Mümkün Podcast: Her Şeyin Bir Sırası Var

Olmaz Media

Mümkün

Mümkün Podcast: Her Şeyin Bir Sırası Var

Mümkün

Bu dizinin betimlemesi TRT tarafından Sesli Betimleme Derneğine yaptırılmıştır.

The description of this series has been done by TRT in cooperation with the Audio Description Association.

Bir geçtiğimiz bölümlerle ilgili aslında konuştuklarımızla ilgili böyle sürekli güncel haberler geliyor karşıma.

I keep coming across updates related to what we've actually discussed in the previous episodes.

Onlardan bir tanesini paylaşarak başlamak istedim.

I wanted to start by sharing one of them.

Üçüncü bölümde turne ve bu turnenin müzisyenler üzerindeki mental ve fiziksel etkilerinden bahsetmiştik.

In the third section, we talked about the tour and its mental and physical effects on musicians.

Daha dün paylaştı Ozzy Osbourne uzun zamandır bir turneye hazırlanıyordu.

Just yesterday, Ozzy Osbourne shared that he has been preparing for a tour for a long time.

Yani yaklaşık üç senelik bir mevzu.

So it's a matter of about three years.

Ama bu turneyi sağlık problemleri nedeniyle sağlıklı bir şekilde götüremeyeceğini açıkladı.

But he announced that he would not be able to carry out this tour in a healthy manner due to health problems.

Ve çok da duygusal da bir mektup paylaştı.

And he shared a very emotional letter.

Üçüncü bölümde tabii bu ve benzeri şeyleri konuşmuştuk.

In the third section, of course, we discussed this and similar things.

Turnelerin, müzisyenlerin sağlığı üzerindeki etkisini.

The impact of tours on musicians' health.

Buradan aslında dinlemeyenler için üçüncü bölüme bir pas atabiliriz belki Harun değil mi?

We could maybe pass to the third part for those who are not actually listening from here, right Harun?

Evet yani çok konularda bizi böyle takip ediyor gibi oluyor bazen.

Yes, it sometimes feels like they are following us in many matters.

Ben de okudum Ozzy Bey'in mesajını.

I also read Mr. Ozzy's message.

Tabii üzücüdür.

Of course, it is sad.

Üzücü bir tarafı var çünkü hiç bitmeyecek zannediyorsun ama işte insanlar yıllar geçtikçe daha yoruluyorlar.

There’s a sad side because you think it will never end, but people get more tired as the years go by.

Ve özellikle o derece artık yani çok fazla yıllardır bu işi yapan insanlar üstüne belli sağlık problemleri geldiğinde tabii çok zor oluyor.

And especially at that level, I mean, when people who have been doing this for many years start to encounter certain health problems, it becomes very difficult.

Gelmediğinde de zor zaten yani sonuçta orada fizikal ve mental bir performans var ortada.

It's already difficult when you don't come; after all, there is a physical and mental performance involved.

O da şey değil.

It's not a big deal.

Böyle çok.

So much.

Kolay bir şey değil doğrusu.

It's not an easy thing, that's for sure.

Evet bunu üçüncü bölümde baya ayrıntılı anlatmıştın.

Yes, you explained this in great detail in the third chapter.

Merak edenlerin o bölümü dinlemesini tavsiye ederim.

I recommend those who are curious to listen to that part.

Sıkça sorulan sorulara hemen adımımızı atalım.

Let's take our step into the frequently asked questions.

O Tüç'e bir uzun mesaj yazmış.

He wrote a long message to Tüç.

Kısaltıyorum.

I'm abbreviating.

Bu bölüm sonları ya da şarkılarla ilgili konuşmamız ve de bölüm sonlarındaki bazı sürprizler yavaş yavaş da dinleyiciye geçmeye başladı.

Our discussions about the endings of this episode or songs, as well as some surprises in the episode endings, have gradually started to reach the audience.

Onlarla ilgili birçok istek geliyor.

Many requests are coming in regarding them.

Onlardan bir tanesi.

One of them.

Acaba çocuklar ve hayvanlar şarkısında.

I wonder about the song of children and animals.

Çocukların demosu olan sen istersen'i yayınlayabilirler mi bir mümkün podcast sonunda ve devamında da demiş ki bu sonları çok beğendiğini ve bu tarz kayıtların bir albüm olarak paylaşılması da mümkün mü diye eklemiş.

Can they publish the demo of "Sen İstersen," which belongs to the children, at the end of a possible podcast? And he also mentioned that he really liked these endings and asked if it would be possible to share such recordings as an album.

O Tüç'e.

To Tüç.

Valla bizim tabii grup kararı öyle albüm yayınlamaklar falan onlarla ilgili bir şey söylemek kolay değil.

Honestly, it's not easy to say something about releasing an album or anything like that; it's definitely a group decision.

Çocuklar ve hayvanların demosunun.

The demo of children and animals.

Böyle bir adı olduğunu ben bilmiyorum ama tabii benim bilmediğim bir yerde öyle bir adı olabilir.

I don't know that it has such a name, but of course, there could be such a name in a place I am not aware of.

Belki de hatırlamıyorumdur.

Maybe I don't remember.

Şarkının kod adı olabilir.

It could be the code name of the song.

Öyle bir mp3 bir yerde kayıtlıysa onun adı olabilir ki onun adıysa eğer o şarkının adı demek değildir ya da belki de öyledir.

If such an mp3 is recorded somewhere, it might have a name, and if it has a name, it doesn't necessarily mean that it's the name of that song, or maybe it does.

Bilmiyorum.

I don't know.

Burak'a sormam lazım.

I need to ask Burak.

Nerede ne kayıt var diye.

"Where is what record?"

Ama biraz bizim bu bölüm sonları.

But it's a bit like our endings in this section.

O bölümün içeriğiyle ilgili bir şey yapmaya çalıştığımız bir alan.

It's an area where we are trying to do something related to the content of that section.

Yani o sürprizler öyle ki kendimiz bile bazen son ana kadar şöyle mi böyle mi diyoruz seninle.

So those surprises are such that sometimes even we are wondering until the last moment if it's this way or that way with you.

O yüzden yani adı üstünde sürpriz olan bir şeyi öyle yapacağımızı söylememiz de çok yakışık almaz diye düşünüyorum.

That's why I think it wouldn't be very fitting for us to say that we would do something that is, by its very nature, a surprise.

Ama güzel fikirler bunlar.

But these are nice ideas.

Evet bölüm sonlarını şimdiye kadar atlayanlara tekrar hatırlatalım.

Yes, let's remind those who have skipped the section endings so far again.

Her bölümün sonunu itinayla dinleyiniz.

Listen carefully to the end of each section.

Bir soru daha var.

There is one more question.

Aslında bu soru bizim konumuzla da alakalı.

Actually, this question is also related to our topic.

Buradan da oraya geçebileceğimizi düşünüyorum.

I think we can pass from here to there as well.

Enes Hüseyin Ergün bir mesaj yollamış.

