12 - TSMC ve Yapay Zeka: Çip Üretiminde Liderlik

Podfresh: TrendTalks

Trend Talks

12 - TSMC ve Yapay Zeka: Çip Üretiminde Liderlik

Trend Talks

Altyazı ekleyen ve çizgi film müziği

Subtitle creator and cartoon music

Bir şirket CEO'su düşünün. Şirketi yıllarca çalışıyor. Neredeyse emekli olacak. 55 yaşındayken şirketi kuruyor. Ve bu şirket dünyanın en büyük şirketlerinden biri haline geliyor.

Imagine a CEO of a company. They work for the company for years. They are almost about to retire. They founded the company at the age of 55. And this company becomes one of the largest companies in the world.

Hatta Tayvan diye düşünürsek Tayvan'ın %35 gross domestic product olarak bakınca cirosunu oluşturuyor bu şirket. Daha sonra şirketten emekli oluyor.

In fact, if we consider Taiwan, this company accounts for 35% of Taiwan's gross domestic product. Later, he retires from the company.

Ve tekrar 78 yaşında tekrar CEO olarak geliyor. Dolayısıyla bugünkü podcastımızda Morris Chang ve TSMC'yi detaylı inceliyor olacağız.

And once again, he is coming back as CEO at the age of 78. Therefore, in today's podcast, we will be examining Morris Chang and TSMC in detail.

Evet şimdi sen ilk cümleyi kurduğunda o cümle çok hızlı bir şekilde böyle akıllarda Nvidia'ya gidiyor aslında. Hani AI ve Nvidia aslında biraz şeyden belki konuşmak lazım.

Yes, now when you formed the first sentence, that sentence quickly goes to Nvidia in people's minds. We might need to talk a bit about AI and Nvidia actually.

Nvidia TSMC işte AMD TSMC.

Nvidia is with TSMC, just like AMD is with TSMC.

Intel TSMC.

Intel TSMC.

TSMC.

TSMC.

Intel'i özellikle ben eklemedim ama şey olmasın diye sana bıraktım.

I didn't specifically add Intel, but I left it to you so it wouldn't be an issue.

Aynen. Dediğin gibi alttaki ana üretici birçok kişinin belki bu podcastı dinleyenlerin diyecekler ki bu Tayvan Semiconductor Manufacturing Company nedir yani TSMC bir kısım kişi duymuş olabilir ama dediğin gibi herkes hani işte Intel, AMD, Nvidia gibi çip üretici.

Exactly. As you said, many people, perhaps those listening to this podcast, might be asking what is Taiwan Semiconductor Manufacturing Company, or TSMC; some may have heard of it, but as you mentioned, everyone knows chip manufacturers like Intel, AMD, and Nvidia.

TSMC'nin üreticilerini bilse de bunun Foundry dediğimiz ki onun detaylarını da burada açıklıyor oluruz.

Even if TSMC knows its manufacturers, we will explain the details here about what we call Foundry.

Bu işin hakikaten üretimini yapan sayılı şirket var dünyada. Hatta net 3 tane şirket var. Birisi TSMC. Hatta en büyüğü TSMC. Dolayısıyla onu da hızlıca işliyor olacağız ama dediğin gibi hakikaten bence çıkarılacak çok ilginç dersler var.

There are really very few companies in the world that actually produce this work. In fact, there are exactly three companies. One of them is TSMC. In fact, the largest is TSMC. Therefore, we will also be processing that quickly, but as you said, I really think there are some very interesting lessons to be learned.

Özellikle girişimciler için bence kaçırılmaması gereken bir bölüm bu bölüm.

I think this section is a must-see for entrepreneurs.

Diyerek istersen başlayalım. Ben şuradan başlıyorum. Geçen hafta ben Tayvan'daydım. Dolayısıyla bu bölümü niye sana önerdim Daron? Çünkü ilk defa Tayvan'a gittim. Taypey'deydim.

Let's start if you want to. I'm starting from here. I was in Taiwan last week. That's why I suggested this section to you, Daron? Because I went to Taiwan for the first time. I was in Taipei.

Ki Tayvan birçok kişinin belki haberlerde duyduğu acaba ne olacak Tayvan'a konuları vardı. Ben bize tamamen hani orada Computex diye bir etkinlik var. Dünyadaki en büyük bilişim etkinliklerinden biri.

There were topics about what will happen to Taiwan, which many people may have heard in the news. I mean, there is an event called Computex there. It's one of the biggest technology events in the world.

Çünkü hakikaten şaşırdım. Hani yıllardır bu sektördeyim. Neden hiç Computex'e gitmemişim diye kendimi sorguladım. İnanılmaz bir şehir Taypey'i ve Taypey'e iner inmez TSMC'nin oradaki gücünü yarattığı istihdamı ve ülkeye katkısını görüyorsunuz.

Because I was truly surprised. I have been in this industry for years. I questioned myself as to why I had never gone to Computex. Taipei is an incredible city, and as soon as you land in Taipei, you see the power of TSMC, the employment it creates, and its contribution to the country.

Dolayısıyla bir ülkenin stratejisini bir şirket bile değiştiriyor olabilir.

Therefore, even a company may change a country's strategy.

Bu çok önemli bir şey. Çünkü az önce verdiğim rakamlar gerçekten ilginç rakamlar. TSMC şu an dünyanın en değerli şirketlerinden birisi. Rakamlara bakacak olursak şu an yaklaşık olarak 173 dolardan işlem giriyor an itibariyle.

This is a very important thing. Because the numbers I just provided are really interesting figures. TSMC is currently one of the most valuable companies in the world. If we look at the numbers, it is currently trading at approximately 173 dollars as of now.

Bu 895 milyar dolarlık bir şirket değerlemesine getiriyor. Neredeyse 1 trilyon dolardan bahsediyor.

This brings it to an $895 billion company valuation. We're talking about almost $1 trillion.

Ve birçok kişi belki bu şirketi ilk defa duyuyor. Oysa altına baktığımızda hakikaten Tayvan'ın en büyük şirketi. Dediğim gibi %35'e yakın Tayvan'ın GDP'sine katkıda sağlıyor. Hatta Tayvan stok marketinin bile %45'i TSMC üzerinden işlem giriyor.

And many people might be hearing about this company for the first time. However, when we look beneath the surface, it is truly Taiwan's largest company. As I mentioned, it contributes almost 35% to Taiwan's GDP. In fact, even 45% of Taiwan's stock market transactions are processed through TSMC.

Yani 1 trilyon dolarlık bir neredeyse şirketten bahsediyoruz. Ve bu şirket tamamıyla bir foundry.

So we are talking about a nearly 1 trillion dollar company. And this company is entirely a foundry.

Topu sana atayım Daron. Ama foundry hakikaten bir işlem, bir circuit geliştir, bir devre geliştirebilmek için birçok yapıya ihtiyacınız var.

Let me throw the ball to you, Daron. But in a foundry, you actually need a lot of structures to develop a process, a circuit, or to develop a circuit.

Ve dünyada en çok bulunan ikinci malzeme, bu earth dediğimiz dünyanın üzerindeki şey aslında silicon, SI isimli element.

And the second most abundant material in the world, this thing we call earth, is actually silicon, the element with the symbol Si.

Ve bu silicon'ın çok önemli bir özelliği var. Çünkü silicon bir semi-conductor.

And this silicon has a very important feature. Because silicon is a semiconductor.

Yani semi, yarı iletken. Bu ne demek? İstediği zaman iletebiliyor, istediği zaman iletmeyebiliyor.

So semiconductors can transmit data. What does that mean? They can transmit when they want to, and they can also choose not to transmit when they want to.

Bu da tam bizim hani bilişim dünyasındaki bir sıfıra karşılık geliyor.

This is exactly equivalent to a zero in the information technology world.

Dolayısıyla programlama mantığında devre düzeyine indiğinizde inanılmaz bir avantaj.

Therefore, when you delve into the circuit level in programming logic, you have an incredible advantage.

Tabi bunu olabildiğince paketlemek, sıkıştırmak, devreleri biri biriyle konuşturmak, bu switch yani koca bir switch düşünün.

Of course, we need to pack this as much as possible, compress it, and make the circuits communicate with each other; think of this as a big switch.

O switch'i nanometre düzeyine indirebilmek çok önemli.

It is very important to be able to reduce that switch to the nanometre level.

Büyük bir arge gerektiriyor.

It requires significant research and development.

İşte aslında TSMC'yi farklılaştıran her yıl kazandığı bütün parayı tekrar argeye harcıyor olması.

What actually differentiates TSMC is that it reinvests all the money it earns every year back into R&D.

Yine belki gelecek bölümlerde bahsederiz ama Avrupa'nın en büyük şirketi, herkes diyebilir ki acaba işte Bosch mu, Siemens mi, SAP mi?

Maybe we will mention it again in future episodes, but Europe's largest company, everyone might wonder if it's Bosch, Siemens, or SAP?

ESML. ESML adlı Hollandalı şirket bir çip fabrikası üretim makinesi üretiyor.

ESML is a Dutch company that produces chip factory manufacturing machines.

Dolayısıyla böyle çok ilginç görünebilir.

Therefore, it may seem very interesting like this.

Ama TSMC'yi, Samsung'u, Intel'i başarılı kılmak için aslında altyapıyı üreten de başka bir şirket var.

But there is actually another company that produces the infrastructure to make TSMC, Samsung, and Intel successful.

Dolayısıyla TSMC de o şirketle çok yakın çalışıyor.

Therefore, TSMC is also working closely with that company.

Ama dediğim gibi inanılmaz büyük bir inovasyon.

But as I said, it's an incredibly great innovation.

Belki insanlığın yarattığı en büyük nanometre düzeyindeki gelişimlerin arkasındaki firma TSMC.

Perhaps the company behind some of humanity's greatest developments at the nanometer level is TSMC.

Dolayısıyla bence çok ilham verici.

Therefore, I think it is very inspiring.

Bir özelliği var.

It has one feature.

Direkt topu sana atayım orada da.

Let me throw the ball directly to you there as well.

Epey güzel noktalara değindim.

I mentioned some quite beautiful points.

Ben birkaç tane data point atayım aralarda.

Let me assign a few data points in between.

Bir, Apple.

One, Apple.

Zaten başta birkaç tanesini saydım da.

I already mentioned a few of them at the beginning.

Şu an liste notlarımda da var.

It is currently in my list notes as well.

Emin olmak için tekrar sayacağım.

I will count again to be sure.

Apple, AMD, Nvidia, Qualcomm dahil olmak üzere.

Including Apple, AMD, Nvidia, Qualcomm.

