Teknoloji
Ayşegül İldeniz
Ayşegül İldeniz ile Işınla Bizi
Teknoloji
Ben Ayşegül İldeniz.
I am Ayşegül İldeniz.
Yaşam yolculuğumda inovasyon, teknoloji, yapay zeka konularında dünyanın farklı coğrafyalarında yönetici olarak çalıştım.
In my life journey, I have worked as a manager in different parts of the world on topics of innovation, technology, and artificial intelligence.
Bugünlerde Silikon Vadisi'nde yaşıyorum ve çalışıyorum.
I am currently living and working in Silicon Valley.
TÜSİAD Silikon Vadisi Başkanı, Turkish Philanthropic Funds Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye'deki farklı şirketlerin yönetim kurulu üyeliğini yapıyorum.
I am the President of TUSIAD Silicon Valley, a Board Member of Turkish Philanthropic Funds, and serve on the boards of various companies in Turkey.
Kariyer çıkarımlarımı ve gözlemlerimi sizlerle paylaşarak heyecan verici bir sohbet gerçekleştirme isteğindeyim. Hadi başlayalım.
I am eager to have an exciting conversation by sharing my career insights and observations with you. Let's get started.
Işınla Bizi Podcast serisinin bu bölümünde teknolojiyi konuşuyoruz. Teknoloji dünyayı değiştirir mi?
In this episode of the Beam Us Podcast series, we are discussing technology. Does technology change the world?
Teknoloji dünyayı değiştirir. Teknoloji sadece teknoloji değil, inovasyon dünyayı değiştirdi zaten.
Technology changes the world. Technology is not just technology; innovation has already changed the world.
Yani 5000 yıllık çok inanılmaz harikulade bir uygarlık yolculuğumuz var.
So we have a journey of 5000 years of a truly incredible civilization.
300 küsür bin yıllık da bir insan yolculuğumuz var.
We have a human journey that spans over 300 thousand years.
Son 100 yıldır da artık bilgisayarlarla ve her şeyle ve adına da teknoloji demeye başladık inovasyonun.
For the last 100 years, we have started to call innovation technology, along with computers and everything else.
Onunla muhteşem bir değişimi tabii ki yaşıyoruz.
Of course, we are experiencing a magnificent transformation with him.
Aslında ekonomistlerle pek aynı sayfada olmuyoruz.
Actually, we are not really on the same page as economists.
Onlara göre diyorlar ki biz teknolojinin gayri safi milli hasılayı aslında arttırdığını tespit edemiyoruz.
According to them, they say that we cannot determine that technology actually increases the gross national product.
Ama benim her şeyimi değiştirdiğini ve sosyolojik belki bir yorum.
But you changed everything for me, and maybe it's a sociological interpretation.
Ama başka bir yaşam biçimi, başka bir hayat kurduğumuzu gözlemliyorum ve yaşıyorum ve hissediyorum.
But I observe, live, and feel that we have created another way of life, another life.
Yani bu sektörün içinde uzun süredir varım ve 16 yıl önce iPhone ilk elime geçti.
So I have been in this industry for a long time, and I first got my hands on an iPhone 16 years ago.
16 yıl nedir demin bahsettiğim 300 bin ya da 5000 ya da son 100 yılın içinde hiçbir şey.
What is 16 years compared to the 300 thousand I mentioned earlier, or 5000, or nothing in the last 100 years?
Halbuki ona göre çok başka hayatlar sürmeye başladık bence teknolojiyle.
However, I think we have started to lead very different lives with technology.
Bu bizim hem inovasyonla hem de teknolojiyle olan.
This is our relationship with both innovation and technology.
İlişkimiz insanlık olarak şöyle bir şey, asla geri dönmüyor.
Our relationship as humanity is such that it never goes back.
Bir piramit gibi tam tersi ters piramit gibi düşünün yeni bir şey ortaya çıktığı anda hop diye çok kısa zamanda yaygınlaşıyor.
Think of it like an inverted pyramid; as soon as something new emerges, it spreads rapidly in a very short time.
Yani kağıdı Çinliler bulduğunda birkaç yüz yıl içinde herkes kullanmaya başlıyor.
So when the Chinese invented paper, everyone started using it within a few hundred years.
Sümerliler yazının o harflerini ve rakamları kullanmaya daha doğrusu taşlara kazımaya başladıktan birkaç bin yıl sonra dünyanın her tarafındaki insanlar bunları kullanmaya başlıyorlar.
A few thousand years after the Sumerians began using those letters and numbers, or rather engraving them on stones, people all around the world started to use them.
Bugün zaten bunun hepimiz aynasıyız.
Today we are all a reflection of this.
Teknolojisiz hiçbir şey yapmıyoruz, yapamıyoruz.
We do nothing without technology; we cannot do anything.
Teknolojinin dünyayı değiştirdiğini siz gözlemlediniz mi?
Have you observed that technology has changed the world?
Teknolojinin dünyayı değiştirdiğini tabii ki gözlemledim.
I have of course observed that technology has changed the world.
En önemlisi insanlara dokunduğunu, hayatlarını bir şekilde etkilediğini gördüm.
Most importantly, I saw that you touched people's lives and affected them in some way.
Ve genelde de olumlu açıdan.
And generally in a positive sense.
İyi ki öyle.
Good thing it is that way.
Belki hani örnek vermem gerekirse Afrika ile başlamam lazım.
Maybe, if I need to give an example, I should start with Africa.
Ben Afrika'daki bilişimin kullanılması.
I use communication in Africa.
Anım oranını arttırmak gibi çok ciddi bir derdim vardı zamanında.
I had a very serious concern about increasing my memory ratio at one time.
Ve orada işte ofisler kurdum, insanları eğittim, devletlerle işbirliği yaptım, kurumlarla çalıştım vesaire.
And there, I set up offices, trained people, collaborated with governments, worked with institutions, and so on.
O sırada o yolculuğumda tabii ki bir sürü gözlemlerde bulundum.
During that journey, of course, I made a lot of observations.
Bir tanesi de bir hub kurmuşlar Nairobi'nin ortasında.
One of them has also established a hub in the middle of Nairobi.
İnternet hubu diye bir yer.
It's a place called an internet hub.
O sırada da tabii ki insanlar hala böyle minicik iki santime bir buçuk santim ekranı olan ve pek de hiçbir yere giremediğiniz bir şey.
At that time, of course, people still had something with a tiny screen of just two centimeters by one and a half centimeters, which you couldn't really take anywhere.
Bilgi edinemediğiniz aletlerle, SMS aracılığıyla kullanıyorlar.
They are using tools you cannot obtain information about through SMS.
Ama öyle güzel kullanım modelleri geliştirmişler ki işte eğitim için mesela bir aplikasyon kullanmışlar.
But they have developed such beautiful usage models that, for example, they have used an application for education.
Gençler soruları alıyorlar çünkü çok bir eğitime erişimleri kısıtlı.
Young people are getting questions because their access to education is very limited.
Onun için bunun üzerinden bir şekilde eğitilmeye çalışıyorlar.
That's why they are trying to train her in some way through this.
Sonra Kenyalı kadınlar hatta Doğu Afrika'daki milyonlarca kadının kullandığı bu güvenliği,
Then the security used by Kenyan women and even millions of women in East Africa,
siz noktaları saptıyan çünkü ne yazık ki güvenlik problemi var şehirlerde Afrika'da geceliğin belirli bir saatten sonra hiçbir şekilde dışarı çıkmayı kimseye tavsiye etmedikleri yerler ve zamanlardan bahsediyoruz.
We are talking about places and times in Africa where unfortunately there are security problems in cities, and no one recommends going out after a certain hour at night.
Burada kadınlar böyle kendilerine tamamen informal minicik bir network kurmuşlar ve SMS aracılığıyla işte gece şu saatten sonra şuralara gidilmesin diye yaygın mesajlar yolluyorlar vesaire.
Here, women have established a completely informal little network for themselves and are sending out widespread messages via SMS, saying things like not to go to certain places after a certain time at night, and so on.