Enes Hüseyin Ergün has sent a message.

Gül kendine en sevdiğim mor ve ötesi albümlerinden biri.

Rose is one of my favorite albums, "Mor ve Ötesi".

Hayat şarkısını çaldıklarını konserlerin çoğunu takip ediyorum.

I follow most of the concerts where they play the song of life.

Hayat şarkısını çaldıklarını hiç hatırlamıyorum.

I don't remember them playing the song of life at all.

Bu kadar güzel bir şarkıyı set liste alırlar mı?

Would they include such a beautiful song in the setlist?

Neden almıyorlar diye sormuş.

They asked why they are not taking it.

Sen istersen buna cevap verirken ben de set list bugünkü programımızın aslında ana konusu olan set list ile ilgili.

If you want, while you respond to this, I can also talk about the set list, which is actually the main topic of our program today.

Birkaç soru hazırlayacağım.

I will prepare a few questions.

İstersen bu Hayat konusunda bir cevabını alalım.

If you want, let's get an answer regarding this Life matter.

Hayat konusundaki cevabım şöyle.

My answer about life is as follows.

Yaşamaya değer.

It's worth living.

Hayat bizim Gül kendine albümünden sonra uzun süre bütün konserlerimizde çaldığımız bir şarkıydı.

It was a song we played at all our concerts for a long time after our album "Gül Kendine."

Yani 2001 ile diyelim 2006 arasında falan.

So between 2001 and let's say around 2006.

Ama muhtemelen o hani ilk 11'e ilk yazılacak oyunculardan biri olarak yaşadı.

But he probably lived as one of the first players to be written down in the starting eleven.

Yıllarla beraber tabii şey oluyor.

Of course, things change over the years.

Aslında senin konuya girmiş oldum ben şu anda bu arada.

Actually, I've just gotten into the topic you're talking about.

Girelim.

Let's go in.

Yani şöyle bir şey oluyor.

So, something like this happens.

Şimdi bu bir konserdeki şarkı listesinden bahsediyoruz set list derken.

Now we are talking about the setlist from a concert.

Konserdeki şarkı listesinin neye göre sıralandığı.

The criteria used to arrange the song list at the concert.

Bence.

I think so.

Her grubun, her sanatçının farklı farklı cevap verebileceği bir soru.

A question to which each group and each artist may give different answers.

Üstelik mesela bizim tarihimizde de çeşitli dönemlerde çeşitli önceliklere göre yapıldı.

Moreover, for example, it was carried out in different periods in our history according to various priorities.

İlk zamanlarda zaten işte bir sahne zamanını dolduracak kadar şarkın olmuyor.

In the beginning, you don't have enough songs to fill a performance time anyway.

O yüzden coverlar yapıyorsun.

That's why you make covers.

Yani bestelerle coverları bir arada düşünmenin bir sebebi.

So there is a reason to think of compositions and covers together.

Bir sahneyi doldurabiliyorsun.

You can fill a scene.

Bir sahneyi dolduracak kadar coverın besteler olmaması oluyor.

Sometimes there aren't enough covers to fill up a scene.

Daha sonraki yıllarda bu sefer sadece bestelerden oluşan listelerle konserlere çıkıyorsun.

In the following years, you perform concerts only with lists consisting of compositions.

Orada da onları nasıl sıraladığın, hangi dinamikle işte dizdiğin bir önem kazanıyor.

How you sorted them there and the dynamic with which you arranged them gains importance.

Yani bir konsere çok yüksek enerjiyle başlamak, ondan sonra onu bir süre götürmek, sonra biraz sakinleşmek, sonra tekrar kudurarak bitirmek bir yol mesela.

So, starting a concert with very high energy, then sustaining it for a while, then calming down a bit, and finally ending with fury could be one way, for example.

Hiç düşmeden çalmaya çalışmak.

Trying to play without falling at all.

Sakin başlayıp, sonra yükselip tekrar sakin bitirmek.

Start calmly, then rise and finish calmly again.

Ya da böyle sinüs dalgası gibi mesela uzun dalgalar.

Or like this, long waves like a sinusoidal wave.

Biz onu stadyumda öyle yapmaya çalıştık mesela.

For example, we tried to do it that way in the stadium.

Yani bir yukarıdan başlayıp, sonra biraz inip çıkıp, inip çıkıp falan gibi.

So starting from a high point, then going up and down a bit, up and down, and so on.

Hep bu bir şey, dalga sörfü gibi bir şey bence.

I think it's always something like surfing.

Hayatta orada yani hayat gibi şarkılar çok belirgin şekilde.

In life, there are songs that are very distinct, just like life itself.

Onları şey diyelim yani modunu değiştiriyor şeyin.

Let's say it changes the mood of the thing.

Konserde olup bitenin modunu değiştiren şarkılar onlar.

They are the songs that change the mood of what's happening at the concert.

Yani bir anda hayat çalmaya başladığında o şarkılardan biri değil öyle ha bir şey oluyor şeyi var.

So when life suddenly starts playing, it's not just one of those songs, there's something happening.

O da diyelim ki o hıza sahip, o duyguya sahip ya da yakın duyguya sahip benzer şarkılardan belli bir sayıda aslında.

Let's say that it has that speed, that feeling, or a similar feeling from a certain number of actually similar songs.

Bir konserde çalmak mümkün oluyor bizim açımızdan.

It becomes possible for us to play at a concert.

Yani ya da şöyle diyeyim.

So, let me put it this way.

Çoğu konserde daha enerjik olan şarkıların bir seçim üstünlüğü oluyor.

In most concerts, the more energetic songs have a selection advantage.

Daha enerjik olanlar, daha bilinen şarkılar, yerine göre daha yakın tarihte yayınlanmış şarkılar.

The more energetic ones, more well-known songs, songs released more recently according to the situation.

Yani son albümden bol, bol çalmak istiyorsunuz mesela gibi.

So you want to play a lot from the latest album, for example.

Hayatta böyle yani işte o hayat...

That's life, you know, that's just life...

Gülken'in de çıktığında son albümden bir şarkıydı.

It was a song from the last album when Gülken also came out.

Ama şu anda 22 yaşında bir şarkı.

But right now, it's a 22-year-old song.

Dolayısıyla aralarda tabii genç kardeşlerine yer verdiği çok oluyor yani.

Therefore, it often happens that he includes his younger siblings in between.

Bu setlist meselesi hakikaten benim öteden beri ilgimi çeker.

The setlist issue has truly intrigued me for a long time.

Çünkü böyle arkalarında bir fikir hatta bir matematik yattığını düşünürüm.

Because I think there is a concept, even a mathematics, behind them.

Nitekim süreç içerisinde de bunu bazen görebiliyoruz.

Indeed, we can sometimes see this during the process.

Bazen değişiyor mesela çok uzun süre aynı gidiyor setlistler.

Sometimes it changes, for example, the setlists go the same for a very long time.

Bu değişim belki...

This change maybe...