Yani şu anda büyük ihtimalle.

So right now probably.

Tabii genelleme yapıyoruz şu anda.

Of course, we are generalizing right now.

Bilemeyiz ama bir Android telefon kullanıyorsan içindeki çipten tut.

We don't know, but if you are using an Android phone, hold on to the chip inside.

İşte iPhone kullanıyorsan içindeki çipe kadar.

Here, if you are using an iPhone, even down to the chip inside it.

Şimdi tabii Apple vesaire.

Now, of course, Apple and so on.

Hani kendi çipimiz.

Where is our own chip?

Dediklerinde işte o arada sorumlulukların paylaşımı devreye giriyor.

What you mentioned brings the sharing of responsibilities into play.

Evet çipin functionalitesi, işlevselliği, ne spesifikasyonlarda olacağını Apple belirliyor.

Yes, the functionality of the chip, what specifications it will have, is determined by Apple.

Fakat o aslında dizayn sürecinin ta o silikon wafer diyorlar.

However, it actually refers to the design process itself, they call it the silicon wafer.

Onun Türkçesini bilmiyorum.

I don't know its Turkish.

Yani buna bu arada senin bahsettiğin ESML'in uyguladığı tekniğin adı da.

So, by the way, the technique that you mentioned, applied by ESML, is also called that.

O da notlarımdan bakayım.

Let me check my notes.

Extreme Ultraviolet Lithography diye geçiyor.

It's called Extreme Ultraviolet Lithography.

Şimdi lithography muhabbeti aslında o bıdıyı her neyse.

Now the talk about lithography is actually whatever that mumbo jumbo is.

O devreyi diyeceğim artık ben.

I'll just call it that period.

Silikonun üzerine çizme diyelim buna biz.

Let's call this drawing on silicone.

Onu yapan cihazı ESML üretiyor.

The device that makes it is produced by ESML.

Dutch bir şirket.

Dutch is a company.

Bahsettin galiba zaten.

I think you already mentioned it.

Şimdi aslında TSMC de göbekten oraya bağlı.

Actually, TSMC is also connected to that at the core.

O yüzden hatta şey muhabbetlerinde konu epey değişiyor.

That's why the topic tends to change quite a bit in those conversations.

O da şu.

That's it.

Şimdi Amerika'da biz çip olarak Tayvan'a bağımlı mıyız?

Are we now dependent on Taiwan for chips in America?

Biz işte oraya bağımlılık konusunda.

We are working on addiction there.

Konusu son bir 5-10 yıldır daha COVID'den sonra özellikle şey olduğu için gündeme geldiği için

It has come to the forefront in the last 5-10 years, especially after COVID, because of this topic.

çip üretimi konusunda da bütün dünyanın aslında TSMC'ye bu kadar yükleniyor olması.

The fact that the whole world is actually putting so much pressure on TSMC regarding chip production.

Tayvan'daki bir yere ve Tayvan'ın da biraz önce hani ucundan değindiğin hani coğrafyası nedeniyle

Due to the geography of Taiwan, which you just briefly mentioned, to a place in Taiwan.

ve coğrafyası nedeniyle ve geopolitik durumları nedeniyle işte Çin vesaire konuları.

and due to its geography and geopolitical situations, issues like China, etc.

Şimdi bütün onlara baktığında aslında sadece TSMC'ye bağımlı değilsin aslında bir yandan ESML.

Now when you look at all of them, you're actually not just dependent on TSMC, but on ESML on the one hand.

Hani Avrupa'da bulunan.

Where is it located in Europe?

O EUV diye geçiyor.

It's called EUV.

Hani Türkçe okuyorum harfleri.

I read the letters in Turkish, right?

Extreme Ultraviolet Geography.

Aşırı Ultraviyole Coğrafya.

7 nanometre, 5 nanometre veya 3 nanometre diye duyduğumuz muhabbet de bu aslında.

The talk we hear about 7 nanometers, 5 nanometers, or 3 nanometers is actually this.

Yani ne kadar ince iş çıkartabiliyorsun diyelim orada.

So, let's say how intricate of a job you can do there.

Bunu dinleyenler için ve izleyenler için hani YouTube kanalından akıllarını canlandırabilmeleri için şöyle özetleyeyim.

Let me summarize this for those who are listening and watching, so they can stimulate their minds with the YouTube channel.

Çünkü bu fabrikaları ben gezdim.

Because I have visited these factories.

Hem Tayvan'dayken hem farklı fabrikaları.

Both while in Taiwan and different factories.

Bu wafer dediğimiz aslında hakikaten bu waffle'a benziyor.

This wafer actually looks like this waffle.

Böyle büyük bir disk düşün.

Imagine such a large disk.

Benim LinkedIn profilimde de var resmi böyle rengarenk büyük bir çip düşün.

I have a photo like this on my LinkedIn profile, think of a big colorful chip.

Aslında o bir design.

Actually, it's a design.

Bu wafer'ın üzerinden yine teknik detayına çok girmeyeceğim ama hani bir ışının geçtiğini düşün.

I won't go into too much technical detail about this wafer again, but imagine that a beam is passing through it.

Ve hani bunu az önce bahsettiğim gibi 3 nanometre boyutunda.

And as I just mentioned, it is 3 nanometers in size.

Basabilmek için aslında fiziksel bir şey yapmanız gerekiyor.

To be able to press, you actually need to do something physical.

Nedir?

What is it?

Hani şurada ışığı verdiğin cihaz var.

Remember the device where you turned on the light?

Semel'in ürettiği o aslında.

It's actually produced by Semel.

Araya wafer'ı koyuyorsun.

You're putting in the wafer.

Ve karşıda da o minnacık devre var.

And on the other side, there is that tiny little devil.

Aslında ışığın buradan geçiyor.

In fact, the light is passing through here.

Bir optik şey olarak düşün.

Think of it as an optical thing.

Karşıda iz düşümü nano düzeyde çıkıyor.

The reflection on the other side is emerging at the nanoscale.

Bu wafer'la devre arasındaki uzaklıkla makine arasındaki uzaklığın iz düşümü.

This is the projection of the distance between the wafer and the circuit onto the distance between the machine.

Dolayısıyla aslında ilginç.

So it's actually interesting.

Yani tamamlandı.

So it is completed.

Tamamıyla böyle bir bilimsel bir yaklaşım ve hani fizik, kimya, biyoloji gibi bütün aslında bilimleri iç içe geçiriyor.

It completely intertwines such a scientific approach with all actual sciences like physics, chemistry, and biology.

Hani sadece bu bir elektronik mühendisliği diye düşünmemek lazım.

One shouldn't think of it just as electronic engineering.

Bütün katmanları üst üste eklenen büyük bir inovasyon.

A major innovation with all layers stacked on top of each other.

Dolayısıyla hakikaten şu an bahsettiğimiz bu arada 1.8 nanometreye kadar düşüyor bu cihazlar.

Therefore, these devices really go down to 1.8 nanometers in the meantime that we are currently discussing.

Dolayısıyla bu neyi sağlıyor aslında?

So what does this actually provide?

Hani biraz geçmişe götüreceğim herkese ama hani mainframe dediğimiz böyle eski buzdolapları kadar makineleri yan yana koyduğunuzda atıyorum işte 10 gigabyte'lık compute power elde ediyordunuz.

I will take everyone a little back in time, but when you put machines like the old mainframes, which are like these old refrigerators, side by side, you were getting, for example, 10 gigabytes of compute power.

Aslında ilerleyen yıllarda bu kişisel bilgisayara dönüştü.

In fact, it evolved into a personal computer in the following years.

Yani kendi bilgisayarınızda şu an ben kendi makineme bakıyorum.

So right now, I'm looking at my own machine on your computer.

İşte Core i7 var bende şu an.

Here I have a Core i7 right now.

Yandaki makinem işte AI PC üzerinde NPU, CPU, GPU var.

The machine next to me has NPU, CPU, and GPU on the AI PC.

Hani bunların hepsi.

Where are all of these?

Ayrı büyük mainframe'lerde aynı şekilde AI'ın çok ciddi bir compute ihtiyacı var.

Similarly, AI has a very serious compute requirement on separate large mainframes.

Hem öğrenme aşamasında hem inferencing dediğimiz o bilgiyi alma noktasında hem de fine tuning dediğimiz bu bilgiyi işleme noktasında.

Both in the learning phase and at the point of acquiring the information we call inference, as well as in the processing of this information, which we refer to as fine tuning.

Dolayısıyla TSMC'nin yaptığı hani gerek Nvidia gerek Intel gerek AMD gerek ARM gibi şirketler için inanılmaz bir...

Therefore, what TSMC is doing for companies like Nvidia, Intel, AMD, and ARM is incredible...

...alt yapı.

...infrastructure.

Çünkü bu şirketler aslında o dizaynı gerçekleştiriyor.

Because these companies are actually executing that design.

O wafer'ı yapmak da bir mucize.

Making that wafer is also a miracle.

Çünkü onu yaparken de yapay zeka kullanıcısı.

Because even while doing it, they are using artificial intelligence.

Çünkü artık insan gözüyle ve bilgisayarla yapılabilecek o transistörleri birbirine bağlayıp en büyük performansı sağlayacak sistemi geliştirmek çok kolay değil.

Because it is no longer easy to develop a system that connects those transistors that can be made with the human eye and a computer to provide the highest performance.

Fakat onu büyük bir wafer'da yapıp onu minicik yere indiriyor olmak ve bunu nanosaniyeler düzeyinde yapmak.

But making it on a large wafer and then reducing it to a tiny place, and doing this at the level of nanoseconds.

Çünkü...

Because...

...çok büyük bir talep var şu an dünyada.

...there is a very high demand in the world right now.

Ve işte TSMC'yi farklılaştıran ve 1 trilyon dolarlık market değerine ulaştıran aynen bu.

And this is exactly what differentiates TSMC and has led it to reach a market value of 1 trillion dollars.

Bugün önemli ama asıl bütün bu şirketlerin biliyorsun yatırımı gelecekteki büyüme potansiyellerine göre yapılıyor.

Today is important, but the main thing is that all these companies, you know, are investing based on their growth potential in the future.

Yine bir istatistik vereyim hani...

Let me give you another statistic...

...Covid'den hemen önce şey diyelim hani 2019 yılı şirketin değerleri yaklaşık...

...Let's say just before Covid, in 2019, the company's values were approximately...

...işte 39-40 dolar.

...there you go, 39-40 dollars.

Şu an bahsettiğimiz rakamı yine hatırlatalım.

Let’s remind again of the figure we are currently discussing.

173 dolar.

173 dollars.

