çünkü Unicorn olduğumuzda buralar çok değerlenecek.
Because when we become a Unicorn, these places will appreciate a lot.
Aynen, kesinlikle.
Exactly, absolutely.
İnsanlar başarılı olunca söyledikleri anlam kazanıyor.
When people succeed, what they say gains meaning.
Biz bugün söyleyeceğiz ama Unicorn olduğumuzda herkes gelip tekrar bir dinleyecek.
We will say it today, but when we become a unicorn, everyone will come and listen again.
O yüzden bu tarihi program için teşekkür ederiz.
That's why we thank you for this historic program.
Ne demek, biz asıl teşekkür ederiz.
What do you mean, we should actually be thanking you.
Çünkü bizim gibi içerik üreticileri için de bu değerli zaten.
Because it is valuable for content creators like us as well.
Yani ileride batacak girişimi çıkarmayı çok iyi bir yatırım olmaz yani bizim için de.
So, it wouldn't be a very good investment for us to extract a venture that will drown in the future.
Mümkün olduğunca içeriğin tekrar tekrar dindendiği böyle iyi bir noktaya gidebilmek lazım.
It is necessary to be able to reach such a good point where the content is religiously revisited as much as possible.
Bir yandan da Rumitech hikayesinin aslında hem en azından ben Goyin'den gelen temsil eğitimle de
On the one hand, the story of Rumitech is actually, at least in my case, shaped by the representative training coming from Goyin as well.
içerisinde yakından takip etme fırsatım oldu.
I had the opportunity to closely follow it.
Müthiş bir alana, müthiş bir aslında çözüm getiriyor.
It brings a tremendous solution to a tremendous field.
Çok ciddi bir teknik background var.
There is a very serious technical background.
Çok iyi bir ekip ve yaklaşım var.
There is a very good team and approach.
İşte bir sürü kurumda yapılan çok değerli çalışmalar var.
There are many valuable studies being conducted in various institutions.
O yüzden de sizleri burada ağırlayıp bu konuların detayına girmek.
That's why I would like to host you here and delve into the details of these topics.
Bir yandan girişimcilik üstüne konuşmak.
On one hand, to talk about entrepreneurship.
Bir yandan aslında bu enerjinin gidişatı ve bu alandaki ihtiyaçlarla ilgili konuşmak.
On one hand, it is actually about talking about the direction of this energy and the needs in this area.
Asıl bizler için oldukça değerli sevgili Enes.
It is quite precious for us, dear Enes.
Teşekkür ederiz.
Thank you.
Biz teşekkür ederiz.
We thank you.
Emre senden hiç ses duyamadık ya.
We haven't heard any sound from you, Emre.
Teşekkür ederim, hoş bulduk.
Thank you, I'm glad to be here.
Birçok şey girince tabii birdenbire adama fırsat kalmadı.
Of course, when many things come in, the person suddenly had no chance.
Unicorn olacağız diyebilirsin yani.
You could say we will be unicorns.
Unicorn olacağız.
We will be unicorns.
Ben teşekkür ederim.
Thank you.
Ben de manifest dedik.
I said manifest too.
Aynen öyle.
Exactly.
Şimdi konulara detaylı olarak gireceğiz zaten ama öncesinde biz sizi tanıyarak
Now we will go into the topics in detail, but first, let's get to know you.
neler yapıyorsunuz, hobileriniz neler, böyle geçmişinizle alakalı da
What are you doing, what are your hobbies, also related to your past?
bize biraz bilgi verebilirsiniz.
Can you give us some information?
Oldukça seviniriz.
We would be quite happy.
Tabii ki.
Of course.
İsmim Enes Aladaş.
My name is Enes Aladaş.
Ben bir girişimcilik...
I am an entrepreneurship...
...girişimciyim deyip öyle atsız alkollüklere bağlayalım abi herkes el ele tutuşsun.
Let's not just say we're entrepreneurs and then get tangled up with drunkenness, bro; everyone should hold hands.
Kötü bir bağımlılıkmış gibi bahsettim.
I spoke of it as if it were a bad addiction.
Öyle gibi de oturduk bu arada.
We sat like that in the meantime.
Aynen.
Exactly.
Şey gibi itiraflar geliyor gibi.
It feels like confessions are coming.
3 aydır girişimlik yapmıyorum.
I haven't been doing entrepreneurship for 3 months.
Dayandım.
I endured.
Elektrik, elektriklemek mühendisiyim.
I am an electrical engineer.
Gazi Üniversitesi mezunuyum.
I am a graduate of Gazi University.
Aynı zamanda Polis Akademisi'ni bitirdim.
I also graduated from the Police Academy.
Yani çift diplomam var.
So, I have dual degrees.
Biraz enteresan bir kariyer birazdan bahsedeceğiz zaten.
We will talk about a somewhat interesting career shortly.
Yaklaşık 40 yaşındayım.
I am about 40 years old.
Daha mı söylemiyoruz bunu?
Aren't we saying this anymore?
38 falan mı?
Is it around 38?
Yaklaşık.
Approximately.
Ya da 42 de olabilir bilmiyorum.
Or it could be 42, I don't know.
2 ay falan kaldı herhalde.
I think there are about 2 months left.
Neredeyse 40 yaşındayım.
I am almost 40 years old.
2 oğlum var.
I have 2 sons.
Onlardan vakit kaldıkça kitap okuyup, seyahat edip balık tutmayı kendime böyle hobi olarak edinmiş durumdayım.
As long as I have time left from them, I have taken up reading books, traveling, and fishing as hobbies.
Aslında kitap okumak hobi gibi değil.
In fact, reading books is not like a hobby.
Daha çok artık bir tutku gibi oldu bende.
It has become more like a passion for me now.
Yılda böyle 60 kitap falan okuyan, kitapsız günü geçmeyenlerden birisiyim.
I am one of those who read around 60 books a year and cannot spend a day without a book.
1 yıl önce de yaklaşık Rumi Tech'i kurduk.
We founded Rumi Tech about a year ago.
Kurumsaldan, beyaz yaka hayatından özel sektöre, girişimciliğe geçiş sürecini yaşamaktayız.
We are going through the transition process from the corporate world and white-collar life to the private sector and entrepreneurship.
Süper.
Super.
Çok alakalı bir sorun var abi.
There is a very relevant problem, bro.
En çok böyle tutmaktan keyif aldığın bir balık türü var mı?
Is there a type of fish that you enjoy catching the most?
Sarı kanat.
Yellow wing.
Böyle atlaya zıplaya gelen bir balıktır.
It is a fish that comes jumping and hopping this way.
Rumi Tech onu tutabiliyor belki.
Rumi Tech might be able to hold it.
Kardeş dediğim böyle olacak işte.
This is how it will be, just like I said, brother.
Hayatın her anında tüm Dobrolu'yla yanında olacak.
He will be with you at every moment of life with all of Dobrolu.
Onu tutamayanlar da var.
There are those who cannot hold it.
Hiç ilgim değil.
I'm not interested at all.
Lambuka diye bir balık var.
There is a fish called lambuka.
Hiç duydun mu?
Have you ever heard?
Duymuştum ama.
I had heard it, though.
Böyle ağırlıklı Marmaris bölgesinde işte şey oluyor.
In the Marmaris area, where things are mostly like this, well, you know.
Yöre halkına soruyorsun diyorsun ki nedir bu balık?
You ask the locals, saying, what is this fish?
Diyorlar ki böyle Lüfer'in kuzeni gibi bir şey falan diyorlar.
They say it's something like the cousin of Lüfer.
Sonra ben o balığı orada tutuyorduk böyle.
Then we were holding that fish there like this.
Çok da hakikaten.
Really, very much so.
Hakikaten atlaya zıplaya gelen böyle çekmekte de zorlandığım bir balık.
It is indeed a fish that I find it difficult to catch, coming in such a bouncing and leaping manner.
Onun için böyle amatör balıkçı belgesi falan bile almıştık yani şeyle babamla.
That's why we even got a certificate as amateur fishermen with my dad.
Sonradan ben belgeselde gördüm o balığı.
Later, I saw that fish in the documentary.
Meğerse hayvan Marmaris'te bir ay iki ay falan Marmaris Fethiye bölgesinde geçiriyor.
It turns out the animal spends about a month or two in the Marmaris-Fethiye region.
Ondan sonra belli bir boyuta geldiğinde oradan çıkıp böyle okyanusa falan açılıyor.
After that, when it reaches a certain size, it comes out from there and opens up to the ocean or something.
Asıl böyle İspanya'da şeyde falan böyle tutulan bir balıktı.
Actually, it was a fish caught like this in Spain and so on.
Böyle çok alakasız da olsa bana çok böyle o zaman bir mücadele bir keyif veren bir hikayeydi.
Even though it was very unrelated, it was a story that gave me a struggle and a pleasure at that time.
Şimdi sen de balık falan deyince girişimciliğin de böyle mücadeleyle ilgileniyordun.
Now when you mention fish, you were also dealing with entrepreneurship in relation to such struggles.
İlgili bir yeri olduğuna alakasız bir şekilde bağlayarak anlatmak istedim.
I wanted to explain by connecting it to a relevant place in an unrelated way.
Sana helal olsun.
Good for you.
Balık tutmakla girişimcilik çok benzer aslında.
Actually, fishing and entrepreneurship are very similar.
Bence sabır desen var.
I think there is patience, you could say.
Sabır desen var.
If you mean patience, it exists.
Mücadele desen var.
There is a struggle pattern.
Son ana kadar çıkartman lazım yoksa atlar gider.
You have to take it out until the last moment, otherwise the horses will leave.
Yani işte hayatımızda.
So it's in our life.
Hayat hep bakış açısı.
Life is all about perspective.
Güzel bir takım oldu.
It turned out to be a nice team.
Evet abi Emre sende ne var ne yok.
Yes bro, how are you doing, Emre?
Sen ne tutuyorsun?
What are you holding?
Abi ben bir şey tutmuyorum.
Dude, I'm not holding anything.
Ben raket tutuyorum.
I am holding a racket.
Tenis oynamayı seviyorum ben.
I love playing tennis.
Snowboard yapabiliyorum.
I can snowboard.
Yapabiliyorum diyorum.
I’m saying I can do it.
Öğrendim biraz.
I learned a little.
Birkaç sene çabaladım.
I struggled for a few years.
Emre Aladaş ben bu arada.
By the way, I'm Emre Aladaş.
Malatya'nın üniversitesi elektrik elektronik mühendisliği mezunuyum.
I graduated from Malatya University with a degree in Electrical and Electronics Engineering.
Mezuniyetten sonra global sektörde bir 8 yıllık çalışma tecrübem oldu.
After graduation, I have had 8 years of work experience in the global sector.
Ondan sonra böyle abimin gazına gelerek bir girişimciliğe atıldım.
After that, I was influenced by my brother and ventured into entrepreneurship.
Uyduk hazır olan imama değil.
We did not comply with the imam who was ready.
Süper harika.
Super awesome.
Güzel valla abi.
Beautiful, brother.
Oldukça farklı geçmişler var.
There are quite different backgrounds.
Sen bir arada polis akademisinden bahsettin.
You mentioned the police academy at one point.
İşte bir yandan sonrasında ikinizde de ciddi kurumsal bir geçmiş var.
On one hand, both of you have a serious corporate background afterwards.
Ama yani durum da şey gibi değil.
But I mean, the situation is not like that either.
Yani işte birkaç sene işte.
So it's just a few years, you know.
Büyük ölçekli kurumlarda çalıştık demenin aslında ötesinde farklı sektörlere çok böyle derinlemesine dokunmuş bir deneyiminiz var.
In reality, you have an experience that has deeply touched various sectors beyond just saying that you have worked in large-scale institutions.
Birazcık bir orayı dinlemek istiyoruz.
We want to listen to that place a little bit.
Biraz çünkü şeyi anlamak önemli.
It's important to understand a bit of the context.
Ne oldu da girişimciliğe karar verdiniz?
What happened that you decided to pursue entrepreneurship?
Yani hep akılda olan bir şey miydi?
So was it something that was always on your mind?
Neydi?
What was it?
Hani rahat patmanın da ötesinde bir şey var mı?
Is there anything beyond just being comfortable about bursting?
Biraz bir oradan bir girelim istiyoruz.
We want to enter a bit from there.
Ablalaş brother's olarak.
As a sisterly brother.
Aynen.
Exactly.
Ya şöyle benim öğrencilik hayatım zaten biraz farklı başladı.
Well, my student life actually started a bit differently.
Yani hem polis akademisi hem elektrik elektronik mühendisliği hafta içi devre analizi, kirşov kanunları hafta sonu yakın savunmasıyla atış vs.
So both the police academy and electrical engineering have circuit analysis during the week, Kirchhoff's laws, and shooting practice with a close defense on the weekend, etc.
Enteresan bir dönem oldu.
It was an interesting period.
Üniversite bittikten sonra yaklaşık 6 yıl kamuda çalıştım.
After finishing university, I worked in the public sector for about 6 years.
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafında özellikle kamunun ihtiyaç duyduğu sistemlerin, büyük projelerin komisyon başkanlığı görevlerinde bulundum.
I have served as the chairperson of commissions for systems and major projects that the public particularly needs on behalf of the Ministry of Interior, the General Directorate of Security, and the Undersecretariat for Defense Industries.
Ama masanın hep bu tarafında müşteri tarafında otururken masanın öbür tarafında deneyimleme isteğim vardı.
But while I was always sitting on this side of the table, I had a desire to experience being on the other side of the table.
Mejurizm ve sürem dolduğu gün istifa edip Motorola'ya geçtim.
I resigned on the day my term ended and moved to Motorola.
Motorola'daki account manager olarak başladım.
I started as an account manager at Motorola.
İşte bir Türk işi motivasyon oldu açık söylemek gerekirse ya bunlar yapıyorsa.
Here is a Turkish-style motivation, to be honest, if they can do this.
Hani ben daha iyisini yaparım falan diye.
Like I can do it better or something.
Bir 10 yıl kadar da işte Motorola, Nokia ardından Hikvision'da çalışıp artık beyaz yaka sürecini de tamamladıktan sonra girişimcilik tarafına aslında odaklanmak istemiştik.
After working for about 10 years at Motorola and Nokia, and then at Hikvision, and completing the white-collar process, we actually wanted to focus on entrepreneurship.
Biz bu planı çok önce yaptık.
We made this plan a long time ago.
Yani Emre daha üniversiteye başlamadan, üniversite tercihini yaparken bile böyle bir hayalimiz, böyle bir planımız vardı.
So even before Emre started university, we had such a dream and such a plan while he was choosing his university.
Sadece bunu hızlandıran işte deprem oldu biraz bizim açımızdan.
Only this accelerated the process; an earthquake happened from our perspective.
Çünkü deprem sonrası gördük ki gerçekten böyle bir çözüme ihtiyaç var.
Because we saw after the earthquake that there is indeed a need for such a solution.