Belki gruptadaki bir değişimi de gösteriyor bize.

Maybe it is also showing us a change in the group.

O da olabilir.

That could be the case.

Seyircideki veya dinleme ortamındaki değişimi de gösteriyor olabilir.

It may also indicate a change in the audience or the listening environment.

Mesela hep aynı setlistle, aynı şarkıyla başlayanlar var.

For example, there are those who always start with the same setlist and the same song.

Tam tersi karıştıranlar var.

On the contrary, there are those who confuse it.

Bunu bir tarz haline getirenler var.

There are those who have made this a style.

Hatta bu konuyla ilgili yine bizim podcastlerimizde sıkça konu oluyorlar.

In fact, this topic often comes up in our podcasts as well.

Bir başka Radiohead üyesi Ed O'Brien şöyle demiş.

Another Radiohead member, Ed O'Brien, said this.

In Rainbows turnesi sırasında New York Magazine'e galiba verdikleri bir röportaj.

I think it's an interview they gave to New York Magazine during the In Rainbows tour.

Müzikte ki en...

In music, the most...

Kötü şeylerden biri grupların her gece aynı seti çalmasıdır diyor.

One of the bad things is that the groups play the same set every night, he says.

Bir bu kötü bir şey mi gerçekten?

Is this really a bad thing?

İki siz mesela bunları düşünüyor musunuz?

Do you both, for example, think about these things?

Yani bu tür matematiği.

So this kind of mathematics.

Bugün bu setlist çaldım.

I played this setlist today.

Mesela çok arka arkaya verecekseniz o konserleri.

For example, if you are going to give those concerts very consecutively.

Bunu bir değiştirmeliyiz diyor musunuz?

Are you saying we should change this?

Bu kötü bir şey mi her gece aynı setlisti çalmak?

Is it a bad thing to play the same setlist every night?

Hayır.

No.

Yani her gece aynı setlisti çalmak diye bir şey biz pek yapmadık doğrusu.

So to be honest, we haven't really done the same setlist every night.

Ama birebir aynı olmasa da...

But even if it's not exactly the same...

Şöyle bir şey oluyor.

Something like this happens.

Diyelim ki Amerika'daki akustik turneden örnek vereyim.

Let's say I'll give an example from the acoustic tour in America.

O turneye başlarken bir setlist oluyor kafanızda.

When you start that tour, you have a setlist in mind.

Onu diyelim ki ilk konserde çaldınız.

Let's say you played it at the first concert.

Diyelim neydi o?

Let's say, what was that?

Herhalde Washington DC'de mi bir yerde işte çaldınız.

You probably stole it somewhere in Washington DC.

Çaldığınız liste acaba radikal bir değişikliğe ihtiyaç duyuyor mu?

Does the list you’ve stolen need a radical change?

O akşam yoksa gayet iyi gitti mi?

Did that evening go quite well, or not?

Ona göre ikinci akşam tasarlanabilir.

According to him, the second evening can be planned.

Yani ikinci akşam bir sürü şeyi yeniden düşünüp ya da şunlar yani yeterince iyi olmadı.

So on the second evening, I thought about a lot of things again, or these didn't turn out well enough.

Onun yerine şunu deneyelim dediğiniz şarkılar denenebilir.

Let's try the songs that you suggested instead.

Onunla başlamayalım bununla başlayalım.

Let's not start with that, let's start with this.

Onunla bitirmeyelim bununla bitirelim.

Let's not end it with him, let's end it with this.

Ya da ne bileyim 18 tane şarkı çalıyorsanız mesela.

Or I don't know, for example, if you're playing 18 songs.

17'si çok iyidir de bir tanesi de hani onun yerine şunu deneyelim kadar az bir değişiklik de yapabilirsiniz.

You can also make as little change as trying this instead of that one, although the 17th is very good.

Bence bir turnede setlistin arka arkaya yani gezdiğiniz şehirlerde birbirine benzemesi...

I think having the setlist in a tour resemble each other in the cities you visit...

...ya da aynı olması aslında ferahlatıcı ve bence konserin muhtemelen kalitesini arttıran bir yanı var.

...or having the same can actually be refreshing, and I think it adds to the quality of the concert.

Yani bir tiyatro oyununu öğrenmek gibi konserdeki şarkıların sırasında öğreniyorsunuz çünkü.

So you learn the songs during the concert like you would learn a theater play.

Ve bir süre sonra o şarkının nerelerde geleceğini, o şarkının o gelişmesini...

And after a while, where that song will appear, the development of that song...

...içinde nasıl bir enerji yayacağını, ondan sonrakiyle etkileşimini falan öğrenmeye başlıyorsunuz.

...you start to learn what kind of energy it will emit and how it will interact with the next one.

O yüzden de iyi işleyen setlistler vardır ve iyi işleyen setlist bölümleri vardır bir de.

That's why there are well-functioning setlists and also well-functioning sections of setlists.

Yani mesela bizim pek çok konserimiz bir derdin varlığa ya biter ya da konser bizden önce bir derdin varlığa biter.

So for instance, many of our concerts either end up with a problem being addressed, or the concert ends before a problem is addressed.

Bu iyi bir şeydir mesela ve biz bunu yaparız ve muhtemelen yapmaya devam ederiz.

This is a good thing, for example, and we do it and we will probably continue to do it.

Bu iyi bir şeydir.

This is a good thing.

O bunu ne bileyim 200 kere yapmış olabiliriz mesela ama her yaptığında da başka bir yerde ve başka bir zamandasın.

I don’t know, for example, we could have done this 200 times, but each time you are in a different place and at a different time.

Dolayısıyla tekrar eden bir şeyin verdiği bir sıkıcılıktan ziyade böyle evde olmanın bir güveni ve o güven üstünde daha rahat dans etmek bir yerde.

Therefore, rather than a boredom given by something repetitive, there is a security in being at home and a certain ease in dancing more freely in that security.

Bu biraz aslında bizim radyoda yaptığımız ya da DJ'lik yaparken uyguladığımız metodolojiye benziyor.

This is actually somewhat similar to the methodology we use at our radio station or when we are DJing.

Bu acaba diye düşünüyordum şimdi sen konuşurken.

I was thinking about this while you were speaking.

Mesela bende de bazı ikili üçlü şarkılar vardır.

For example, I also have some duets and trios.

Bilirim ki onları çaldığım zaman neredeyse garantidir alacağım reaksiyon veya beğeni ve o ikili üçlüleri farklı yerlerde de kullanırım.

I know that when I play them, the reaction or liking I will receive is almost guaranteed, and I use those duos and trios in different places as well.

Bir de bazı kendimce kurallar vardır.

I also have some rules of my own, so to speak.

İşte mesela üst üste üç kadın vokal çok koymamaya çalışırım mutlaka bir grup bir erkek vokal gibi gibi çok zorunlu olmayan böyle biraz kişisel değişimler.

For example, I try not to have too many female vocals in a row; I always add a group or a male vocal occasionally as personal variations that are not absolutely necessary.