Bunu yapan insanlarla tanıştım.
I met the people who did this.
Ve bu bana çok ciddi bir ilgi aldı.
And this took a very serious interest from me.
İlham verdi.
It inspired.
Dedim ki bu bir problem ve o sırada da çalıştığım şirket ciddi şekilde telefon işine girmeye çalışıyordu ve daha hiçbir şekilde dünyanın hiçbir yerinde bir telefonu lanse edememiş vaziyetteydi.
I said this is a problem, and at that time the company I was working for was seriously trying to enter the phone business, yet it had not been able to launch a phone anywhere in the world.
Ben atlayıp yönetim kurulu başkanına gittim Kaliforniya'ya ve yönetim kuruluna bir sunum yaptım.
I jumped and went to the chairman of the board in California and made a presentation to the board.
Dedim ki bu kadınların bu gençlerin hayatlarını aslında dokunabiliriz ve değiştirebiliriz.
I said that we can actually touch and change the lives of these women and these young people.
Bunu acayip etkisiz bir şekilde yapıyorlar bugün.
They are doing this in an incredibly ineffective way today.
Yani bir SMS kaç kişiye ulaşabilir?
So, how many people can an SMS reach?
Ve nasıl kullanılabilir?
And how can it be used?
O anlamda aslında onların satın alabileceği seviyede basit ama çok gelişmiş bir cep telefonu yaptık.
In that sense, we actually made a simple yet very advanced mobile phone at a level that they can purchase.
Onu piyasaya sürdük ve bu bahsettiğim demin iki örneğini verdiğim eğitim ve güvenlik üzerine yani kadınların hayatını daha güvenli hale getirebilecek şahane birkaç uygulama geliştirdik.
We released it to the market, and what I mentioned earlier are the two examples of education and safety, meaning we have developed some wonderful applications that can make women's lives safer.
Bunu da telefonun içine koyduk.
We put this inside the phone as well.
Ve son derece başarılı bir proje oldu.
And it became an extremely successful project.
Bütün telefonlar sattı.
All the phones sold out.
Ve Intel'in iki tane açıkçası yaptığı telefondan.
And it's from the two phones that Intel has clearly made.
Bir tanesi bizimki oldu.
One of them became ours.
Bu benim Afrika'dan çok keyifli bir örneğim.
This is a very pleasant example from my time in Africa.
Afrika'dan Avrupa'ya ışınlanacağız.
We will teleport from Africa to Europe.
Avrupa'da nasıl çalışmalarınız oldu?
What kind of work have you done in Europe?
Evet Avrupa'ya ışınlanalım tabii.
Yes, let's teleport to Europe, of course.
Çok keyifli projeler yaptım ben Avrupa'da.
I have worked on very enjoyable projects in Europe.
Bu aslında ben bir akıllı enerji şirketini yönetiyordum.
Actually, I was managing a smart energy company.
Ve akıllı enerji şirketinde harikulade bir network, altyapı kurulmuş.
And a wonderful network and infrastructure have been established at the smart energy company.
Ve tamamen şimdiki işte Wi-Fi kablosuz ağları düşünün.
And completely think of Wi-Fi wireless networks in the current job.
Onun çok daha belirli.
It is much more specific.
Ve gelişmişi ve aynı zamanda da son derece güvenli olanını 27 milyon insanın verisini takip edebilmek.
And to be able to track the data of 27 million people with an advanced and also highly secure system.
İşte ne kadar enerji kullandı, hatlar kesildi mi, neyi ne zaman kullanıyor falan gibi bilgileri derlemek için kullanan bir şirket.
Here is a company that collects information such as how much energy was used, whether lines were cut, when what was used, and so on.
Ben bunu şirketin üst düzey yöneticisi olunca dedim ki bu teknoloji o kadar muhteşem ki bizim bir şekilde bu teknolojiyi kullanarak akıllı şehirler oluşturabiliriz.
When I became the top executive of the company, I said that this technology is so amazing that we can somehow use it to create smart cities.
Ne engel oluyor ki bize?
What is stopping us?
Düşünsenize birdenbire.
Just think about it suddenly.
Yüz küsür dünyanın en büyük enerji şirketiyle çalışırken hop dedim ki aslında biz Londra'da, Paris'te, Kopenhag'da bu zaten var olan altyapıyı enerji şirketleriyle ve belediyelerle anlaşalım.
While working with one of the largest energy companies in the world, I suddenly thought that we should actually negotiate with energy companies and municipalities in London, Paris, and Copenhagen to leverage the existing infrastructure there.
Tamamen halka açalım ve geliştiricilere açalım.
Let's open it completely to the public and to the developers.
Ve efendim benim çöpüm dolu mu değil mi?
And sir, is my trash full or not?
Ben arabamı park etmem lazım Londra'nın Westminster'ında nereye park edeceğim falan gibi.
I need to park my car, like where am I going to park in Westminster, London?
Var olan network'ü sadece küçük küçük sensörlerle şehrin her tarafına yerleştirerek akıllı bir şehir oluşturabiliriz dedim.
I said we can create a smart city by placing small sensors all over the city using the existing network.
Mesela bu sayede bugün Paris'in akıllı ışıkları var.
For example, thanks to this, Paris has smart traffic lights today.
Bir örnek veriyorum size.
I am giving you an example.
Ve Paris'te insan bir caddeden yürürken ışık bunu biliyor yanıyor.
And in Paris, when a person walks down a street, the light knows this and is on.
Ama insan yokken birdenbire kapanıyor.
But it suddenly closes when there are no people.
Ve bu sayede de çok ciddi bir enerji kazanımı oluşuyor.
And this way, a significant energy gain is achieved.
Aynı zamanda da o yürüyen insan için güvenlikli bir durum.
At the same time, it's a safe situation for that walking person.
Başka küçücük bir örnek vereceğim size.
I will give you another tiny example.
Kopenhag çok bisiklet kullanan bir şehir.
Copenhagen is a city where many people ride bicycles.
Biz Kopenhag belediyesiyle oturup bu problemi tartıştığımız zaman dediler ki yani arabalar ve bisikletlerin ilişkisini çözemiyoruz.
When we sat down with the Copenhagen municipality to discuss this problem, they said that they couldn't resolve the relationship between cars and bicycles.
Ne yapacağımızı bilmiyoruz.
We don't know what to do.
Buna dair bir şey geliştirin dediler.
They said to develop something about this.
Kopenhag'ın her tarafına yaydık ve böylelikle bir bisiklet yanaşırken anında kırmızı ışık, sarı ışık önce ondan sonra kırmızı ışık bütün arabaları durduruyor.
We spread it all over Copenhagen, and thus when a bicycle approaches, the red light, yellow light first, then the red light stops all the cars.
Trafik sıkışmasına neden olmadı.
It did not cause traffic congestion.
Böyle bir şekilde bunu yapıyor.
He does it in such a way.
Ve böylece aslında birdenbire biz yüz küsür müşteriyle değil binlerce müşteriyle ve yüz binlerce insana dokunabilmeye ve bizim teknolojimiz herkesin hayatını etkilemeye başladı.
And thus, suddenly we were able to reach not just a hundred customers, but thousands of customers, and our technology began to impact the lives of hundreds of thousands of people.
Çok keyifli bir projeydi.
It was a very enjoyable project.
Daha da uzağa ışınlanacağım.
I will teleport even further away.
Okyanusun öteki tarafına gideceğim.
I will go to the other side of the ocean.
Orada da çalışmalarınız var.
You also have projects there.
Onlardan da bir örnek alalım.
Let's take an example from them as well.
Tamam.
Okay.
Okyanusun ötesinden güzel bir insanlara dokunduğum teknoloji örneği size vereceğim.
I will give you an example of technology that has touched beautiful people beyond the ocean.
Bunu ben ilk yeni teknolojiye.
I am the first to this new technology.