Ve bizim bunu artık ertelemek gibi bir lüksümüz de yok.
And we no longer have the luxury of postponing this.
Yapmak istiyoruz ve yapabiliyoruz.
We want to do it and we can do it.
Yapabildiğimiz bir şeyi de artık beklemenin bir anlamı yok.
There is no longer any point in waiting for something we can do.
O yüzden bu kararı verip hızlıca ilerledik.
That's why we made this decision and moved forward quickly.
Tabii zor bir karar, zor bir süreç.
Of course, it's a difficult decision, a tough process.
Çünkü işte dolarla maaş alıyorsun gayet güzel.
Because you are getting paid in dollars, which is quite nice.
Commitmentlar, quarter base rakamlar, hedefler, satışlar vesaire.
Commitments, quarter base figures, targets, sales, etc.
Ama bir sonraki aşamada özgün değer önerisi nedir diye böyle bir soruyla karşılaşıp bir anda sudan çıkmış balığa dönüyorsun aslında bakarsan.
But at the next stage, when you encounter a question like what the unique value proposition is, you find yourself suddenly turning into a fish out of water, to be honest.
O süreçte deneyimlemek açıkçası bizim için çok keyifli oldu.
To experience that process was honestly very enjoyable for us.
Onu da deneyimlemek istedik.
We wanted to experience it too.
Ama bizi aslında buraya getiren fikrimiz ve takımımız olan inancımızdı.
But it was our belief, which is actually our idea and our team, that brought us here.
Oradan başladık.
We started from there.
Yani o olmasaydı girişimciliğe adım atar mıydık?
So would we have taken a step into entrepreneurship if it weren't for him?
Muhtemelen atmazdık.
We probably wouldn't throw it away.
Böyle bir planlamayla, böyle bir süreçle buralara kadar geldik.
With such planning and such a process, we have come this far.
Süper.
Super.
Emre sen hangi noktada gaza geldin abi?
Emre, at what point did you get pumped up, bro?
Gazdan ziyade abi aslında başladığı gibi.
Actually, it's just like it started, rather than gas.
Ben mesleği seçerken de büyük etkisi oldu.
It had a great impact when I was choosing my profession.
Ben lisedeyken abim başlamıştı üniversiteye.
When I was in high school, my brother had started university.
Mesleğin neler yapabileceğini gördüğüm için.
Because I have seen what the profession can do.
Ben de elektrik elektronik mühendisliği istiyordum.
I also wanted to study electrical and electronics engineering.
Daha öncesinde çocukken de çok ben aslında oyalanıyordum.
Actually, I used to get distracted a lot when I was a child.
Oyuncaklarımı bozup tekrar tamir edebiliyordum.
I could break my toys and fix them again.
Ondan sonra mesleğe başladım.
After that, I started my profession.
Tek bir şey söylemişti abim benim için.
My brother had said just one thing for me.
Hala o aklımda mesela.
For example, it's still on my mind.
Ya beş yıl sonra kendi işimizi yapalım kardeş.
Let’s do our own business in five years, brother.
Hani biraz çalışalım demişti.
He said let's work a little.
Beş yıl olmadı.
It hasn't been five years.
Birkaç yıl gecikmeli oldu ama sonu güzel oldu diye düşünüyorum.
I think it was a few years late, but it ended up nicely.
Bence de.
I think so too.
Öyle bir motivasyon oldu benim için.
It became such a motivation for me.
Yani hem öğrencilik anlamında, öğrencilik yıldanımdaki motivasyon oldu.
So, in terms of being a student, it became my motivation during my student years.
Hem de meslek hayatımda bir motivasyonum oldu.
It has also been a motivation in my professional life.
Böyle bir başlangıç oldu benim için de.
It was such a beginning for me too.
Çok girişim hikayesi dinledik bu koltuklarda.
We've heard many entrepreneurial stories in these chairs.
Bu kadar planlı girişimcilik hikayesi.
Such a planned entrepreneurship story.
Enteresan.
Interesting.
Duymadım yani.
I didn't hear it, I mean.
Yani beş yıl olmadı, altı yıl olmuş.
So it hasn't been five years, it's been six years.
Öyle bir şey yaptım.
I did something like that.
Aynen öyle ufak bir sapma olmuş.
Exactly, there has been a small deviation.
Yedinci yılda biz başladık aslında.
Actually, we started in the seventh year.
Ufak bir sapma olmuş.
There has been a slight deviation.
Siyasen oyuncak bozup toparlayabiliyor muydun?
Could you politically break and fix a toy?
Ben genelde kırma.
I usually break.
Ben hiç bozup toparlamışlığım yoktu ya.
I had never messed things up and then fixed them.
Keşke o zaman senin gibi bir arkadaşım olsaydı da ondan çözerdik işimizi.
I wish I had a friend like you back then, so we could solve our work together.
Ya şu an mesela bir evdeki derin dondurucu bozuldu.
For example, right now, the deep freezer in a house has broken down.
Emre'yi bekliyorum ya.
I'm waiting for Emre.
Usta çağırmadım.
I didn't call the master.
Vay arkadaş.
Wow, buddy.
Tanrı öteki.
God is the other.
Ben valla ampul değiştirirken bile tedirginim Emre.
I swear I'm nervous even when changing a light bulb, Emre.
O yüzden saygı diliyorum yani.
That's why I respect it, I mean.
Elinize emeğinize sağlık.
Thank you for your hard work.
Ben şeyi merak ettim ya sadece.
I just wondered about that.
O zaman işte bir iş kuralım diyorsunuz ama Rumitech değil değil mi yani?
So you're saying let's set up a business then, but not Rumitech, right?
Bu yani başka bir iş olabilir.
This can mean another job.
Herhangi bir iş olabilir miydi?
Could there be any work?
Yok şöyle aslında Emre zaten üniversite döneminde güneş arabaları, güneş enerji sistemleri üzerine zaten odaklanmıştı, yoğunlaşmıştı.
Actually, Emre had already focused on solar cars and solar energy systems during his university years.
Ama burada böyle bir girişimci olarak değil bir şey üretelim.
But here, let's produce something not as an entrepreneur.
İnovasyon olmasın içerisinde ama bir şey üretelim.
Let's produce something, even if it doesn't include innovation.
Bir entegratör tarafında bir şeyler yapalım gibi planımız vardı.
We had a plan to do something on the part of an integrator.
Sonra birazdan hikayesine gireceğiz.
Then we will get into the story in a little while.
Bir anda kendimizi böyle girişimci olarak bulduk o süreçte.
Suddenly, we found ourselves as entrepreneurs in that process.
Ama planlı bir şekilde ilerledik diyebiliriz.
But we can say that we progressed in a planned manner.
Güzel.
Beautiful.
Hadi girelim o zaman o hikayeyi.
Let's get into that story then.
Sor bakalım en sevdiğin soru.
Ask your favorite question.
Aynen hayatımın sorusu yani kimin hangi problemini nasıl çözüyorsunuz diye koyunun imza sorusu.
Exactly the question of my life, I mean, it's the signature question of the sheep, which is how are you solving each person's problem?
Bazen bana gün içerisinde soruyor yani şu anda kimin hangi problemini nasıl çözüyorsunuz diye.
Sometimes they ask me during the day, like who’s problem are you solving right now and how?
Para ağır geldi gibi hissettim bir anda.
I suddenly felt like the money was heavy.
Bir de Rumitech ismini de alalım.
Let's also go with the name Rumitech.
Nereden nasıl geliyor?
Where is it coming from and how?
Şöyle Rumitech olarak bizim amacımız güneşten ve rüzgardan elde ettiğimiz enerjiyi sürdürülebilir bir yaşam kaynağı haline getirmek.
Our goal at Rumitech is to make the energy we obtain from the sun and wind a sustainable source of life.
Aslında hikayemiz buradan başlıyor.
Actually, our story starts from here.
Ben bu soruyu soranlara genelde şöyle cevap veriyorum.
I generally respond to those who ask this question like this.
Dünyada iki buçuk milyar aydınlatma ve IOT amaçlıdır.
There are two and a half billion lighting and IoT purposes in the world.
Kurulmuş direk var.
There is a set up pole.
Bu sayı Türkiye'de 30 milyon.
This number is 30 million in Turkey.
Şu an bizi bu podcast'ı yolda dinleyen arkadaşlar şöyle bir çevrelerine bakınca ne demek istediğimi anlayacaklar.
Friends listening to this podcast on the road right now will understand what I mean when they look around them.
Abi yani tabirle üç kişiye bir direk düşüyor arkadaşlar.
Bro, I mean to say, a pole falls on three people, friends.
Bu direklerin de şebeke neresine bağlanması için yapılması gereken kazı kablolama maliyeti direk başına ortalama 10 bin dolar.
The cost of excavation and cabling required to connect these poles to the grid is an average of 10 thousand dollars per pole.
Şimdi küçük bir hesap yapacağım.
Now I will do a little calculation.
Basit bir matematik hesabı.
A simple math calculation.
Ortalama insan ömrü 70 yıl.
The average human lifespan is 70 years.
Ortalama bir direğin ömrü 10 yıl.
The average lifespan of a pole is 10 years.
Yani ömrümüz boyunca 7 tane direğin kazı kablolamasına aslında bakarsanız ortalama.
So if you look at it, in our lifetime we actually have an average of 7 pole digging and cabling.
Katkı sağlıyoruz.
We are contributing.
Her bir direğin de yıllık işletme maliyeti ortalama 1000 dolar desek ki daha fazla ama ortalama bir rakam olsun diye.
If we say that the annual operating cost for each pole is an average of 1000 dollars, which is more but let's use it as an average figure.
70 bin dolarda buradan 140 bin dolar.
From 70 thousand dollars here to 140 thousand dollars.
Üç kişiye bir direk düşüyor demiştik.
We said a pole falls on three people.
Herkes vergisini zamanında ödüyor bizim ülkemizde.
Everyone pays their taxes on time in our country.
Dolayısıyla bu vergilerden hadi size de biraz indirim yaptık.
Therefore, we have given you a little discount on these taxes.
45 bin dolar kişi başına bir para ödüyoruz ve bu gerçekten büyük bir problem.
We are paying $45,000 per person, and this is truly a big problem.
Buradan başladı aslında hikaye.
The story actually started from here.
Ama biz bunu planlarken yolun ortasında maalesef deprem oldu.
But unfortunately, an earthquake happened in the middle of the road while we were planning this.
Hepimiz sevdiklerimize ulaşamadık.
We all couldn't reach our loved ones.
Yani telefonu kaldırdığımızda ulaşamadık.
So we couldn't reach when we picked up the phone.
Bunun başlı sebebi enerjinin problemiydi orada.
The main reason for this was the energy problem there.
Yani şebeke.
So, it's a network.
Şebeke enerjisi yoktu ve bundan sebep biz sevdiklerimizin seslerini duyamadık ve biz bu işi yapıyoruz kardeşim deyip yola çıktık.
There was no grid energy, and because of this, we could not hear the voices of our loved ones, and we set out saying, "We are doing this work, brother."
Hikayemiz artık orada değişim gösterdi.
Our story has now changed there.
Öncesinde ticari baktığımız bir şeye artık kişiselleştirmek ve duygusal açıdan bakmak zorunda kaldık.
What we previously viewed from a commercial perspective, we now have to personalize and approach from an emotional standpoint.
Dolayısıyla hikaye buradan evrildi.
Therefore, the story evolved from here.
Bizim geliştirdiğimiz sistemde bir rüzgar türbünümüz var.
We have a wind turbine in the system we have developed.
Üzerinde bir güneş panelimiz var.
We have a solar panel on it.
İçerisinde bir bataryamız var.
We have a battery inside.
Dünyada birçok rüzgar türbünü var ama bizim geliştirdiğimiz şekliyle bir rüzgar türbünü yok.
There are many wind turbines in the world, but there is no wind turbine in the form we have developed.
Çünkü geleneksel rüzgar türbünlerinde ortadaki...
Because in traditional wind turbines, the one in the middle...
...mil döndürülerek enerji üretilir.
Energy is produced by rotating the mill.
Dönen bir sistemin üzerinde bir ağırlık taşımak mümkün değil.
It is not possible to carry a weight on a rotating system.
Bizim geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz özgün bir jeneratörümüz var.
We have a unique generator that we have developed and produced.
Bu jeneratör sayesinde sadece kanatları döndürüp biz enerji üretebiliyoruz.
Thanks to this generator, we can produce energy just by rotating the blades.
Dolayısıyla bu rüzgar türbünün üzerinde bir ağırlık taşıma fırsatı bize sunuyor.
Therefore, this wind provides us with an opportunity to carry a weight on top of the turbine.
Bunun üzerinde biz güneş panellerini ve aküleri konumlandırıyoruz.
We are positioning the solar panels and batteries on this.
Güneşten elde ettiğimiz enerji, rüzgardan elde ettiğimiz enerji birleştirip üst gövdenin içerisindeki akülerde depoluyoruz.
We combine the energy we obtain from the sun and the energy we obtain from the wind, storing it in the batteries inside the upper body.
Ve içerisi boş olduğu için o direğin aşağıdaki IoT cihazlarını kabloları içerisinden geçirerek...
And because the inside is empty, that pole allows passing the cables of the IoT devices below through it...
...7.24 şebekeden bağımsız besleyebilecek enerjiyi sunabiliyoruz.
We can provide energy that can supply independently from the grid.
Bu ne sağlıyor bize?
What does this provide us?
O başta bahsettiğim o kazı kablolama maliyetleri ortadan kalkıyor, işletme maliyetleri ortadan kalkıyor.
The excavation cabling costs I mentioned at the beginning are eliminated, and operating costs are eliminated.
Dünyada 700 milyon hala elektriksiz yaşayan insan var, onlara bir fırsat sunuyor.
There are still 700 million people in the world living without electricity, it offers them an opportunity.
Yani Afrika'da özellikle, az geçmiş ülkelerde maalesef hala insanlar elektriksiz yaşıyor.
So in Africa, especially in less developed countries, unfortunately, people still live without electricity.
Afet acil durumunda karşımıza çıkacak sorunları en aza indirmemizi sağlıyor.
It helps us minimize the problems we will face in a disaster emergency.
Dolayısıyla aslında biz güneşi ve rüzgarı, girişte bahsettiğim gibi...
Therefore, we actually consider the sun and the wind, as I mentioned at the beginning...
...şebekeden bağımsız çalışabilen, kendi kendine yetirebilen akıllı direkt çözümleri haline getiriyoruz.
We are turning them into smart direct solutions that can operate independently from the grid and self-sustain.
Bu enerji.
This is energy.
Rumitek ismi nereden geliyor?
Where does the name Rumitek come from?
Aslında Mevlana'dan geliyor.
It actually comes from Mevlana.
Şimdi bahsettik, üzerinde bir aydınlatma sistemi var.
Now we talked about it, there is a lighting system on it.
Kendi etrafında dönüyor, birleştirici bir çözüm.