Bir de o senin en başta dediğin sinüs dalgaları mesela benim için çok önemli.

Also, those sinus waves you mentioned at the beginning are very important to me.

Yani işte mood'u böyle bir anda düşürmek değil böyle biraz yavaşça düşürmek arada bir keskin çıkışlar ama çok fazla yapmadan gibi.

So it's not about dropping the mood suddenly like that, but rather bringing it down slowly, with occasional sharp spikes but not too frequently.

Mesela benim düşündüğüm bu matematiği siz de bu şekilde mi düşünüyorsunuz?

For example, do you think about this math the same way I do?

İşte sizin de böyle ikili üçlüleriniz işte iniş parçası çıkış şarkılarınız böyle bir matematik var mı?

Here, do you have such duos and trios, do you have an approach to your entrance pieces and exit songs? Is there such a math?

Yani matematik deyince insanlar tabii böyle ay işte ne güzel duygulardı bunlar niye matematik falan dememeliler bence.

So when it comes to math, I think people shouldn't say things like, "Oh, these are such beautiful feelings, why math?"

Çünkü şarkıların kendi içlerinde olduğu gibi.

Because, like the songs themselves.

Şimdi konserin tamamında da tabii ki matematik var.

Of course, there is mathematics throughout the entire concert as well.

Matematik biraz ölçü demek biraz denge demek.

Mathematics means a bit of measurement and a bit of balance.

Yani yaptığınız şeyin sıralamasını nasıl sunmak istediğiniz aslında yaptığınız şeyi belirliyor.

So how you want to present the order of what you do actually determines what you are doing.

Şöyle söyleyeyim ben bir sohbete merhaba nasılsınız bugün ben biraz tuhaf hissediyorum demek yerine.

Let me put it this way: instead of saying hello, how are you today during a conversation, I feel a bit strange.

Ben bugün biraz tuhaf hissediyorum nasılsınız merhaba diye başlayacak olsaydım ne kadar farklı olurdu her şey.

I'm feeling a bit strange today; how are you? How different everything would be if I had started with that.

Bu kadar basit bir şeyde bile sıralamanın önemi çok açık.

The importance of order is very clear even in such a simple thing.

Fakat matematik kadar bir yandan sezgi de devreye giriyor ve sezgiler ve deneyimler diyelim ona.

However, intuition also comes into play just like mathematics, and let's call it intuitions and experiences.

Tecrübeler daha doğrusu hatta ler de değil tecrübe.

Experiences are not even experiences, but rather just experience.

Yani.

So.

Aşağı yukarı nerede ne yaparsanız nasıl bir etkisi olacağına dair bir iyi bir tahmin.

A rough estimate of what kind of effect it will have where and what you do.

Çünkü orada yüz kere de çalmış olsanız her orada çaldığınız konser yeni bir konser.

Because even if you have played there a hundred times, every concert you play there is a new concert.

Oraya gelen insanlar yeni bir insan grubu.

The people coming there are a new group of people.

Siz de daha önce gelen insanlar değilsiniz.

You are not people who have come before either.

İçinde yaşadığınız dünya da değişti.

The world you live in has changed too.

Dolayısıyla hani diyelim ki bir konser mekanında aynı sene bile dört kere çalsanız o konserde.

Therefore, let's say you perform at a concert venue four times in the same year.

Her biri farklı birer yaratık.

Each one is a different creature.

Öyle olduğu için de mesela biz daha çok ona biraz dikkat etmeye çalışıyoruz.

That's why we try to pay a bit more attention to it.

Diyelim ki Ankara'da üç konser yapıyorsak eğer o yıl.

Let's say we are having three concerts in Ankara that year.

O üç konserin listelerinin birbirinden farklı olmasına mutlaka gayret ederiz.

We will definitely make an effort to ensure that the setlists of those three concerts are different from each other.

Ama diğer yandan eğer aynı olmasaydı da yani pardon ayrı olmasa ve birebir aynı şarkıları çalıyor olsaydık da.

But on the other hand, even if they were not the same, excuse me, if they were separate and we were playing exactly the same songs.

O konser.

That concert.

O konser yine özgün birer konser olurdu.

That concert would have been another original concert.

Onu da söylemeden geçmeyeyim.

I shouldn't pass without mentioning that.

Hatta belki rastlamışsındır.

Maybe you have encountered it.

Son dönemde Metallica böyle bir turne açıkladı.

Recently, Metallica announced a tour like this.

No Repeat Weekend diye.

It's called No Repeat Weekend.

Aynı şehirde işte iki konser verip tamamen farklı setlist deneyecekler.

They will perform two concerts in the same city and will try out completely different setlists.

İlk defa böyle bir şey deniyorlar.

They are trying something like this for the first time.

Bilmiyorum nasıl bir sonuç alacaklar.

I don't know what kind of result they will get.

Çok güzel.

Very beautiful.

Çok eğlenceli.

Very entertaining.

Çok eğlenceli yani.

It's very entertaining.

Çünkü o aynı zamanda nasıl bir katalog olduğunu da anlatıyor grubun yani.

Because it also describes what kind of a catalog the group is.

Sana bir akşam yani bir stat dolusu insana hiç mesela Unforgiven, One ve işte Forum The Bell Tolls çalmadan yine de çok iyi bir konser yapabiliyorlar mesela.

They can still have a really good concert without playing songs like Unforgiven, One, and For Whom the Bell Tolls for an evening, like in front of a full stadium.

İnanılmaz bir şey.

Incredible.

Doğru.

True.

Evet yani çok çok grup için belki söylenemeyecek bir şey.

Yes, it's something that might not be said for many groups.

Ama sizin deneyebileceğiniz bir şey gibi.

But it's something you can try.

Bu şeyi merak ediyorum.

I'm curious about this thing.

Ben mesela bir ara bir tane kitapta bir müzikle ilgili bir kitapta herhalde eskiden öyleydi.

For example, at one point I think there was a book about music, it must have been like that in the past.

Şu an nasıl bilmiyorum.

I don't know how right now.

Bu setlistlerin işte el yazısıyla.

Here are the setlists in handwriting.

Hatta bazen aralarında grafiklerin, resimlerin olduğu böyle bantlarla yere işte duvarlara yapıştırıldığı bir takım böyle fotoğraflardan oluşan bir kitaba rastlamıştım.

I had even come across a book made up of a collection of photos, where sometimes there were graphs and pictures, and these were stuck on the ground and on the walls with tapes.

O zaman yani setlist yazımının da ayrı bir aslında kim yerde sanat eseri gibi benim açımdan algılandığını gördüm.

At that time, I realized that the writing of the setlist is actually perceived as a separate work of art from my perspective.

Sizde böyle şeyler, alışkanlıklar var mıydı ve hala var mı?

Did you have such things, habits, and do you still have them?

Yok.

No.

Bizde daha çok şey var.

We have many more things.