Dolayısıyla %633 artmış bir hisse değerlemesinden bahsediyoruz.

Therefore, we are talking about a share valuation that has increased by 633%.

Sebebi de çok açık.

The reason is very clear.

Yapay zeka ve buradaki büyüme ve TSMC'nin buradaki stratejik konumlandırılması.

Artificial intelligence and the growth here, as well as TSMC's strategic positioning here.

Sen anlatırken aklıma şöyle bir benzetme geldi.

While you were talking, a comparison came to my mind.

Moda tasarımcısı ve terzi.

Fashion designer and tailor.

Benzetmesi geldi aklıma.

A comparison came to my mind.

Hani moda tasarımcısı...

Where is the fashion designer...?

...tasarımcısı atıyorum Apple ama terzi TSMC ve o wafer dediğimiz arkadaşların üzerinde de bir çip yok aslında.

I'm saying the designer is Apple, but the tailor is TSMC, and there isn't actually a chip on those wafers, the guys we call wafers.

O da benim bilmediğim bir detaydı.

That was a detail I didn't know.

Ya bir wafer'ın da farklı boyutları varmış ama her neyse çipin de boyutuna göre atıyorum.

Well, it turns out a wafer has different sizes too, but anyway, I guess it depends on the size of the chip.

700 çip de olabiliyor.

It can also be 700 chips.

2000 çip de olabiliyor bir wafer'da.

A wafer can also contain 2000 chips.

Ve orada da 2000 çipin 2000'de sağlıklı çıkmıyor.

And there, 2000 chips do not all come out healthy.

Bir kısmı testlerden sonra atılıyor vesaire.

Some of it is discarded after the tests, etc.

Yani bu adamların uğraştığı lojistik aslında...

So the logistics these guys are dealing with is actually...

...o lojistik.

...that logistics.

Oradaki terzi işi, onun üretim işi baktığımızda.

When we look at the tailoring work there, it is related to his production work.

Güzel aslında görselleştirmiş olduk konuyu hani dizayn etmek.

Actually, we have visualized the topic beautifully, you know, designing it.

Burada ben Morris Chang'e bir pivot etmek istiyorum.

I want to pivot Morris Chang here.

Çünkü hakikaten bence bu şirketin altında yatan az önce 55 yaşında bir şirket kurmak...

Because I really think that the underlying reason for this company is just starting a company at the age of 55...

...bilmiyorum dinleyiciler şu an kaç yaşında...

...I don't know how old the listeners are right now...

2 milyon da ümit veriyor.

It also gives hope to 2 million.

Herkese ümit veriyor bence.

I think he/she gives hope to everyone.

Hani...

Where is it...?

...bir şirket kurmak...

...to establish a company...

...55 yaşında bu şirketi 1 trilyon dolarlık değerlemeye ulaştırabilir misiniz?

Can you bring this company to a valuation of 1 trillion dollars at the age of 55?

Evet.

Yes.

Morris Chang bunun yaşayan örneği.

Morris Chang is a living example of this.

1931 yılında doğuyor.

He was born in 1931.

Morris Chang.

Morris Chang.

Dolayısıyla bu yıl 93 yaşında.

Therefore, he/she is 93 years old this year.

Çin'de doğuyor.

Born in China.

Fakat tahmin edersiniz o yıllar...

But you can guess those years...

...İkinci Dünya Savaşı yılları...

...The years of the Second World War...

...ailesiyle beraber önce Şangay'a gidiyor.

...he is going to Shanghai first with his family.

Şangay'dan Japonya'nın Hong Kong'a gelmesi vesaire derken...

With Japan coming to Hong Kong from Shanghai, and so on...

...oradan kaçıyor.

...is escaping from there.

Ve tamamıyla aslında Amerika'ya geliyor.

And it actually all comes down to America.

1949 bu arada Amerika'ya gelişi.

The arrival in America in 1949.

Harvard'da okuyor.

He/She is studying at Harvard.

Oradan MIT'ye geçiyor.

He is going to MIT from there.

Ve özellikle bu mekanik mühendisliği konusunda çalışmalar yapıyor.

And especially, he/she is working on studies related to mechanical engineering.

Doktorasını yaparken...

While doing her/his doctorate...

...hani burada ilginç hikayelerden birisi...

...you know, one of the interesting stories here...

...bir iş teklifi alıyor.

...is receiving a job offer.

Bir tanesi Ford Motor Company bildiğimiz meşhur Ford'dan.

One of them is Ford Motor Company, the famous Ford that we know.

Diğeri de Silviana Semi...

The other one is Silviana Semi...

...Conductor diye.

...It's called Conductor.

İkisi de teklifi koyuyorlar.

Both of them are making the offer.

Silviana diyor ki ben bir dolar daha fazla veriyorum.

Silviana says that she is offering one dollar more.

Ford diyor ki...

Ford says that...

...Ford'da çalışmak istiyor aslında...

...He actually wants to work at Ford...

...Morris.

...Morris.

Diyor ki ya hani...

He says, you know...

...şu rakamı...

...this number...

...meç etsek en azından bir dolar bahsettiğim bir dolar.

...if we could match it, at least one dollar, the one dollar I mentioned.

Ford diyor ki yok ben teklifimi verdim kabul etmem.

Ford says no, I made my offer and I will not accept it.

Bu da inada biniyor ve Ford'a girmiyor.

This is also stubbornly riding and not entering Ford.

Silviana'ya geçiyor.

It is passing to Silviana.

Orada tabii ilk...

Of course, the first there...

...silikondan bahsettik ama...

...we talked about silicone but...

...silikon öncesi kullanılan...

...used before silicone...

...transistörler için maden...

...mineral for transistors...

...Germanium...

...Germanium...

...GE kod adlı...

...codenamed GE...

...element...

...element...

...ve...

...and...

...buradaki en önemli...

...the most important thing here...

...şirket değişimini yapıyor...

...is making the company change...

...Texas Instruments.

...Texas Instruments.

Özellikle bu sektörün geçmişini hatırlayanlar...

Especially those who remember the history of this industry...

...aa evet ya ben...

...oh yes, I...

...çiplerin üzerinde hatırlıyorum Texas Instruments'ı...

...I remember Texas Instruments on the chips...

...diye olabilirler.

They may be because of...

1958 yılında buraya giriyor.

He enters here in 1958.

Ardından...

Afterwards...

...doktorasında...

...in his/her doctorate...

...1968'de...

...in 1968...

...1974'de...

...in 1974...

...Stanford'da tamamlıyor.

...is completing at Stanford.

Ama...

But...

...Texas Instruments tabii ki bu evrede...

...Texas Instruments of course at this stage...

...önemli bir gelişime tanıklık ediyor.

...is witnessing an important development.

Bu Germanium'dan...

This is from Germanium...

...silikona geçiş...

...transition to silicone...

...ve doğal olarak...

...and naturally...

...yine o yıllar...

...those years again...

...silikon vadisi...

...silicon valley...

...silikon vadisi henüz değil.

...the silicon valley is not yet.

Çünkü...

Because...

...transistörler silikon değil.

...the transistors are not silicon.

İşte tam o sırada...

Just at that moment...

...Intel...

...Intel...

...silikon vadisinde...

...in Silicon Valley...

...özellikle yatırımları yapmaya başlıyor.

...especially starting to make investments.

Ardından diğer şirketler...

Then the other companies...

...etrafında toplanmaya başlıyor.

...starts to gather around.

Derken...

Just then...

...Morris de buradan aslında...

...Morris actually comes from here...

...silikon vadisine geçiyor.

...is moving to Silicon Valley.

O sıralar Dallas...

At that time, Dallas...

...Texas'ın içerisindeki şehir...

...the city within Texas...

...inalmaz meşhurken...

...while becoming famous...

...bir anda...

...all of a sudden...

...iş Santa Clara...

...is Santa Clara...

...San Jose bölgelerine...

...to the San Jose areas...

...silikon vadisine doğru geçiyor.

...is heading towards Silicon Valley.

Fakat burada...

But here...

...Tayvan hükümeti...

...Taiwan government...

...yakından takip ediyor...

...is closely following...

...Morris Chang'i.

...Morris Chang.

General Instrument Corporation'da...

At General Instrument Corporation...

...yönetim kuruluna geçiyor.

...is being transferred to the board of directors.

Hani oldukça...

Well, quite...

...bu konuda bilinen bir isim haline geliyor...

...becoming a well-known name in this regard...

...Morris Chang.

...Morris Chang.

Ve Tayvan diyor ki...

And Taiwan says...

...gel...

...come...

...ülkene...

...to your country...

...yardım et...

...help...

...biz...

...we...

...burada...

...here...

...büyük bir...

...a big...

...inovasyon yapmaya çalışıyoruz.

...we are trying to innovate.

Çip fabrikası kuracağız.

We will establish a chip factory.

Sen zaten bu işi biliyorsun.

You already know this job.

Hani...

Where...

...bu birçok alanda...

...in many areas...

...hani...

...you know...

...Türkiye'de de bence görülen işte...

...I think it's seen in Turkey too...

...araba üretebilir miyiz?

...can we produce cars?

Ya artık çok geç işte...

Well, it's too late now...

...uçak üretebilir miyiz?

...can we manufacture airplanes?

Çok geç.

Too late.

Şunu üretebilir miyiz?

Can we produce this?

Çok geç diye düşünen...

Thinking it's too late...

...bir grup var.

There is a group.

Tayvan'da da bir grup diyor ki ya hani...

A group in Taiwan is saying that, you know...

...Amerika almış yürümüş.

...America has taken off.

Şimdi biz Tayvan olarak...

Now as Taiwan...

...Morris...

...Morris...

...Morris'i de getirsek...

...if we bring Morris too...

...acaba bu olur mu?

...I wonder if this will happen?

İşte orada...

Here it is...

...inanılmazı gerçekleştiriyorlar.

...they are achieving the impossible.

Hakikaten oluyor.

It really happens.

Çünkü...

Because...

...1986-87'den bahsediyoruz.

...we are talking about 1986-87.

Dünya ekonomisinde Tayvan'ın...

Taiwan's role in the world economy...

...yatırım oranı çok düşük.

...the investment rate is very low.

Ve ilginç bir şekilde...

And interestingly...

...TSMC'nin CEO'su olarak başlıyor.

...starts as the CEO of TSMC.

Hiçbir şekilde ortağı değil bu arada şirketin...

By the way, he is not a partner of the company in any way...

...Morris.

...Morris.

O da ilginç.

That's interesting too.

Her kazandığı parayla gidiyor hisse alıyor.

She is buying shares with all the money she earns.

Dolayısıyla en büyük hisseden...