It revolves around itself, a unifying solution.
Yani bunu zaten söylediğinde yapay zekayı da sorsan sana Rumi ismini söyleyecektir.
So when you say that, if you ask the artificial intelligence, it will already tell you the name Rumi.
Mevlana'dan geliyor.
It comes from Mevlana.
Biraz oradan esinlendik.
We were a bit inspired by that.
Ama tabii isim haklarından dolayı Rumitek sadece kalmıştı bize.
But of course, due to naming rights, Rumitek was just left to us.
Rumitek'i aldık.
We took Rumitek.
İsmimizden de memnunuz.
We are also pleased with our name.
Evet evet bence de yani tam böyle tık diye oturmuş.
Yes, yes, I think so too; it really just fits perfectly.
Hakikaten birisi görse zaten ürünü dediğin gibi o da aynı şeyi söyler.
If someone actually saw it, they would say the same thing about the product, just like you did.
Sadece şeyi netleştirebilir.
It can only clarify the thing.
Netleştirmek için soruyorum.
I'm asking to clarify.
Artık hani o direklerin maliyetlerine aslında bir çözüm geldi diyorsun ya.
You’re saying that a solution has actually come for the costs of those poles, right?
Bu şundan kaynaklanıyor değil mi?
Isn't this because of that?
Yani onu çok daha sürekliliği olan bir şekilde besleyebildiğin için
So that you can feed it in a much more consistent way.
bir daha sürekli bir bakım ihtiyacı veya işte orada bir şeylerin bozulması,
the need for ongoing maintenance again or something breaking down there,
aksaması gibi durumların ritmi çok daha aza iniyor.
The rhythm of situations like delays is significantly reduced.
Tabii ki yani şöyle düşünelim.
Of course, let's think of it this way.
Bu yıl sadece Türkiye'de yeni kurulacak ya da yenilenecek direk sayısı 2 milyon.
This year, the number of new or renewed poles to be established only in Turkey is 2 million.
Şimdi bu ne demek?
What does this mean now?
2 milyon tane direk dikilecek ve her birinin şebeke enerjisi için kazı yapılacak.
2 million poles will be erected, and excavation will be done for the grid electricity for each of them.
Şimdi seçim zamanı gördük.
Now we saw the election time.
En çok para harcananlar onlar oluyor genelde.
They are usually the ones who spend the most money.
Trafiği durduruyorlar, yeni bir direk dikiyorlar, bir kazı yapıyorlar.
They are stopping traffic, putting up a new pole, and doing some excavation.
Bir sürü bekliyorsunuz vesaire.
You are expecting a lot, and so on.
Bunların maliyetini ortadan kaldırmak aslında birinci amacımızda.
Eliminating these costs is actually our primary goal.
Ama ikinci önceliğimiz enerjinin olmadığı yerlere enerji götürebilmek.
But our second priority is to bring energy to places where there is none.
Yani enerji ihtiyacı olup da oraya enerji götürmekle ilgili problemi olan insanların o problemini çözmek.
That is solving the problem of people who have an energy need but face difficulties in getting energy there.
Şimdi bizim sistem doğru noktaya konumlandığında,
Now, when our system is positioned at the right point,
güneşi ve rüzgarı ağlamak noktaya konumlandığında günlük 5 kilowatta kadar enerji üretebiliyor.
When the sun and wind are positioned at the point of crying, it can generate up to 5 kilowatts of energy daily.
Bu ne demek?
What does this mean?
Bir evin günlük enerji ihtiyacı ortalama demek.
The average daily energy requirement of a house means.
Üzerinde bir aküsü var, bataryası var.
It has a battery, it has a power supply.
Enerjiyi depoluyorlar.
They are storing energy.
Depoluyor. İstediğiniz anda sunabiliyor.
It stores. It can provide it whenever you want.
Ne kadar süre depolayabiliyor onu? Var mı öyle bir süresi veya?
How long can it be stored? Is there a duration for it or something like that?
Üzerindeki enerji, ürettiği enerjiyi öncelikle sistemdeki IoT cihazlarını beslemek için kullanıyor.
The energy on it is primarily used to power the IoT devices in the system.
Eğer enerji yeterli değilse o zaman aküye geçiyor.
If the energy is not sufficient, then it switches to the battery.
Dolayısıyla aküyü sürekli doldur boşalt yapıyor aslında bakarsan.
Therefore, if you look at it, the battery is actually constantly being charged and discharged.
Yani akü sürekli dolu olsun diye bir planımız var.
So we have a plan to keep the battery always charged.
Ancak 7-24 güneş ya da rüzgar olmadığı için, özellikle akşam aydınlatma yapacaksınız mesela,
However, since there is no sun or wind 24/7, for example, you will need to provide lighting in the evening.
buradaki sistemi aküden besliyorsunuz.
You are powering the system here from the battery.
Süper, harika gerçekten.
Super, really great.
Şey tarafını da ben biraz merak ediyorum.
I'm a bit curious about that side as well.
Bu Atakan'la hep konuştuğumuz bir konu.
This is a topic that we always discuss with Atakan.
Bölümlerimizde de böyle daha önce işin içine donanım girince, böyle fiziksel bir şey girince,
When equipment is involved in our sections like this before, when such a physical thing comes into play,
bir tık böyle kendimizi geriye atıyoruz ve bir tık da böyle korkuyoruz Atakan'la.
We push ourselves back a bit like this, and we also get scared a bit like this with Atakan.
Sen zaten işin içindesin.
You are already involved in it.
Emre seviyor onu.
Emre loves her.
Senin bir hobin.
You have a hobby.
Sen de geçmiş deneyimleriniz, satış deneyimleriniz vs. birçok böyle deneyiminiz var.
You also have many experiences like your past experiences, sales experiences, etc.
Güzel bir Voltron oluşturmuşsunuz kardeşleri olarak.
You have created a beautiful Voltron as siblings.
Ama yine de biraz donanım girişimciliğinde konuşmak istiyoruz.
But we still want to talk a bit about hardware entrepreneurship.
Hatta donanım artı yazılım tarafında.
Even on the hardware plus software side.
Aynen buradaki sürecin zorluklarını,
Exactly the difficulties of the process here,
zorluklarını, herhangi bir şeyin fiziksel olması bizi korkuttu dedin mi?
Did you say that the physicality of anything scared us?
Ben şeyden bile korkuyorum.
I'm even afraid of that.
Yani şu anda ses işi yapıyoruz biz işte.
So we are currently working on sound, that's what we're doing.
Burada bölümlerimizi, podcastlerimizi kaydediyoruz.
We record our episodes and podcasts here.
Ama işin içinde bir işte mikrofon üretmek olsa gerçekten çok korkarım.
But if it involves producing a microphone, I would really be very scared.
Yani şurada ozel içeğe gidiyorum.
So I'm going to a special drink here.
Bir çıktı alırken bile baya böyle tedirgin oluyorum.
I'm quite nervous even when I'm just taking a printout.
Sizden donanım artı yazılım girişimciliğinde karşılaştığınız zorluklar,
The challenges you face in hardware plus software entrepreneurship,
nelerle karşılaşıyorsunuz, bunları nasıl aşıyorsunuz?
What do you encounter, and how do you overcome these?
Kaçıncı denemede ürün şu anki haline geldi ve nereye gidecek gibi soruların cevaplarını bekliyorum.
I'm waiting for answers to questions like how many attempts it took for the product to reach its current state and where it is headed.
Ben şöyle bir ondan önceki cümleye atıfta bulunarak aslında depremin bizde başlattığı
I am actually referring to the sentence before that, which indicates the impact the earthquake has initiated in us.
bu süreç biraz duygusal bakma yoğunluğu, çözüme kavuşturduğumuz işin
This process is a bit emotional regarding the intensity, of the work we have resolved.
mükemmel olması gerekliliği duygusunu oluşturdu bir yerde.
It created a sense of the necessity to be perfect somewhere.
Yani bu ürün tam çalışmalı.
So this product must work perfectly.
Biz yarım ürünü de sahaya çıkartabilirdik.
We could have also brought out a half-finished product.
Bundan önce birçok versiyonunu sahaya çıkartıp satabilirdik.
We could have launched and sold many versions of it before this.
Çok da güzel gelir elde ederdik ama öyle bir noktaya geldik ki
We would have earned a lot of money, but we have reached a point where...
bu ürün bizim istediğimiz gibi çalışmalı düşüncesi ikimizde olduğu için
Since we both have the idea that this product should work as we want it to.
abimde de bende de artık bu tam çalışmalı.
My brother and I both need to make this work now.
Yani mükemmel olmadığı durumda biz onu teste bile tabi tutmadığımız süreçler yaşadık.
So we have gone through processes where we didn't even subject it to testing if it wasn't perfect.
En zorlu anda kişileri yarı yolda bırakmak.
To leave people halfway during the most difficult time.
Bırakmasın, bırakmasın.
Don't let it go, don't let it go.
Hani o duygusal yükümlülük bizim şirketimizin kuruluşunu,
That emotional obligation is the foundation of our company's establishment,
başlangıcının temelini sağlayan şey aslında bizim ürünün de gelişmesi anlamında
What actually provides the foundation for the beginning is, in fact, the development of our product as well.
şimdi buraya kadar geldiğimiz noktanın bir yerde bağlayıcı sebebi oldu.
Now, the point we have reached so far had a binding reason at some point.
Çok anlamlı bir değer üstüne kurulmuş bu arada.
This is built on a highly meaningful value, by the way.
Bu oldukça nadir gördüğümüz bir örnek.
This is a quite rare example that we see.
O yüzden de ayrıca bu düşüncenin de emeğine, aklınıza sağlık.
Therefore, thank you for your effort and thought on this matter.
Teşekkür ederiz.
Thank you.
Yani donanım tarafında donanım artı yazılımı tabi oldukça zorlandık.
So on the hardware side, we struggled quite a lot with hardware plus software.
Çok farklı bir süreç.
A very different process.
Çünkü bilmediğimiz birçok şapka takmak zorunda kaldık.
Because we had to wear many hats we didn't know about.
Yani tamam çok meraklı olduğum konular var.
So, okay, there are topics that I am very curious about.
Ama bilmediğim birçok şey var.
But there are many things I don't know.
Yani elektriğin, elektroniğin, donanımın, içinde bulunmamış sektörün,
So the electricity, electronics, hardware, the sector that has not been included,
güneş enerji sektörün, rüzgar tribünün, jeneratörün, aydınlatmanın bile
even the solar energy sector, wind turbine, generator, and lighting
o kadar çok yoğunluğu, o kadar çok çeşidi var ki ilgilenilmesi gereken,
there are so many intensities, so many varieties that need to be dealt with.
aydınlatma sadece LED'ci olarak çalışan dünyada birçok üretici var.
In the world where lighting works only as an LED, there are many manufacturers.
Sadece üreticisini geçtim.
I have only surpassed the producer.
Aynı LED kategorisinde çalışmayan mühendisler var.
There are engineers who do not work in the same LED category.
Yani çok farklı sektörlere hitap eden bir durumdayız.
So we are in a situation that appeals to very different sectors.
Dolayısıyla birçok farklı şapka takmak zorunda kaldık.
Therefore, we had to wear many different hats.
Birden fazla yetkinliği öğrenmek zorunda kaldık.
We had to learn multiple competencies.
Bizi çok geliştirdiğini düşünüyorum bu sürecin aslında.
I believe this process has really helped us grow.
Donanım artı yazılım olduğu için.
Because it is hardware plus software.
Bayağı da bir zorlandık.
We really struggled quite a bit.
Hatta şöyle toparlayayım.
Let me summarize it this way.
Hani donanımla ilgili bir girişim yapmak isteyen arkadaşlar varsa gelsin bir kahve içelim.
If there are any friends who want to make an initiative related to equipment, let's come and have a coffee.
Hani başka manyaklar varsa.
If there are other crazies.
Biz ikna edemiyorsak o bir olarak yine yapsınlar hakikaten.
If we can't convince them, let them do it as one anyway.
Bu arada bir önceki bölümde Mert de Uplek Lepsan o da manyaktık abi diye girmişti konuya.
By the way, in the previous section, Mert also brought up that Uplek Lepsan was crazy too, bro.
Kesinlikle.
Absolutely.
Gerçekten şey çok zor.
It's really very difficult.
Yani en çok zorlandığımız kısımlardan birisi oydu donanım üretirken.
So that was one of the parts we struggled the most with while producing hardware.
Şimdi bir şey hayal ediyorsun.
Now you are imagining something.
Mesela bir kalıp tasarlattık.
For example, we had a mold designed.
Biz ilk yaşadığımız Emre'yi bilmeye başladık.
We began to know the first Emre we experienced.
İlk kazıktan mağonumuzdan bahsediyoruz.
We are talking about our maeon from the first stake.
Şimdi tarif ediyorsunuz abi şu kadar hafif olacak.
Now you are describing it, brother, it will be this light.
Şöyle şu malzemeden üreteceksin.
You will produce with this material like this.
Şöyle bir kalıptan çıkacak.
It will come out of such a mold.
Tamam diyor.
Okay, he says.
Hani bu bir tane karikatür var ya.
You know that one cartoon, right?
Piramit budur diye.
This is what the pyramid is.
Sonra usta bir şey getiriyor.
Then the master brings something.
Abi bizim dediğimiz bu değil diyorsun ama o parayı da ödemen lazım.
Bro, you're saying this isn't what we meant, but you still need to pay that money.
Biz mesela ilk ürettiğimiz kalıpları saksı yaptık böyle.
For example, we made pots out of the first molds we produced like this.
Çok iyi.
Very good.
Enteresan bir şekilde.
In an interesting way.
Bir de bizim maalesef alt tüklenici olarak kullanmak istediğimiz.
Unfortunately, we also want to use it as a lower consumer.
Biz Türkiye'de özellikle işte malzeme üretimi konusunda bize hizmet veren arkadaşları da şöyle bir problem var maalesef.
Unfortunately, we have a problem with our friends who provide us services, especially in material production in Turkey.
Bilmiyor.
He/She doesn't know.
Bilmediğini de bilmiyor.
He doesn't even know that he doesn't know.
Farkında değil ve kabul etmiyor.
He/She is not aware and does not accept it.
O bizi çok yavaşlattı.
It slowed us down a lot.
En çok zorlandığımız kısım orasıydı.
That was the part we struggled with the most.
Bir şey tasarlıyorsun.
You are designing something.
İşte atıyorum bir ay sonra teslim alacaksın.
Here, I'm saying you'll receive it in a month.
Ürünün siparişini veriyorsun.
You are placing an order for the product.
Bir ay sonra gelen şey.
The thing that comes in a month.
Hem bir ay kaybetmişsin.
You've lost a month as well.
Senin istediğin şey değil.
It's not what you want.
Seni yavaşlatmış ve para kaybetmişsin aynı zamanda.
You have slowed yourself down and lost money at the same time.