Genelde bizim menajerimiz duygu bir noktada setlist diye böyle Whatsapp'tan ya da analog olarak bağırmaya başlar.

Generally, our manager Duygu starts shouting about the setlist via WhatsApp or analogically at some point.

O sırada da ona iletilir mümkün mertebe hızlı bir şekilde.

At that time, it is communicated to him as quickly as possible.

Ama hazırlık son anda yapılıyor diye değil.

But it's not that the preparation is done at the last minute.

Mutlaka işte şöyle mi böyle mi diye bir şey olduğundan.

It definitely has to be something like this or that.

Ama sonuçta o listeler bizde çok standart bir şekilde kağıda basılıyor.

But in the end, those lists are printed on paper in a very standard way with us.

Büyük okunabilir bir.

A large readable one.

Fondla şarkıların birbirinden ayırt edilebildiği bir şekilde ama şey güzel bir şey ben de biliyorum onu yani bazı ne bileyim öyle ona eğilme olan insanlar vardır ya en ufak bir yazıyı bile böyle hat sanatı gibi yazar kenarına bir kelebek kondurur falan öyle onlar da güzel şeyler aslında.

In a way that songs can be distinguished from each other with fondness, but, you know, it's a nice thing; I know that. I mean, there are people who have that inclination, right? Even the smallest piece of writing, they write it like calligraphy and place a butterfly on the edge or something. Those are beautiful things, actually.

Ben daha ziyade korkunç bir el yazısıyla küçücük bir yerde böyle onları ancak benim anlayacağım şekilde yazıp sonra dijitale geçirip yolluyorum.

I mostly write them in a barely readable handwriting in a very small space so that only I can understand, and then I digitize and send them.

Peki şimdi tabi bu setlistten bahsederken dinleyicilerimizden bazıları şunu merak ediyorlardı.

Well, now of course, while talking about this setlist, some of our listeners were wondering about this.

Şimdi ortada bir konser var.

There is a concert going on now.

İnönü konseri bir film var.

There is a film about the İnönü concert.

Her iki setlist arasında bazı farklılıklar var.

There are some differences between the two setlists.

Mesela buraya gelmeden o farklılıklar ve sebeplerine gelmeden sürpriz unsurun da setlistlerdeki yerini merak ederim.

For example, before coming here, I wonder about the place of the element of surprise in the setlists, without addressing those differences and their reasons.

Mesela İnönü'de benim için 23 biraz sürprizdi.

For example, 23 was a bit of a surprise for me in İnönü.

Hani diğer bütün şarkıları tahmin ettim demiyorum.

I'm not saying I guessed all the other songs.

Varlıklı olarak beklediğim gibi giderken 23 biraz benim için ters köşe oldu.

As I expected to go well off, 23 caught me by surprise a little.

Bir, genelde konserlerde böyle sürprizleri seçme veya işte bu sürprizlere yer vermeye nasıl karar veriyorsunuz?

How do you usually decide to choose such surprises or include them in concerts?

Daha sonra da istersen konser ve film arasındaki bu setlist farklılıklarından da bahsedebiliriz.

Later, if you want, we can also talk about the differences in the setlist between the concert and the movie.

Sürpriz kararı bence şey, maceracı olmakla temkinli olmak arasında bir karar.

In my opinion, the surprise decision is a choice between being adventurous and being cautious.

Çünkü biz mesela...

Because we, for example...

Şeyi yapabiliyoruz şu anda.

We can do it right now.

Bir buçuk saate yakın hepsini herkesin bildiği şarkılardan oluşan bir liste yaparak çok eğlenip böyle gürültülü, işte danslı falan böyle bir şey yapabiliyoruz.

We can have a lot of fun by creating a list of songs that everyone knows, lasting about an hour and a half, and doing something loud and dance-like like that.

Fakat sadece bunu yapmak da bizi genelde çok eğlendirmediği için mutlaka oralara, aralara işte o sürpriz dediğin şeyler...

However, since just doing that generally doesn't amuse us much, we definitely need those surprises you mentioned in those places, in between...

...katmaya ya da hatta sürprizini bol tutmaya çalıştığımız zamanlarda oluyor.

...when we try to add something or even keep the surprises plentiful.

İşte mesela şeye, bize 23 ile başlamak, işte daha küçük bir kulüp konserinde belki beklenebilecekken...

For example, starting with 23 for us, which might be expected at a smaller club concert...

...stadyumda bence de bir sürprizdi ve güzel bir sürpriz olduğunu hissettim.

...I think it was a surprise in the stadium, and I felt it was a nice surprise.

Benim içim de öyleydi bu arada.

It was the same with me, by the way.

Yani çünkü onun nasıl hissedileceğini bilmediğim için daha önceden...

So because I didn't know how it would feel beforehand...

...öyleydi.

...it was like that.

Burada çeşitli yaklaşımlar var.

There are various approaches here.

Yani biz şu anda çok düşünen, yani bu konu üzerine düşünen bir grubun şarkıcısıyla konuşuyorsun sen.

So you're talking to the singer of a group that thinks a lot, I mean a group that thinks about this topic.

Bu konu üstüne hiç düşünmeyenler de var ve o da bence mantıklı.

There are those who have never thought about this topic, and that makes sense to me as well.

Güzel bir yol yani.

It's a nice road.

Bak ona bile mantıklı diyordum.

I was saying that it even makes sense.

Güzel bir yol.

A beautiful road.

Yani o şekilde şöyle çıkıp ne içinden geliyorsa çalmak.

So, to come out like that and play whatever comes to mind.

Bir sonraki şarkıyı mesela davulcu veya gitarcı...

For the next song, for example, the drummer or the guitarist...

...hangisine girerse.

...whichever one it enters.

Onu çalmak.

Steal it.

Oradan birisi bir şey bağırdığında onu çalmak falan.

Stealing it when someone shouts something from there, or something like that.

Bunlar çok bize göre olmayan ama gayet meşru yöntemler yani.

These are methods that are not very suitable for us, but they are quite legitimate.

O şekilde de oluyor.

It happens that way too.

Gayet de iyi oluyor.

It's going quite well.

Hiç kimse itiraz edemez bence buna.

I don't think anyone can object to this.

Ama biz şeyi tercih ediyoruz hakikaten.

But we really prefer that thing.

Yani aşağı yukarı...

So approximately...

Zaten orası riskli ve böyle tuhaf bir yer.

It's already a risky and such a strange place.

Hani bilinemez bir sürü şey var.

There are many things that cannot be known.

Bari biz bilinenlerin sayısını biraz şey yapalım.

At least let's reduce the number of knowns a little bit.

Arttıralım.

Let's increase it.

Biz sahneye çıkmadan önce ne çalacağımızı bilerek çıkmayı seviyoruz.

We like to go on stage knowing what we will play.

Ona rağmen tabii ki yol üzerinde değişiklikler olabiliyor bazen.

Of course, there can be changes on the road sometimes, despite that.

Bir seyirci olarak da şeyi severim ama ben.

As an audience member, I like it, but I do.