Therefore, from the largest share...

...hissederlerden biri haline geliyor zamanla.

...becomes one of the feeling participants over time.

Fakat hala...

But still...

...Tayvan hükümeti bu şirketin...

...the Taiwanese government this company...

...en büyük yatırımcılarından biri.

...one of the biggest investors.

Hatta hani...

Even actually...

...ana yapısına bakarsak TSMC'nin...

...if we look at the main structure of TSMC...

...black rock'ından tutun da...

...from the black rock to...

...bütün bu kurumsal...

...all this institutional...

...yatırım şirketlerinin...

...investment companies...

...içeride hissesinin olduğunu görürüz.

...we see that he has a share inside.

Tamamıyla artık bir dünya şirketi aslında.

It is actually entirely a global company now.

Burada işleri yoluna sokuyor.

He is sorting things out here.

Diyor ki artık ben...

He/She says now I...

...yaşlanıyorum. Ayrılayım.

...I am getting old. I should part ways.

2005 yılında...

In 2005...

...ayrılıyor ve görevi...

...is leaving and the duty...

...Rick teslim ediyor.

...Rick is surrendering.

Fakat...

But...

...dört yıl geçiyor aradan. Diyorlar ki ya hani...

...four years go by. They say, well, you know...

...az önce verdiğim rakam...

...the figure I just provided...

...o yüzden 78 yaşında...

...that's why he/she is 78 years old...

...tekrar CEO oluyor.

...becomes CEO again.

Bu da çok ilginç bir hikaye.

This is also a very interesting story.

Çünkü hani bilmiyorum 78 yaşında...

Because, you know, I don't know, at 78 years old...

...ki dinleyicimiz varsa...

...if we have a listener...

...ya böyle iş mi olur?

...is this how things are supposed to be?

Dünyanın en büyük...

The world's biggest...

...ve hakikaten o geldikten sonra...

...and indeed after he came...

...tekrar...

...again...

...inalmaz bir imelenme kazanıyor.

...gaining an unstoppable momentum.

2018 yılına kadar...

Until the year 2018...

...CEO olarak kalıyor ve...

...stays as CEO and...

...2018'de şu anki CEO'ya devriliyor.

...it is being transferred to the current CEO in 2018.

Dolayısıyla hani buradaki...

Therefore, here...

...çıkarılacak birçok ders var.

...there are many lessons to be learned.

Fakat hani bir kere...

But remember once...

...Morris Chang'in...

...Morris Chang's...

...hani Çin'de doğup...

...you know, born in China...

...Amerika'da eğitim alması...

...to receive education in America...

...doğru zamanda doğru yerde olmak birincisi.

Being in the right place at the right time is the first.

Dünya o sırada...

The world at that moment...

...bir savaş halinde...

...in a state of war...

...Morris Stanford'da, MIT'de...

...at Morris Stanford, at MIT...

...kendi eğitimine odaklanıyor.

...is focusing on their own education.

Ve bunları hakikaten gerçekleştiriyor.

And he/she is truly accomplishing these.

Ve sektörde adım adım ilerliyor.

And he is progressing step by step in the industry.

Doğru zamanda...

At the right time...

...doğru yerde bir karar alıyor.

...is making a decision in the right place.

Diyor ki ben Dallas'tan...

He says I am from Dallas...

...Silikon Vadisi'ne geçeceğim.

I will move to Silicon Valley.

Ve hakikaten...

And really...

...bu arada şey parazitini açayım.

...in the meantime, let me turn on the thing parasite.

Texas Instruments'da Senior VP.

Senior VP at Texas Instruments.

Evet evet oraya kadar çıkıyor.

Yes, yes, it goes up to there.

Yani oradan...

So from there...

...gidiyor.

...is going.

Herhangi bir rolden de gidiyorsunuz...

You are going from any role...

...ondan o konu...

...about that subject...

...engineering bölümünde...

...in the engineering department...

...manager olarak başlıyor.

...starts as a manager.

Ardından adım adım yükseliyor.

Then it rises step by step.

Yine çok detay olmasın diye girmiyorum ama...

I'm not going into too much detail again, but...

...ilginç ayrılış sebebi de...

...the interesting reason for the departure is...

...Texas Instruments'da...

...at Texas Instruments...

...bu commercial bölümde...

...in this commercial section...

...chip engineering ile uğraşıyor.

...is dealing with chip engineering.

İşte mühendisliğiyle.

Here is with its engineering.

Sonra Texas Instruments diyor ki...

Then Texas Instruments says...

...ya biz tüketici işine gireceğiz.

...or we will enter the consumer business.

Consumer Electronics.

Consumer Electronics.

Diyorlar ki...

They say that...

...Morris sen başarılı bir yöneticisin.

...Morris, you are a successful manager.

Geç bu işin başına.

Get to the point of this job.

O da tabii bu işte...

He is of course in this job...

...hiç ilerleyemiyor.

...is not making any progress.

Çünkü hani yine...

Because you know again...

...bilenler olacaktır.

...there will be those who know.

B2B dediğimiz...

What we call B2B...

...business to business...

...business to business...

...hani siz gidersiniz...

...you know, you leave...

...bir tedarikçiye satarsınız.

...you sell to a supplier.

Bugünkü dünyada ne olsun işte...

What should it be in today's world...

...Del, Lenovo, HP gibi markalar...

...Brands like Dell, Lenovo, HP...

...gider bu çipi alır...

...goes and takes this chip...

...kendi müşterilerine satar.

...sells to its own customers.

Oysa siz gidip...

However, you went and...

...bir mağazada bir şey satmaya çalışacaksınız...

...you will try to sell something in a store...

...işte atıyorum...

...for example...

...Teknosa'da...

...At Teknosa...

...Mediamarkt'da bir ürün satacaksınız...

...You will sell a product at MediaMarkt...

...o işin dinamiği bambaşka.

...the dynamics of that work are completely different.

Çünkü hani o...

Because you know that...

...shelf dediğimiz o...

...that we call a shelf...

...nereye koyacaksınız...

...where will you put it...?

...içeride demo ne olacak...

...what will happen with the demo inside...

...oradaki adamı nasıl eğitecek...

...how will he train that man over there...

...şey edeceksiniz.

...you will do something.

Şimdi Morris Chang orada ciddi fail ediyor...

Now Morris Chang is seriously failing there...

...bu da ilginç yani...

...this is interesting, I mean...

...hani insanların...

...you know how people...

...bu işi yapmış başarılıdır...

...he/she has been successful in doing this job...

...SVP zaten burada...

...SVP is already here...

...ben onu alayım...

...let me take it...

...bir de şuraya koyayım...

...let me put it here as well...

...burayı da bir başarsın...

...let's see if they can succeed here as well...

...yok öyle bir şey aslında...

...there's no such thing, actually...

...insanların uzmanlık alanları var...

...people have areas of expertise...

...ve bu da Morris Chang'e güzel bir ders oluyor...

...and this is a nice lesson for Morris Chang...

...o yüzden de aslında...

...that's why actually...

...Texas Instruments'dan ayrılıyor.

...is leaving Texas Instruments.

Böyle bir hani...

Such a...

...oraya...

...over there...

...çip tıklamış olalım.

...let's say the chip has been clicked.

Şeyde...

In the thing...

...Texas Instruments'da da...

...at Texas Instruments...

...ya ilk aşamada benim gördüğüm...

...well, what I saw in the first stage...

...aslında...

...actually...

...farklı yaptıkları...

...what they do differently...

...hani hem...

...you know, both...

...şeye dokunuyoruz ya bazen işte...

...we sometimes touch on something...

...Über şunu farklı yaptı...

...He made it different...

...Oblo farklı yaptı...

...Oblo did it differently...

...vesaire gibisinden...

...and so on...

...şey...

...thing...

...biraz önce de bahsettiğimiz aslında...

...what we just mentioned actually...

...şu Foundry modeli ve...

...this Foundry model and...

...Fabless...

...Fabless...

...Fabricationless...

...Fabricationless...

...diye geçiyor...

...is considered to be...

...hani üretimsiz...

...you know, unproductive...

...çip üretmek diye...

...to produce chips...

...Türkçe'ye çevireceğim bir an sonra...

...I will translate it into Turkish in a moment...

Doğru.

Correct.

...bunu sağlayabiliyor olması...

...being able to achieve this...

...yani...

...that is...

...ondan önceki dönemde...

...in the period before that...

...çip üretmek istiyorsan...

...if you want to produce chips...

...yukarıdan aşağıya...

...from top to bottom...

...her şeyi...

...everything...

...yapmak zorundasın gibi bir durum varken...

...when there is a situation where you have to do it...

...TSMC ile beraber...

...together with TSMC...

...artık Apple gibi...

...just like Apple now...

...NVIDIA gibi...

...like NVIDIA...

...yani çipin...

...I mean the chip...

...bütün katmanlarına yukarıdan aşağıya...

...to all layers from top to bottom...

...gereklilikleri...

...requirements...

...yapmak zorunda olmadan da...

...without having to do...

...çip üretebilsinler diye...

...so that they can produce chips...

...o terzilik görevini ben yapacağım...

...I will take on that tailoring task...

...sadece deyip...

...just saying...

...biraz belki...

...maybe a little...

...hani şu anda da...

...you know right now...

...TSMC...

...TSMC...

...ismen...

...by name...

...geride kaldı...

...was left behind...

...diyoruz yani...

...we're saying that...

...süper popüler isimler gibi değil...

...not like super popular names...

...aslında...

...actually...

...o baştan aldıkları bir karar...

...a decision they made from the beginning...

...hatta...

...even...

...kendi getirdikleri...

...what they brought with them...

...bir business modeli...

...a business model...

...anladığım kadarıyla...

...as far as I understand...

...evet yani bu...

...yes, I mean this...

...o zamana kadar çok popüler olan...

...which was very popular until that time...

...bir kavram değil...

...not a concept...

...daha sonrasında bu arada...

...later on in the meantime...

...hani...

...you know...

...belki yavaş yavaş orada...

...maybe slowly there...

...rakip ve...

...rival and...

...belki pazar analizine geçmek lazım ama...

...maybe we should move on to market analysis, but...

...Kore bu iş modelini...

...Korea this business model...

...takip eden...

...following...

...ülkelerden birisi...

...one of the countries...

...Güney Kore tabii ki...

...South Korea, of course...

...ve Samsung...

...and Samsung...

...mesela...

...for example...

...dünyanın çıkardığı hani...

...the one that the world has produced, you know...

...özellikle Kore'nin...

...especially Korea's...

...hükümet olarak desteklediği...

...supported by the government...

...şirketlerden birisi...