Yatırımın hani harcanan kısmı para yakılan kısmının maalesef birçok şeyi donanımda ARGE'de buralara gidiyor.
Unfortunately, the spent portion of the investment, where money is consumed, goes to many things in hardware and R&D.
Şey diyor değil mi?
He/She is saying, right?
Yaparız abi ya.
We'll do it, bro.
Hallederiz.
We will handle it.
Hallederiz diyor.
He says we'll handle it.
Halledemiyor.
Can't handle it.
Abi bir de Türkiye'de usta işi öyledir ya.
Brother, that's how a master's work is in Turkey.
Hani kimse kimsenin yaptığını beğenmez.
You know, no one likes what anyone else does.
Böyle sıvam olur yani.
This is how it will be explained, then.
Yani sizinki çok daha mühendislik altyapılı bir şey olmasına rağmen günün sonunda bir noktada bir ustalık uzmanlık isteyen bir yönü olduğu için
So, even though yours has much more engineering infrastructure, in the end, there is an aspect that requires a certain level of mastery and expertise.
maalesef hakikaten kimse kimsenin yaptığı hiçbir şeyi beğenmiyor.
Unfortunately, nobody really likes what anyone else does.
Ama günün sonunda çıkan nedense çok az ürün iş görür bir durumda oluyor yani.
But at the end of the day, very few of the products that come out are actually functional.
Tabii.
Of course.
Biz mesela bu çözümü geliştirirken çok fazla kaynaktan beslendik.
For example, while developing this solution, we drew from many sources.
Yani bizim Scoot.
So, our Scoot.
Scoot'u üreten, fabrikası olan arkadaşımız da var.
We also have a friend who produces Scoot and has a factory.
YouTube'a video çekip sadece jeneratörle ilgilenen böyle YouTuber arkadaşlarımız da var.
There are YouTuber friends who only create videos about generators on YouTube.
Oldu yani bu süreçte.
It happened in this process.
Kiminle ne konuşursak bir şekilde herkes bize fikir veriyor.
Whoever we talk to, somehow everyone gives us their opinion.
Ya bunu böyle de yapsanız ya.
Well, you could do it this way as well.
Denedik abi olmuyor.
We tried, bro, it's not working.
Böyle de yapın.
Do it this way too.
Bir de böyle yapın.
Do it like this too.
Dur ben bir yapayım derken bir noktadan sonra şey oluyor.
Wait, at some point while I'm trying to do something, it happens.
Yani herkesin söylediğini yapmaya çalıştığınızda aslında ortaya böyle ucube bir şey çıkıyor.
So when you try to do what everyone else says, it actually results in a bizarre thing like this.
Biz ne yapacağımızı bildiğimiz için baştan beri zaten plana göre ilerlettik.
Since we know what we are going to do, we have been following the plan from the very beginning.
Ama dediğim gibi donanım tarafında en çok zorlandığımız.
But as I said, the area where we struggled the most was in the hardware side.
Kısım bunun prototipini geliştirirken, MEP'sini geliştirirken özellikle alt yüklenici olarak kullandığımız yüklenicilerimizden maalesef istediğimiz verimi zamanında yeterli alamadık.
While developing the prototype of this section and its MEP, unfortunately, we did not receive the desired efficiency in a timely manner from our contractors, whom we used especially as subcontractors.
Ya şey çok komik mi gitti ya?
Did it go very funny?
Ustaların böyle kendi aralarında da şey demesi.
Masters also say such things among themselves.
Nasıl taşıyacak direkt bunları ya diye sizler ayrı bir muhtemelen yorum yapıyorlardır yani kendi işlerinde.
How will they carry these directly, or are you all probably commenting on your own business?
Tabii tabii.
Of course, of course.
Ya yorumdan ziyade şey yapıyor.
It's doing more than commenting.
Yorum katıyor.
It adds commentary.
Mesela biz şey işe yorum katması çok başka bir şey hala oluyor.
For example, adding commentary to something is still a very different thing.
Çok komik ya.
That's really funny.
Biz diyoruz ki abi bak hafif olsun şöyle bir işte altına bir malzeme koymamız lazım.
We say, brother, look, it should be lightweight, so we need to put a material underneath in such a job.
İlk prototipten bahsediyorum.
I'm talking about the first prototype.
Şimdi tabii o aşamaları geçtik ama ilk prototip kısmında.
Of course, we have now moved past those stages, but during the initial prototype phase.
Getirdi böyle içinde hurda demirler koymuş.
He brought it like this, he had put scrap metal inside.
Abi bu ne?
Bro, what is this?
Ya işte ağır olsun bak.
Well, let it be heavy then.
Bu anca bu şekilde taşır.
It can only carry this way.
Abi biz böyle demedik sana.
Bro, we didn't say that to you like this.
Hafif olması lazım.
It must be light.
İşte o yüzden onları saks yaptık maalesef.
That's why we unfortunately turned them into pots.
Hurda var elimizde.
We have scrap.
Lazımsa arkadaşlar.
If necessary, friends.
Geniş bahçesi olması lazım ama hani o kadar büyükler normalden planlanan.
It must have a large garden, but you know, it's really bigger than what is normally planned.
Laf dinlemeyen berber gibi ya.
Like a barber who doesn't listen to advice.
Evet.
Yes.
Yani kısalt dersini uzun bırakır.
So, if you shorten the lesson, it will leave it long.
Uzun kalsın dersini fazla kısaltır ya.
If it lasts too long, it shortens the lesson too much.
Onun gibi bir şey oluyor.
It's like something like that.
Abi ama yani nasıl ki suya girmeden yüzme öğrenilmiyorsa.
Bro, it's just like you can't learn to swim without getting into the water.
Biz o.
We are those.
Çok hava dersler.
Very airy classes.
Siz kazıkları yiyerek bir şeyleri yapmayı öğrendik.
You learned to do things by eating the stakes.
Yani kendimiz kalıbı artık şu belki o hale geldik diyebiliriz.
So we can say that we have perhaps reached that point where we can be ourselves.
Kalıbını gerçekten düzgün çıkartıyorsa kendimiz artık yapabilir durumdayız.
If it really comes out of the mold properly, we are now able to do it ourselves.
Eyvallah.
Thank you.
Son bir şey söyleyeyim.
Let me say one last thing.
Motorla ilgili mesela.
For example, about the motorcycle.
Bu arada motoru da kendiniz yapıyorsunuz.
By the way, you are also making the engine yourself.
Evet motoru kendimiz üretiyoruz ve bu Baran'ın esprisi bu arada.
Yes, we produce the engine ourselves and that’s Baran's joke by the way.
Dışarıdan birçok motor aldık ama baktık içine ne koydukları belli değil.
We bought many motors from outside, but we realized that it's unclear what they put inside.
Hani kendimiz yapalım dedik evde.
Remember we said we would do it ourselves at home?
Şaka bir yana o kadar çok şey denedik ki.
Joking aside, we've tried so many things.
O kadar maalesef manipülasyonu açık bir sektörde iş yapıyoruz ki.
Unfortunately, we operate in a sector that is so open to manipulation.
Mesela rüzgar türbünü için konuşalım.
For example, let's talk about the wind turbine.
Rüzgar türbünü açıyorsunuz.
You are opening the wind turbine.
Bir data sheet'i yazmış arkadaşlar.
Friends have written a data sheet.
1 kW enerji üretir.
It produces 1 kW of energy.
Ama o 1 kW enerjiyi 24 saat 800 RPM yani dakikada 800 tur atan bir rüzgarda ürettiğini
But it produced that 1 kW of energy in 24 hours with a wind speed of 800 RPM, which means it made 800 turns per minute.
böyle altta bankaların şeyi gibi küçük bir yazıyla geçmiş.
It's written in small letters like the thing of banks below.
Ve jeneratörün ne kadar verimli olduğu ile ilgili hiçbir bilgi yok.
And there is no information about how efficient the generator is.
Alıyorsunuz mesela o rüzgar türbününü.
For example, you are taking that wind turbine.
Koyuyorsunuz 1 kW enerji üretmeyi bekliyorsunuz.
You are expecting to generate 1 kW of energy.
50 W enerji üretiyorsunuz gün içerisinde.
You produce 50 W of energy during the day.
Dolayısıyla sükutu hayale uğruyorsunuz.
Therefore, you are experiencing disappointment.
Bunların hepsini denedik.
We tried all of these.
Bunların hepsini gördük.
We have seen all of this.
Sonra oturduk.
Then we sat down.
Baştan tam olarak girişimin ana kısmı orasıydı.
That was exactly the main part of the initiative from the beginning.
Baştan.
From the beginning.
Bir şey tasarladık.
We designed something.
Şöyle söyleyeyim.
Let me put it this way.
O süreç çok keyifliydi bu arada.
That process was a lot of fun, by the way.
Gece 3'te kalkıyorum.
I wake up at 3 in the morning.
Arıyorum arkadaşları manyak gibi.
I'm looking for friends like a madman.
Tacizci gibi.
Like a harasser.
Sadece burada 8 kişiyiz ben sonra.
There are only 8 of us here, then me.
Tacizci gibi.
Like a harasser.
Abi şöyle bir şey geldi aklıma.
Bro, something like this just came to my mind.
Abi sabah gelsin.
Bro, let him come in the morning.
Şimdi niye geliyor yani?
So why is it coming now?
Sabah saran yaz sabah bakarız.
In the morning, we will look at the writing that wraps around.
Şöyle bir şey yapalım.
Let's do something like this.
Hadi bunu bir konuşalım vesaire derken bu jeneratörü bu şekilde tasarlayıp üretmeyi
Let's talk about this and so on, designing and producing this generator in this way.
başardık çok şükür.
We succeeded, thank God.
Süper.
Super.
Bir de ürünün şu anda aslında nerede olduğunu işte POC'leriniz ne durumda?
Also, where is the product currently and what is the status of your POCs?
Müşterilerle, case'lerle ilgili olan böyle son durumu alabilirsek sevinirim.
I would be happy if we could get such an update regarding the cases with the customers.
Bizim.
Ours.
Bizim ürünümüzün lansmanını biz Kasım ayında yapmayı planlıyoruz.
We plan to launch our product in November.
Satışa hazır hale getirmemiz lazım.
We need to prepare it for sale.
Çünkü donanım olduğu için hargisini bitirmek üzereyiz.
Because it's hardware, we are about to run out of its cost.
Sona geldik.
We've come to the end.
Mesela ilk ürettiğimiz jeneratörle bugünkü arasında %120 fark var.
For example, there is a 120% difference between the generator we produced first and today's.
O kadar bir.
It's that much.
6 ay içerisinde buralara kadar getirdik.
We brought it this far in 6 months.
Seri üretime geçmeden önce yapılması gereken test sertifikasyon işlemleri var.
There are test certification procedures that need to be performed before moving on to mass production.
Yani satışa hazır hale gelebilmesi.
So it can be ready for sale.
Şu an o aşamadayız.
We are currently at that stage.
Ardından ürünün son kalıplarını ürettirip artık seri üretim çalışmalarına başlayacağız.
Then we will produce the final molds of the product and start mass production efforts.
Amacımız 5 Kasım'da bir Smart City Expo var.
Our goal is to have a Smart City Expo on November 5th.
Barcelona'da fuar.
Exhibition in Barcelona.
Orada bir lansman yapmak.
To hold a launch there.
Ardından Türkiye'de bir lansman yapıp artık 2025'de full performans satış pazarlama odaklı gitmek.
Then, to hold a launch in Turkey and move forward with full performance sales and marketing focus in 2025.
Ama bu süre zarfında şu anda 40'dan fazla POC talebi aldık.
But during this time, we have received more than 40 POC requests.
20'den fazla POC'nin ön siparişini aldık ki 150 bin dolara yakın bir ön sipariş almış olduk.
We received pre-orders for over 20 POCs, which amounts to nearly 150 thousand dollars in pre-orders.
Ürünü satmaya başlamadığımız halde.
Even though we haven't started selling the product.
Bu müşteriler içerisinde kamu güvenliği işi yapan müşterilerimiz var.
Among these customers, we have clients that work in public safety.
POC yapmaya başladığımız.
We started doing POC.
AVM müşterileri var.
There are shopping mall customers.
Fabrikalar var.
There are factories.
Akıllı şehir müşterilerimiz var.
We have smart city clients.
Havalimanı müşterilerimiz var.
We have airport customers.
Egritek tarafından.
By Egritek.
Özellikle tarım tarafında bu konuyla ilgilenen müşterilerimiz var.
We have customers who are particularly interested in this issue on the agricultural side.
Onların hepsi Türkiye'de ve yurt dışında aynı zamanda.
They are all in Turkey and abroad at the same time.
Golf Resort Otel var mesela.
For example, there is a Golf Resort Hotel.
Buradaki müşterilere önce POC'yi yapıp ürünü kanıtladıktan sonra 2 tane ürünle POC yapıyorsunuz ama aslında 200 tane ürünün POC'sini yapıyorsunuz günün sonunda.
You do the POC first for the customers here and prove the product with 2 products, but in reality, you are doing the POC for 200 products by the end of the day.
Bu POC'leri bitirip Kasım ayı itibariyle artık o ürünlerin siparişini alıp önümüzdeki yılı böyle 1000 adetli satış ciroları, satış hedeflere ulaşmayı planlıyoruz.
We plan to complete these POCs and start taking orders for those products by November, aiming to achieve sales volumes of 1000 units and reach our sales targets for the upcoming year.
Bahsettiğiniz gibi çok planlı gidiyoruz.
As you mentioned, we are progressing very systematically.
O yüzden.
That's why.
Vallahi enteresan ya.
I swear it's interesting.
Bu kadar.
That's it.
Bu kadar planlı olmak.
To be this organized.
Atakan vallahi biz de biraz plan yapalım.
Atakan, I swear let's make some plans too.
Şey oldu.
It happened.
Sanki bir şeyleri eksik mi yapıyoruz hissiyatına kapıldım.
I felt like we might be doing something incomplete.
Emre senin söylediğin bir şey noktası vardı.
Emre, there was a point to what you said.
İşte ürünün mükemmel bir şekilde çıkması gerekliliği konusu.
Here is the issue of the necessity for the product to come out perfectly.
Aslında böyle girişimcilikte de biraz şey hissediyorum.
Actually, I feel a bit of something in entrepreneurship like this too.
Biz Atakan şey yaparız hep böyle ezbere.
We always do things by heart, Atakan.
Mükemmel çıkmasına gerek yok.
It doesn't have to be perfect.
Önden çıksın.
Let it go ahead.
Kirli ve hızlı.
Dirty and fast.
Hızlı çıksın ama aslında girişimcilik böyle olaylara işte durumlara o anda tepki verebilmek ve işte o an mükemmel çıkması gerekiyorsa ki çok hassas bir noktadan dolayı mükemmel çıkması gerekiyor diyorsunuz.
It should come out quickly, but actually, entrepreneurship is about being able to react to such events and situations in the moment, and if it needs to be perfect at that moment—because it has to be perfect for a very sensitive reason—you are saying.