Hatta öyle seyircileri de severim.

I even love those kinds of spectators.

Bazen böyle gruba yönelik bir şarkı için çok bir baskı olur.

Sometimes there is a lot of pressure for a song aimed at the group.

Mesela en ufak bir sessizlikte 23 falan.

For example, at the slightest silence, around 23.

O bir süre sonra gruptan da bir şey alır.

After a while, he/she also takes something from the group.

Ya bir cevap alır.

Or you will get an answer.

Bir reaksiyon alır.

It takes a reaction.

Mesela onu severim.

For example, I love him/her.

Tabii her şarkı için belki ve her konserde olmaz ama

Of course, it may not happen for every song and at every concert, but...

bazı böyle çabaları da zamanında çok yapmış olur.

Some such efforts would have been made in due time as well.

Ama severim.

But I love (it/him/her).

Sizde nasıl tınlıyor böyle bir grup seyircinin sürekli bir şey söylemesi ve

How does it sound to you when such a group of spectators constantly says something?

ısrarı sahnede nasıl duyuluyor?

How is insistence heard on stage?

Çok merak ediyorum onu.

I'm very curious about him/her.

Yani böyle bazen kimsenin hatırlamadığı,

So sometimes things that no one remembers,

yani bizim bile hatırlamadığımız bir şarkıyı bağırdığı zaman birisi

So when someone shouts a song that we don't even remember.

orada böyle bir herkes donak alıyor ve

everyone there is getting frozen like that and

dedi değil mi onu?

He said it, didn't he?

Öyle dedi değil mi falan diye bakışıyoruz birbirimize.

We're giving each other looks like, "Did he really say that?"

Ama...

But...

Mesela hani öbür uçta da şey var.

For example, there’s also something at the other end.

Yani bir derdin var diye bağırıldığı zaman da mesela.

So when you shout because you have a problem, for example.

Yani yani ben şey diyorum yani biliyorum o da bizim şarkımız falan ve çalacağız.

So, I mean, I'm saying I know that's our song and we're going to play it.

Yani yani onu zaten çalmanla imkan yok.

So, there’s no way you could steal it anyway.

O onu hani onu erkenden istemek gibi tınladığında da bu sefer bazen öyle de oluyor.

When you want it early, it sometimes feels like that too.

Yani hadi kardeşim çalıyor şu bir derdin var da işimiz gücümüz var gibi hissettiğimiz de çok nadir de olsa oluyor.

So come on, brother, it's ringing; there is a problem of yours, but we also feel like we have work and responsibilities.

O zaman da işte onu.

Then it is that.

Sonra doğru çalmanın faydalı olduğu, anlamlı olduğu sonucunu çıkartıyoruz yani.

So, we conclude that playing in the right way is beneficial and meaningful.

Çünkü tabii şarkılar o kadar farklı yollardan geçip şu anda oldukları yere geliyorlar ki.

Because of course songs go through so many different paths to reach where they are now.

Yani ve o kadar farklı farklı kümelerler ki bizim için.

So they are such different sets for us.

Yani onların böyle kümeleri var.

So they have such clusters.

Yani o kümelerde bazı arkadaşlar yani yıllardır bir konserin mutlaka son çeyreğinde

So in those groups, some friends have been attending a concert without fail in the last quarter for years.

bir konser.

a concert.

Yani o kümelerde bazı arkadaşlar yani yıllardır bir konserin mutlaka son çeyreğinde.

So in those groups, there are some friends who have definitely been at a concert in the last quarter for years.

Yani o kümeleri var.

So, they have those sets.

Yani onların sebepleri var.

So they have their reasons.

O kümeleri var.

She has those sets.

Yani onu alıp da onunla şarkıyla konserine başlayamazsın gibi yani neredeyse.

So you can't just take it and start your concert with that song, almost like that.

Ve bunların sebepleri var hakikaten.

And there are indeed reasons for these.

Yani bunlar yol üzerinde oturmuş böyle şeyler oluyor.

So these things happen when they are sitting on the road.

En son bu sene biz bu Sirenler'den sonra ilk Anadolu turnevimizi yaparken ve herkes işte İstanbul konseri niye yok?

This year, when we were doing our first Anatolian tour after these Sirens, everyone was asking why there was no concert in Istanbul?

İstanbul niye yok?

Why is Istanbul not there?

İşte her yer var İstanbul niye yok derken ve biz İstanbul'un o sırada henüz niye olmadığını söyleyemeziz.

Here everywhere is there, while saying why Istanbul is not there, and we cannot say why Istanbul was not there at that moment.

Ve herkes işte İstanbul konseri niye yok?

And everyone is asking why there is no concert in Istanbul?

İşte her yer var İstanbul niye yok?

Here is everywhere, why isn't Istanbul there?

söyleyemezken çünkü olacaktı bir tane büyük. O anda işte

Because it was going to be a big one while he couldn't say it. At that moment, indeed.

Isparta'da, Konya'da, Antalya'da, Mersin'de yanlış

In Isparta, in Konya, in Antalya, in Mersin, wrong.

hatırlamıyorsam denediğimiz bir şey vardı. O mesela set list

If I remember correctly, there was something we tried. For example, the set list.

konusuna dair enteresan bir bilgi olabilir. Yeni argümde

There may be an interesting piece of information regarding the topic. In the new argument.

on bir tane şarkı var. On bir şarkının iki tanesi piyano

There is one song. Two of the eleven songs are piano.

bazlı şarkılar. Onları bir kenara koyuyorum. Dokuz tane

based songs. I'm setting them aside. Nine of them.

şarkıdan altı ya da yedi tanesini mutlaka çalmaya

"Definitely play six or seven of the songs."

çalıştığımız bir konser serisi oldu. Fakat o altı yedi

We had a concert series that we worked on. But that was six or seven.

şarkının hangileri olduğunu her akşam değiştirip ona göre de

changing which songs it is every evening and accordingly

set listi değiştiriyorduk. Yani mesela şu işte tüneli

We were changing the set list. For example, this job, the tunnel.

çıkartalım, istiklali koyalımsa mesela o.

Let's take it out, if we say put the independence there, for example.

Tam olarak aynı yere koymak gibi değil. O zaman onun daha iyi

It's not exactly like putting it in the same place. Then it's better.

tınlayacağı yer şurası. Ya da kaptanı çalacaksak onunla

The place where it will ring is here. Or if we are going to steal the captain with it.

başlamayı deneyelim. Eee çalmayacaksak yeni bir şarkıyla

Let's try to start. Well, if we're not going to play, with a new song.

başlamayalım gibi. Çok güzel yöntemmiş ya. Bu bu bu biz

It seems like we shouldn't start. This is a very nice method. This, this, this, us.

biz tabii şimdi İnönü'yü seyrettik ve ondan sonra filmi

We of course just watched İnönü and then the movie.

seyrettik. O aradaki bu yaptığınız eee denemeleri de

we watched. Those experiments you did in between as well

görmek isterdim. Şimdi o zaman istersen şöyle yapalım. Yani

I would like to see. Now, if you want, let's do it this way. I mean.

sana tüneli niye çalmadınız diye bu sefer sormayacağım. Tekrar

I won’t ask you this time why you didn’t play the tunnel for you. Again.

sormuyorsun. Şöyle değil mi? Hayır sormayacağım. Eee şimdi

You're not asking. Isn't that right? No, I won't ask. Well, now...