Teknolojiler Dünya Başkanı olduğum zaman çocuklar için bu bizim robotik kodlama dediğimiz aslında elektronik bir kartı alıp onu bir robota dönüştürmeye azıcık akıl katma ve onunla böyle küçük mekanik aletler yani elektroniğin minicik nüvesini düşünün onları yapabilme yeteneğini son derece basitleştirebilecek bir hale getirecek bir kart yaptım.
When I became the President of Technologies World, I created a card that would significantly simplify the ability to take an electronic board that we call robotic coding, add a little bit of thought to it, and turn it into a robot, allowing children to create small mechanical devices—think of the tiny core of electronics.
Adı da Edison'du.
His name was Edison too.
Bunun ilk versiyonu ikinci versiyonun adını da Galileo koyduk.
We named the first version after the second version Galileo.
Yani mucitler.
So, inventors.
Kürü de var.
It also has a cure.
Madame Kure.
Madame Kure.
Kadınları kesinlikle unutmuyoruz.
We definitely do not forget women.
O da başka bir öykü ama Galileo boardunu ilk çocuklara tanıttığım günü hiç unutmuyorum.
That's another story, but I will never forget the day I introduced the Galileo board to the children for the first time.
Böyle bir sürü grup 3'er 4'erli ufaklıklar var.
There are many groups of little ones, 3 or 4 at a time.
Bu çocuklar işte 7 yaşından 16 yaşına kadar böyle pırıl pırıl gençler toplanmışlar.
These children have gathered here, shining bright from the age of 7 to 16.
Azıcık bir tecrübeleri var ama tam ne yaratabileceklerinden emin değiller.
They have a bit of experience, but they are not sure what they can actually create.
Biz onlara bir sürü sensör verdik.
We gave them a lot of sensors.
Dedik ki işte bununla görüntü yapabilirsin.
We said that you can create an image with this.
Bununla dereceyi ölçebilirsin.
You can measure the degree with this.
Bununla işte heptik sensör.
This is the haptic sensor.
Dokunduğunu anlayabilirsin vesaire.
You can understand that you've touched it, and so on.
Çok inanamazsınız.
You wouldn't believe it.
Yani bir hafta sonu içinde en parlak örnek.
So, the brightest example in one weekend.
Muhteşem şeyler yaptılar çocuklar.
The kids did amazing things.
Şeker atma makinesinden çok daha işe yarar şeyler ama asla unutmadığım örnek depremde kullanılabilecek bir örümcek yaptı bir grup.
Much more useful things than a sugar-throwing machine, but the example I never forget is that a group made a spider that could be used in an earthquake.
Bu örümceğin bütün özelliği üzerinde bir kamera olması ve uzaktan kontrol edilebilir.
The main feature of this spider is that it has a camera on it and can be controlled remotely.
Bugünkü teknolojide komik duyuluyor değil mi?
It sounds funny in today's technology, doesn't it?
Yani hepimiz dronelara sahibiz falan.
So we all have drones and stuff.
O zaman için.
For that time.
10 küsur yıl önce 10-11 yaşında bir grup çocuğun böyle akıllı bir kamerayla bir depremin içine girip ısı sensörüyle orada bir canlı olup olmadığını yaratabilmesi muhteşem bir şey.
It is amazing that a group of children aged 10-11 years, more than 10 years ago, could enter an earthquake with such a smart camera and use a temperature sensor to determine if there was a living being there.
Hani teknolojiyi hep mühendisler üretir, teknolojistler üretir.
You know how technology is always produced by engineers and technologists.
Efendim silikon vadisinden gelir ya da işte Türkiye'nin çok büyük şirketleri yapar diyoruz ya öyle bir şey yok.
Sir, we say that it either comes from Silicon Valley or is made by very large companies in Turkey, but there is no such thing.
Pırıl pırıl çok gençlerin eline doğru gereçleri verirseniz.
If you give the tools to the very bright young people.
İnsanların hayatını kurtarabilecek aletler yapabildiklerini gördüm ben.
I have seen that they can make tools that can save people's lives.
Onun için bence teknoloji doğru kullanılırsa çok muhteşem bir şey.
I think technology can be a wonderful thing if used correctly.
Sizce teknolojiden korkmalı mıyız?
Should we be afraid of technology?
Teknolojiden bugünlerde korkalım azıcık.
Let's be a little afraid of technology these days.
Benden hiç beklenmeyen bir cümle kuruyorum.
I'm constructing a sentence that is completely unexpected from me.
Farkındayım.
I'm aware.
Bakın yıllardır teknolojiyle alakalı şunu öğrendim.
Look, I have learned this about technology over the years.
Teknoloji biz insanların aynası.
Technology is a mirror of us humans.
Yani biz ne kadar iyi bireyleriz o kadar güzel şeyler yapıyoruz.
So the better individuals we are, the more beautiful things we do.
Ne kadar haris kötü niyetliyiz.
How greedy and malicious are we?
Ne kadar kontrol etmeye çalışan ne kadar işte para göz aklınıza gelebilecek ne kadar kötü özellik varsa teknolojide bunun için kullanıyoruz.
We use technology for all the bad traits you can think of, like how much people try to control and how money-driven they are.
Yani onun için bence iyi teknoloji kötü teknoloji korkulacak teknoloji sevilecek teknoloji diye bir şey yok.
So for them, I don't think there is such a thing as good technology, bad technology, technology to be feared, or technology to be loved.
Sevilecek insanlar korkulacak insanlar var.
There are people to be loved and people to be feared.
Küçük bir örnek vermek istiyorum.
I would like to give a small example.
Yapay zeka konusu ve ben bu son bir yıldır bu konuda çok sesli bir şekilde konuşuyorum.
I've been talking quite loudly about artificial intelligence and this topic for the past year.
Çünkü ciddi.
Because it's serious.
Fikirlerim var bu konuda.
I have ideas about this.
Yapay zeka eğer genel yapay zekaya atlarsa mantık dediğimiz şeyi başarmaya başlarsa tek başına öğrenen bir makineden bahsediyorum.
If artificial intelligence jumps to general artificial intelligence and starts to achieve what we call logic, I am talking about a machine that learns on its own.
Tabii ki çok korkmalıyız.
Of course, we should be very afraid.
Hazır geleceğe doğru ilerlemişken makro trendler neler onu sormak istiyorum.
As we are already moving towards the future, I would like to ask what the macro trends are.
Gelecekte makro trendleri şöyle tanımlamak lazım.
Macro trends in the future should be defined as follows.
Yani ben 2030 perspektifini kullanacağım.
So I will use the 2030 perspective.
Çünkü bizim teknolojide çok uzun konuşursanız bilim kurguyu.
Because if you talk too long about our technology, it becomes science fiction.
Biz yapabileceğimiz de fizik kanunları içinde mümkün olan şeylerle kısıtlamak isteriz.
We want to limit what we can do to things that are possible within the laws of physics.
Onun için o gelecek bir böyle 7-8 yıllık hadi 10 yıllık perspektiften bahsedelim.
So let's talk about it from a perspective of about 7-8 years, or even 10 years.
Öncelikle şöyle birincisi dünya yaşlanıyor ve ciddi şekilde yaşadığımız zamanlar arttı.
Firstly, the world is aging, and the times we experience seriously are increasing.
Yani bugün dünyanın averaj yaşı ki covid de 1-2 yıl geri gittik ama aslında 78 civarında 76 ile 78 civarında.
So today the average age of the world, considering that we went back 1-2 years because of COVID, is actually around 76 to 78.
Türkiye'de bununla koşut.
This is parallel in Turkey.
Gelecekte biz 90 küsürü yakın zamanda göreceğimizi düşünüyoruz.
We think that we will see something close to 90 in the near future.
Bu bir tane çok büyük bir makro trend.
This is a very large macro trend.
Azıcık bunu açayım.
I'll just open this a little.
90 yani 100'e doğru artık merdiven dayamak şu demek.
Reaching 90, which is close to 100, means leaning on the ladder now.
Bunun olması için birincisi çok daha sağlıklı olmamız lazım.
For this to happen, we first need to be much healthier.
İnsanoğlu, insan olarak ve hastalığa ve hastalığı iyileştirmeye yönelik bir kültür var tıpta bugün.