...one of the companies...

...çünkü...

...because...

...bu işin arkasında bir hükümet olmadığı sürece...

...as long as there is no government behind this job...

...yatırımcılarla bir yere...

...to a place with investors...

...gidebilmeniz zor...

...it’s difficult for you to go...

...bu capital investment dediğimiz...

...this capital investment we are talking about...

...hani ana sermaye...

...you know, the main capital...

...çok büyük paralar...

...very large amounts of money...

...ve uzun süreli...

...and long-term...

...zarar edeceğinizi bildiğiniz...

...you know that you will cause harm...

...çünkü...

...because...

...düşünün kocaman bir fabrika kuruyorsunuz...

...imagine you are setting up a huge factory...

...hani ilk...

...you know, the first...

...çipi üretene kadar...

...until the one who produces the chip...

...aslında...

...actually...

...komple zarar içerisindesiniz...

...you are completely in trouble...

...ama üretmeye başladıktan sonra...

...but after they started producing...

...artık durdurulamaz bir yere geliyorsunuz...

...you are reaching a point that can no longer be stopped...

...çünkü o...

...because he/she/...

...mass production dediğimiz...

...what we call mass production...

...meşhur Ford Motor Company...

...the famous Ford Motor Company...

...Henry Ford'un dediği...

...as Henry Ford said...

...hani siyah olduğu sürece...

...as long as it is black...

...her türlü model T arabayı alabilirsiniz...

...you can buy any kind of model T car...

...aynı şekilde...

...in the same way...

...hani buradaki ilerlemeye baktığımızda...

...when we look at the progress here...

...ilk çipi üretmekle...

...with the production of the first chip...

...bir milyonuncu çipi arasında bir farkı yok...

...there is no difference among a millionth chip...

...ama o birinci çipe gelmek...

...but coming to the first chip...

...en önemli nokta...

...the most important point...

...seri üretimle beraber...

...with mass production...

...karlılığınız artıyor...

...your profitability is increasing...

...dolayısıyla...

...therefore...

...Samsung'u burada ilginç bir örnek olarak verebiliriz...

...We can give Samsung as an interesting example here...

...yine arkasında Güney Kore Hükümeti'nin olduğu...

...again backed by the South Korean Government...

...ve hani o bölgenin...

...and you know that region's...

...içerisinde gerek...

...inside need...

...yine istatistik vereyim ama...

...let me give you some statistics again, but...

...dünyadaki silikon...

...the silicone in the world...

...madeni...

...metal...

...üretiminin yüzde ellisinin...

...fifty percent of the production...

...Çin'den geldiğini...

...that you came from China...

...hatırlatalım herkese...

...let's remind everyone...

...dolayısıyla hani silikon dünyada çok...

...therefore, silicone is very much...

...var olsa da hani kum diyebilirsiniz yani...

...even if there is, you can say it's sand...

...ama işlenmesi gerekiyor...

...but it needs to be processed...

...ve hani onun...

...and you know his/her...

...özellikle o oksijenle...

...especially with that oxygen...

...etkileşime giren bir ürün olduğu için...

...because it is a product that interacts...

...çok basit anlamda...

...in a very simple sense...

...oksitlenme diyeyim...

...let's call it oxidation...

...hani onu saf halde elde edebilmek çok önemli...

...you know, it’s very important to be able to obtain it in its pure state...

...dolayısıyla o Çin'deki yakınlık...

...therefore that proximity in China...

...vesaire hani gerek...

...and so on, you know, if necessary...

...Tayvan gerek...

...Taiwan is necessary...

...Kore'nin...

...of Korea...

...buradaki ilginç...

...what's interesting here...

...bir jeopolitik önemleri de var aslında...

...they actually have a geopolitical importance as well...

...Çin'e yakın olmalarından dolayı...

...because they are close to China...

...şimdi sen...

...now you...

...Samsung'dan bahsettiğin...

...you mentioned Samsung...

...87 TSMC...

...87 TSMC...

...sonrasında 95'te...

...after that in '95...

...United Microelectronics Corporation...

...United Microelectronics Corporation...

...diye bir...

...a...

...bıdı var...

...there's a buzz...

...çok tarihleri de araştırmadım açıkçası...

...to be honest, I didn't really research the dates either...

...çünkü çok böyle dominant...

...because very dominant...

...gözükmediler...

...they did not appear...

...sonrasında 95'ten sonra...

...after 95...

...2000'de...

...in 2000...

...Semiconductor Manufacturing International...

...Semiconductor Manufacturing International...

...Corporation diye Çin'de...

...called Corporation in China...

...bir founder'dan bahsediliyor...

...a founder is being talked about...

...sonra 2009...

...then 2009...

...2010...

...2010...

...2009'da Global Foundries...

...Global Foundries in 2009...

...2010'da...

...in 2010...

...Samsung Foundries...

...Samsung Foundries...

...sonrasında da...

...afterwards...

...21'de...

...in '21...

...Intel'in...

...of Intel...

...Foundry Services diye mi geçiyor?

Does it go by Foundry Services?

Doğru mu branding olarak?

Is it correct as branding?

Doğrudur.

That is true.

Burada dediğin gibi...

As you said here...

...üç tane oyuncu var...

...there are three players...

...bu pazarda diyelim büyük olarak...

...let's say in this market, generally...

...biri TSMC...

...one of them is TSMC...

...bu Foundry içerisinde...

...within this Foundry...

...ikincisi Samsung...

...the second is Samsung...

...şu an itibariyle...

...as of now...

...üçüncüsü Intel...

...the third is Intel...

...burada birçok kişinin aklında...

...in the minds of many people here...

...şu olabilir ya...

...this could be...

...NVIDIA, AMD...

...NVIDIA, AMD...

...bunlar Fabulous...

...these are Fabulous...

...şirketler...

...companies...

...Intel'in de aslında içerisinde...

...actually within Intel...

...şirket ikiye ayrılıyor.

...the company is splitting into two.

Birincisi Intel Products...

The first is Intel Products...

...Intel'in ürünleri...

...Intel's products...

...herkesin bildiği...

...everyone knows...

...Core işlemciler...

...Core processors...

...Data Center tarafında...

...on the Data Center side...

...Xeon işlemcisi...

...Xeon processor...

...AI için Gaudi işlemcisi...

...Gaudi processor for AI...

...bu Intel'in kendi ürünleri...

...these are Intel's own products...

...diğer tarafta da Intel Foundry...

...on the other side, Intel Foundry...

...aslında birebir...

...actually word for word...

...TSMC ile rekabet eden...

...competing with TSMC...

...ve 2030 yılında...

...and in 2030...

...dünyada...

...in the world...

...ikinci...

...second...

...sırada...

...in line...

...TSMC'den sonra...

...after TSMC...

...olması...

...to be...

...ne hedefleyen bir oluşum...

...an organization aiming at...

...dolayısıyla şu an işte...

...therefore right now at work...

...özellikle bu yerel çip üretimi...

...especially this local chip production...

...gibi konular da çok ön planda...

...subjects like this are also very prominent...

...İntel gerek Ohio'da...

...Intel is needed in Ohio...

...gerek Arizona'da...

...needed in Arizona...

...gerek Portland'da...

...need in Portland...

...gerek Almanya'da...

...whether in Germany...

...gerek İrlanda'da...

...necessary in Ireland...

...bu çip üretim fabrikaları...

...these chip manufacturing factories...

...Foundry'leri açıyor...

...is opening Foundries...

...çünkü Almanya'yı örnek alalım mesela...

...because let's take Germany as an example...

...Alman hükümeti diyor ki...

...the German government says that...

...yapay zeka bu kadar hızlı büyüyor...

...artificial intelligence is growing so fast...

...ben...

...I...

...Tayvan'da üretilmiş...

...produced in Taiwan...

...veya dünyanın herhangi bir yerinde üretilmiş bir çipin...

...or a chip produced anywhere in the world...

...benim...

...my...

...hükümet olarak alacak kararlarımın...

...the decisions I will make as a government...

...etkilemesini istemiyorum...

...I don't want it to affect...

...içinde ne olduğunu kendim bilip...

...knowing what is inside myself...

...kendim analiz etmek istiyorum aslında...

...I actually want to analyze it myself...

...bu bulut bilişimde yaşadığımız hikaye...

...this is the story we are experiencing in cloud computing...

...verinin benim ülkemde durması...

...the data staying in my country...

...artık bir ileriki aşamaya gideriz...

...now we move on to a further stage...

...diyor ki...

...he/she says that...

...verinin durması değil...

...not the stopping of the data...

...bu veriyi hesaplayan çipin...

...the chip that calculates this data...

...benim ülkemin...

...my country's...

...sınırlar içerisinde üretilmiş olmasını istiyorum...

I want it to be produced within borders...

...dolayısıyla gerek Almanya...

...therefore both Germany...

...gerek İrlanda'da kurulan fabrikalar...

...the factories established in Ireland...

...ve muhtemelen bu buralardan daha da...

...and probably even more so than here...

...farklı yerlere doğru gidecek...

...will go to different places...

...ilginç...

...interesting...

Güvenlik kaygısının...

The concern for security...

...yanında bence şey de var...

...I think there's also something next to it...

...COVID'in etkisini de daha kimse unutmadığı...

...that no one has forgotten the impact of COVID yet...

...yani bir anda çünkü çip alamadığın...

...I mean, all of a sudden because you can't get chips...

...o dönemi yaşadık yani...

...we lived through that period, I mean...

...lojistik sebeplerle...

...for logistical reasons...

...çip üretemediler vesaire...

...they couldn't produce chips and so on...

...benim hatırladığım...

...as far as I remember...

...şimdi o duruma düşmek istemiyorsun...

...now you don't want to find yourself in that situation...

...çünkü AI ile ilgili de bu kadar ilerlerken...

...because while making so much progress with AI...

...bir anda hani...

...all of a sudden, you know...

...GPU üretimi dünyanın diğer tarafında olurken...

...while GPU production happens on the other side of the world...

...GPU alamadığın bir senaryoya...

...in a scenario where you can't get a GPU...

...lojistik sebeplerle kalmak istemiyor...

...doesn't want to stay for logistical reasons...

...hiçbir ülke...

...no country...

...o sebeple de mantıklı yani...

...that's why it's logical...

...her coğrafyada en azından...

...at least in every geography...

...belirli merkezlerin olması...

...having certain centers...

Buradan aslında hızlıca istersen...

You can actually quickly do it from here if you want...

...ikinci bölüme geçelim...

...let's move on to the second section...

...şirketin buradan sonra bu şirket...

...after this point, the company...

...büyür mü küçülür mü...