Böyle çok ezbere bir zihniyet olmadığı, mükemmelse mükemmel çıkması gerektiğini, böyle kuralları tabii ki var ama o kurallara esnek bir şekilde davranabilme gücü olduğu için de sen de şeyden bahsedin işte 5 Kasım'da finansmanımız olacak diye.
There is no such rigid mentality of memorization; it should come out perfect if it is perfect. Of course, there are such rules, but because there is a power to act flexibly according to those rules, you should also mention that we will have our funding on November 5th.
Hem planlı hem de işte mükemmel çıkması bu ürünün gerekiyor noktası.
Both being planned and achieving perfection in practice are the key points of this product.
Bence girişimciler için baya baya iyiydim.
I think I was pretty good for entrepreneurs.
İşin kurumsaldan ayrılıp işte kurumsal deneyimden ayrılıp girişimciyle başlama anında çok merak ediyoruz.
We are very curious about the moment of starting as an entrepreneur after separating from the corporate experience.
Ben de şey olmuştu mesela işte ben Teknosa'da çalışıyordum daha öncesinde.
For example, I was working at Teknosa before.
Atakan da işte Bubbleworks tabii ki Teknosa'da çalışırken de vardı.
Atakan was indeed there at Bubbleworks, of course, while he was working at Teknosa.
Bir noktada birbirimize şey demiştik.
At one point, we had said something to each other.
Zamanı geldi artık yani SEHA Teknosa'dan ayrılıp full fokus Bubbleworks'e geçebilir kararını verdiğimiz anı hatırlıyorum.
I remember the moment we decided it was time to leave SEHA Teknosa and fully focus on Bubbleworks.
Sizde bu nasıl oldu? Hangi noktada işte maaşı artık verebiliyorum mu?
How did this happen to you? At what point can I finally pay the salary?
Yoksa iş bir yere gidiyor mu gibi böyle kurumsalda ayrılıp buraya odaklanmayı merak ediyorum.
Otherwise, I’m curious if the job is going somewhere and how it separates from here to focus on this.
Abi Garabal Usta'nın bir sözü var.
Brother, Garabal Master has a saying.
İçinde hisset diyor ya.
It says to feel it inside.
Yani onu gerçekten içinde hissetmek gerekiyor.
So you really need to feel it inside.
Yani beyaz yaka kamu veya özel sektörde aslında biraz da konfor alanının dışına çıkmak kavramını kullanmaya başladıkları andan itibaren
So, from the moment white-collar workers in the public or private sector actually started to use the concept of stepping a bit outside their comfort zone.
akıllı.
smart.
Akıllarında demek ki bir şey oluyor.
It seems like something is going on in their minds.
Yani onu hayata geçirmek gerekiyor.
So it needs to be brought to life.
Türk milleti biraz son dakika ve ertelemeyi seven bir milletiz.
The Turkish nation is a people that likes to leave things to the last minute and postpone.
Hani her işi son dakika yaparız onu da erteleriz genelde.
You know how we usually do everything at the last minute, we generally postpone that too.
Bu akıllarına geldiğinde bence ertelemeden yapmalılar.
I think they should do it without postponing when it comes to their minds.
Benim için de ön noktası oldu.
It has become a focal point for me as well.
Yani biz zaten bir plan çerçevesine gidiyorduk ama ne yapacağımızı tam olarak hani kararlaştırmadan gidiyorduk.
So we were already going within a framework of a plan, but we were going without fully deciding what we were going to do.
İşte bu fikirle alakalı biraz ön çalışma.
Here is a little preliminary work related to this idea.
Arge sürecindeydik daha doğrusu.
We were in the R&D process, to be more precise.
Arge ve ürgeyi beraber yaptığımız bir süreçteydik.
We were in a process where we were doing R&D and product development together.
Henüz şirketleşmeden önceki dönemde.
In the period before the company was established.
Ama tabii o kırılma noktası bizim için deprem oldu.
But of course that breaking point was an earthquake for us.
Depremle birlikte farklı bir noktaya geldik.
We have reached a different point with the earthquake.
Onun öncesinde hani altyapıda hazırlığımız vardı diyebilirim sadece.
I can only say that we had our preparations in place beforehand.
Kurumsal hayatın getirdiği orada da çok güzel yetkinlikler var aslında yani.
There are actually many beautiful competencies that corporate life brings there as well.
Orada da gayet güzel metodolojiler öğrenilebiliyor.
Very nice methodologies can be learned there as well.
İnsanlar belirli bir düzen içerisinde kurallara uymaya öğrenmek gerekiyor.
People need to learn to obey rules in a certain order.
Onları birleştirip güzel bir noktada aslında içinde hissettiği anda başlamalılar diye düşünüyorum.
I think they should start by bringing them together at a beautiful point, at the moment they truly feel it inside.
O anda.
At that moment.
Ya ben şöyle gireyim.
Let me put it this way.
Hakikaten konfor alanından çıkmak başka bir şey ama bence bizim hissettiğimiz kısım şuydu.
Indeed, stepping out of the comfort zone is one thing, but I think what we felt was this.
İyi bir takım vardı.
There was a good team.
İyi bir fikir vardı.
There was a good idea.
Yani takım ve fikir aynı anda böyle yan yana geldiğinde artık parayı dert etmeden bu işe girmek noktasına gelmiştik.
So when the team and the idea came together like this, we had reached the point of getting into this business without worrying about money.
Çünkü dediğim gibi ikimiz de dolarla maaş alan böyle güzel beyaz yaka işler yapan insanlardık.
Because as I said, we were both people earning a salary in dollars, doing such nice white-collar jobs.
Hatta bir sürede danışmanlık yapmaya devam ettik eski şirketlerimize.
In fact, we continued to provide consultancy for a while to our former companies.
Çünkü bizim ayrılışımızı çok beklemiyorlardı.
Because they didn't expect our departure for a long time.
Ama ayrılıp işimize baktık.
But we parted ways and focused on our work.
Ben nerede hissettim bu farkı?
Where did I feel this difference?
Özel hastaneye gidip böyle çünkü vardı eskiden sağlık sigortamız.
We went to the private hospital because we used to have health insurance.
Muayeneden sonra kredi kartınızı rica edebilir miyim deyince ama neden?
Can I please have your credit card after the exam? But why?
Ya işte sağlık sigortanız artık yok bağ kurulusunuz.
Well, your health insurance is no longer available, you are now a member of the social security institution.
İlk güzel bir para ödediğimde hissetmiştim.
I felt it when I first paid a nice amount of money.
Bu işin bence bir maddi konularıyla bir alakası olmaması gerekiyor.
I don't think this matter should have anything to do with financial issues.
Çünkü biz depremden önce bu işle ilgili para kazanmak üzerine bir girişim modeli üzerine konuşuyorduk.
Because we were discussing a business model focused on making money from this work before the earthquake.
Ama depremden sonra gerçekten kişiselleştirdiğimiz ve duygusallaştırdığımız bir konu oldu bizim için.
But after the earthquake, it became a topic that we really personalized and emotionalized.
O yüzden artık ondan sonrası bindiğimiz arabaları değiştirdik.
That's why we changed the cars we were riding in afterwards.
Yaşadığımız hayatla alakalı minimum seviye indirdik.
We have lowered the minimum level related to the life we live.
Çünkü gerçekten bunu yapmak istediğimizi hissettik.
Because we truly felt that we wanted to do this.
O da dediğim gibi doğru takım, doğru zaman, doğru fikir.
It’s all about the right team, the right time, the right idea, as I said.
Hepsi yan yana gelmiş oldu bizim için.
They all came together for us.
Birazcık abi şeye benziyor bence.
I think it looks a bit like something, bro.
Önceki hayatınızda böyle iyi bir zeminde diyelim ki işte yürüyorsunuz.
In your previous life, let's say you are walking on such good ground.
Tamam gayet keyifli böyle iyi bir ortamdasınız ama bu girişimciliğe adım atma kısmı birazcık şey gibi oluyor insana.
Okay, it's quite enjoyable, you're in a good environment, but the part about stepping into entrepreneurship feels a bit like...
Yani ilk önce şöyle bir iyi zıplaman gereken bir ortam ya.
So first, you need an environment where you can jump well.
Çünkü normal yürümeyle olacak olan bir şey değil.
Because it's not something that will happen with normal walking.
O iyi zıplamayı yapabilmek için de biraz şöyle aşağı doğru eğilip o kasları gerip böyle kuvvetli bir şekilde çıkabilmen lazım.
In order to be able to jump well, you need to bend down a bit like this and stretch those muscles so that you can push off strongly.
Siz aslında bence o eğilip o gücü topladığınız noktanın pik yaptığı yere doğru şu anda gelmiş durumdasınız.
I think you have actually now reached the point where you bent down and gathered that strength to its peak.
O eforu sarf etmek ve o emeği vermek oldukça önemli bir şey.
It is very important to make that effort and to give that effort.
Zaten bence pek çok kişi de orada yanılıyor.
I think many people are wrong about that.
Normal yürürken birden koşabileceğini zannetmekten, koşarken birden uçabileceğini zannetmekten.
Thinking that you can suddenly run while walking normally, thinking that you can suddenly fly while running.
Ondaki durum işte öyleymiş ben de yapayım falan diye hadi girip altyapısızsan özellikle.
The situation with him was like that, so I thought I might as well join if you're especially without any background.
Sen de mesela öyle bir benzer bir şekilde girmişsin ama sende bir altyapı vardı ve bir şeyleri görüyordun sonuçta.
You, for example, have entered in a similar way, but you had a foundation and you were seeing certain things as a result.
O altyapıya sahip olmadan bunu yaptığın zaman da.
When you do this without having that infrastructure.
İşte.
Here it is.
Direkt yere çakılmakla sonuçlanıyor.
It results in directly crashing to the ground.
Oradan da bir şeyler öğreniyorsan bu arada ne hale.
If you're learning something from there, what's the situation in the meantime?
Sonrasında muhtemelen düzeltirsin kendini ama ondan da ders almadın yeniden şey yaparsın.
Afterwards, you will probably correct yourself, but you didn't learn from that and you will do it again.
Sehan'ın babasının bize söylediği bir şey vardı.
There was something Sehan's father told us.
Sürekli düşe düşe de yürünmez yani.
You can't walk just by constantly tripping and falling.
Hani düştün nerede nasıl takılıp ne yaptığını öğrenip ona göre kendini düzeltmen gerekiyor.
You need to find out where and how you fell, what you tripped over, and then correct yourself accordingly.
Doğru.
True.
Kesinlikle.
Absolutely.
Belki aslında çok güzel fikirleri olan hala girişim aşamasına gelmemiş şeyler olduğunu düşünüyorum ben.
I think there are actually things that have very good ideas but have not yet reached the stage of starting up.
Ama bunu kendi işinde çalışırken veya başka bir iş yaparken fikri geliştirmek üzerine, girişimciliği devam ettirmek üzerine çalışanlar var.
But there are those who work on developing ideas while working in their own job or doing another job, and continue entrepreneurship.
Arkadaşlarımda da var bunlar.
My friends have these too.
Ama bir şeye tam full fokus olmadığı sürece onu yeterince ilerletemiyor.
But as long as he is not fully focused on something, he cannot progress it enough.
Ona yani para ayırmak bir yere vakit ayırmadığın sürece.
You won't allocate time to something as long as you don't set aside money for it.
Hep bir bahaneleri var.
They always have an excuse.
Evet.
Yes.
Yani kiminle konuşsam hep bir bahaneleri var abi.
So whoever I talk to always has an excuse, bro.
Ya doğru zaman değil ya krediye girmiş onu ödeyemem şu anda.
Either it's not the right time, or they’ve taken out a loan, I can't pay that right now.
Çocuğun okulunu ne yapacağız falan.
What are we going to do about the child's school, etc.?
Yani bu işi yapmak.
So, to do this job.
Ayrıca benzer şeyler sizde de var.
You have similar things as well.
Tabii onu demeye çalışıyorum.
Of course, that's what I'm trying to say.
Yani bahane her zaman var.
So there is always an excuse.
Eğer bu işe başlarken o bahanelerin hepsini bir kenara bırakabiliyorsan o zaman zaten başarılı olman gerekiyorsa yani bir şekilde.
If you can set all those excuses aside when starting this job, then you must succeed in some way.
Bırakamıyorsan o zaman gerçekten yapamazsın.
If you can't let go, then you really can't do it.
Ya fikre inanmıyorsun ya doğru zaman değil ya da bunu yapma cesaretini henüz toplayamamışsın demektir.
Either you don't believe in the idea, or it's not the right time, or you haven't gathered the courage to do it yet.
Kesinlikle katılıyorum.
I definitely agree.
Bir sürede aslında normal bir yerde çalışırken de işi yandan devam ettirebilme yetkinliği de olması gerekiyor.
At some point, one should also have the ability to continue working on the side while actually working in a normal job.
Bunu bir şekilde orada bir iz görüp ayrılıyorsun ya ya da işte full time geçiyorsun kendi işine.
You either leave after seeing a trace of it there somehow, or you switch to doing your own business full-time.
O izi görmeye bile başlamıyor aslında bazı insanlar.
Some people actually don't even start to see that trace.
Çok güzel bir projem var.
I have a very nice project.
Çok güzel bir fikrim var.
I have a very nice idea.
Başlamadığın zaman ne olacağını göremiyorsun.
You cannot see what will happen if you don't start.
İşte müşteriye bir git bakalım.
Here, go check with the customer.
İstediğin yerde çalışıyor ol.
Work wherever you want.
İşte beyaz yakalı ol ama.
Here, be a white-collar worker.
Cumartesi gününde git girişimindeki müşterinle konuş.
Talk to your client on your Saturday visit.
Bunlar.
These are.
Bunlar yapılmadığı için buradaki mindset de aslında oluşturulmadığı için bayağı insanlar girişimleri başlatamıyorlar belki de.
Because these things are not done, and because the mindset here has not actually been developed, perhaps people are unable to initiate ventures.
Ama şöyle de bir şey var.
But there is also this.
Ben her zaman şeyle düşünüyorum.
I always think with something.
Şey diyen böyle gençler oluyor bazen bize.
Sometimes there are young people who say things like that to us.
Yazılımı öğrenmek istiyorum.
I want to learn software.
Yazılımı öğrenmek istiyorum diye bir cümle olamaz.
There cannot be a sentence that says "I want to learn the software."
Sen açtığın YouTube'dan bir tane video izledin mi?
Did you watch a video from the YouTube you opened?
Bir şey yaptın mı?
Did you do something?
Birkaç video izle.
Watch a few videos.
Bir şeyler yapmaya çalış.
Try to do something.
Öğren.
Learn.
Ben yapmak istiyorum değil.
I don't want to do it.
Yaptığınla gel.
Come with what you did.
Böyle bir işte proje yaptım.
I worked on a project in such a job.