Humanity has a culture today in medicine that focuses on being human and addressing illness and healing it.
Tam tersi iyi kalmamız.
The opposite, it's good for us to stay.
İyileştirmeye yönelik bir trend başlıyor.
A trend towards improvement is starting.
Ben genetik yapımı itibariyle nerelerde duyarlılığım olduğunu bilirsem ona göre kendimi hazırlayabilirim.
If I know where my sensitivities lie due to my genetic makeup, I can prepare myself accordingly.
Bazı şeylere dikkat edebilirim.
I can pay attention to some things.
Hayat biçimi nasıl değiştirmem lazım?
How do I need to change my lifestyle?
Bana farklı teknolojiler, farklı biyomedikalin getireceği yenilikler nasıl destek olabilir bana gibi?
How can different technologies and the innovations brought by different biomedicals support me?
Aslında iyi olma üzerine kurulu ve 90 küsür yaşındayken bugünkü Ayşegül gibi pırıl pırıl düşünebilirim.
Actually, I can think brightly like today's Ayşegül at the age of over 90, based on being well.
Hepsini engelleyebilen bir beyin ve fiziksel olarak vücudumun da o kadar sağlıklı ve sağlam olduğu bir zamana doğru koşuyor olacağız.
We will be running towards a time when we will have a brain that can block everything and my body will also be as healthy and strong as that.
Böyle bir zaman da düşünsenize emekli olmak ne demek?
Just think about what it means to retire in such a time.
Bir tane kariyer yaptınız işte 60-70 yaşında bıraktınız her şeyi ama acayip fit, acayip olduğu gibi beyninizde pırıl pırıl çalışıyor.
You built a career and left everything behind at the age of 60-70, but you're incredibly fit, and your brain is working brilliantly just as it is.
Ne yapacaksınız?
What will you do?
Bence ikinci kariyerler olacak.
I think there will be second careers.
Hatta üçüncü kariyerler olacak.
There will even be third careers.
İnsanlar?
People?
Umarım diyorum çünkü insanlar her zaman öğrenmeyi sevmiyorlar, her zaman merak etmiyorlar ama hayatlarının bir noktasında durup ikinci kariyere tekrar eğitim alıp tekrar hazırlanıyor olacaklar.
I say I hope because people don't always love to learn, they don't always have curiosity, but at some point in their lives, they will stop and prepare again for a second career with further education.
Ve umarım ikinci kariyerlerinde azıcık o kalplerinin içindeki hobi dediğimiz tırnak içinde gerçekten yapmak istedikleri şeylere doğru yönelebilecekleri o izni sonunda kendilerine verecekler diye umuyorum.
And I hope that in their second careers, they will finally grant themselves the permission to pursue those things that we call hobbies in quotation marks, which they truly want to do from the bottom of their hearts.
Bu güzel bir trend yani çok hoş bir trend bu.
This is a beautiful trend, I mean it's a very nice trend.
Bu bir.
This is one.
İkincisi Asya konusu çok ilginç.
The second topic, Asia, is very interesting.
Bizim ülkemiz çok tabii ki batıya yönelik ve Avrupa ile çok ticaret yapan bir ülkeyiz biz.
Our country is very naturally oriented towards the west and we are a country that trades a lot with Europe.
Önemli bu.
This is important.
Ona göre de gelişmiş bir sanayimiz var.
According to him, we have an advanced industry.
Bu arada aslında Asya'da inanılmaz bir yani sadece gayri safi milli hasla örneğini vereyim.
By the way, actually in Asia there is an incredible example, I mean just the gross national product.
Amerika'yı geçtiler ve batının toplamının neredeyse iki katı büyüklüğünde bir ekonomik değer ortaya çıkıyor olacak.
They have surpassed America, and an economic value almost twice that of the total of the West will emerge.
2030.
2030.
Ötesinde tabii şimdi bakın Asya deyince bir sürü içinde birbirine benzemez var.
Of course, now look, when you say Asia, there are a lot of things inside that are not alike.
Yani Çin'i de sayıyorum.
So I'm counting China too.
Vietnam'ı da sayıyorum.
I'm counting Vietnam as well.
Japonya gibi hiç büyümeyen ama çok gelişmiş bir ülkeyi de sayıyorum.
I also consider a country like Japan, which has never grown up but is very advanced.
Ben bunların hepsini bir torbaya topluyorum ve diyorum ki orada acayip ekonomik bir potansiyel var.
I collect all of these into one bag and say that there is an incredible economic potential there.
Orta sınıfın 10 trilyon dolarlık bir pastadan bahsediyoruz ki orta sınıf dünyadaki bütün alışverişi işte tedariği isteği yerine getiren sağlayan bir ülke.
We are talking about a $10 trillion pie of the middle class, which is a country that fulfills the demand for all shopping in the world.
Yani bütün trendleri götüren bir orta sınıf katmanı.
So it's a middle class layer that is taking all the trends.
Bu çok önemli olacak.
This will be very important.
Buna hazır mıyız ülke olarak?
Are we ready for this as a country?
Bu soruyu her zaman sormamız ve düşünmemiz lazım.
We always need to ask and think about this question.
Hep Avrupa'ya değil biraz da dünyanın başka taraflarına konsantre olup bakış açımızı genişletmemiz gerektiğine inanıyorum.
I believe we need to concentrate on not just Europe, but also on other parts of the world to broaden our perspective.
Şimdi iklim.
Now the climate.
Ben buna işte altıncı yok oluş diyelim adına.
Let's call this the sixth extinction.
Yok oluş ne demek?
What does extinction mean?
Hemen onu açıklayayım.
Let me explain it right away.
Türlerin yüzde ellisinin yok olmasın.
May fifty percent of the species not become extinct.
Dünya tarihinde işte milyarlarca yıldır bu beş kere olmuş.
In the history of the world, this has happened five times over billions of years.
Biz de altıncının içindeyiz.
We are also inside the sixth one.
Niye içindeyiz?
Why are we in it?
Gerçekten yüzde ellinin üzerinde tür yok oldu ve son işte bir yüz yıl içinde yok.
In fact, over fifty percent of species have gone extinct, and in the last hundred years, they are gone.
Acayip hızlı bir şekilde ve kısa zaman içinde oldu bu.
This happened incredibly quickly and in a short amount of time.
Bu geliyor.
This is coming.
Şimdi bu gelince 2030'da nasıl bir dünya olacak?
Now that this is happening, what kind of world will it be in 2030?
Birincisi çok daha sıcak bir dünya olacak.
The first will be a much warmer world.
Sıcak olacak hava birkaç derece daha sıcak olacak.
The weather will be hot, a few degrees warmer.
Bunun aleni sonucu bir.
The clear result of this is one.
Yüzde otuz daha fazla yeniliyor.
It is being consumed thirty percent more.
Geceye ihtiyacımız olacak.
We will need the night.
İki yüzde elli daha fazla enerjiye ihtiyacımız olacak.
We will need fifty percent more energy.
Bu çok radikal şeyler bunlar.
These are very radical things.
Yani birdenbire yüzde elli daha fazla enerji insanlığın nüfusu artıyor tabii ama on milyarda bir noktada duruyor olacağız.
So, suddenly, the population of humanity is increasing by fifty percent more energy, of course, but we will be at a point of ten billion.
On milyarda durduğumuzda çok daha fazla enerji tüketen bir on milyar insan olacak.
When we stop at ten billion, there will be a much larger number of humans consuming energy.
Düşünün.
Think.
Bu bağlamda o enerjiyi nasıl sağlayacağız?
In this context, how will we provide that energy?
Biz teknolojilerin yani teknoloji sektörünün bu konuda çok büyük.
We are very large in terms of technologies, that is, the technology sector.
Tabii ki çabaları var ve çalışmaları var.
Of course, they have efforts and they are working.
Enerjiden bahsetmem gerekirse.
If I need to talk about energy.
Bugün elektrikli araçlar elektrikleşme vesaire bunun üzerine çok ciddi bir akım var ama yetmiyor.