...does it grow or shrink...

...şimdi TSMC özelinde...

...now specifically regarding TSMC...

...senle başlayalım Daron ardından...

...let's start with you Daron afterwards...

...ben devam edeyim...

...I'll continue...

...valla ya büyür...

...I swear it will grow...

...biri biraz...

...someone a little...

...büyür çünkü...

...grows because...

...niye...

...why...

...NVIDIA büyüdükçe TSMC de büyüyecek...

...As NVIDIA grows, TSMC will grow as well...

...veya şöyle şu gözle bakalım...

...or let’s look at it this way...

...Fabulous'lar büyüdükçe...

As the 'Fabulous' grow up...

...Founder'lar da büyüyecek...

...The founders will also grow...

...bu farklı bir biznes ala gireceklerini...

...they will enter a different kind of business...

...düşünmüyorum ya TSMC çıkıp...

...I don't think TSMC will come out...

...kendi çipini...

...his/her own chip...

...üretmeye kalkar mı veya şu an üretiyor mu...

...does it attempt to produce or is it currently producing...

...öyle bir şeyle denk gelmedim bu arada araştırmamda ama...

...I haven't encountered anything like that in my research, by the way, but...

...şimdi...

...now...

...o zaman şeye bakmak lazım...

...then we need to look at that thing...

...kendi...

...own...

...katmanındaki...

...in the layer...

...rakipleriyle...

...with its competitors...

...nasıl bir gelecek bekler...

...what kind of future is expected...

...İntel, Samsung, TSMC...

...Intel, Samsung, TSMC...

...baya bir şey kestiremiyorum...

...I can't really predict much...

...açıkçası...

...frankly...

...ceopolitik bir sıkıntı olmadıkça...

...unless there is a geopolitical issue...

...İntel'in...

...Intel's...

...ben Avrupa ve Amerika'da ekstra şanslı olacağını...

...you will be extra lucky in Europe and America...

...hissediyorum...

...I feel...

...ama çok bir tahminim...

...but I have a very little guess...

...tahmin yapmakta zorlanıyorum açıkçası...

...to be honest, I'm having a hard time making predictions...

...ama ekstrem bir şey beklemiyorum...

...but I'm not expecting anything extreme...

...var olduğu şekilde...

...as it exists...

...gitmesini bekliyorum...

...I'm waiting for it to go...

...çünkü aklıma bir şey gelmiyor...

...because nothing comes to my mind...

...şimdi burada...

...now here...

...yine bir açıklamamızı yapalım...

...let's make another statement...

...bu bahsettiklerimiz...

...what we have mentioned...

...sence daha çok insight vardır...

...don't you think there is more insight...?

...bahsettiklerimiz yatırım tavsiyesi değildir...

...what we discussed is not investment advice...

...onun altını çizelim...

...let's underline it...

...biz böyle hani...

...we're just like this...

...genel konuşuyoruz...

...we are speaking in general...

...özellikle çünkü bunu...

...especially because of this...

...bu cümleden önce belirtmek istiyorum...

I want to state before this sentence...

...ceopolitik olarak Tayvan çok sıkıntılı bir yerde...

...geopolitically, Taiwan is in a very difficult position...

...eee...

...uh...

...Tayvan'a gittiğimde...

...When I went to Taiwan...

...Tayvan'da doğmuş büyümüş...

...born and raised in Taiwan...

...hani kişilerle konuştum...

...I talked to the people...

...ve...

...and...

...kendi araştırmamı yaptım...

...I conducted my own research...

...dolayısıyla hani kesinlikle böyle bir siyasi...

...therefore, it is definitely a political...

...görüş olarak algılansın istemiyorum...

...I don't want it to be seen as an opinion...

...bilmiyordum birçok şeyi...

...I didn't know many things...

...hani iyi de bir öğrenme oldu benim için...

...well, it was a good learning experience for me...

...ama...

...but...

...Republic of China...

...Republic of China...

...ROC diye geçiyor...

...it's called ROC...

...ve People Republic of China...

...and the People's Republic of China...

...adlı iki farklı...

...named two different...

...siyasi oluşumlar...

...political formations...

...oluşumdan bahsediyoruz...

...we are talking about the formation...

...ve bu oluşumlar...

...and these formations...

...bu oluşumlar Tayvan üzerinde...

...these formations are over Taiwan...

...farklı fikirler...

...different ideas...

...öyle sürüyorlar...

...they drive like that...

...dolayısıyla o detaylara girmeyeceğim...

...therefore I won't go into those details...

...ilgilenenler gidip hani...

...those who are interested can go and...

...ROC, PRC...

...ROC, PRC...

...bunların farkı nedir...

What is the difference between these?

...ne tip siyasi düşüncelerdir...

...what kind of political thoughts are they...

...biri Tayvan'ı...

...someone Taiwan...

...parçası olarak görüyor Çin'in...

...as part of China...

...biri bağımsız bir bölüm olarak görüyor...

...someone sees it as an independent section...

...hatta belli bir süre...

...even for a certain period of time...

...Tayvan...

...Taiwan...

...bu...

...this...

...Republic of China döneminde...

...during the Republic of China period...

...Çin'in başkenti olmuş...

...has become the capital of China...

...ilginç bir dünyadan bahsediyor...

...it's talking about an interesting world...

...çünkü o ana karadan atılmışlar...

...because they have been thrown from the mainland...

...demişler ki biz hala Çin'iz...

...they say we are still China...

...Çin'i buradan yöneteceğiz bundan sonra...

...We will govern China from here from now on...

...dolayısıyla böyle bir...

...therefore such a...

...ve haritaya bakacak olursanız...

...and if you look at the map...

...Tayvan'ın Çin'e uzaklık...

...The distance of Taiwan from China...

...o kadar kısa bir mesafe ki...

...it's such a short distance that...

...ben burada biraz şey görüyorum açıkçası...

...to be honest, I'm seeing something here a bit...

...artan tansiyonla beraber...

...along with the rising blood pressure...

...çok ciddi bir tehdit görüyorum...

...I see a very serious threat...

...TSMC özelinde...

...specifically regarding TSMC...

...bunu onlar da görüyor...

...they can see this too...

...dolayısıyla ilginç bir veri vereyim ama...

...therefore, let me give you an interesting piece of data, but...

...Arizona'da...

...in Arizona...

...TSMC fabrika kuruyor...

...TSMC is setting up a factory...

...dolayısıyla...

...therefore...

...hani sadece Tayvan diye görmemek lazım...

...you shouldn't just see it as Taiwan...

...dünyaya onlar da açılmaya çalışıyorlar...

...they are also trying to open up to the world...

...tabii ki Tayvan ekonomisi için...

...of course for the Taiwanese economy...

...çok önemli o...

...that's very important...

...ekonomik değeri...

...economic value...

...kendi ülkesi içerisinde yaratmak...

...to create within his/her own country...

...ama dediğim gibi...

...but as I said...

...ben burada...

...I am here...

...çekimser oy kullanıyorum...

...I am voting abstain...

...büyüme noktasında...

...at the point of growth...

...üretim...

...production...

...çip üretimi...

...chip production...

...illaki çok büyüyecek...

...it will definitely grow a lot...

...yani durdurulamaz bir şey...

...so it's something unstoppable...

...daha nanometrik...

...more nanometric...

...metreler düzeyinde...

...at the level of meters...

...üretimler devam edecek...

...productions will continue...

...yapay zekanın ihtiyacı bitmeyecek...

...the need for artificial intelligence will never end...

...fakat...

...but...

...ceopolitik olarak baktığımızda...

...when we look at it geopolitically...

...Tayvan'ın...

...Taiwan's...

...dünya üzerindeki konumu...

...its position on the world...

...ciddi...

...serious...

...bu şirket için bir...

...a company for this...

...tehdit...

...threat...

...teşkil ediyor...

...constitutes...

...önümüzdeki 10 yıl içerisinde ne olacağını...

...what will happen in the next 10 years...

...hep beraber göreceğiz...

...we'll all see together...

...ama dediğim gibi...

...but as I said...

...bu işi kestirebilmek mümkün değil...

...it is impossible to predict this job...

...çünkü...

...because...

...dediğim gibi bu...

...as I said, this...

...şirket özelinde değil...

...not specific to the company...

...ülke genelinde olan...

...that is occurring nationwide...

...bir...

...a...

...ceopolitik...

...geopolitical...

...sıkışma...

...congestion...

...dolayısıyla onun etkisinin...

...therefore its impact...

...ben şirkete yansıyabileceğini...

...that it could reflect on the company...

...düşünüyorum ama dediğim gibi...

...I think, but as I said...

...geleceği öngörmek...

...predicting the future...

...çok kolay değil...

...it's not very easy...

...burada istersen...

...if you want here...

...üçüncü bölüm olan hani...

...the third section, you know...

...girişimcilere...

...to entrepreneurs...

...dair...

...about...

...çıkarılacak dersler...

...lessons to be learned...

...bölümü...

...section...

...ben özellikle hani...

...especially I mean...

...Morris Chang'den çok etkilendim...

...I was very impressed by Morris Chang...

...yani hani...

...I mean, you know...

...yaşımız...

...our age...

...bir yerlere geliyor diye değil...

...not because it's coming to somewhere...

...tam tersi...

...the exact opposite...

...girişimciliğin yaşı yok...

...there is no age for entrepreneurship...

...yani 55 yaşında bir şirket kurup...

...in other words, starting a company at the age of 55...

...1 trilyon dolarlık...

...1 trillion dollars...

...değerlemeye getirebilir misiniz?

...can you bring it to evaluation?

...Morris Chang bunun yaşayan örneği...

...Morris Chang is a living example of this...

...ülke olarak düşünüyorum...

...I think of it as a country...

...yani bu hani...

...so this is like...

...bir...

...one...

...koyvermişlik...

...having let go...

...bazı alanlarda var böyle ya işte...

...there is such a thing in some areas, you know...

...artık insanlar hani şunu yaptı...

...now people have done this...

...biz bunu burada yapamayız...

...we can't do this here...

...ya Tayvan'da çip üretilmiyorken...

...while chips are not being produced in Taiwan...

...şu an dünyanın bütün çipi orada üretiliyor...

...right now, all the chips in the world are being produced there...

...ve bu...

...and this...

...hükümet desteğiyle gerçekleşiyor...

...is happening with government support...

...dolayısıyla ben...

...therefore I...

...hani hiçbir şekilde...

...you know, in no way...

...hiçbir zaman...

...never...

...ümidi kaybetmemek lazım...

...one must not lose hope...

...diye düşünüyorum...

...I think...

...Türkiye'nin...