İnönü stadındaki set list ve tamiri mümkün arada farklılıklar

There are possible differences between the set list and repairs at the İnönü Stadium.

var. Eee o farkı hani tek tek şarkı şu var mı? Niye yoktu?

There is. Well, is there any song that highlights that difference one by one? Why wasn't there?

Bu niye vardı demeyeceğim ama yani bunun bir mantığı vardır.

I won't say why this existed, but there is a logic to it.

Neden aradaki farklılıkları vardı? Tabii ki. Değişiklik

Why were there differences in between? Of course. Change.

niye var? Eee bu arada ben de bu sohbetin sonunda bir tane

Why is there? Well, by the way, I want one at the end of this conversation too.

şarkıyla ilgili

about the song

özel bir açıklama yapmak istiyorum aslında. Onu da

I actually want to make a special statement. I will do that too.

söyleyeyim. Bu ikisi arasında farklar şu yüzden var. Temel

Let me tell you. The differences between these two are due to this reason. Fundamental.

olarak süre yüzünden var. Yani biz vizyona girmesi gereken bir

It exists due to the duration. So, we have something that needs to be released.

filmin zaten çok alışıldık bir film değil ya bu. Bu ııı sinema

This film is not a very familiar film anyway. This, uh, cinema.

salonlarının ııı göstermekten çekineceği biraz zorlanacağı

it will be somewhat difficult for them to show their galleries.

göstermekte bir ııı içerik olduğundan dolayı en

Due to the fact that there is a content showing, the most...

azından ııı ortak yapımcılarımız yani film

our co-producers, I mean the film

konusunda bizden çok daha deneyimli olan Armağan ve

Armağan, who is much more experienced than us in this matter, and

Marcel ki onlar aslında gişe filmlerinden çok ııı sanat

Marcel, they are actually more like art than box office movies.

filmlerine ııı gönül vermiş ve bu manada işte çok daha özgür

She has devoted herself to her films and in that sense, she is much freer.

düşünen insanlar. Fakat onların ııı ittifakla söylediği şey iki

thinking people. However, what they said in unison is two

saati geçmeyen bir ııı filmin ııı seyirciye ulaşma şansının

the chance of a film that doesn't exceed the duration reaching the audience

daha yüksek olacağı.

it will be higher.

Burada şöyle bir şey değil bu. Estetik bir kaygıdan dolayı yani

It's not something like that here. It's due to an aesthetic concern, I mean.

insanlar sıkılır gibi bir yerden anlaşılmasın. Iıı tam olarak

People shouldn't be understood as if they are getting bored. Uhh, exactly.

formatla ilgili. Yani sinema filmlerinin zaten giderek daha

It's about the format. I mean, cinema films are already increasingly

az sinemada izlenildiği bir dönemde hiç kimsenin alışık

"In a period when it was watched very little in cinemas, no one was used to it."

olmadığı bir konser filminin ve sadece konserden ibaret olan bir

a concert film that doesn't exist and is only about the concert

filmin ııı konser her ne kadar iki buçuk saatte üç saat arası

The concert of the film lasts between two and a half to three hours.

sürmüş olsa da

even if it has lasted

total olarak iki saati geçmemesi gerektiği gibi bir ııı net bir

It should not exceed a total of two hours, like a clear...

ııı tavsiyeleri oldu. Bize de çok mantıklı geldi doğrusu.

They had recommendations. To be honest, it made a lot of sense to us as well.

Çünkü hakikaten biz konserlerde bile ııı ideal zamanların

Because indeed, even at concerts, we... ideal times...

yetmiş beşle doksan dakika arası bir ana set ve sonra on

A main set between seventy-five and ninety minutes, and then ten.

on beş dakikalık da bir biz gibi düşünürseniz yani doksan yani

If you think like us for just fifteen minutes, I mean ninety.

bir buçuk iki saat maksimum bu budur bence.

I think this is a maximum of one and a half to two hours.

Bir konser daha uzun sürdüğünde ya çok önemli bir okazyon

When a concert lasts longer, it is either a very important occasion.

vardır. Işte ilk ve kim bilir ııı ne zaman bir daha

There is. Here is the first one, and who knows, uhh, when there will be another.

tekrarlanacak bir stadyum konseri daha uzun çalmak için

a stadium concert to be repeated to play longer

bir okazyondur bizce. Ama bir konser uzunluğu iki saati

In our opinion, it is an occasion. But a concert lasts two hours.

geçmese biz de daha mutlu oluyoruz. Ve bu konser filmi

if it didn't pass, we would be happier. And this concert film

olduğunda evet o günün ve orada yaşanan şeyin bir ııı temsili,

yes, it is a representation of that day and the things that happened there.

onun bir filmi ama onun bir kaydı. Fakat ııı sadece ondan

It's a film of his, but it's a recording of him. However, uh, just from him.

ibaret değil. Yani morga ötesi nasıl konserler yapıyormuş bu

It's not just about that. So how are they holding concerts beyond the morgue?

yıllarda içinde bir ııı referans kayıt aslında. Ve o

"Actually, it's a reference record within the years."

o özelliğinden baktığınız zaman hakikaten bizim için de bizim

When you look at that feature, it really is for us as well.

normalde daha ııı kompakt konser süremize yakın bir film

Normally a film closer to our compact concert duration.

var. Iıı bizi de daha mutlu etti. Bunu yaparken

There is. It made us happier too. While doing this.

aralarda ııı çok sevdiğimiz ııı ya da hatta o akşam da çok

in between, we loved it very much or even that evening very much

güzel çaldığımıza inandığımız falan ııı bazı şarkıları

the songs that we believe we play beautifully, umm...

çıkarmamız da gerekti. Iıı onlar işte o setlist dansı

We also needed to take it out. Uhh, that's the setlist dance.

gibi. Yani burada biz yeniden bir setlist yapmış gibi olduk

Like. So here we have created a setlist again.

aslında. Iıı onu yaparken de nasıl ki çok sevdiğiniz bazı

Actually. Hmm, while doing that, just like some that you love very much.

şarkıları konserde çalamıyorsunuz,

You can't play the songs at the concert,

belli sebeplerle. Bu sefer de çaldığımız bir şeyi filme

for certain reasons. This time we also filmed something we stole.

koyamadığımız oldu. Bu şekilde yanılmıyorsam sekiz dokuz

We had times when we couldn't. If I'm not mistaken, it's eight or nine like this.