Today, there is a very serious movement regarding electric vehicles and electrification, but it is not enough.
Yani bu yüzde elli hiçbir şekilde tutturamıyoruz.
So we are unable to achieve this fifty percent in any way.
Hidrojen kullanımı üzerine bir geliştirme yapılıyor.
A development is being made on the use of hydrogen.
Teknoloji şu anda fizibil değil.
The technology is currently not feasible.
Yani çok pahalı hidrojen geliştirme ama bir noktada daha fizibil olabileceğini düşünüyoruz.
So, hydrogen development is very expensive, but we believe it could be more feasible at some point.
Ben daha geçen hafta Dubai'de kopyaladım.
I just copied it in Dubai last week.
Top 28'deydim ve vızır vızır hidrojenle çalışan arabaları var edebileceklerinin demolarını gördüm orada ve çok etkilendim.
I was at Top 28 and saw demos there showing that they could create hydrogen-powered cars, and I was very impressed.
Yani hiç bilmiyordum bu kadar yaygın bir şekilde acil bir şekilde hayata geçirilebileceğini.
So I had no idea it could be implemented so widely and urgently.
Bu daha da uzun vadede füzyon teknolojisi var.
There is fusion technology in the even longer term.
Bu konuda çok ciddi iddialı bir sürü şirket var.
There are many companies that are very seriously ambitious about this.
Özellikle startuplar şu anda buna çalışıyor ama büyük şirketler de yatırım yapıyorlar.
Especially startups are working on this right now, but large companies are also investing.
Hatta 2027 yılında füzyon reaktörünü hayata geçirebilecekler.
They will even be able to bring the fusion reactor to life in 2027.
Küçük boyda işletebilecek bir şeyi hayata getireceğini iddia eden bir şirket bile var.
There is even a company that claims to bring to life something that can be operated in a small size.
Yani çok iddialı bir şey.
So it's a very ambitious thing.
Göreceğiz gerçekten olur mu olmaz mı diye ama bu konuda çabalar var.
We will see if it really happens or not, but there are efforts in this regard.
Şimdi yiyecek kısmı çok ilginç.
Now the food part is very interesting.
Yiyecek kısmında ben daha umutluyum.
I am more hopeful about the food section.
Daha umutluyum çünkü Silikon Vadisi'nin kalbinde hiç durmadan bu işle uğraşan dostlarım var.
I am more hopeful because I have friends who are constantly working on this in the heart of Silicon Valley.
Yapay tohum, yapay yiyecek, efendim dikey tarım, teknoloji destekli tarım sayın ve sayın.
Artificial seeds, artificial food, ladies and gentlemen, vertical farming, technology-supported agriculture, ladies and gentlemen.
Yani evet ısınıyor olacağız.
So yes, we will be warming up.
Açılım giderek zorlaşıyor olmasına rağmen teknolojinin orada çok ciddi şekilde bazı yıkıcı inovasyonla ben ortaya çıkabileceğine inanıyorum.
Although the opening is becoming increasingly difficult, I believe that technology can still emerge there with some serious disruptive innovations.
Ama tabi bunların içinde gerçekten nacizane çözemeyeceğimizi düşündüğüm problematik ısınma problemi durduramıyoruz.
But of course, among these, there is the problematic heating issue that I really think we cannot solve, which we cannot stop.
Hala kömür kullanıyoruz, hala fosil yakıtları cayır cayır tüketiyoruz ve durma yönünde de ne yazık ki işte COP 28'in sonucunda böyle pek de bir şeye benzemeyen bir sonuç çıktı ortaya.
We are still using coal, we are still consuming fossil fuels voraciously, and unfortunately, as a result of COP 28, what emerged is not very significant in terms of stopping this.
Yani gerçekten ne yapacaklarından hiç de emin değilim.
So I'm really not sure what they will do.
Teknoloji acaba geleceği bilim kurgu filmleri gibi yapar mı?
Will technology make the future like science fiction movies?
Teknoloji geleceği bilim kurgu gibi yapıyor.
Technology makes the future look like science fiction.
Yani şundan başlayayım.
So let me start from this.
Star Trek, Uzay Yolu pek meraklı olanlarınız bilim kurguya oturup diziyi bir yerden bulup seyretmişlerdir.
Star Trek, those of you who are curious about Space Road have probably sat down to science fiction and found the series to watch from somewhere.
Belki de siyah beyaz yayınlanmış Türkiye'de muhakkak vardır.
Maybe there are definitely black and white publications in Turkey.
Ya da İngilizcesi YouTube'da tabii ki var.
Or its English version is of course available on YouTube.
Yani bana göre orada insanı alıp bir yere ışınlamak ki biz bugün ışınlanıyoruz.
So, in my opinion, it's about taking a person and teleporting them somewhere, which is what we are doing today.
Bunun dışındaki her şeyi yaptı insanlar.
People did everything else besides that.
Saati kaldırıp kaptan körkün saate bir şeyler söylemesi, otomatik açılıp kapatan kapılar, ekranlarda insanlarla interaktif bir şekilde konuşabilmemiz.
Raising the clock and the captain telling something to the clock, automatic opening and closing doors, being able to interactively talk with people on screens.
Hatta düş kurmamıza yardım eden geleceğe ya da x bir yere gidebileceğimiz gözlerimizi kapattığımızda bizi başka üç boyutlu bir şekilde konuşabilmemiz.
In fact, it is the ability to close our eyes and communicate in another three-dimensional way to a future or some place where we can go, which helps us to dream.
Çatır çatır geleceği zaten yapıyoruz.
We are already making the future come to life dramatically.
Ve o bilim kurgu bizim hani tahayyülle sınırlıdır derler ya tam öyle bir durumumuz var.
And that science fiction, as they say, is limited to imagination; we have exactly such a situation.
Ama 2030 dedim ya 2030 çerçevesiyle kendimi sınırlıyım.
But I said 2030, I am limiting myself with the 2030 framework.
Birazcık ondan bahsedeyim.
Let me talk a little bit about that.
Neyi kastediyoruz diye.
What do we mean?
Birkaç tane trend var burada teknoloji konusunda.
There are a few trends here in terms of technology.
Birincisi verinin üstünlüğü.
The first is the supremacy of data.
Bugün biz veriyi arıyoruz.
Today we are searching for the data.
Oturuyoruz bilgisayara tıkır tıkır Google'a bilmem neyi soruyoruz.
We are sitting at the computer, typing away, asking Google about this and that.
İşte soruyu soruyoruz.
Here we are asking the question.
O bize onun yanısını buluyor, getiriyor vesaire.
He finds its side for us, brings it, and so on.
Gelecekte veri bizi arıyor olacak.
In the future, data will be looking for us.
Ne demek istiyorum bundan?
What do I mean by this?
Şunu düşünün.
Think about this.
Covid'teyken evde oturuyorsunuz.
You are sitting at home during Covid.
Yanınızda işte kızınız oğlunuzla beraber.
Your daughter is next to you with your son.
Siz işte 18 saat çalışmaya çalışıyorsunuz.
You are trying to work for 18 hours at work.
Dışarı çıkamadığınız için iş yerindekilere bağlısınız.
You are dependent on the people at your workplace because you can't go out.
O sırada cep telefonunuzda.
At that moment, on your mobile phone.
İşte kardeşinizle muhabbet ediyorsunuz.
Here you are chatting with your brother.
Ben San Francisco'dayım, ablamı arıyorum ve evin kedisi tıkır tıkır önümden geçiyor.
I am in San Francisco, I am calling my sister and the cat of the house is walking in front of me.
Yanımdaki ufaklıkta Roblox'ta bütün arkadaşlarıyla Türkiye'nin her neresindeyse ya da San Francisco'nun her neresindeyse oyun oynuyorlar.
The little one next to me is playing games with all his friends on Roblox, no matter where they are in Turkey or anywhere in San Francisco.
Şimdi onun bilgisayarı, benim bilgisayarım, kenarda duran Alexa aklınıza gelebilecek bütün bu teknolojik aletlerin hepsi bizim bilgilerimizi kaydettiler.