Landing page hazırladım dediğin noktada aslında girişimciliğe başlıyorsun.
At the point where you said you prepared a landing page, you are actually starting entrepreneurship.
Hiçbir şey yapmadan bahane uydurmak çok kolay senin de söylediğin gibi.
It's very easy to make excuses without doing anything, just like you said.
Şimdi yavaş yavaş ne yazık ki bölümün sonuna doğru da geliyoruz ama şöyle hızlı hızlı da sormak istediğimiz birkaç şey daha var.
Now, unfortunately, we are slowly approaching the end of the section, but there are a few more things we would like to ask quickly.
Öncelikle şunu merak ediyorum.
Firstly, I am curious about this.
Bayağı zorluklarla dolu bir süreç yaşadınız ama eminim ki böyle gülme krizine de girip gülmekten böyle belki nefes alamadığınız anlarda yaşamışsınızdır.
You went through a pretty challenging process, but I'm sure you must have experienced moments when you laughed so hard that you could barely breathe.
Hiç böyle aklınıza gelen orada işte sizi çok zorlayan, çok güldüren böyle paylaşmak istediğiniz bir iki anı varsa bir onları alalım istiyorum.
If you have any memories that come to mind, ones that really challenged you or made you laugh a lot, that you want to share, I would like to hear them.
Benimle haklı haklı konuşma bizimle.
Don't talk to me justifiably, speak with us.
Bizim aramızda bir espri benimle haklı haklı konuşma diye.
There is a joke between us: don't talk to me like I'm right.
Şeyim ya ben demiştim demek tarafından bir şey değil mi?
Isn't it something like "I said it, right?"
Abi genelde ekipteki şeytanın avukatı benim.
Bro, I'm usually the devil's advocate in the team.
Hani küçük kardeşim yine abim orada sabır gösteriyor ama tartışmaları çıkaran da ben oluyorum.
My little brother is showing patience there again, but I'm the one who starts the arguments.
Biraz sinirlerin gerildiği kavramlar yerler oluyor ama buna yapmak zorundayız.
There are concepts that can be a bit nerve-wracking, but we have to do this.
Ya biz onu da aslında biraz da Baran abinin şeyiyle gördük.
Actually, we also saw that a bit with Baran's thing.
Yani doğru bir soruyu sorup dürüst cevabı vermek noktasında.
So, in terms of asking the right question and giving an honest answer.
Bunu ekip şeysinde yaptığımız anda bir şeyler yolunda gitmeye başlıyor, devam ediyor.
The moment we do this in the team context, things start to go well and continue.
Orada hani güldüğümüz, ağladığımız, üzüldüğümüz şeyler genelde motorla alakalı konulardı.
The things we laughed, cried, and were sad about there were generally related to motorcycles.
Motorun gerçekten hani istediğimiz performansta henüz belki o noktalara ulaşmaya çok yakınız.
The engine is really maybe very close to reaching the points we desire in terms of performance.
Aslında orada da güzel bir haber verebiliriz.
Actually, we can give some good news there as well.
Ama o ilk fail ettiğimiz noktada alıp test ettiğimiz,
But at that first point where we failed, we took it and tested it,
ya bunu biz hani dışarıdan şu motoru şu tipi aldığımızda uygulayabiliriz dediğimiz üründe
Yes, we can apply this to the product when we say that we got this engine and this type from outside.
gerçekten hayal kırıklığı yaşayınca.
when you really feel disappointed.
Çünkü o manipülasyonu abimin anlattığı o dataşitteki ürün üzerindeki etiketteki yaptıkları manipülasyon
Because the manipulation they did on the label of the product in that data sheet my brother described.
bizi de kandırdı bir yerde.
He tricked us too, at some point.
Onu görüp kendi ürünümüzü üretip onun çalıştığı enerji üretimini,
Seeing it, we will produce our own product and the energy production it works on,
ürettiği bir noktada tamam biz bunu uygulayabiliriz deyip direkt tepesinde diktiğimiz gün.
The day we said, "Okay, we can implement this," at a point where it was produced, and directly placed it on top.
Benim için en önemli şey de o saksı olarak kullandığımız eski kalıbımız.
The most important thing for me is that old mold we use as a pot.
Oradaki aydınlatmaların gerçekten hani ortamı, atölyemizi böyle projektör gibi aydınlattığı zamanı unutamıyorum.
I can't forget the time when the lights there really illuminated the environment, our workshop like a projector.
Benim için en önemli anlardan biriydi.
It was one of the most important moments for me.
Gerçekten hani bir şeyleri artık yeni başlıyoruz dediğimiz noktaydı benim için.
It was really the point where I felt we were starting something anew.
Kesinlikle. Süper.
Absolutely. Super.
Yani dediğim gibi benimle haklı haklı konuşma kısmı artık böyle bir de şey oldu.
So as I said, the part about talking to me rightfully has now become like this.
İnanılmaz bir cümleymiş ya.
That's an incredible sentence.
Haklı haklı konuşma takım.
You are right, don't talk nonsense, team.
Çünkü şöyle bir de bir durum var.
Because there is also a situation like this.
40 yaşından sonra fikir almak çok zor.
It's very difficult to get advice after the age of 40.
İnsanları dinlemek de çok zor.
It is also very difficult to listen to people.
Ben bunu açık yüreklilikle söyleyebilirim.
I can say this with open heart.
Söylenen bir geri bildirimi pozitif almaya çalışmak da çok zor.
Trying to take a given feedback positively is also very difficult.
O zorluk beni yani bir adım geri atmaya sevk etti.
That difficulty prompted me to take a step back.
Başlarken de Emre'yle konuşurken de aynı şeyi söyledim.
I said the same thing when I started and when I was talking to Emre.
Ya ben işin satış, pazarlama, iş geliştirme tarafında bir profesyonel olabilirim ama gelişmişlik tarafında bir acemiyim.
I might be a professional in sales, marketing, and business development, but I am a novice in terms of advancement.
Buraya başlarken bu işle ilgili gerçekten bana doğru geri bildirim verecek kim varsa oturup dinlemek zorundayım.
When starting here, I really have to sit down and listen to anyone who can give me honest feedback about this work.
Anlamak zorundayım.
I have to understand.
Kimisi doğru şeyler söyleyecek.
Some will speak the truth.
Kimisi yanlış şeyler söyleyecek.
Some will say wrong things.
Ama işte ilk zorlandığım sonrasında güldüğüm mesela şeyler vardı.
But there were things that I struggled with at first and then laughed about later.
Sabah bir mentorluk toplantısına katıldık.
We attended a mentorship meeting in the morning.
Çok güldük ona.
We laughed a lot at him.
Hakikaten yerlere yattık.
We truly fell to the ground.
Takımı neden öne almadın?
Why didn't you put the team ahead?
En öne alman lazım sunumda dedi.
You need to prioritize it in the presentation, he said.
Oradaki mentor böyle yaşlı başlı bir amcamızdı.
The mentor there was an older uncle figure.
Tamam dedik ya alalım.
Okay, we said let's take it.
Aldık.
We got it.
Öğleden sonra başka bir mentorluk toplantısı vardı.
There was another mentoring meeting in the afternoon.
Orada da takımı neden en sona almadınız dedi aynı adam.
The same man asked, "Why didn't you put the team at the end there?"
Ortaya koyun.
Put it out there.
Aynı adam mı?
Is it the same man?
Aynı adam.
The same man.
Ah benim amcam ya.
Oh my uncle.
Oturduk hakikaten çok güldük buna.
We sat down and really laughed a lot about this.
Çünkü şunu fark ettik.
Because we noticed this.
Eleştirmek isteyen bir şey.
Something to criticize.
Buluyor bir şekilde yani.
It finds a way somehow.
Tabii canım.
Of course, darling.
Ya oraya al, buraya al.
Either take it there, or take it here.
O olmamış.
That didn't happen.
Buraya getir, buraya götür.
Bring it here, take it there.
Burada işte bir master plan ne?
What is a master plan here?
Gerçekten nereye varmak istiyorsun?
Where do you really want to go?
Ve varmak istediğin noktada sana gerçekten katkı sağlayacak kişiler, fikirler neler?
And what are the people and ideas that will really contribute to you reaching the point you want to achieve?
Bunları iyi süzmek en zor kısmı.
The hardest part is filtering these well.
Yoksa işte dediğim gibi o saksıda yaşadığımız artık saksı diyorum ona.
Otherwise, as I said, I now call that pot we lived in a pot.
Kazıkları daha fazla yaşama durumumuz vardı.
We had the situation of living the stakes longer.
Oralardan sıyrılma şansına sahip olduk.
We had the chance to escape from there.
Merhaba.
Hello.
Ben de bu arada senin gibi ilk bu stüdyoda ışıkların böyle açıldığı ilk anı fotoğrafına
I also have a photo of the moment when the lights first turned on in this studio, just like you.
görebilmiştim.
I could have seen.
Yani hatta o sırada da burada değildim.
So, I wasn't even here at that time.
İzmir'de başka bir işteydim.
I was in another job in Izmir.
Ekibe sürekli yazıyorum.
I keep writing to the team.
Fotoğraf atın, fotoğraf atın.
Send a photo, send a photo.
Olmadı mı hala falan diye böyle.
Is it still not done or something like that?
O gördüğüm an hakikaten şeydi.
The moment I saw it was truly something.
Ya oh be yani kaç yılın sonunda işte ekstra şöyle bir noktaya işi getirdik dediğim
Oh wow, is this what we've achieved after all these years?
bir hissiyatı vardı o işin.
There was a feeling about that job.
Onu o yüzden çok çok iyi anlıyorum.
That's why I understand him/her very well.
Yine hızlıca aslında sormak istediğim iki soru var.
Actually, there are two questions I want to ask quickly.
Şöyle bir bandıllayarak soracağım onları.
I will ask them by putting it this way.
Birincisi aslında girişimciliğe böyle adım atmak isteyenler neleri hazır olmalı
First of all, what should those who want to take such a step into entrepreneurship be prepared for?
üstüne konuştuk ama bir iki daha altını çizmek istediğiniz konu varsa bir onları
We talked about it, but if there are one or two more points you would like to emphasize, please share them.
alalım.
Let's take it.
Bir de bu süreçte böyle benim işimi şöyle düşünmek böyle bir bakış açısı çok
Also, thinking about my work in this way during this process offers a very different perspective.
kolaylaştırdı.
made easier.
Veya işte bir yandan belki burada Sabancı Arfa'da bir parantez açabiliriz.
Or maybe we can open a parenthesis here at Sabancı Arfa on one hand.
Biraz bunlarla ilgili yorumlar alırsak çok sevindim.
I would be very happy if we could get some comments on these.
Çünkü biraz önce söyledin hani bu 40 yaşına doğru Almost Ready to 40 şeyindeyken.
Because you just said a while ago when you were in the Almost Ready to 40 phase.
Çok iyi.
Very good.
Düşündün mü bu şakayı?
Did you think about this joke?
Yazmış yavrular.
The little ones have written.
Ben dinlediğimde sesleneyim yazmış o şakayı.
He wrote that joke saying, "I'll call out when I listen."
Şaka mı yaptı devam edeyim.
Was that a joke, should I continue?
O Almost Ready to 40 modundayken abi işin şey tarafı o geri bildirimleri almayla
When O is almost ready in 40 mode, bro, the thing is about receiving that feedback.
ilgilerini söylediğin şey vardı.
There was something you said that interested them.
İtiraf gibi olan aslında cümle.
The sentence that is actually like a confession.
Bence müthiş değerli yani bunu zaten fark edip kabullendiğinden eminim yolun açılmıştır.
I think it's incredibly valuable, and I'm sure that since you've already noticed and accepted this, your path is clear.
Bunun gibi işte Enes senin için olabilir Emre senin için olabilir o bakış açıları
It could be like this, Enes could be for you, Emre could be for you, those perspectives.
çok merak ediyorum.
I am very curious.
Süper.
Super.
Şöyle abi tanıdığınız en büyük girişimci kim bilmiyorum ama bence Atatürk.
I don't know who the biggest entrepreneur you know is, but I think it's Atatürk.
Yani Türkiye'de hakikaten bir devrim yapmış.
So they have really made a revolution in Turkey.
Hakikaten girişimciliğin bence kitabını yazmış bir hikaye bu.
This is a story that I truly believe has written the book on entrepreneurship.
İkincisi de bence Mimar Sinan.
The second one, I believe, is Mimar Sinan.
İnsanlar bu hikayeyi çok bilmiyor ama Mimar Sinan 375 tane eser yapmış abi ve 49 yaşından.
People don't know this story very well, but Architect Sinan created 375 works, man, and he did this since the age of 49.
Evet ve 49 yaşından.
Yes, and 49 years old.
49 yaşına kadar yeni içeriğiymiş bu beyefendi.
This gentleman is new content until the age of 49.
Beni izleyin diyorsun yani şimdi.
So you're saying, "Watch me" now.
9 senem daha var rahat edebilir miyim?
Can I relax for another 9 years?
Çok net bir şey söyleyeceğim abi.
I will say something very clear, bro.
375 defa girişiminin amacı nedir diye yaz desem.
What is the purpose of your attempt 375 times?
300'üncüsünde falan sıkılıp ya ben bu işi yapmıyorum diyecek birçok girişimci tanıyor.
I know many entrepreneurs who will get bored around the 300th time and say, "I'm not doing this anymore."
Ben şunu sorardım Mimar Sinan şu an karşımda olsaydı benziyorsun abi saçın olsa.
I would ask this: If Mimar Sinan were here right now, you would look like him, brother, if you had hair.
Eyvallah.
Thank you.
Şunu sorardım be adam sıkılmadın mı yani 375 tane eser bırakmışsın.
I would ask, man, haven't you gotten tired? I mean, you have left behind 375 works.
Bu bence girişimcilik hakikaten yaşla alakalı bir şey değil.
I believe entrepreneurship is not really something related to age.
Kendini geliştirmeyle alakalı bir şey.
It's something related to self-improvement.
Yani ilk yaptığı esere bakıyorsunuz son yaptığı esere bakıyorsunuz arada bir fark var.
So you look at the first work he did, then you look at the last work he did, and there is a difference in between.
Ya da şöyle özetleyeyim mesela bir derdi olmalı insanın ki çözüm bulabilsin.
Or I can summarize it this way: a person must have a problem in order to find a solution.
Mesela yemek sepeti örneğini verelim.
For example, let's give the example of "Yemek Sepeti."
Nevzat Aydın.
Nevzat Aydın.
Nevzat abi çocukken annesi babası oğlum şu parayı al git ekmek al demeseydi ya da bir akşam arkadaşla otururken ya canım kokoreç çekti keşke biri getirse demeseydi o yemek sepeti kurulmazdı muhtemelen.
If Nevzat's mother and father hadn't told him to take this money and go buy bread when he was a child, or if he hadn't said one evening while sitting with a friend, "I'm craving kokoreç, I wish someone would bring it," that food delivery service probably wouldn't have been established.