şarkıyı dışarıda bırakmış olduk. Iıı ama sonuç olarak da

We left the song outside. Uhh but as a result,

konserin duygusunu ve genel ııı atmosferini yansıtan bir iş

A piece that reflects the emotion and overall atmosphere of the concert.

ortaya çıktığını düşünüyoruz. O spesifik nota gelecek olursak

we think it has emerged. If we are to come to that specific note

eğer. Heh. Eee bu. Evet. Hangi şarkı? Park.

If. Heh. Eee this. Yes. Which song? Park.

Bu şarkı bizim son albümümüzün son şarkısı. Ve onun ııı iki bin

This song is the last song of our latest album. And it uh two thousand

on üçteki gezi direnişiyle ilgili olduğunu ııı ya da bundan

It's related to the resistance during the trip on the thirteenth, uh, or about this.

ilham aldığını anlamak için de çok fazla ııı ipucuna gerek

You don't need too many clues to understand that you are inspired.

yok. Ve biz ııı yirmi sekiz Mayıs'ta ııı orada ııı yaptığımız

No. And we, uh, on May twenty-eighth, uh, did that there.

konserin son şarkısı olarak da parkı seçmiş ve onu çalmıştık.

We had chosen the park as the last song of the concert and played it.

Iıı sonra bu

Uhh then this

filmde ııı onunla bitirmeyi de denedik. Yani montaj sırasında

In the film, we also tried to end it with him. I mean, during the editing.

bunu denedik. Ama bir şey oluyordu. Yani ııı park çok

We tried this. But something was happening. I mean, the park was very...

zamanlı bir şarkı. Park ııı eğer önümüzdeki zaman bizi mutlu

A timely song. Park 3 if the upcoming time makes us happy.

etmeyecek, bizi üzecek şekilde akarsa ııı geçici bir delilik

it will not, but it will flow in a way that will upset us, uh temporary madness

olarak da algılanabilecek bir şarkı. Hayalcilik olarak

a song that can also be perceived as an idealism. As daydreaming

algılanabilecek bir şarkı. Ama eğer ııı daha mutlu olacağımız

a song that can be perceived. But if umm we would be happier

bir zamanda yaşarsak da hep beraber ııı bağıra bağıra

Even if we live in one time, we all shout together.

söylemekten mutlu olacağımız bir şarkı. O onu bu filmin

A song that we would be happy to say. He makes it this movie's.

sonunda çok istedik. Görelim ııı ve kullanalım diye. Ama

We wanted it so much in the end. Let's see, umm, and use it. But

içimizde başka bir şey de bunu yapmamayı istedi. Sanki bunu

Something else inside us wanted us not to do this. It was as if this.

yapmak için o canavarlaşmakla kalbi tamir etmek arasındaki

to repair the heart between the act of becoming a monster

kararı beklememizi söyledi bir ses bize. Bu ülkenin total

A voice told us to wait for the decision. The total of this country.

total olarak canavarlaşmakla total olarak kalbini tamir etmek

to totally become a monster or to totally repair one's heart

arasındaki kararı vermesini beklemeyi söyleyen bir şey

something that says to wait for the decision between them

oldu bize yol üzerinde. Ve biz ııı konseri yaparken ki atmosfer ben

It happened to us on the way. And the atmosphere while we were having the concert, I...

bu arada geçen hafta sonu bir gün gazetesinde yayınlanan bir

By the way, an article published in a newspaper last weekend...

mektup yazdım Mücella ablalara. Iıı onlara yazdığım mektupta

I wrote a letter to the sisters Mücella. Ummm in the letter I wrote to them...

söylediğim şey çok geçerli. Geçen sene o zamanlar ııı çok

What I said is very valid. Last year around this time, uh, a lot.

daha umutlu ve ııı ferah bir hava vardı. Şu anda ve bu film

There was a more hopeful and relaxed atmosphere. Right now and this film.

çıkarken ııı o kadar da umutlu ve ferah bir hava yoktu. Ve biz

When we left, there wasn't such a hopeful and cheerful atmosphere. And we...

ııı

I'm sorry, but I need some text in Turkish to translate. Please provide a sentence or phrase.

sirenlerle ve o konserle zaten söylemek istediğimiz şeyi ifade

Express what we wanted to say with the sirens and that concert.

ettik. Biz tarihin ne tarafında durduğumuzu ifade ettik. Şimdi o

we expressed which side of history we stand on. Now that

şarkıyı tekrar hep birlikte ııı ve bu sefer belki sevinç

Let's sing the song again together, uh, and maybe this time with joy.

gözyaşıyla söyleyeceğimiz zamanı bekliyoruz. O yüzden

We are waiting for the time when we will speak with tears. That's why.

filme koymadık. Aa bu bu zaten park en çok sorulan soruydu.

We didn't put it in the movie. Ah, this is already the park; it was the most frequently asked question.

Bence çok kıymetli bir cevap oldu bu.

I think this was a very valuable answer.

Iıı her bölümde olduğu gibi yine hazine değerinde şeyler söyledin

You said valuable things again in this episode, just like in every section.

ve bana yine bir sürü soru sorma hevesi ben de yine bir sürü

and again, don't ask me a bunch of questions, I'll again have a bunch.

soru sorma hevesi uyandırdı ama bugün kendimi burada

It sparked my curiosity to ask questions, but today I find myself here.

noktalayacağım, tutacağım. Iıı bir sonraki bölüme belki bunları

I will punctuate, I will hold. Uhh maybe these for the next section.

aktarım. Harun çok teşekkürler. Iıı çok merak ettiğim bir konu

Transfer. Thank you very much, Harun. Umm, it’s a topic I’m very curious about.

hakkında çok değerli bilgiler verdin bana. Haftaya

You gave me very valuable information about it. Next week.

görüşürüz. Ben de sana çok teşekkür ederim. Haftaya yeni

See you. Thank you very much. New next week.

sürprizlerle buluşacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Herkese

No one should doubt that we will meet with surprises. To everyone.

güzel,

beautiful,

eee bir hafta sonu diliyorum.

Well, I wish you a nice weekend.

Mor ve Ötesi'nin son albümü Sirenlerin Kapanış şarkısı Park'ın

The closing song of Mor ve Ötesi's last album is Park.

Mix ve Mastering öncesi Ruff Mix'inden bir bölüm.

A section from the Ruff Mix before Mixing and Mastering.

Bazı şeyleri unutma.

Don't forget some things.

Bilmesem de kardeşsin. Biz neye söz vermiştik?

Even if I didn't know, you are my brother. What had we promised?

Yüzümü gördüğünde gün artık biz bir kabusu yendik.

When you saw my face, the day we defeated a nightmare has come.

Adımı bilmesem de kardeşsin. Biz neye söz vermiştik?

Even if I don't know your name, you are my brother. What did we promise?

Adımı bilmesen de kardeşsin. Biz neye söz vermiştik?

Even if you don’t know my name, you are still my brother. What did we promise?

Altyazı M.K.

Subtitle M.K.

Continue listening and achieve fluency faster with podcasts and the latest language learning research.