Now his computer, my computer, and all these technological devices like the Alexa sitting on the side have recorded all our information.
Beni tanıyan herkesten.
From everyone who knows me.
Son derece daha gelişmiş bir şekilde benim ne yaptığımı, neyi sevdiğimi, nasıl konuştuğumu, hangi konuda konuştuğumu, neye dert ettiğimi, ne zaman sıkıldığımı, neye reaksiyon verdiğimi biliyorlar.
They know in a highly advanced way what I do, what I love, how I speak, what topics I talk about, what I care about, when I feel bored, and how I react.
Bu şu anda sanal dünyadaki bir resmi ben size anlattım.
This is a picture from the virtual world that I described to you.
Aslında sanal değil, biz etrafımızdaki gerçek dünyayı da dokunabilir hale getirirsek, şunu demek istiyorum.
Actually, it's not virtual; I mean, if we make the real world around us touchable, I want to say this.
Oturduğum bu koltuğun da sensörü olursa, bu odanı da bir kamera verirsek.
If this chair I'm sitting on has a sensor, and if we place a camera in this room as well.
Ve beni takip ediyor olursa, o zaman gerçek dünyayı da takip edebilecek bu data ve her şeyi takip edebilecek.
And if it is following me, then this data will be able to follow the real world as well and everything else.
O zaman verinin sahibi kim diye koskoca bir soruyla karşı karşıya kalacağız.
Then we will face a huge question: who owns the data?
Yani hala Ayşegül'ün mü o veri?
So is that still Ayşegül's data?
Ya da onun hizmetini veren şirketin mi o veri?
Or is that data from the company that provides its service?
O şirket o her şeyi bilmeli mi?
Does that company need to know everything?
Ben onunla onu paylaşmalıyım, buna hakkı var mı?
I should share him with her, does she have a right to that?
Ya da bu kurumları denetleyen daha büyük kurumların mı, devletin mi, kimin bu veri?
Or is this data from larger institutions that supervise these entities, from the state, or whose data is it?
Ve ne yapacak onunla falan gibi.
And what will he do with it or something like that.
Böyle koskoca sorularla karşı karşıya kalacağız.
We will face such huge questions.
Bu birincisi veri trendi çok büyük olacak ve çok önemli olacak.
This first data trend will be very significant and very important.
Diğer çok önemli trend aslında artırılmış gerçeklik dediğimiz şeyin ve yapay zekanın ikisinin birleşiminin bizim hayatımızı birebir etkiliyor olması.
Another very important trend is actually the combination of what we call augmented reality and artificial intelligence, which directly affects our lives.
Şimdi çok böyle teknik bir cümle kurdum, boşverin kurduğum teknik cümleyi basite indirgiyim.
Now I made a very technical sentence, forget about the technical sentence I constructed; let me simplify it.
Ayşegül'ün omzunda küçücük bir melek var ve onunla konuşuyor.
There is a tiny angel on Ayşegül's shoulder, and she is talking to it.
Sanal asistan dediğimiz şey.
What we call a virtual assistant.
Ve bugün bir sürü şirketin yapmaya çalıştığı şeyi görsel olarak da yapabildiğimizi farz edin.
And today, imagine that we can visually do what many companies are trying to do.
Çok basit bir örnek vereceğim.
I will give a very simple example.
Ocak ayında Magic Leap diye bu görsel artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik üzerine son derece başarılı işler yapan bir şirket var.
In January, there is a company called Magic Leap that does extremely successful work on augmented reality and virtual reality.
Onlar bir cerrah için bir gözlük geliştirdiler.
They have developed glasses for a surgeon.
Cerrah ameliyatı yaparken hastayı açıyor, organlarını görüp ne yapması gerektiğine karar verirken
The surgeon opens the patient during the operation, sees the organs, and decides what needs to be done.
aynı zamanda o organların üç boyutlu halini,
at the same time, the three-dimensional state of those organs,
baya öncesinde işte BT'si çekilmiş hastanın, o BT'yi gözlüğüne de yansıtıyor.
The patient's CT scan taken a long time ago is also reflected in his glasses.
Hem onu görebiliyor, hem de hastayı aynı anda görebiliyor.
He can see both of them and the patient at the same time.
Buna onay çıktı FDA'den.
Approval has been granted by the FDA.
Bu FDA'den onay almak demek, dünyadaki neredeyse bütün cerrahlar bunu kullanabilirler.
This means that getting approval from the FDA allows almost all surgeons in the world to use it.
Çok inanılmaz bir teknoloji.
It's an incredible technology.
Çok daha başarılı ve daha bilgili ameliyat yapmanızı sağlıyor.
It enables you to perform surgery much more successfully and knowledgeably.
Bu küçücük bir örnek.
This is a tiny example.
Farz edin ki ben sizle bu stüdyoda muhabbet ediyorum ve sizi görürken aslında yanınızda,
"Assume that I am chatting with you in this studio and actually, while seeing you, next to you,"
yanınızdaki her çeşit bu bulunduğum ortama dair, etraftaki seslere dair,
everything next to you, related to this environment I'm in, related to the sounds around.
bundan sonraki toplantıma dair bilgiler geçiyor ve bana hiç durmadan onları hatırlatıyor.
Information about my next meeting is coming through, and it constantly reminds me of them.
Kulağımda da olabilir, görsel bir şey de olabilir.
It could be in my ear, or it could be something visual.
Bunların ikisine bir araya geldiği zaman o zaman biz bir bakıma çok daha böyle robotlaşmış
When these two come together, we become in a way much more robotic.
ya da daha bilgili insanlar olarak bir bakıma ortaya çıkacağız.
or we will emerge in a way as more knowledgeable people.
Buna biz rahatlıkla bilişim gücü, kullandığımız çiplerin gücü artmaya devam edersek ki şu anda o yönde
If we continue to increase the computing power, which we can confidently say, as long as the power of the chips we use keeps increasing, we are currently heading in that direction.
ilerliyor çipler.
The chips are progressing.
O zaman bunu 2030'larda rahatlıkla yapabileceğimizi farz ediyoruz teknolojistler olarak.
Then we assume that we will be able to do this comfortably in the 2030s as technologists.
Yapay zeka iyi mi kötü mü ve insanlıktaki rolü ne?
Is artificial intelligence good or bad, and what is its role in humanity?
Evet, yapay zeka iyi mi kötü mü çok popüler, pek sansasyonel bir konu bu.
Yes, whether artificial intelligence is good or bad is a very popular and quite sensational topic.
Bu konuda ben de bir yazı yazdım uzun uzun.
I also wrote a long article on this subject.
Bu iyi mi kötü mü konusu çok önemli bugünlerde çünkü yapay zeka şu anda kullanıldığı kadarıyla
The issue of whether this is good or bad is very important these days because of how artificial intelligence is currently being used.
tabii ki kontrol ediliyor.
Of course, it is being checked.
Kontrol edilebilir bir şey fakat daha gelişmiş insan beyniyle aynı seviyeye gelen bir yapay zeka,
It is a controllable thing, but an artificial intelligence that reaches the same level as a more advanced human brain.
genel yapay zeka diye bir terim var.
There is a term called general artificial intelligence.
Oraya geldiğimiz gün çok kontrol edilemez ve tehlikeli bir hale gelebilecek.
The day we get there could become very uncontrollable and dangerous.
Bunun nedeni de şu bakın bugün ne kadar biz makinalara hep öğrettik.
The reason for this is that look, today we have taught machines so much.
Yani bunu böyle yaparsan şöyle yaparsın algoritma oluşturduk onlara ve makine öğrenmesi dediğimiz
So we created an algorithm for them that says if you do it this way, you will do it that way, and what we call machine learning.
şey işte eski klasik yapay zekanın tanımında hepsinde ileriyi insanların istediği gibi öğrenme ve
Well, in the definition of the old classic artificial intelligence, it is all about learning in a way that people want in the future and...
hareket etme algoritmaları yapan aletler var.
There are tools that create movement algorithms.