...Turkey's...

...bulunduğu konumda...

...in its location...

...bu konum çok stratejik bir konum...

...this location is very strategic...

...inanılmaz...

...incredible...

...genç yetenekleri var...

...they have young talents...

...dolayısıyla...

...therefore...

...tarih...

...date...

...hani geleceğe baktığımızda...

...you know, when we look to the future...

...henüz yazılmadı...

...has not been written yet...

...dolayısıyla...

...therefore...

...yapılabilecek çok iş var...

There is a lot of work to be done...

...hükümetin ve...

...the government's and...

...hani...

...you know...

...buradaki...

...here...

...devletin desteğiyle...

...with the support of the government...

...sadece hükümet değil aslında...

...it's not just the government actually...

...bütün...

...whole...

...kamu kuruluşlarıyla...

...public institutions...

...devletin desteklediği girişimlerin...

...the initiatives supported by the state...

...çok güzel bir örneği TSM'si...

...a very beautiful example is its TSM...

...yapılır mı...

...is it done...?

...işte böyle yapılır...

...this is how it's done...

...gerçekten tebrik ediyorum...

...I really congratulate you...

...hükümetten devlete geçerek...

...passing from government to state...

...konuyu apolitikleştirdiğin için teşekkür ederim...

...thank you for depoliticizing the issue...

...aynen bir an dedim ki hükümet...

...I said for a moment that the government...

...aslında hükümet devlet değil doğru...

...actually the government is not the state, that's true...

...yani o yüzden...

...so that's why...

...ama yani sonuçta...

...but I mean, in the end...

...execution...

...execution...

...dönemsel olarak...

...periodically...

...hükümetin elinde oluyor...

...is in the hands of the government...

...ama hani özellikle hani...

...but you know especially you know...

...bakanlıklar...

...ministries...

...sivil toplum kuruluşları...

...non-governmental organizations...

...hani aslında büyük resme baktığımızda...

...you know, when we actually look at the big picture...

...hangi partiden veya hangi...

...which party or which...

...fikir ideolojiden olduğunuz değil...

...it's not about being ideologically inclined...

...toplam bütün gücü...

...total overall power...

...bir yere kanalize ederseniz...

...if you channel it somewhere...

...başarılı oluyorsunuz hani...

...you seem to be successful, you know...

...ve bunun örneklerini de görüyoruz...

...and we see examples of this as well...

...dolayısıyla...

...therefore...

...neden olmasın...

...why not...

...Türkiye dünyanın en büyük yapay zeka...

...Turkey is the largest artificial intelligence in the world...

...yazılım merkezlerinden birisi olur mu...

...will it become one of the software centers...

...bence olur...

...I think it will happen...

...ben inanıyorum hani...

...I believe, you know...

...bunun için 55 yaşını beklememize gerek yok...

...we don't need to wait until we're 55 for this...

...Morris gibi...

...like Morris...

...şey fixe de kapılsın...

...let that thing get stuck...

...ya tabii ki güzel olur...

...of course it would be nice...

...hükümetin veya devletin her neyse...

...whatever the government or the state may be...

...desteği...

...support...

...ama daha önceki bölümlerde konuştuğumuz...

...but what we talked about in the previous episodes...

...bir SpaceX örneği de var yani...

...there's also an example from SpaceX...

...herhangi bir destek olmadan...

...without any support...

...başlangıç noktasında...

...at the starting point...

...hani oraya kadar gelebilmiş...

...you know they were able to come that far...

...hatta devletin NASA'yı desteklemediği...

...even the state doesn't support NASA...

...el azından o seviyede değil mi...

...isn't it at least at that level...

...NASA'nın yapamadığı şeyi SpaceX'in yapması...

...SpaceX doing what NASA couldn't...

...özel sektör olarak...

...as the private sector...

...yapışıyor olması...

...being sticky...

...hani köstek olmasın yeter...

...as long as it doesn't hinder me, that's enough...

...diye böyle son bir...

...that's why one last...

...aynen o da önemli...

...exactly that is important too...

...dediğin gibi hani...

...as you said...

...bu işi böyle bir...

...this job such a...

...rekabet dünyasında...

...in the world of competition...

...ya işte bu yapay zeka...

...well, this is artificial intelligence...

...kötüye gidecek...

...it will go bad...

...biz burada olmayalım...

...let's not be here...

...demek diye bir lüksümüz yok maalesef...

...unfortunately, we don't have the luxury to say that...

...hani böyle bir şey oluyor...

...you know, something like this happens...

...çok ciddi bir değişim geliyor...

...a very serious change is coming...

...ve hani doğru soruları sormak...

...and you know, asking the right questions...

...doğru yatırımları yapmak...

...to make the right investments...

...çok önemli...

...very important...

...burada bilmiyorum hani seninle önerin ne olur ama...

...I don't know what your suggestion would be here, but...

...özellikle Morris Chang'in hayatından...

...especially from the life of Morris Chang...

...girişimcilere önerim hani...

My advice to entrepreneurs is...

...işte burada Elon Musk'ı inceledik...

...here we studied Elon Musk...

...daha henüz Bill Gates ve...

...not yet Bill Gates and...

...Mark Zuckerberg'e biraz...

...a little bit to Mark Zuckerberg...

...değindik ama çok da...

...we touched on it, but not much...

...hani bunlar okulu bırakmış...

...you know, they have dropped out of school...

...tam tersi Morris Chang...

...the exact opposite of Morris Chang...

...master'ını yapıyor, doktorasını yapıyor...

...is doing their master's, is doing their doctorate...

...hani bu konuda...

...you know, regarding this matter...

...derinlemesine bilgi sahibi oluyor...

...gains in-depth knowledge...

...dün San Francisco'daydım...

...I was in San Francisco yesterday...

...Databricks'in Data Plus AI Summit...

...Databricks' Data Plus AI Summit...

...etkinliği vardı...

...there was an event...

...sahneye gelenlerden biri Fei Fei Li'ydi...

...one of the people who came on stage was Fei Fei Li...

...Fei Fei Li belki bilenler olacaktır...

...There might be those who know Fei Fei Li...

...Stanford profesörü...

...Stanford professor...

...Special Intelligence diye...

...Called Special Intelligence...

...bir konuşma yaptı...

...gave a speech...

...vau hani ben bu sektörün içerisindeyim...

...wow, but I'm in this industry...

...doktora öğrencileriyle...

...with doctoral students...

...projeleri gösterdi...

...showed the projects...

...hani biz...

...you know, we...

...bugünkü video modelleri yok...

...there are no models in today's video...

...Sora'ydı, oydu buydu görüp böyle...

...It was Sora, this and that, seeing this way...

...vau işte AI bunları yapabiliyormuş derken...

"...wow, so AI can do these things..."

...bundan bir 5 yıl sonrasını...

...about 5 years from now...

...tasarlayan akademisyen...

...academic designer...

...Fei Fei Li ve ekibini görmek...

...to see Fei Fei Li and her team...

...ilham verici oldu...

...it was inspiring...

...bu da şunu getiriyor, öğrenmenin yaşı yok...

...this brings us to the point that there is no age for learning...

...Morris Chang bunun güzel bir örneği...

...Morris Chang is a great example of this...

...ama benim önerim...

...but my suggestion is...

...özellikle...

...especially...

...belli dikey alanlarda...

...in certain vertical areas...

...uzmanlaşmak çok çok...

...to specialize is very very...

...önemli olacak...

...will be important...

...ve bu konuda...

...and on this subject...

...özellikle girişimcileri...

...especially entrepreneurs...

...derinlemesine bilgi sahibi olmaya...

...to have in-depth knowledge about...

...araştırmaya, master ve doktora yapmaya...

...to research, to pursue a master's and doctoral degree...

...tavsiye ediyorum...

...I recommend...

...ben heyecanlanmaya başladım...

...I started to get excited...

...sen her epizodun sonundaki sorunu...

...the problem at the end of each episode...

...soracaksın...

...you will ask...

...işte onu soracağım, hissettim sen böyle bilgisayarda...

...that's what I will ask, I felt you like this on the computer...

...Allah hani...

...Where is Allah...?

...şimdi gelelim...

...now let's get to...

...herkesin heyecanla beklediği...

...that everyone is eagerly waiting for...

...öneriler bölümüne...

...to the recommendations section...

...şimdi...

...now...

...istersen ben başlayayım, o sırada sen...

...if you want, I can start, meanwhile you...

...arka planda düşün...

...think in the background...

...ben iki...

...I two...

...farklı deneyimden bahsedeceğim...

...I will talk about a different experience...

...yaşadığım...

...I lived...

...bir ürün, bir servis önereceğim...

...I will recommend a product, a service...

...birincisi Waymo...

...the first one is Waymo...

...Waymo bir araç...

...Waymo is a vehicle...

...dediğim gibi bu hafta...

...as I said, this week...

...San Francisco'daydım...

I was in San Francisco...

...ve o şokumu yaşadım...

...and I experienced that shock...

...senin de bir videon var...

...you have a video too...

...orada promote etmiş olalım...

...let's promote it there...

...YouTube'da gördüm...

...I saw it on YouTube...

...driverless car hikayesi...

...the story of a driverless car...

...ben open source software ile bir arabaya biner miyim...

...would I get into a car with open source software...

...binmezdim ben...

...I wouldn't get in...

...Vaymo buradaki ilginç bir örnek...

...Wowmo is an interesting example here...

...aslında şu hani...

...actually that thing...

...bir tane araç yolun kenarında duruyor...

...a vehicle is stopped by the side of the road...

...üzerinde böyle radarları dönüyor...

...such radars are spinning on it...

...her yerde kameralar falan filan...

...cameras everywhere and so on...

...bir tane Jaguar...

...one Jaguar...

...bildiğim kadarıyla arabanın kendisi ama...

...as far as I know, it's the car itself but...

...hepten diyorsunuz ki...

...you are saying completely that...

...şu arabayı ben bu kediyim...

...this car, I am this cat...

...tık bu kediyorsunuz...

"...that's what you mean..."

...gideceğiniz yeri seçiyorsunuz...

...you are choosing the place you will go to...

...San Francisco'da arabaya bindim...

...I got into the car in San Francisco...

...otelle konferans merkezi...

...hotel conference center...

...iki blok yani hani...

...two blocks, I mean...

...bir buçuk kilometre yani...

...one and a half kilometers that is...

...çok da uzak değil ama...

...it's not that far away, but...

...sırf denemek için...

...just to try...

...San Francisco trafiğini bilenler bilir...

...Those who know San Francisco traffic know it well...

...hınca hınç dolu yola insanlar atlıyor falan filan...