Dolayısıyla onun bir derdi vardı ve ona çözüm aradı.
Therefore, he had a problem and was seeking a solution for it.
O çözümü ararken aslında bu yolda bu heyecanı bu tutkuyu yaşadı.
In searching for that solution, he actually experienced this excitement and this passion along the way.
Bizim tarafta da dediğim gibi.
As I said on our side too.
İşte girişimciliğin bir matematiği bir formülü var.
Here, entrepreneurship has a mathematics, a formula.
Bizim de bir tecrübemiz var.
We also have an experience.
Emre teknik tarafta ben satış iş geliştirme tarafında bir tecrübemiz var.
Emre has experience on the technical side, while I have experience in sales and business development.
Ama bizim de ürünümüze çözümüze aşık olduğumuz bir an var.
But there is also a moment when we are in love with our product, our solution.
İnsanlar bir şey söylediğinde onu eleştiri gibi algılıyoruz.
We perceive it as criticism when people say something.
Mesela işte Sabancı Ağır Süreci muhteşem bir süreçti.
For example, the Sabancı Heavy Process was a magnificent process.
O 20 hafta benim hayatımda kendimi geliştirebildiğim en önemli anlardan bir tanesiydi.
Those 20 weeks were one of the most important moments in my life where I could improve myself.
Çünkü dedim ya beyaz yaka olarak komitmen hedefler kuartır beş satışlar konuşurken yıllık 10 milyon dolar satışlar yaparken bir gün geliyorsunuz böyle gençten bir arkadaş.
Because I told you, as a white-collar worker, while discussing quarterly targets and five sales, you find yourself one day face-to-face with a young friend when you're making annual sales of 10 million dollars.
Baran Batuhan karşınıza geçiyor.
Baran Batuhan is coming in front of you.
Diyor ki abi sizin değer öneriniz ne?
He says, "Bro, what is your value proposition?"
Değer diyor öneri diyor özgün değer önerisi diyor bir de yani ne diyor?
It says value, it says proposal, it says unique value proposition, and what else does it say?
Şimdi biz bir şey biliyoruz ürünümüzle alakalı bir şey biliyoruz ama.
Now we know something about our product, but.
Var olup git.
Be there and go.
İşte onu deseydik bugün bu olmazdı onu demeye çalışıyorum.
If we had said that, this wouldn't happen today; that's what I'm trying to say.
Yani ya bir dakika onlar bu işi biliyor arkadaşlar.
So wait a minute, they know what they're doing, guys.
Bu arkadaşlar bize destek olmaya çalışıyor.
These friends are trying to support us.
Şimdi Sabancı Ağır gerçekten bu anlamda bize müthiş şeyler kattı.
Now Sabancı Ağır really contributed amazing things to us in this sense.
Çünkü biz sürece şöyle baktık.
Because we looked at the process this way.
Abi sürecin sonu ne olursa olsun 20 haftamız var.
Bro, no matter how the process ends, we have 20 weeks.
Bu 20 hafta boyunca ne yapmamız gerekiyorsa bu arkadaşlarla konuşacağız.
We will talk to these friends about what we need to do during these 20 weeks.
Bize geri bildirimler verecekler.
They will give us feedback.
Biz onları geliştireceğiz.
We will develop them.
Mesela biz müşteri tarafında çok iyi olduğumuzu düşünüyorduk.
For example, we thought we were very good on the customer side.
Ama müşteriye gitmek için bir ön toplantı yaptık.
But we had a preliminary meeting to go to the customer.
Custom validation toplantıları yaptık ama müşteriye gitmek için ürünü bekliyorduk.
We held custom validation meetings, but we were waiting for the product to go to the customer.
Baran dedi ki abi kirli ve hızlı git varmış gibi bir anlat bakalım ne değişecek.
Baran said, "Brother, tell me about going dirty and fast as if there is a way. What will change?"
Biz mesela ürünü 15 kilowatt enerji resim günlük diye hesap ediyorduk.
For example, we were calculating that the product uses 15 kilowatts of energy per day.
Gittik müşteriye öyle bir ihtiyaç yok abi.
We went to the client, and there is no such need, man.
5 kilowatt da yetiyor 3 kilowatt da yetiyor aslına bakarsan.
Both 5 kilowatts and 3 kilowatts are sufficient, to be honest.
Şebeke bağımsız çalıştığı sürece adama o kadar enerji de yetiyor.
As long as the grid works independently, that much energy is enough for the man.
Dolayısıyla mesela ürünü pivot ettik.
Therefore, for example, we pivoted the product.
Aydınlatma üzerinde gitmiştik.
We had gone to the lighting.
Aydınlatmayı değiştirdik.
We changed the lighting.
O 20 hafta bizim müthiş katkı sağladı.
That 20 weeks provided us with tremendous support.
Sabancı Arf ekibi gerçekten çok profesyonel.
The Sabancı Arf team is really very professional.
Çok sabırlı.
Very patient.
O kadar yoğun çalışmalarına rağmen herkesle birebir ilgileniyorlar.
Despite their intense workload, they are individually attentive to everyone.
Bu süreçte bize gerçekten çok destek oldular.
They really supported us a lot during this process.
Onun dışında bir de belki EIT sürecinden Emre biraz bahsedebilir.
Aside from that, maybe Emre could mention a bit about the EIT process.
TÜBİK Bank süreci bize çok sürpriz oldu.
The TÜBİK Bank process was very surprising for us.
Yani biz sahneye çıkarken o kadar ödül alacağımızı bilmiyorduk.
So we didn't know we would win so many awards when we stepped on stage.
En çok ödül alan girişim olduk.
We have become the most awarded startup.
Ve inerken de, sahnede inerken de ne yaşadık biz dedik.
And while descending, we said, what did we experience while coming down on stage.
Çünkü hiç beklemediğimiz bir süreçti.
Because it was a process we never expected.
Ama o sürecin tamamında aslında Sabancı Arf boyunca aldığımız mentörlüklerle,
But throughout that process, actually with the mentorship we received during Sabancı Arf,
aldığımız geri bildirimlerle güncellediğimiz sunumlar ve çalışmalar bizi oraya taşıdı.
The presentations and projects we updated with the feedback we received brought us there.
Dolayısıyla orada çok keyifli bir 20 hafta yaşadık diyebilirim.
Therefore, I can say that we had a very enjoyable 20 weeks there.
Boş işlerin son iki klasik sorusu var.
There are two classic questions at the end of pointless tasks.
Onunla geçmeden Rumi Tekin hedefleri, bundan sonraki aksiyonlar neler?
What are the next actions regarding Rumi Tekin's goals without passing him?
Biz öncelikle çözümümüzle alakalı bu süreçleri tamamlayıp lansmanı yapmak istiyoruz.
We primarily want to complete these processes related to our solution and make the launch.
Unicorn olmadan önce yapacaklarımızdan bahsediyorum bu arada.
I'm talking about what we will do before becoming a unicorn, by the way.
Sonrasında bakacağız.
Then we will see.
Oradan sonra bir hedef yapmadık.
After that, we didn't set a goal.
Unicorn'a kadar bir iş planı yaptık.
We made a business plan up to the unicorn stage.
Oraya kadar yaptık.
We did it up to there.
Unicorn sonrasını bilmiyoruz.
We don't know what comes after the unicorn.
Ben satıp çıkarım herhalde.
I guess I will sell and exit.
Satıp çıkarız herhalde ondan sonra.
I guess we'll sell it and get out after that.
İkinci amacımız bunun B2C tarafını geliştirmek.
Our second goal is to develop the B2C side of this.
Yani 2025 itibariyle biz ürünün satış, pazarlama, iş geliştirme tarafına odaklanıp,
So, by 2025, we will focus on the sales, marketing, and business development side of the product.
satabildiğimiz kadar satıp büyüteceğiz, ölçeklendireceğiz.
We will sell as much as we can and grow, scale it up.
Avrupa ofisi açacağız, belki flip-up yapacağız.
We will open an office in Europe, maybe we will do a flip-up.
Bunların hepsini planlıyoruz.
We are planning all of these.
Ama B2C tarafında ciddi bir talep var.
But there is a serious demand on the B2C side.
O ayrı bir dinamik, ayrı bir disiplin.
That's a separate dynamic, a separate discipline.
B2C tarafını birazcık çalışıyoruz.
We are working a little on the B2C side.
Argesini yapmaya devam ediyoruz.
We continue to conduct our research and development.
İkinci amacımız da o B2C ürünü bir an önce hayata geçirip insanlara sunabilmek.
Our second goal is to launch that B2C product as soon as possible and make it available to people.
Süper.
Super.
Evet.
Yes.
Sendeyiz ya.
We are with you.
Bendeyiz.
We are here.
Geldik yine o ana.
We've come to that moment again.
O ana.
That mother.
The Un.
The Un.
Boş işlerin son iki sorusunda böyle konuklarımıza ortak bir soru soruyoruz.
In the last two questions of the empty tasks, we ask a common question to our guests like this.
Hem dinleyicilerimiz de faydalansın, hem de bizim de elimizde bir cevap havuzu bulunsun
So that our listeners can benefit and we also have a pool of answers at our disposal.
diye sorduğumuz bir soru.
a question we asked because of that.
Dinleyicilerimize tavsiye edeceğiniz bir hobi, metodoloji, kitap, podcast olabilir,
It could be a hobby, methodology, book, or podcast that you would recommend to our listeners.
film olabilir.
It could be a movie.
İlla girişimlikle ilgili de olmasına gerek yok.
It doesn't necessarily have to be related to entrepreneurship.
Nasıl isterseniz o şekilde cevap verin.
Respond in whichever way you prefer.
Girişimcilikten önceydi.
It was before entrepreneurship.
Ben abimden ödün çaldığım bir kitap vardı.
I had a book that I stole from my brother.
Stephen Covey.
Stephen Covey.
Her şeyi mi?
Everything?
Verdim mi geri?
Did I give it back?
Yok vermedim.
I didn't give it.
Vermedin.
You didn't give.
Abiden alınacak ödün çaldım.
I stole an award that would be taken from the monument.
Ödün çaldım dedim ama.
I said I stole the prize, but.
Vurguladı orayı biraz.
He/she emphasized that part a bit.
Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı diye bir kitap vardı.
There was a book called The Seven Habits of Highly Effective People.
Yani üç kez okudum ama hala okumaya devam ettim.
So I read it three times, but I still kept on reading.
Ara ara tekrar tekrar okudum bir kitap.
I read a book over and over again from time to time.
Onunla beraber yine Stephen Covey'in Önemli İşlere Öncelik diye bir kitabı var.
He has a book called "The 7 Habits of Highly Effective People" by Stephen Covey as well.
Benim kurumsal hayattaki aslında disiplinsizliğimi düzeltmek anlamında abimin önerdiği bir kitaptı.
It was a book suggested by my brother to actually correct my lack of discipline in corporate life.
Sonraki hayatımı da yani kişisel hayatımıza da özel hayatımıza da
My next life, that is, in our personal life, in our private life too.
iş hayatımıza da sırayat eden bir şeydi.
It was something that also affected our work life.
Benim için çok önemli iki kitaptır.
They are two very important books for me.
Belki tavsiye olarak alırlarsa arkadaşlar.
Maybe they will take it as a recommendation, friends.
Yani razı okumuşsun değil mi o yedi alışkanlık?
So you've read those seven habits, right?
Abi şimdi saydın mı diye.
Dude, did you count it now?
Saydın mı diye.
Did you count?
Ben şöyle düşünüyorum.
I think like this.
Kendisiyle yarışan asla kaybetmez.
Those who compete with themselves never lose.
Yani kendinle yarışıyorsan bir şekilde kazanıyorsun.
So if you're competing with yourself, you're winning in some way.
Çünkü geçtiğin kişi yine kendisin.
Because the person you have passed is still yourself.
Ve kendini tanıdığın zaman aslında bir şeyler değişiyor.
And when you know yourself, actually something changes.
Kendini tanımayla alakalı da benim önerebileceğim iki tane aslında çok güzel kıymetli kitap var.
I actually have two really beautiful and valuable books that I can recommend about self-discovery.
Birisi Mark Twain'in İnsan Ne?
Someone asks, "What is man?" by Mark Twain?
Bir kitabı.
A book.
Muhteşem bir bence kitap.
I think it's a magnificent book.
Çok da kısa.
Very short.
Kesinlikle herkese tavsiye ediyorum.
I definitely recommend it to everyone.
İnsanın doğasını yansıtan.
Reflecting the nature of man.
İkincisi de Daniel Kahneman'ın yine Hızlı ve Yavaş Düşünme kitabı.
The second is Daniel Kahneman's book Thinking, Fast and Slow.
Dizi olarak da benim çok sevdiğim yine insan doğasını anlatan The Mentalist diye muhteşem bir dizi var.
There is a wonderful series called The Mentalist that I really love as a show, which also depicts human nature.
İzlemediyseniz kesinlikle tavsiye ederim.
I definitely recommend it if you haven't watched it.
Süper abi aldık notlarımızı.
Super bro, we got our grades.
Şimdi son sorumuz şu.
Now our last question is this.
Biz bu yola diğer tüm bölümlerde de söylediğimiz üzere sizin de sohbetini yaptığımız üzere girişimciliği aslında çevremizde boş iş.
We have said in all the other sections as well as in the conversation we had with you that entrepreneurship is actually a pointless endeavor in our surroundings.
Bunları bırakın.
Leave those alone.
İşte gidin şunu şunu yapın.
Here, go do this and that.
Orada çalışın, burada çalışın vesaire diyen çeşitli dostlarımız, büyüklerimiz vardı.
We had various friends and elders who said things like "work there, work here, and so on."
Birazcık oraları nazire yapmak amacıyla ve aslında bu yorumları alan kişilerin de tek olmadığını da gördükçe onlara da bir destek sunma amacıyla
With the aim of making a little tribute to those places and actually seeing that the people receiving these comments are not alone, to offer them support as well.
dedi ki girişimcilik boş iştir diye bir içerik üretmeye başlayalım.
He said let's start producing content that entrepreneurship is a useless job.
O böyle kocaman 33 tane podcast kanalı olan bir yeni medya şirketi haline dönüştü.
It has turned into a new media company with a huge 33 podcast channels.
Biz ilk bölümde sadece demiştik ki girişimcilik nedir?
We only said in the first section, what is entrepreneurship?
S.A. boş işlerdir.
It's just empty work.
Atakan demişti.
Atakan said.
Sonrasında da bununla ilgili kan ter, göz yaşıdır.
After that, it's all about blood, sweat, and tears.
Girişimcilik işte şöyle yorgunluk, böyle zorluk, böyle umut falan diye bir sürü de şey duyduk.
We have heard a lot of things like entrepreneurship is such fatigue, such difficulty, such hope, and so on.
Sizce girişimcilik nedir?
What do you think entrepreneurship is?