Halbuki kendi kendilerine öğrenmeyi öğretiyoruz artık yapay zekada onlara.
However, we are now teaching them to learn on their own in artificial intelligence.
İşin garibi de nasıl öğrendiklerini de bilmiyoruz.
The strange thing is, we don't even know how they learned it.
Sonucu nasıl verdiklerini de bilmiyoruz.
We don't know how they presented the result either.
Karanlık bir kutu var ortada bu çok ilginç bir şey.
There is a dark box in the middle, this is a very interesting thing.
Yani aslında biz bugüne kadar bilim dediğimiz şey nedir?
So actually, what is the thing we call science up to today?
Deneyselliktir.
It is experimental.
Bilgisayar dediğiniz şey nedir?
What is the thing you call a computer?
Bir soru sorduğunuz zaman bin bilgisayara da sorsanız bin kere aynı yanıtı alırsınız.
When you ask a question, even if you ask it to a thousand computers, you will get the same answer a thousand times.
Öyle bir şey yok artık.
There is nothing like that anymore.
Yani orada bir algoritmayı oluşturup yanıtı verdiğini niye oraya geldiğini bilemiyoruz.
So we don't know why it came there, by creating an algorithm and providing the answer.
Bunun üzerine apayrı bir bilim dalı ortaya çıktı ve araştırmacılar çılgınlar gibi bunun yanısını çözmeye çalışıyorlar.
As a result, a completely separate field of science emerged, and researchers are trying to solve this alongside madly.
Şimdi yapay zeka kötü mü?
Is artificial intelligence bad now?
İyi mi kötü mü çok daha özet bir yanıt vermeye çalışayım.
Let me try to give a much shorter answer about whether it is good or bad.
Çok şahane bir şey olacak.
It will be something wonderful.
Yapay zeka şöyle şahane bir şey olacak sizin filminizi çekiyorlar ve tıbbi verilerinizi alıyorlar ve bir insan bunları değerlendiriyor.
Artificial intelligence will be such a wonderful thing; they are filming your movie and taking your medical data, and a person is evaluating this.
O insan tabii ki çok konusunda uzman bir insan olsa bile insanlar hata yapar.
That person, of course, even if they are very knowledgeable in many areas, can still make mistakes.
Bu makineler yüzde doksan sekiz yüzde doksan dokuz oranla doğru yorum yapabiliyorlar.
These machines can make accurate interpretations with a rate of ninety-eight to ninety-nine percent.
Çok güzel bir şey bu.
This is a very beautiful thing.
Birden bire hani biri kanser seyirler pat diye yakalayan makineler ortaya çıkıyor olacak.
Suddenly, machines that catch cancer trends will appear out of nowhere.
Bu çok küçük bir iyi olanı.
This is a very small good thing.
Ben sana örnek vereceğim.
I will give you an example.
Çocukların öğrenmesi yani biraz önce Afrika'dan güzel bir örnek verdim o kadınlardan onların küçük çocuklar ve öğrenmeye çalışan çocuklar olduğunu ve bir öğretmene erişimleri olmadığını farz edin ama ellerinde küçük bir cihaz olduğunu farz edin ve dünyanın en iyi öğretmeninin onların kendi yerel dilinde öğretme fonksiyonunu o çocuğun isteyeceği gibi pedagojik olarak çok mantıklı ve bir çocuğa uygun bir şekilde anlatabildiğini düşünüyorum.
Assume that the children’s learning, as I just gave a beautiful example from Africa, consists of those women with their little children and the children who are trying to learn, and assume they do not have access to a teacher, but they have a small device in their hands. I think it is very reasonable pedagogically and in a way suitable for a child that the functionality of teaching in their own local language by the world’s best teacher can be explained in a way that the child would like.
Bu şahane bir şey.
This is a magnificent thing.
Birden bire eğitim seviyemiz hop insanlık olarak ileri hale tabii unutmayalım hemen koca parantez açıyor Ayşegül.
All of a sudden, our education level has advanced significantly as humanity, of course, let's not forget that Ayşegül immediately opens a big parenthesis.
Bahsettiğimiz bütün teknolojileri sekiz milyar insanın beş milyarı kullanabiliyor.
All the technologies we are talking about can be used by five billion of the eight billion people.
Öbür üçe daha ulaşamadık.
We haven't reached the other three yet.
O üçe de umarım yapay zeka ulaştırmamıza destek olacak bizim.
I hope that artificial intelligence will assist us in reaching all three of them.
Şimdi bunlar güzel bir iki örnek verdim.
Now I have given a couple of nice examples.
Tabii ki çok iyi.
Of course, very good.
Kötü şey şu olacak.
The bad thing will be this.
Bir bu makineler kötü niyetle kullanılabilir.
These machines can be used with malicious intent.
Biz bir yapay zeka uygulamaya başladık.
We have started an artificial intelligence application.
Biz yapay zeka uygulamaya başladık.
We have started to implement artificial intelligence.
Biz yapay zeka uygulamasında neyin gerçek neyin yalan ne doğru ne doğru değil hangisi uyduruk hangisi gerçek bir haberi bilemiyoruz.
We cannot tell what is real and what is false, what is true and what is not, which is fabricated and which is actual news in the application of artificial intelligence.
Bilebilecek miyiz?
Will we be able to know?
Bunun için de ayrıca araştırma yapmamız lazım ve eğitmemiz lazım.
For this, we also need to conduct research and educate ourselves.
Bu makinaları çok yolumuz var.
We have a long way to go with these machines.
Örnek veriyorum ya da yazışıyoruz.
I'm giving an example or we are communicating.
Karşımızdaki bize dedi ki.
The person in front of us said to us.
Benim adım Serkan ve ben de ona merhaba Ayşegül dedim.
My name is Serkan and I said hello to her, Ayşegül.
Sonra da dedim ki sen Serkan sen bir robot musun insan mısın diye sordum.
Then I said, "Serkan, are you a robot or a human?"
Ben insanım dedi.
"I am human," he said.
Bilmiyorum doğru söylediğini.
I don't know if you're telling the truth.
Ve kanıtlamam çok zor olacak.
And it will be very difficult for me to prove.
Çünkü insani tepkiler vermeye eğitilmiş olacak bu karşımdaki robot.
Because the robot in front of me will be trained to give human-like reactions.
Bu da çok ilginç yani bunu da çözmeye çalışıyor teknolojistler ve çözebilecekler bence bu da hani görece basit bir problem.
This is also very interesting, I mean, technologists are trying to solve this too, and I think they will be able to do it; this is a relatively simple problem.
Daha zor problemleri size söyleyeyim.
Let me tell you about more difficult problems.
Bugün ben bomba yapmak istiyorum diye chat GPT'ye sorduğunuz zaman.
When you asked chat GPT, "I want to make a bomb today."
Buna söylemem size ve anlatmama mümkün değil bu doğru bir şey değil diyor.
He says that it's not possible for him to tell you this and explain it to you, that it's not the right thing.
Ama 5 tane doğru prompt mühendisliği ile soru sorarsanız araya duygusal anneannenizi babaannenizi işte o andaki çok aciliyet durumunuzu sokarsanız size doğru cevabı verebilir.
But if you ask 5 questions with the right prompt engineering and include your emotional state, like your grandmother or your grandfather, in that moment of urgency, it can give you the right answer.
Verdirebilirsiniz yeterince doğru soru ve düşünmeyi başarabilirseniz bu çok tehlikeli bir şey tabii ki.
You can achieve this if you can ask the right questions and think clearly; of course, this is a very dangerous thing.
Bu bağla bu çok minicik örnekler verdim.
I gave very tiny examples with this connection.
Hata yapma yüzdesi de çok büyük.
The percentage of error is also very high.
Biz insanlar hata yapıyoruz.
We humans make mistakes.
O bilgisayara doğru soruyu biz sorarken onu çok kötü kullanımlar için de eğit edebiliriz aslında.
While we ask the right question to that computer, we can actually train it for very harmful uses as well.
Bu bağlamda kötü de olabilir ama esas da temelde galiba korkmamız gereken bir şey olduğu konusunda bir sürü bilim adamı ve teknolojisiyle hemfikirdeyim ben.