...people are jumping onto the road that is packed full...

...şoför yok...

...there is no driver...

...ben hani...

...I mean...

...daha önce driverless Tesla deneyimim olmuştu ama...

...I had previously experienced a driverless Tesla, but...

...şoför koltuğundaydım hani...

...I was in the driver's seat, you know...

...bir şey olsa direksiyonu tutabilirim...

...if something happens, I can hold the steering wheel...

...bunu da arka koltuktayım...

...I'm in the back seat for this too...

...öyle bir şansım da yok yani...

...so I don't even have such a chance...

...Vaymo beni böyle tık tık götürdü...

...Wow, Vaymo took me away like this, tick tock...

...kapının önüne bıraktı...

...he/she left it in front of the door...

...hesabımı...

...my account...

...bir şey geldi Uber'deki gibi...

...something came like in Uber...

...ilginç bir deneyimdi...

...it was an interesting experience...

...özellikle San Francisco'ya giderseniz...

...especially if you go to San Francisco...

...Californiya genelinde var aslında...

...It actually exists throughout California...

...daha sonra bir Uber sürücüsüyle gittim...

...then I went with an Uber driver...

...Oakland tarafında bu...

...this on the Oakland side...

...hani karşı tarafta Bay'de...

...you know, on the other side at Bay...

...bunun otobüsünü yapmış Vaymo...

...Vaymo has made the bus for this...

...böyle biliyorsunuz 10 kişi...

...you know like this 10 people...

...üstü de böyle jamekan...

...the top is like this, too...

...daha önce Grand Canyon'da görmüştüm onu...

...I had seen it before in the Grand Canyon...

...ama...

...but...

...insanları görüyorsunuz...

...you see people...

...arabada şoför yok...

...there is no driver in the car...

...herkes böyle oturmuş dışarıyı izliyor...

...everyone is sitting like this watching outside...

...ve yoğun bir trafikte böyle...

...and like this in heavy traffic...

...60-70 mil hızla gidiyor yani...

...it's going at about 60-70 miles per hour...

...120 kilometre hızla giden...

...traveling at a speed of 120 kilometers...

...bir tane araç düşünün...

...imagine a vehicle...

...bu işin geleceği çok enteresan...

...the future of this job is very interesting...

...ama şey vardı Vaymo'da...

...but there was something at Vaymo...

...atacağım rakamı şu anda...

...the number I will throw is right now...

...100 arabaya bir tane agent...

...one agent for every 100 cars...

...benim indiğimde yoktu...

...it wasn't there when I got off...

...zaten sürekli drive etmiyor...

...he/she is not always driving anyway...

...diyelim ki araba bir yerde...

...let's say the car is somewhere...

...confidence level'ı düşerse...

...if the confidence level decreases...

...emin olamazsa da yapacağına veya takılırsa...

...even if he/she is not sure about what to do or gets stuck...

...remote bağlanıp arabayı kullanabiliyorlar...

...they can connect remotely and drive the car...

...o şekilde...

...that way...

...100 arabaya bir agent...

...one agent for every 100 cars...

...200'e rakamı şu an sallıyorum...

...I'm currently guessing the number at 200...

...merkezde belirli driver'lar var...

...there are certain drivers in the center...

...onlar sadece yardıma ihtiyacı olan...

...they just need help...

...arabaya...

...to the car...

...intercept ediyorlar...

...they are intercepting...

...uzaktan bağlanıp gerekirse diye...

...connect remotely just in case...

...öyle bir yapıları da var...

...they have such a structure as well...

...bu dediğim gibi ilginç bir servisti...

...this was an interesting service, as I said...

...ürün olarak da...

...as a product...

...birçoğunuz belki biliyor...

...many of you may know...

...gerek HoloLens...

...whether HoloLens...

...gerek Oculus vs. test etmişliğim vardı...

...I had tested both Oculus and ...

...ilk defa Ray-Ban...

...for the first time Ray-Ban...

...Meta'nın Ray-Ban Glasses'ını...

...Meta's Ray-Ban Glasses...

...yeni AI...

...new AI...

...feature'ıyla deneme şansım oldu...

...I had the chance to try it with the 'feature'...

...hakikaten ilginç...

...really interesting...

...yani üzerinde bir overlay yok...

...so there is no overlay on it...

...gözlüğün...

...of the glasses...

...fakat...

...but...

...ses kalitesi ve...

...sound quality and...

...hey Meta diyorsunuz...

...you say hey Meta...

...hey Siri dediğiniz gibi...

...just like you said, hey Siri...

...tık devreye giriyor...

...it kicks in...

...şu an önümde neyi görüyorum...

...what am I seeing in front of me right now...

...şunu görüyorsun bunu görüyorsun...

...you see this, you see that...

...çok intuitif bir...

...very intuitive a...

...deneyimdi...

...was an experience...

...Türkçesi nedir intuitif mi bilmiyorum...

I don't know what the Turkish version is, is it intuitive?

...ama böyle...

...but like this...

...akışkan...

...fluid...

...böyle...

...like this...

...aynen...

...exactly...

...kesinlikle hani dinleyicilere...

...definitely, I mean to the listeners...

...en azından denemelerini tavsiye ediyorum...

...I at least recommend trying them...

...hani bu telefonun...

...you know this phone...

...ortadan kaybolacağı bir dünyaya doğru...

...towards a world where it will disappear completely...

...adım adım ilerliyoruz...

...we are progressing step by step...

...yani aslında bu wearable dediğimiz giyilebilir...

...so actually this wearable device we call...

...teknolojiler için...

...for technologies...

...bence Meta'nın Ray-Ban gözlükleri...

...I think Meta's Ray-Ban glasses...

...ilginç bir örnek...

...an interesting example...

...hala süper mi...

...still super...?

...bence değil ama...

...I don't think so, but...

...mesela gizlilik için şey yapmışlar...

...for example, they have done something for privacy...

...fotoğraf çekiyorsunuz...

...you are taking a photo...

...ışık yanıp sönüyor...

...the light is flashing...

...hani karşıdakini uyarıyor...

...you know, it warns the other person...

...diyor ki bak...

...he says look...

...yani bu arkadaş video çekiyor...

...so this friend is recording a video...

...fotoğraf çekiyor...

...taking a photo...

...hani bu sefer de şey...

...you know, this time too...

...karşıdaki bir an...

...a moment against you...

...ne oluyor hani...

...what's happening, huh...?

...sen beni mi çekiyorsun...

...are you pulling me...?

...falan moduna geçiyor...

...is going into some kind of mode...

...aslında güzel bir özellik...

...actually a beautiful feature...

...ama tabii o hani ışığı görmek...

...but of course, that is to see the light...

...gözlükte...

...in the glasses...

...şey görünüyor...

...it seems like something...

...böyle garip duruyor bence...

...I think it looks so strange...

...hani onu biraz daha böyle...

...you know, like a little more...

...saklanmak demeyeyim ama...

...I shouldn't say hiding, but...

...daha böyle...

...more like this...

...düşürebilirler frekansı...

...they can lower the frequency...

...böyle...

...like this...

...yumuşat...

...soften...

...aynen...

...exactly...

...yumuşatılabilir diye düşünüyorum...

...I think it can be softened...

...ve dolayısıyla benim...

...and therefore my...

...bir servis bir de ürün önerim bunlar...

...I have a suggestion for a service and a product...

...çok enteresan oldu yani...

...it was very interesting, I mean...

...bunlar çok iddialı...

...these are very ambitious...

...inovatif...

...innovative...

...şeyler...

...things...

...seçeneklerle geldim...

...I came with options...

...valla ben servis ve ürün...

...well, I really care about the service and the product...

...beklemiyordum...

...I wasn't expecting it...

...ben ya kitap ya film...

...I am either a book or a movie...

...oradan çalıştım...

...I worked from there...

...şimdi birincisi...

...now the first one...

...buna şey...

...well...

...linki de bulmaya çalıştım...

...I also tried to find the link...

...emin olmak için...

...to make sure...

...hala satışta mı diye...

...is it still on sale...?

...eski bir kitap...

...an old book...

...ama konuyla da alakalı...

...but it's also related to the subject...

...Silicon Dragon...

...Silicon Dragon...

...diye bir kitap var...

There is a book called...

...Çin'in...

...China's...

...Silikola yaptığı yatırımlarla...

...With the investments made by Silikola...

...ilgini bir kitap...

...a book that interests you...

...ve nasıl öne geçmeye çalışıyor...

...and how it is trying to get ahead...

...orada Tayvanlı'da verildi...

...it was also given to a Taiwanese there...

...kompleksitilerden bahsediyor...

...talking about complexities...

...kitabın içerisinde...

...inside the book...

...okumak isteyenlere onu tavsiye ederim...

...I recommend it to those who want to read it...

...diğer tavsiyem ise...

...my other advice is...

...çok eski bir tavsiye olacak...

...it will be a very old piece of advice...

...ben yıllardır izlememiştim...

...I haven't watched it in years...

...konuyla da alakasız...

...irrelevant to the topic...

...House izlemeye başladım...

...I started watching House...

...sebebi ise...

...the reason is...

...House Netflix'te Türkiye'ye yeni açıldı...

...House has newly launched in Turkey on Netflix...

...sen izlemiş miydin?

...have you watched it?

...bir ara izlemiştim ama...

...I had watched it for a while, but...

...bir daha izlemedim...

...I did not watch it again...

...valla eğlenmek isteyenler için...

...well, for those who want to have fun...

...tavsiye ederim abi...

...I recommend it, bro...

...ben inanılmaz eğleniyorum bu arada...

...I'm having an incredible time in the meantime...

...çok...

...very...

...ya oradaki hikayeler herhalde...

...or maybe the stories over there...

...tamamen kurgu değildir...

...is not entirely fictional...

...ya kurgu değil...

...not fiction...

...bilgi kurgu değildir...

...information is not fiction...

...çok enteresan kezler örüyorum orada...

...I'm weaving very interesting times there...

...yakında doktorluğumu ilan edebilirim...

...I can soon announce my medical practice...

...8. sezonu bittikten sonra falan...

...after the 8th season is over or something...

...şahane...

...magnificent...

...film olarak da o var...

...that exists as a film too...

...dizi olarak...

...as a series...

...tavsiye için teşekkürler...

...thank you for the recommendation...

...yeni bir bölümde...

...in a new chapter...

...yeni bir şirket...

...a new company...

...yeni bir trendle...

...with a new trend...

...yeniden görüşmek üzere...

...until we meet again...

...görüşmek üzere...

...see you...

Continue listening and achieve fluency faster with podcasts and the latest language learning research.