Ben biraz kendi yaptığımız çözümle alakalı bir metaforla söyleyeceğim bunun cevabını.
I will answer this with a metaphor related to the solution we have made.
Bence girişimcilik rüzgara karşı ya da rüzgara rağmen değil rüzgarla birlikte uçmayı öğrenmek.
I think entrepreneurship is about learning to fly with the wind, not against it or despite it.
Bak tek çalışıp gelen ben değilim.
Look, I'm not the only one who works hard and comes here.
Eyvallah.
Thank you.
Buna çalışmadım desem yeridir.
I could well say that I didn't work on this.
Çünkü bu zaten benim kendi tanımımda aslında bakarsınız.
Because this is already in my own definition, actually, if you look at it.
Çünkü hani rüzgara karşı başka çalışmalarda yapıp başarısız olan insanlar.
Because, you know, there are people who have tried to do other things against the wind and failed.
Yani rüzgarla cebelleşmenin de bir anlamı yok ama rüzgarla birlikte bir şeyleri uçmayı, yükselmeyi öğrenebilmek bence girişimciliğin en önemli unsuru bu.
So there’s no point in struggling against the wind, but I believe one of the most important elements of entrepreneurship is being able to learn how to let things fly and rise with the wind.
Çünkü rüzgarın nereden ne zaman esneyeceği çok belli değil.
Because it’s not very clear when and from where the wind will blow.
Ama o aldığınız rüzgarla birlikte uçabiliyorsanız artık olmuşsunuz demektir bence.
But I think if you can fly with the wind you've caught, it means you've made it.
39 sene artı bir podcast bölümü diyebiliriz o zaman.
We can say 39 years plus one podcast episode then.
Yani neredeyse.
So almost.
Neredeyse.
Almost.
Hiç net bir şekilde öğrenemedi.
He never learned clearly.
Her şeyin neredeyse şu an.
Where is everything almost right now?
Abi benim için yani öncelikle iyi bir ortak olması gerekiyor.
Bro, for me, it primarily needs to be a good partner.
Evet.
Yes.
Şimdi.
Now.
Benim avantajımız bence bir yerde dezavantaja dönüştüğü yerler oldu.
I believe our advantage has turned into disadvantages in some places.
Çünkü abim hani bir şey söyleyemiyorum.
Because I can't say anything about my brother.
Fazla yani yükselemiyorum.
I can't rise too much.
Yükselmemin de bir sınırı var.
There is a limit to my rise.
Ama bir yerde de birbirini çok iyi tanıyan en azından benim ne yapacağımı önceden bilip ona göre zaten bir plan çizmiş olan.
But somewhere there is someone who knows each other very well, at least knows what I will do in advance and has already drawn up a plan accordingly.
Babasını bile tanıyorum yani.
I even know his father.
Düşün yani.
Just think.
O çok önemli bence girişimcilikte.
I think it's very important in entrepreneurship.
İyi bir ortak olduktan sonra, iyi bir fikir olduktan sonra kesinlikle yol alınmalı.
After having a good partner and a good idea, progress should definitely be made.
Bir de bence kendini bulma yeri.
I think it's also a place to find oneself.
Yani kamuda veya özel sektör içerisinde belirli sınırlar, belirli kalıplar içerisinde.
So, within certain limits and specific patterns in the public or private sector.
Belirli kurallar çerçevesindeyiz.
We are within certain rules.
Ama kendi girişiminizde kuralları siz belirliyorsunuz.
But in your own initiative, you set the rules.
Bu yüzden aslında bir yerde de kendi özgürlük alanınızı, kendi kurallarınızı kendini bulma yeri olarak tanımlayabilirim.
Therefore, I can actually define your freedom space, your own rules, as a place of self-discovery in a way.
Eyvallah çok iyi.
Thank you, very good.
Babasını bile tanıyorum aklımdan çıkıyor.
I even know his father; it never leaves my mind.
Annesini de tanıyorum yani.
I know her mother as well.
İnan yani.
Believe me.
Aslında o da bir konu yani.
Actually, that's a topic too.
Abi kardeş girişimlilik yapmak da ayrıca bir konu yani.
Doing entrepreneurship is also a separate topic, bro.
Dışarıda da yani sonuçta.
It's outside anyway, after all.
Onu unicorn olduğumuzda şey yaparlar.
They do things to him when we are unicorns.
Onu ayrı bir yere.
Put it in a separate place.
Onun bir perde arkası var okey.
It has a behind-the-scenes, okay.
Ya bu burada aslında onu.
Well, actually, it's him here.
Çok böyle detaylandırmadan şöyle söyleyebilirim.
I can say it like this without going into too much detail.
Takım olarak gerçekten hani birbirini anlamaya çalışmak, birbirini tamamlamaya çalışmak çok önemli.
As a team, it is really important to try to understand each other and to try to complement each other.
Abi kardeş olunca iki mühendis aynı zamanda yıllardır beraber bunun planını hayalini kurmuş, planını yapmış insanlar olarak bizim için birçok şeyi törpülemek çok daha kolay.
When you are brothers, as two engineers who have dreamed and planned this together for years, it's much easier for us to smooth out many things.
Yani başkasının söylediğinde alınacağın bir şeyi kardeşin işte ortağın aynı zamanda söylediğinde abi doğru söylüyor olabilir bir dinleyelim demek daha kolay oluyor.
So when someone else says something that might offend you, it's easier to say that your brother or partner might be right and that we should listen to him.
Ve beraber karar vermek çok daha kolay oluyor.
And it's much easier to make decisions together.
Mesela bizde not agree but commit diye bir şey var.
For example, we have something called "not agree but commit."
Yani benle aynı fikirde olmasa da bir karar verdiysek beraber ekip olarak onu uyguluyor, uygulamak zorunda.
So even if they don't agree with me, if we've made a decision, we have to implement it together as a team.
Aynı şekilde ben de yani ekiple aynı fikirde değilim ama ekip karar verdi o zaman uygulamak zorundayız.
In the same way, I don't agree with the team either, but the team has made a decision, so we have to implement it.
Özellikle bu son dönemlerde daha sık yaşamaya başladık ve bu da hoşumuza gidiyor.
We have started experiencing this more frequently, especially in recent times, and we like it.
Faydasını da görüyorsunuz.
You can see the benefit of it, too.
Muhteşem oluyor yani bütün takımlara tavsiye ediyorum.
It’s magnificent, so I recommend it to all teams.
Çünkü girişimlerinin en büyük problemi o.
Because that is the biggest problem of his/her initiatives.
Takım olamıyor bir noktadan sonra.
It can't be a team after a certain point.
Ve hani gördün mü bak benim dediğime geldiğinizi söyleyebilmek için insanlar genellikle birbirine yokuş yapıyor ya da birbirine köstek oluyor tabiri caizse.
And you know how people often create obstacles for each other or support each other, so they can say that they have come to what I have said?
Sonrasında o ilişkiler.
Then those relationships.
İlişkiler dağılıyor, bozuluyor.
Relationships are falling apart, deteriorating.
Bizim yaşadığımız en büyük avantaj oydu abi kardeş olarak.
The biggest advantage we had was being brothers, bro.
O da gerçekten bizi buraya kadar getirdi.
It really brought us here.
Bence şey kısmında da gerçekten bunun böyle bir abi kardeş girişimciliğinin avantajını bence çok güzel anlattınız.
I think you really explained the advantage of this kind of brotherly entrepreneurship very well in that part.
Yani aslında kendinizi çok iyi biliyorsunuz.
So you actually know yourself very well.
İyi niyetini çok iyi biliyorsunuz.
You know very well his good intentions.
En önemlisi de işi için bir şey yapıyor.
Most importantly, he/she is doing something for their job.
Yani olumsuz da bir şey söylüyorsak, aksine de bir şey söylüyorsak bu işin gelişimi için olduğunu çok eminsiniz.
So whether we are saying something negative or, conversely, saying something, you are very certain that it is for the development of this work.
Bizde de mesela Atakan'la biz iş dışında çok yakın arkadaşlar.
For example, Atakan and I are very close friends outside of work as well.
Tatile falan beraber gidiyoruz.
We are going on vacation together.
Akşam işte çay kahve içeceksek beraber gidiyoruz.
If we're going to have tea or coffee after work, we're going together.
Bizim abartılı da bir böyle arkadaşlığımız.
We have an exaggerated kind of friendship like this.
Var.
There is.
Abartılı olduğunu duydum da iyi oldu.
I heard that it was exaggerated, so that's a good thing.
Hayır.
No.
Hayır değil mi?
No, right?
Güzel.
Beautiful.
Özelse biz çıkalım.
If it’s private, let’s step out.
Güzel bir yerden söylüyorum.
I am speaking from a nice place.
Biliyorum biliyorum.
I know, I know.
Şey derler işte brother from another mother.
They say, you know, brother from another mother.
Hakikaten Atakan'la bizim de o şekilde.
Indeed, it's the same way with Atakan and us.
Ama bu neyi sağlıyor bizde?
But what does this provide for us?
Sizin yaşadığınız durum gibi aslında.
It's actually like the situation you are experiencing.
Onun iyi niyetini işte işin ileriye gitmesi için neler düşündüğünü.
What he thinks for the work to progress is his good intentions.
O da keza benimkine öyle.
It is the same for mine as well.
Bazen fikir ayrılıklarımız da olduğu zaman ortak bir karar alıp ve Atakan'ın fikri de olsa onun yolunda böyle sonuna kadar gidiyorum.
Sometimes, even when we have differing opinions, I make a joint decision and I go all the way down that path, even if it's Atakan's idea.
O da aynı şekilde benim fikirlerimde.
He feels the same way about my ideas.
Bu mentalitede olduğumuz için hızlı karar alabiliyorum.
I can make quick decisions because we are in this mentality.
Hızlı bir şekilde aslında bunları uygulayabiliyoruz.
We can actually implement these quickly.
Şöyle oluyor belki abime de söylemediğim şeylerdir.
Maybe these are things I haven't told my brother either.
Arada bir böyle gece 2'de 3'de mailler geliyor.
Occasionally, emails come in at 2 or 3 in the morning.
Bakıyorum abim çalışıyor.
I'm looking, my brother is working.
Ben yatamam diyorum.
I'm saying I can't sleep.
Ertelediğim bir şey varsa okuyacağım veya izleyeceğim videolar.
If there's something I've been putting off, it's the videos I will read or watch.
İşle alakalı bir şeyim varsa oturup ben de onu yapıyorum.
If I have something related to work, I sit down and do it too.
Mesela bunu belki daha önce söylememişimdir ama.
For example, I may not have said this before, but.
Bakıyorum çünkü o saatte o yatmıyor.
I'm watching because he/she is not sleeping at that time.
Başkası olsa umursamam.
If it were someone else, I wouldn't care.
Zaten bu iş için çalışıyor derim ama.
I would say that he's already working for this job.
Kesinlikle.
Definitely.
Abim iki tane çocuk var.
My brother has two children.
Erkek çocuk bir de.
It's a boy child.
Çok da.
Very much.
Çok güzel.
Very beautiful.
Nasıl bir ev abi ya.
What kind of house is this, man?
O da aynı bir konu.
That's also the same topic.
Aynı bir girişimcilik.
The same entrepreneurship.
Aynı bir girişimcilik o da.
It's the same kind of entrepreneurship.
Vahşi hayat.
Wildlife.
Hiç başlama.
Don't start at all.
O süreçteyken buna vakit ayırıp böyle bir iş için
While in that process, taking time for such a job.
hani gecesini gündüzüne katıp bir şeylerden vakit ayırıp çalıp
You know, staying up all night and making time for something by stealing it.
buna değer katmaya çalışıyorsa
if it is trying to add value to this
hani en azından benim de başka türlü çalışmaya destek olmam gerekiyor deyip
"At least I have to support working differently too," he/she/they said.
hani o abi kardeşlik ilişkisi bence burada da benim için en azından
Well, that brotherly relationship, at least for me, is here too.
ekstra bir motivasyon oluyor.
It serves as extra motivation.
Çok iyi örnekler oldu.
There were very good examples.
İtiraf siyansı gibi yapalım abi.
Let's do it like a confession, bro.
Sen de bir şey söyle.
You say something too.
Vallahi billahi o itiraf siyansı işi başta çok komikti ya.
I swear it was really funny at first, that confession politics thing.
Herkes elini uzattı falan.
Everyone reached out their hand and so on.
Biz tüm bölümü el ele çekmiş olsak ya dinleyiciler.
We would have pulled the whole section hand in hand, wouldn't we listeners?
Bölüm de bir tık uzadı ama sohbetin de akışına da bizim tarafımızda da doyum olmadı.
The section also extended a bit, but we were also not satisfied with the flow of the conversation on our side.
Yani teşekkür ederiz hakikaten.
So thank you very much, really.
Ağzınıza sağlık inşallah.
May your mouth be blessed, hopefully.
Dinleyicilerimiz için de aynı şekilde böyle kendilerini de besleyecek
It will also nourish our listeners in the same way.
iyi noktalar yakalayabildikleri bir bölüm olmuştur diye umuyorum.
I hope it has been a segment where they could catch good points.
Tekrar teşekkür ederiz.
Thank you again.
Biz çok teşekkür ederiz.
We thank you very much.
Bu tarihi fırsat için.
For this historic opportunity.
Buralar değerlenecek.
These places will appreciate.
Rezerv alın arkadaşlar.
Make a reservation, friends.
Çok teşekkür ederiz.
Thank you very much.
Teşekkürler.
Thank you.
Şimdiden kıymetli vakitleri için çünkü vakit ayırıp dinleyecekler.
Thank you in advance for their valuable time because they will take the time to listen.
Umarım.
I hope so.
Umarım faydalı birkaç cümlede.
I hope it's useful in a few sentences.
Umarım çarpı 2'de dinlemez.
I hope it doesn't listen to times 2.
1.7'lik gülü geldi bana.
The 1.7 flower came to me.
Yeterek dinlesinler.
Let them listen with understanding.
Evet süper.
Yes, super.
Ağzınıza sağlık.
Thank you for your words.
Çok keyifliydi.
It was very enjoyable.
Çok eğlendiğim bir bölüm benim de.
It’s a part that I enjoyed a lot too.
Podcast Boşişler'in Sabancı Arf Almost Ready to Fly desteğiyle hazırladığımız bu bölümünde
In this episode of the Podcast Boşişler prepared with the support of Sabancı Arf Almost Ready to Fly,
Rumitech kurucu ortakları Enes Aladaş ve Emre Aladaş bizimleydi.
The founding partners of Rumitech, Enes Aladaş and Emre Aladaş, were with us.
Bizi dinlediğiniz için çok teşekkür ederiz.
Thank you very much for listening to us.
Önümüzdeki bölümlere dek hoşçakalın.
Goodbye until the next chapters.
Görüşmek üzere.
See you soon.
Altyazı M.K.
Subtitle M.K.
Continue listening and achieve fluency faster with podcasts and the latest language learning research.