In this context, it could be bad, but fundamentally, I agree with many scientists and technologists that there is indeed something we should be afraid of.
Son olarak insanın gelecekteki rolü ne olacak?
What will be humanity's role in the future?
İnsanın gelecekteki rolü çok hoş bir konu.
The future role of humanity is a very interesting topic.
Şöyle tam bunu oturup düşündüğümüzde.
When we sit down and think about it like this.
Buna takılmamız gereken zamanlardayız bence.
I think we are in times when we need to focus on this.
Yapay zeka bir bizi ne kadar radikal değiştirecek onu görmemiz gerekecek ama şu haliyle bayağı radikal değiştiriciye benziyor.
We will need to see how much artificial intelligence will radically change us, but it definitely seems to be quite a radical changer in its current state.
Yapacağımız ve bugün yaptığımız işlerin yok olmasından hiçbir şey yapmayacağımız çok acayip yani yerimizde oturmaktan başka da bir şey yapmayacağımız garip bir dünya bizi bekliyor olabilir.
A strange world may await us where we do nothing other than sit still, an odd situation where the things we will do and the things we did today may disappear without a trace.
Ben insanın rolünü şöyle açıklıyorum.
I explain the role of a human like this.
Doğayı biz tamamen şekillendirme olayını işte 3-5 bin yıldır yapıyoruz.
We have been shaping nature completely for about 3-5 thousand years.
Ondan önce hakim değildik doğaya ama artık full hakimiz bundan sonra da hakim olup olamayacağımızı makinelerle olan küçük bir yarış ya da savaş diyeyim adına ondan sonra göreceğiz.
We were not the masters of nature before, but now we fully are; from now on, we will see whether we can continue to be the masters through a small competition or, let's say, a war with machines.
İnsanı makinelerden ya da doğanın geri kalanındaki türlerden yani bizi ne biz yapıyor iki dakika önce onu bir konuşayım.
Let me talk for a moment about what makes us human as opposed to machines or other species in nature.
Bence çok keyifli bir şey bu.
I think this is quite enjoyable.
İnsanı insan yapan şey bir merakı, anlama isteği ve o anlama isteğiyle beraber planlamayı başarabilmesi.
What makes a person human is their curiosity, desire to understand, and the ability to plan alongside that desire to understand.
Yani bir vizyonu olmadığı bir şekilde ortaya koyabilmesi, ortada hiçbir şey görünmezken onu beyninin içinde var edebilmesi, soyutlayabilmesi.
So, the ability to present something without having a vision, to create it in his mind while nothing is visible in front of him, to be able to abstract it.
İki mantık kullanması yani ben bu noktaya bu düşlediğim şahane şeye ya da çok korkunç bir şeye nasıl giderim ya da ondan nasıl kaybederim?
Using two logics, that is, how do I get to this point, to this wonderful thing I envision, or to something very terrible, or how do I lose from it?
Kaçarım diye mantık yürüterek olası bütün senaryoları düşünebilmesi.
The ability to think of all possible scenarios by reasoning that I can escape.
Üçüncüsü de bunların hepsini hatırlayıp genetik bir şekilde kendinden sonraki jenerasyonlara geçirebilmesi.
The third is being able to remember all of these and pass them on genetically to the next generations.
Yani bu çok muhteşem bir şey.
So this is a really wonderful thing.
Düşünsenize işte demin örnek verdim kağıdı yapmışız, cep telefonunu yapmışız, yazıyı keşfetmişiz.
Just imagine, I gave an example earlier; we made paper, we created the mobile phone, we discovered writing.
Ondan önce işte 77 bin yıl önce üzerinde böceklerin gelmeyeceği yatak yapmaya bilim adamları bunu keşfettiler Güney Afrika'da.
Before that, scientists discovered how to make a bed that insects would not come on, 77,000 years ago in South Africa.
Yatak yapmış insanlar, böcekler gelmiyor.
People who make their beds don't have bugs coming in.
Muhteşem bir şey üzerinde kullandıkları samanın özelliğinden.
About the property of the straw they used on a magnificent thing.
Bu bağlandı ve bu bizle kalıyor.
This is connected and it stays with us.
Hiç durmadan da artan bir bilgi var.
There is an ever-increasing amount of information.
En ilginci bunların hepsini yaparken bir duygu hissediyoruz.
The most interesting thing is that we feel an emotion while doing all of these.
Yani seviniyoruz, mutlu oluyoruz, korkuyoruz, üzülüyoruz.
So we are happy, we feel joy, we are afraid, we feel sad.
Etrafımızdaki her başka insana değil bütün türlere bunu belli ediyoruz.
We make this clear not just to every other person around us, but to all species.
Yani gülümsüyoruz, bir köpeği sevebiliyoruz.
So we smile, we can pet a dog.
Bir işte kediyi onunla zaman geçirebiliyoruz.
In one job, we can spend time with the cat.
Bunları hissedebiliyoruz.
We can feel these.
Bizi aslında insan yapan şeyler bir düşleyebilme yeteneğimiz, iki mantık yürütüp plan yapabilmemiz ama en önemlisi de hissedebilmemiz.
What truly makes us human are our ability to dream, our capacity to reason and plan, but most importantly, our ability to feel.
Şimdi şunu tabii sorabiliriz.
Now we can certainly ask this.
İleriki dünyada makinaların, yapay zekanın bu kadar yaygın olacağı bir dünyada hislere yer olacak mı?
In a future world where machines and artificial intelligence are so widespread, will there be room for feelings?
Bence olacak.
I think it will happen.
Niye bu kadar iddialı konuşuyorum?
Why am I speaking so assertively?
Yani 50.000 yıl.
So 50,000 years.
Önce gidip işte Lasca'daki mağarada muhteşem üç boyutta benzer bizon resimleri niye yapmış o insanlar o mağarada?
Why did those people create magnificent three-dimensional images of bison in the cave at Lasca?
Yani hiçbir nedenleri yok.
So they have no reason at all.
Karınlarını doymuşlar, ateşlerini yakmışlar.
They have filled their stomachs and lit their fires.
Bunların hepsini arkeolojik buluntulardan görebiliyoruz.
We can see all of these from archaeological findings.
Ama bir de harikulade resim yapmışlar.
But they have also made a marvelous painting.
Niye yapmışlar?
Why did they do it?
İnsandaki yaratıcılık sonsuz.
The creativity within humans is infinite.
Siz bir bilgisayara bir bilgiyi verdiğiniz zaman hep aynı yanıtı alırken şu odanın içinde biz yedi kişiyiz.
When you provide a piece of information to a computer, you always receive the same response, whereas in this room, there are seven of us.
Yedinize de ben bir soruyu sorayım.
Let me ask you a question too.
Sorsam yedi tane hiçbirbirine benzemeyen yanıt alırım.
If I ask, I would get seven completely different answers.
Ve çok başka perspektifler, çok başka hayatlar, geçmişler, duygular bir şekilde hepsi birbirinden farklıdır.
And many other perspectives, many other lives, pasts, and emotions are all different from one another in some way.
İnsanın güzelliği temelde budur ve değişmez.
The beauty of a person is fundamentally this and does not change.
Onun için ben buna inanıyorum.
That's why I believe in this.
Yani insanın hislerine ve yaratıcı güdüsüne inanıyorum.
So I believe in human feelings and the creative impulse.
Yani geleceği teknoloji değil.
So the future is not technology.
Biz bu hislerle kendimizi nereye getirmek istiyoruz?
Where do we want to take ourselves with these feelings?
Bu sorunun yanıtı belirleyecek.
This answer will determine the question.
Sağlık. Bir sonraki Işınla Bizi bölümünde görüşüyoruz değil mi?
Health. We'll see each other in the next episode of Işınla Bizi, right?
Bir sonraki Işınla Bizi'de görüşmek üzere.
See you at the next beam.
Altyazı M.K.
Subtitle M.K.
Continue listening and achieve fluency faster with podcasts and the latest language learning research.